X

İçinizdeki sesleri duyabiliyor musunuz: İçinizdeki ebeveyn, yetişkin ve çocuğu mutlu etme yolları

Kendi kendimle çatışmaktan yoruluyorum, iki zıt şeyi aynı anda nasıl isteyebiliyorum, anlamıyorum” diyenler burada mı? Neden bir tarafın gitmek, diğer tarafın kalmak; bir tarafın harekete geçmek, diğer tarafın keyfini bozmamak ister?

Gönül isterdi ki hayatımız hep akış içerisinde olsun ve harekete geçmekte, planladıklarımızı uygulamakta hiç zorlanmayalım. Maalesef her zaman bu mümkün olmuyor. Dış koşullarda hiçbir engel olmamasına karşın, içeriden bir direnç ile karşılaşıyoruz. İç çatışma dediğimiz çelişki de tam olarak bu dirençle karşılaştığımızda başlıyor. Çoğunlukla kararsızlık yaşıyor ve harekete geçmekte zorlanıyoruz. Belki zaman zaman harekete geçebiliyor ama bunu ya istemeye istemeye yapıyoruz ya da tekrar kararsızlık noktamıza geri dönüyoruz. Öncelikle bu durum çok normal ve oldukça yaygın.

Aynı anda birbirine zıt iki şey istenebilir mi? Evet. Örneğin, aynı anda hem yatmadan önce bir bölüm daha dizi izlemek isterken, hem de yarın erken kalkacağınız için uykunuzu almayı isteyebilirsiniz. Bu şekilde bir kararsızlık veya direnç hissettiğinizde “içinizdeki sesler” arasında bir çıkar çatışması yaşandığını anlayabilirsiniz.

İç çatışmalar her zaman çok basit değildir. Bazen oldukça uzun sürelidir ve anlaşılıp çözüme ulaştırılmadığı takdirde ömür boyu devam edebilir.

Şimdi, bu iç sesleri tanıyalım ve müzakere sürecinde neler yapabileceğimize bakalım.

İçimizdeki sesler: Ebeveyn, yetişkin, çocuk

Üç farklı benlik durumu vardır: Ebeveyn, yetişkin, çocuk. Bu benlik durumları hepimizin içerisinde var olan ve bir olaya veya duruma karşı ne şekilde tepki göstereceğimizi belirleyen göstergelerdir. Aynı zamanda benlik durumları, Eric Berne’nin kişilik kuramı olan Transaksiyonel Analiz’in temelini oluşturur.

Ebeveyn

Ebeveyn için değerler, inançlar, kural ve kalıplar oldukça önemlidir. Deneyimli ve ciddidir. Başkalarının ne diyeceğini önemser. Öğüt vermeyi sever, -meli/malı cümleleri kullanır, sonuç odaklıdır. Net doğru ve yanlış yargıları vardır.

Yetişkin

Yetişkin şimdi ve buradadır. Sorumluluk sahibidir. Problemleri analiz edip, mantıklı, somut ve sahici kararlar almayı sever. Önyargısızdır ve duygudan uzaktır.

Çocuk

Çocuk duygularıyla ve dürtüleriyle yaşar. Bireysel ihtiyaçlarını önemser. Enerji dolu, yaratıcı, şevkli ve hayalcidir. Sonunu düşünmeden, içinden geldiği gibi davranır, süreç odaklıdır.

Sağlıklı bireyler, günlük hayatlarında bu üç benlik durumunu da gösterirler. Olaya, duruma, zamana, mekana veya iletişim kurulan kişiye göre davranış şekli değişir. Ağırlıklı olarak biri öne çıksa da, kimi zaman yetişkinden, kimi zaman çocuktan veya ebeveynden gelen davranışlar görülür.

İçeride Neler Oluyor?

Kararlar alarak yaşamımıza yön veririz. Ancak aldığımız kararları uygulamaya geçirmezsek hiçbir anlamı olmaz. Dolayısı ile temelde yaşamımızı yönlendiren şey davranışlarımızdır. Yaşanan iç çatışmaları anlayabilmek ve çözebilmek için vakit ayırmak ve emek sarfetmek şarttır. Peki, yukarıda tanımlanan benlik tipleri davranışlarımıza nasıl yön verirler?

Öncelikle benlik tiplerinden biri diğerinden daha güçlü değildir. Hemen hemen hepsi aynı güçtedirler. Bu yüzdendir ki bir karar aldığımızda diğerinin sesi peşimizi bırakmaz, “Bak, gördün mü?” şeklinde kendimizi suçlu hissettirecek bir şeyler bulur. “Ben en iyisini bilirim, böyle olacak” diyerek de içimizdeki seslere söz geçiremeyiz.

İç diyaloglar aslında çok derindir. Farklı benliklerden gelen sesleri fark etmek ve sonrasında ayırt edebilmek için çok iyi bir gözlemci olmak gerekir.

Yakın zamanda kendi içimde yaşadığım bir farkındalıktan bahsetmek istiyorum. Ben her zaman çok iyi planlama yapmamla kendimce övünürüm. Ancak iş planların uygulanmasına geldiğinde işin şekli değişiyor tabii (keşke tam tersi olsaydı). Yine kendime günlük/haftalık planlar yapıp takip ederken bir şey dikkatimi çekmeye başladı. Örneğin kitap okuma konusunda, “Bari yarım saat kitap okuyayım şimdi” dediğimde, içimden bir ses “I-ıh kitap okuma, başka bir şey yap” diyordu. Kendisi de koç olan başka bir arkadaşımla konuşurken bunun aslında içimdeki çocuğun sesi olduğunu fark ettim.

Benim “ebeveynden” yaptığım programdaki neyi uygulamaya kalksam, “çocuk” canı istemiyorsa o an “ı-ıh” diyor ve ben gerçekten de onu dinliyordum. Yaptığım plana baktığımda onun hoşuna gidebilecek pek bir yanı da yoktu aslında. Kendi işime ve kişisel gelişimime yönelik “yetişkin” çalışmalarıyla doluydu. Peki çocuğun neye ihtiyacı vardı? Aslında hiçbir fikrim yoktu ve bu sorunun cevabı da bir anda gelmedi. Sonradan fark ettim ki, aslında herhangi bir şey yapmak zorunda kalmadığı, kendine ait, canı ne isterse o şekilde değerlendireceği -belki hiçbir şey yapmayacağı- boş zamana ihtiyacı vardı. İçimdeki yetişkin hemen atladı ve “Peki! O zaman her gün 3 saat serbest zaman koyalım, kaçla kaç arası olsun?” dedi.

Niyet güzel, ancak uygulamada gerçekçi değildi. Hiç çocuğa “bugün sadece saat 14.00-17.00 arası oyun oynayacaksın” diyebilir misiniz? İçimdeki çocuk zaten kısıtlanmayı ve zorunda tutulmayı sevmiyor belli ki; bir de özgür zamanını belirli saatlerle sınırlandırıp önüne koyunca ne olur? İsyan. Dolayısı ile hem “yetişkin”in işlerini halledebileceği, hem de “çocuğun” sakin ve mutlu kalacağı bir çözüm gerekiyordu. Kısa vadeli çözüm olarak kendi kendime şunu diyebildim “Şimdi yarım saat kitap okuyacağım, sonra yarım saat ne istiyorsam onu yaparım.” Uzun vadede ise buradakine benzer uzlaşmaları daha çok yapacağız gibi görünüyor.

Bu diyalog gerçekten de bir yetişkinin değer verip, çocuğu karşısına alıp konuşmasına benziyor. Zaten tarafların birbirini anlaması ve ikisi için de en iyi olacak çözümü (kazan-kazan) bulması, yine sabır ve emek istiyor.

Orta yolu bulabilir miyiz?

İç çatışmayı ancak farkında vardıktan sonra çözebilirsiniz. Farkındalık buradaki ilk adım; çünkü diğer benlikler seslerinin duyulmadığını, kendilerine değer verilmediğini hissettikleri sürece karşı koyacak, farklı yollardan tek tarafın ihtiyaçlarının karşılanmasına engel olacaklardır. İkinci olarak yazmak, duruma dışarıdan bakmaya yardımcı olur. Mümkünse kağıt üzerine, konu hakkında hiçbir duygu ve düşünceniz kalmayıncaya kadar yazın. Yargılamaksızın, gereksinimleri belirlemek de burada oldukça önemli olacaktır. Ebeveynin, yetişkinin, çocuğun neye ihtiyacı var?

Çatışmanın çözümlenmesi aşağıdaki tutumlardan biri ile gerçekleşir:

  • Kaybet-Kaybet: “Benim istediğim olmazsa senin istediğin de olmaz.
  • Kazan-Kaybet: “Benim istediğim olacak ama senin istediğin olmayacak.
  • Kaybet-Kazan: “Senin istediğin olacak ama yine de mutlu olmayacaksın.
  • Kazan-Kazan: “Hem benim isteklerimi hem de senin isteklerini karşılayacak bir çözüm bulabiliriz.

En sağlıklısı tarafların birbirlerin gereksinimlerini anlayıp bunun karşılanması için nasıl yardımcı olabileceklerini düşünmeleridir. Daha sonra her iki tarafı da memnun eden ve iki tarafın da hemfikir olduğu çözüm(ler) belirlenir. Kazan-kazan yaklaşımı benimsendiğinde, karşılıklı anlayış, güven ve sevgi vardır. Karşılıklı verilen sözlerin tutulması beklenir. Bu yaklaşım ile, hem kısa hem uzun vadede tatmin edici sonuçlara ulaşılır.

Doğan Cüceloğlu, İçimizdeki Çocuk kitabında şöyle der: “Her sağlıklı insanın içinde değişik sesler vardır. Bu sesler içimizdeki çocuğun dünyasını dile getirdikleri kadar içimizdeki anne-babanın da dileklerini yerine getirirler. İç çocuk enerji, istek ve haz depomuzdur. Onun sesi kaybolduğu zaman yaşamanın zevki de kaybolur. Bu seslerin ne dediğini anlayarak sağlıklı bir iletişim içine girmek, sağlıklı ve dengeli bir yaşam kurmamız için gereklidir.

Sağlıklı günler ve sağlıklı iç diyaloglar dileğiyle 🙂

www.dorecoaching.com

İlginizi çekebilir: İçimizdeki potansiyeli açığa çıkarmak için kendimizle nasıl konuşmalıyız?

Beyza Turan: Profesyonel olarak yaşam koçu, amatör olarak yazarım. “Bu hayatı nasıl daha iyi yaşarım?” sorusuna kafayı takmış biri olarak öğrendiklerimi paylaşmayı çok önemsiyorum. İlgi alanlarım arasında olan duygu, davranış, bilinçaltı, motivasyon ve ilişkiler konularında okumayı, konuşmayı ve yazmayı çok severim. Geçmişimden kısaca bahsetmem gerekirse; Koç Üniversitesi’nde Endüstri Mühendisliği okudum ve Uluslararası İşletme yüksek linans programını tamamladım. İş hayatımda Google, Facebook (Londra) ve Adphorus şirketlerinde çalıştım. Daha sonra kendi kişisel gelişimimi de önceliklendirerek, profesyonel koçluk eğitimimi tamamladım ve Dore Coaching’i kurarak danışanlarıma destek vermeye başladım. Dilerseniz bir selam vermek veya sorularınızı iletmek için bana @dorecoaching Instagram hesabı üzerinden ulaşabilirsiniz.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 

Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale