X

İçinizdeki yaralı çocuğu iyileştirin

Sevginin iyileştirici gücüne inanır mısınız? Komünizmin çöküşünden sonraki yıllarda, Romanya’daki yetimhanelerde araştırma yapan Batılı psikologlar, yetimhanelerde son derece sevgisiz bir ortamda yaşayan çocukların beyin gelişimlerinde ciddi bir bozukluk olduğunu ortaya çıkardılar. Bu çocukların bazıları onları seven, sevgi gösteren aileler tarafından evlat edinilince beynin plastisite (beynin bağlantılarını düzenleme ya da yeni bağlantılar kurma yetisi) özelliği sayesinde, çocukların beyinlerindeki hasar, aldıkları sevgi ve ilginin yardımıyla onarılmaya başlandı. Erken yaşta evlat edinilen çocukların, yetimhanede kalmaya devam eden çocukların aksine, sosyal-duygusal gelişim ve IQ seviyelerinde düzelme olduğu gözlendi. (Zeanah, C.H., Fox, N.A., & Nelson, C.A., 2012)

Romanya’daki yetimhanelerde büyüyen çocuklar farklı türlerdeki istismar ve ihmale maruz kalmışlardı. Çocukluk çağı travmaları kapsamında fiziksel istismar, cinsel istismar, duygusal istismar ve ihmal vardır. Zeytinoğlu’na (1999) göre 18 yaşın altındaki çocuklara karşı aktif olarak yapılan fiziksel, duygusal, zihinsel ve toplumsal gelişimlerini zedeleyici her tür davranışın istismar; onların beslenme, bakım, gözetim, eğitim gibi ihtiyaçlarının karşılanmaması ise ihmal olarak kabul edilmektedir.

Ben bu yazımda çocukken duygusal istismar ve ihmale uğramış yetişkinlere seslenmek istiyorum. Duygusal istismar en sık rastlanılan istismar türüdür. Örsel ve arkadaşlarının (2011) en az bir psikiyatrik tanıyı karşılayan 183 hastayla yaptığı çalışmada araştırmaya katılan katılımcıların %81.6’sı duygusal istismara maruz kaldığını belirtmiştir. Ancak cinsel ve fiziksel istismarın aksine duygusal istismarda gözle görülen fiziksel bulgular yoktur. Duygusal istismar olarak kabul edilen davranışlar altı gruba ayrılır: Reddetme, aşağılama, tek başına bırakma, suça yöneltme, kendi çıkarına kullanma, vaktinden önce yetişkin rolüne sokma (Shull, 1999). Çocuğu tek başına evde bırakmak, dışlamak, evden kovmak duygusal ve fiziksel ihtiyaçlarına karşılık vermemek, çocuğun duygularını dinlememek, çocuğu sık sık eleştirmek, küçümsemek, alay etmek, isim takmak, aşağılamak, çocuğu terk etmekle ya da artık onu sevmemekle tehdit etme gibi davranışlar duygusal istismarın ve ihmalin örnekleridir.

Çocukluk yaralarımız biz büyüdüğümüzde kendini farklı şekillerde ortaya koyabilir. Birçok araştırma çocukluk döneminde maruz kalınan duygusal istismarın, yetişkinlik dönemindeki kaygı, düşük öz güven, kişilik bozukları ve depresyon gibi psikolojik sorunların ortaya çıkmasına zemin hazırladığını bulmuştur (Spertus ve ark.2003). Bunların yanı sıra çocukken duygusal olarak yeterince beslenmemişsek, büyüdüğümüzde içimizdeki bu duygusal açlığı dindirmek için fazla kalorili besinlere yönelebiliriz. Obezitenin çocukluk travmalarına bağlı olarak geliştiği yönündeki düşünceleri destekleyen araştırmalardan biri İsveç’te gerçekleştirilmiştir. Karolinska Institutet tarafından gerçekleştirilen araştırmada 112.000 kişi incelenerek, travmatik çocukluk yaşayanların duygusal eksikliklerini yemek yiyerek karşılamaya çalışmalarından dolayı obezite problemi yaşadıkları sonucu ortaya çıkmıştır (E. Hemmingsson, K. Johansson, S. Reynisdottir., 2014).

Bir çocuğun en büyük duygusal ihtiyaçlarından biri onun varlığını onaylayan anne-babaya sahip olmaktır. Eğer biz çocukken varlığımız bütünüyle onaylanmadıysa, dahası varlığımız ailemizden duyduğumuz hakaretlerle, aşağılanmalarla hasar görmüşse büyüdüğümüz zaman etrafımızdaki insanlarla ve dünya ile başa çıkmak için çeşitli stratejiler güderiz. Ya içimizdeki yaralı çocuğu fark etmesinler diye kendimizi, özümüzü gizleyerek yaşamaya başlarız. Asıl ihtiyacımız olan sevgiyken, sanki sevgiye hiç ihtiyacı olmayan duygusuz bir insan rolüne bürünürüz örneğin. Ya da bu stratejinin tam tersini uygulayarak, çevresindeki insanlardan sürekli ilgi bekleyen, fazlasıyla muhtaçlık enerjisi yayan, her hareketiyle sevgi açlığı çektiği belli olan biri gibi davranırız. Ayrıca duygusal istismara maruz kalmış çocuklar, büyüdüklerinde tıpkı anne-babaları gibi kendilerini duygusal olarak istismar eden eşler bulabilirler.

Evet ideal bir dünyada bizi koşulsuz, şartsız seven bir aileye sahip olmamız gerekirdi. Ama bizim yaşadığımız dünya mükemmel değil. Sizi bilmiyorum ama ben çocukluğunda travma geçirmemiş bir insan tanımıyorum. Travma derken illa çok kötü, dramatik olaylardan bahsetmiyorum. Örneğin siz çocukken, neşeli bir şekilde şarkı söylediğiniz zamanlarda annenizin yanınıza gelip “Çok fazla gürültü yapıyorsun, biraz sessiz ol” demesi kadar “zararsız” bir olay bile sizi etkilemiş olabilir.  Herkesin travma nedenleri, dereceleri farklı farklıdır. Burada en önemli faktör tekrardır. İstismarı tanımlarken anahtar kelime olarak “tekrar etmesi, kasıtlı olması, çocuğun fiziksel, zihinsel, psikososyal gelişimini ve sağlığını olumsuz etkilemesi” gibi nitelikler dikkat çekmektedir (Aral 2001). Tabii ki çocukken anneniz ya da babanız size bir tek kötü laf etti diye derin ruhsal yaralara sahip olmayacaksınız. Ama eğer ebeveynleriniz size çocukluğunuz boyunca sistematik olarak kötü laflar söyledilerse bundan psikolojik olarak etkilenme olasılığınız yüksektir.

Buradaki amaç ailemizi suçlamak, onlardan nefret etmek değil elbette (Yine bu yazının sadece duygusal istismar ile ilgili olduğunu hatırlatmakta yarar var). Daha önceki yazılarımın birinde de söylediğim gibi anne-babamız da tıpkı bizler gibi hata yapma olasılığı olan fani insanlar. Ama tabii ki bu uyguladıkları duygusal istismarı haklı çıkarmıyor ya da duygusal istismarın etkilerini hafifletmiyor. Ancak çocukken annemiz ve babamızın bize yaptıklarını düşünüp, geçmişe takılıp kalmakla çok önemli bir şeyi kaçırıyoruz: Bugünümüzü. O halde çocukluk yaralarımızın farkına varıp onların iyileşmesini sağlamalıyız. İki şıkkımız var. Ya geçmişe takılı kalıp, bir türlü tam istediğimiz gibi yaşayamadığımız çocukluğumuz için sonsuz bir yas tutacağız, sürekli olarak kurban rolüne bürüneceğiz, etrafımızdaki insanlardan bize annelik, babalık yapmalarını bekleyeceğiz ya da bir yetişkin gibi davranarak çocukluk yaralarımıza sahip çıkıp, kurban rolünü reddedeceğiz ve kendi kendimizin anne-babası olacağız. Bizim yaralı çocukluğumuzun sorumlusu arkadaşlarımız ya da evliysek eşlerimiz değil. Ve onlar bizim anne-babamız değil. İçinizdeki yaralı çocuğun annesi babası olmak zorunda olan artık sizsiniz. Ailenizden yeterince almadığınızı düşündüğünüz sevgiyi ya da saygıyı, büyüdüğünüz zaman başka insanlardan beklemeniz sizi hayal kırıklığına uğratacaktır. Bu sevgiyi koşulsuz bir şekilde kendinize sadece ve sadece siz vereceksiniz.

Çocukken duygusal istismara maruz kalmış bazı yetişkinler, bazen bu gerçeği arkadaşlarıyla paylaştıklarında “Artık bu geçmişte kaldı, unut gitsin, boş ver” tarzında tavsiyelerle karşılaşırlar. Ancak çocukluk travmalarının yol açtığı duygusal yaralar bu şekilde geçecek bir şey değildir. İçinizdeki çocuğun yaralarını iyileştirmek istiyorsanız, ilk önce duygularınıza saygı duymayı öğrenmelisiniz. Çocukken yaşadığınız duygusal istismar ve ihmali kabul edin, ve bunun sorumlusunun siz olmadığınızın farkına varın.

Vietnamlı Zen Budist rahip ve Nobel Barış ödülü sahibi Thich Nhat Hanh’a göre çoğu insan içindeki yaralı çocuğun farkında değil ve bu yüzden de onun iyileşmesi için hiç bir çaba göstermiyor. Dolayısıyla “içimizdeki yaralı çocuklar” nesilden nesle aktarılıyorlar. Büyük bir ihtimalle anneniz ve babanız da farkına varmadan içlerindeki yaralı çocukla yaşadılar. Hanh’a göre biz içimizdeki yaralı çocukla iletişime girip, ona şefkat gösterdikçe yaralı çocukluğumuz iyileşecek. Böylelikle bizim yetişkin halimiz de iyileşecek, dahası insanlarla olan ilişkilerimiz de şifalanacak (Hanh, Reconciliation: Healing the Inner Child, 2006).

İçinizdeki yaralı çocukla iletişime girmek için küçük bir başlangıca var mısınız?

(Lütfen bu egzersizi, içinizdeki çocukla iletişim içine girmeye hazır hissediyorsanız yapın)

Gözlerinizi kapatın. Derin bir nefes alıp tüm vücudunuzu gevşetin. Şimdi kendinizi güzel bir plajda hayal edin. Biraz sahilde yürüdükten sonra kumun üstüne oturun, ve etrafınıza bakın. Uzaktan bir çocuğun size doğru geldiğini görüyorsunuz. Yaklaştıkça gelen çocuğun, sizin çocukluğunuz olduğunu anlıyorsunuz. Ayağa kalkıp onu karşılayın. Dilerseniz kucaklayın. Şimdi içinizdeki çocukla baş başasınız. Ona kendini nasıl hissettiğini sorun ve onu dinleyin. Onu dinlerken şefkatli ve sevgi dolu olmaya özen gösterin. Ona söylemek istedikleriniz varsa söyleyin. Şimdi ona veda etme zamanı. İçinizdeki çocuğa sarılıp, onu sevdiğinizi ve her zaman onun yanında olacağınızı söyleyin. Derin bir nefes alıp gözlerinizi açın.

Eğer çocukluk yaranız günlük yaşantınızı etkileyecek kadar büyükse lütfen psikolog ya da psikiyatristlerden destek almayı ihmal etmeyin. Midenizde sorun olsa, o sorunu görmezden gelip o şekilde yaşamaya devam etmezdiniz değil mi? O halde içinizdeki çocuğun yarasını görmezden gelip halının altına süpürmekten vazgeçin. Bırakın yaralarınız iyileşsin, şifa bulsun. Kötü bir çocukluk geçirmemiz, kötü bir yetişkinlik geçirmemize yol açmamalı. Artık çocukluğunuzun yasını tutmaktan vazgeçin. Kendinize şefkat göstererek, sevgi vererek ve gereken yardımı alarak içinizdeki yaralı çocuğu iyileştirin ve hak ettiğiniz mutlu hayatı yaşayın.

Sorularınız için bana rsolaker@gmail.com adresinden ulaşabilirsiniz.

Bu yazının tüm hakları Rana Kutvan’a ve Uplifers’a aittir. İzinsiz ve uygun şekilde referans verilmeksizin kopyalanması, çoğaltılması ve başka mecralarda paylaşılması kesinlikle yasaktır.

Kaynaklar:

  • Aral G. Çocuk hakları çerçevesinde çocuk ihmal ve istismarı. Milli Eğitim Dergisi, 2001, 151: 36-39.
  • E. Hemmingsson, K. Johansson, S. Reynisdottir. Effects of childhood abuse on adult obesity: a systematic review and meta-analysis. Obesity Reviews, 2014; DOI: 10.1111/obr.12216
  • Hanh, T. N. Reconciliation: Healing the Inner Child, 2006
  • Örsel S, Karadağ H, Karaoğlan-Kahiloğulları A ve Akgün-Aktaş E. Psikiyatri     hastalarında çocukluk cağı travmalarının sıklığı ve psikopatoloji ile ilişkisi. Anadolu Psikiyatri Dergisi, 2011, 12: 130-136.
  • Shull, JR. Emotional and psychological child abuse: Notes on discourse, history, and change.Stanford Law Review, 1999, 1665-1701.
  • Spertus IL, Yehuda R, Wong CM ve ark. (2003). Childhood emotional abuse and neglect as predictors of psychological and physical symptoms in women presenting to a primary care practice. Child Abuse & Neglect, 27: 1247-1258
  • Zeanah, C.H., Fox, N.A., & Nelson, C.A. (2012). The Bucharest Early Intervention Project: Case study in the ethics of mental health research. The Journal of  Nervous and Mental Disease, 200 (3), 243-247. PMID: 22373763
  • Zeytinoğlu S. “Sağlık, Sosyal, Hizmet, Hukuk ve Eğitim Alanlarında Çalışanların Türkiye’de Çocuk İstismarı ve İhmali İle İlgili Görüşleri”, Çocuk İstismarı ve İhmali, Ankara, Pelin Ofset, 1999.

İlginizi çekebilir: Hayallerinizi hedeflere, hedeflerinizi gerçeğe dönüştürün

Psikolog Rana Kutvan: İstanbul doğumlu olan Rana Kutvan lise öğrenimini Nişantaşı Kız Lisesi’nde tamamladı. Önce LCC’de bir sene akabinde de İstasyon Sanat Merkezi’nde iki sene süren bir moda eğitimi aldıktan sonra çeşitli firmalarda stilist olarak görev aldı. 1997-2008 tarihleri arasında New York’ta ikamet etti. Türkiye’de almış olduğu moda eğitimini Parsons School of Design’dan almış olduğu derslerle pekiştirdi. Kutvan moda eğitiminin yanı sıra City University of New York’a bağlı Hunter College’da Psikoloji ve Sanat Tarihi üzerine çift anadal lisans eğitimi görerek cum laude (yüksek onur) derecesiyle mezun oldu. Hunter College’a devam ettiği süre zarfında dünyanın önde gelen psikologlarından Albert Ellis’in Enstitüsünde staj yaptı. Bu staj süresince Ellis’in bulmuş ve de geliştirmiş olduğu Rational Emotive Behavior Therapy (REBT)’i yakından inceleme fırsatı buldu. Kutvan, Albert Ellis Enstitüsündeki stajının yanı sıra New York’un önemli psikoloji enstitülerinin düzenlediği workshoplara katıldı. Kutvan 2008 Mayıs ayında Türkiye’nin ilk Kişisel Gelişim ve Stil Danışmanlığı merkezi Karakter A’yı kurdu. Kurumsal ve bireysel hizmetler veren Rana Kutvan’ın referansları arasında Braun, CNN TÜRK, Aras Kargo, TURKCELL, Kuveyt Türk, Doğan Holding gibi şirketler vardır. Kutvan bireylere ve kurumlara Stres Yönetimi, Kadın Liderliği, İş Özel Yaşam Dengesi, Zaman Yönetimi, Kadın Ruhu isimli workshop çalışmaları düzenlemektedir. Kutvan Karakter A’nın yanı sıra 2008-2012 tarihleri arasında Profesör Dr. Kerem Doksat’dan süpervizyon aldı. Kutvan psikoloji ve kişisel gelişim çalışmalarında holistik bir yaklaşım uygulamaktadır. Rana Kutvan anadili olan Türkçe’nin yanı sıra anadili düzeyinde İngilizce, iyi derecede Fransızca, İtalyanca konuşmaktadır.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 

Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale