X

İkame tatmin: Geçmişten gelen bitmemiş meselelerini fark et

Beş ya da altı yaşındaydım. Genelde uslu bir çocuktum, ama ailemin ifadesiyle arada “mızmız” olabiliyordum. Yine bir gün annem, bana hatırlamadığım bir sebepten kızmış, ben de ağlamaya başlamıştım. Mızmız demelerinin sebebi, bu tarz durumlarda uzun süre boyunca ağlamayı devam ettirmemdi. O gün de öyle olmuş olacak ki, annem beni evin kapısının önüne koydu ve “ağlaman geçene kadar burada bekle” dedi. Ağlamaya devam ederken bir yandan kapıya vuruyor, annemin beni içeri almasını istiyordum. Tabii herhangi bir tepki alamayınca, bir süre sonra sustum. Üzgündüm, biraz da korkmuştum. Kendimi güvende hissetmiyor, fakat ne yapacağımı da bilmiyordum.

Derken, sesleri duyan yan komşumuz kapıyı açtı ve beni içeri davet etti. Sanıyorum ki, sık sık yurtdışına iş seyahatine giden eşi bana da mutlaka çikolata (genelde Milka) getirdiği için, sevdiğim bir aileydi. O gün de benim üzgün olduğumu görünce, süt ısıttı ve yanında Milka çikolata ikram etti. Üzüntüm tam geçmemişti ama kendimi daha iyi hissediyordum. Sonrasında bu döngüyü iki üç defa daha yaşadık. Annem beni kapının önüne koydu, yan komşumuz kendi evine aldı, sıcak süt ve çikolata ile teselli etti. Komşumuzun şefkatli yaklaşımını, tekrar içeride olmanın getirdiği güven duygusunu, çikolatayla sütün verdiği mutluluğu, bugün hala hissedebiliyorum. O kapının önü ne kadar sert, soğuk ve korkutucu ise; o mutfak da bir o kadar yumuşak, sıcak ve korunaklı bir alandı.  

Gestalt öğretisinde, özellikle de çocukluk döneminde yaşadığımız travmalara ya da karşılanmamış ihtiyaçlarımıza “bitmemiş mesele” deriz. Bitmemiş meselemiz, biz onunla gerçek anlamda temas edene dek bizi takip etmeye devam eder. Biz onu görmezden geldikçe, o etkisini büyütür. Genelde de görmek istemeyiz, çünkü yüzleşmek zordur. Ego zaten onu bastırmak için mutlaka çeşitli çözüm yolları bulmuştur. Bu geçici çözümlere ise “ikame tatmin” diyoruz. Geçici, çünkü kısa süreli bir rahatlama sağlıyor. İkame, çünkü gerçek ihtiyacı karşılamıyor.

Şöyle düşünün; bir rahatsızlığınız var ve bu baş ağrısı yapıyor. Siz de ağrı kesici alıyorsunuz, geçici bir rahatlama sağlıyor. Sonra ağrı tekrar başlıyor. Kök nedeni çözmediğiniz için tamamen geçmiyor ve iyileşemiyorsunuz. Zamanla ağrının şiddetti artıyor ve siz daha da fazla ağrı kesici almaya başlıyorsunuz. Hatta ilaçsız yaşayamaz hale geliyorsunuz. Kendinizi, bir kısır döngünün içinde hapsolmuş buluyorsunuz.

Bu sebeple bağımlılıklarımız “ikame tatmin” kategorisine giriyor. Baş edemediğimiz acılarımızı, yaralarımızı, hayal kırıklıklarımızı; yemekle, alkolle, sigarayla, alışverişle ya da diğer araçlarla bastırıyoruz. Kök nedenle yüzleşip, acı veren duyguları hissetmekten kaçıyoruz.

Peki benim bu çocukluk anımda ne olmuştu?

Öncelikle karşımda, beni telkin etmek yerine cezalandırmayı tercih eden bir ebeveyn vardı. O sırada belki de en fazla ihtiyacım olan şey annemin kollarında ağlamakken, o aramıza bir “duvar” örmüştü. Kapının önünde kendimi daha da kötü hissetmiş ama korkumdan daha fazla sesimi çıkaramamıştım. Geriye dönüp baktığımda hissettiğim en baskın şey “görülmemekti”. Annem beni neden anlamıyordu? Ne kadar üzüldüğümün farkında değil miydi? Kalbimde ise kocaman bir “boşluk” hissi vardı.

Sonra sıcak süt ve çikolata ikilisi geldi, beni teselli etti. Çok küçüktüm, o sırada kendimi rahatlatacak başka bir yol bulabilir miydim? Muhtemelen hayır. Kaynaklarım limitliydi, ben de önüme gelen ilk şeye sarılmıştım. Döngü tekrarlandıkça, öğrenim güçlendi. İleride uzun yıllar duygusal yeme bozukluğu ile mücadele edecektim. Kendimi ne zaman üzgün, korkmuş, çaresiz ya da anlaşılmamış hissetsem, hemen kahve (artık süt için fazla büyüktüm) ve çikolata ikilisine yönelecektim. O “boşluk” hissini devamlı olarak doldurmaya çalışacaktım. Bana duygularımı bastırmam öğretilmişti. Ben de çeşitli yöntemler geliştirerek, hayatta kalmaya çalışıyordum.

Tabi yeme bozukluğunun dozu yıllar içinde artıp, bulimia gibi bir ciddi seviyeye geldikten sonra, bu konuya çalışmaktan başka çarem kalmadı. “Çağrıyı” daha fazla görmezden gelemezdim.

Hani yüzleşemediğimiz yaralarımızdan bahsetmiştim. Ne zamanki onu “görüp”, oradaki ihtiyacı özümseyip, onu “şimdi ve burada” kendimize vermeye başlarız, işte o zaman döngülerimiz değişmeye başlar. Yeni bir varoluş biçimine geçeriz.

Artık o küçük çocuk değildim, kendimi rahatlatacak farklı kaynaklar bulabilirdim.

Zor duygularla yüzleşebilir, onlarla ikame tatminlere başvurmadan baş edebilirdim.

Bir yetişkin olarak, o dönemdeki karşılanmamış ihtiyaçlarımı şimdi kendime vermeye başlayabilirdim.

O dönemde ihtiyacını duyduğum şekilde, kendime ebeveynlik yapmayı öğrenebilirdim.

Görülmemiş o küçük kızı “görüp”, kalbindeki boşluğu kendi sevgimle “doldurabilirdim”.

Evet o dönemde aileme muhtaçtım ama artık kendi hayatımın sorumluluğunu kendim alabilirdim.

Tabii yılların alışkanlıkları bir anda kaybolmuyor. Üstelik, bitmemiş meselemiz ne kadar erken çocukluk dönemine aitse, çözmesi de bir o kadar çetrefili olabiliyor. Çözmekten kastım kesinlikle silmek ya da kurtulmak değil. Temas edip, dönüştürebilmek. Kendimizi özgürleştirerek, bahsettiğim yeni varoluş biçimlerini deneyimleyebilmek. Yaşanmışlıkları değiştiremeyecek olsak da, içsel olarak meseleyi bitirebilmek. Evet, “sızısı” bir ömür boyu bizimle olacak, ara ara kendini hatırlatacak.  Ama artık onu bastırmak yerine, onunla temas edip, bize iyi gelecek yeni kaynaklara başvurabiliriz. Eskiden o bizi yönetirken, şimdi kontrol bizde olur. 

Travmalarımız (küçük ya da büyük) silinmiyor. Zihin bir şekilde unutsa da, beden unutmuyor. Beden kayıt tutuyor. Bu kayıtlar bizim “bitmemiş meselemizi” yaratıyor. Ve bizi ileride mutlaka bir vesileyle tekrar bulup, çağrısını yapıyor.

  • Sen de, bitmemiş meselelerini fark et.
  • Değişime direnen egonun, seni onlarla yüzleşmekten alıkoymasına izin verme.
  • İkame tatmin metotlarını gözlemle.
  • Hangi olayların (ya da duyguların) seni nasıl tetiklediğini ve bunların seni hangi otomatik bastırma davranışlarına yönelttiğini fark et.  
  • Ve “çağrıyı” geç olmadan duy.

Evet, dönüşüm süreçleri aynı bir doğum gibi sancılı. Fakat her bir sancılı sürecin sonunda, kendini yeniden “doğuracaksın”. Ve her yeni doğumla, özgün benliğin hayat bulacak.

İlginizi çekebilir: ‘Sessiz güç’: Nazik bir şekilde dünyayı sallayabilirsiniz

Kübra Keleş: 2018 yılında “kendi gerçeğimi” yaşamak üzere bir yolculuğa çıktım. Gerçi hayat boyu bu yolculuktaymışım da, bunu fark etmem 27 yılımı almış ve artık hızlanmanın zamanı gelmiş. En büyük destekçilerim Kundalini Yoga ve Gestalt öğretileriyle, kendimi değiştirmek için değil, tam tersi daha fazla “ben” olabilmek için yürümeye devam ediyorum. Hem kendimin hem de bu yoldaki diğer kahramanların yoluna ışık tutabilmek, yaralarımızı birlikte dönüştürebilmek için yazıyorum.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale