X

Her şeyi olduğu gibi, olduğu şekliyle kabul etmek: Akışa engel olmayın

Hayat yolculuğunda ilerlerken her ne kadar kalabalığın içinde yürüyüp ilerleseniz de her zaman bir yerde, biraz yalnızdır insan… Bazı şeyler belki de hiçbir zaman düzelmeyecektir, bilemezsiniz. Çünkü insan denen varlık her ne kadar bir beklenti içinde olmamayı defalarca öğrenmiş olsa da, farkına bile varmadan beklentiler denizinde kaybolup gider durur. Çünkü bu insan doğası gereği böyledir.

Duygularınızı yönlendirdiğinizi sanırsınız. Kırgınlıklarınızı unuttuğunuzu sanırsınız. Ama bir bakmışsınız bazen küçücük bir sözde, en ufak bir olayda unuttuğunuzu sandığınız kırgınlığınız tam göğüs kafesinizden yakalar sizi. Çünkü farkına bile varmadan aç kalan kısmınız yine beklentiye girmiş ama yine duvara toslamışsınızdır. Hayal kırıklığı kaçınılmaz olur.

Peki neydi bizi bu denli aç yapan duygu? “Neden bir yanım doymuyor, neden bir beklenti içine giriyorum?” diye düşünseniz de cevabı bulamazsınız.

Belki çok derinlerde bir yerde yaşadığımız kırgınlıklar bırakmıştı bizi bu denli aç! Belki de cevabını hiçbir zaman bilemeyeceğimiz bir şey, bilemiyorum…

Eksik kalan bir şeyler var biliyoruz ama nedenini belki de hiçbir zaman çözemeyeceğimiz soruların içinde buluyoruz kendimizi.
Belki de cevap çok basit. Ama uygulamak mı çok zor acaba? Uygulamayı biraz beceremiyoruz sanırım.

“Her şeyi olduğu gibi, olduğu şekliyle kabul etmek!”

Bu belki de hayatta sahip olabileceğimiz ve tüm kapıları ardına kadar açıp içeriye ışık dolduracak bir anahtardır. Ama bütün mesele o anahtarı çevirebilmekte!

Hangimiz her zaman yapabiliyoruz ki? Mükemmel değiliz ve aslında olduğu gibi kabullenmemiz gereken bir olgu da o anahtarı her zaman çeviremeyebileceğimiz… Bu böyle kendi içinde bile paradoks. Çünkü yine dediğim gibi mükemmel değiliz. Ama mükemmel olmadığımız gerçeğini de kabullenmemiz gerek. Bu böyle sonsuz bir döngüde sürüp gider.

İşte bu sebeple, en güzeli bırak, aksın, gitsin!

Ne bir barikat kurmaya çalış olayların önünde yanlış yöne gidecek diye, ne de taşacak kadar biriktir içindekileri. Bırak nehir sadece aksın, gitsin! İster gürül gürül, ister durula durula. Sadece aksın, gitsin!

Kimse üzülmesin, kırılmasın diye kendinden verdikçe, bir yerde kendinden çalmıyor mu insan?
Sonsuz bir gamsızlık içinde olmayalım, elbette ki her şeyin bir sınırı var tabii ki.
Fakat bir söz var ya; “Sen katlanabiliyorsan, onlar da katlanabilir.
Gerektiği yerde ver tepkini, içine atma! O sebeple ne kadar çabalayacağına bırak suyun yönü karar versin.

Bazen de gerektiği yerde tepkisiz kalmak en güzel tepkidir hayata!
Sus, dinlen, geri çekil ve dinle yüreğini. Suyun sesi kulaklarında şırıldasın.
Her ne olursa olsun insan en çok kendine sarılır bu hayatta!
Bu bir vazgeçiş ya da sevdiklerin, seni seven insanların olmadığı anlamına gelmez ve onlara sahip olduğun için şükretmediğin anlamına da…
Bu sadece seni senden başka hiç kimsenin daha iyi anlayamayacağı gerçeğidir!
Bu sebeple insan en çok kendine sarılmalıdır! İnsan bu yalın gerçeği kabul ettiği vakit özgürleşir ancak tüm beklentilerinden, kırgınlıklarından, öfkesinden. Ve kendi yüreğine sarıldığı zaman kalabalıklaşır, çoğalır.
Zaten insan sevdiği için güzel değil midir her şey? Sevmediğinizde anlamsızlaşır.
Dümen her zaman bizde. Sadece bizde. Rüzgara seslenelim yeter. Su akacağı yönü zaten bilir!
Bu hep böyledir…

Sevgilerimle…

İlginizi çekebilir: Sonbahar ılık rüzgarıyla geldi: Eskiyi geride bırakıp yeniye kucak açma zamanı

Gamze Okutan: 15 Aralık 1986 Beykoz İstanbul doğumlu olan Gamze Okutan 2004 yılında Paşabahçe Ferit İnal Lisesi’nden mezun olduktan sonra uzun yıllar mağazacılık sektöründe satış danışmanlığı ve sağlık sektöründe hizmet veren bir firmada yönetici asistanlığı yaptı. Çalışma hayatı sebebiyle üniversiteye biraz ara verdikten sonra 2015 yılında Anadolu Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri bölümünden mezun oldu. Şu anda Yazılım ve Teknoloji alanında hizmet veren bir firmada Mali & İdari İşler Yetkilisi olarak meslek hayatına devam ediyor. Evli ve bir kız çocuk sahibi bir anne. Pusula kitabının yazarı. Gamze Okutan’ın kendini bildi bileli sanata, kişisel gelişime, psikolojiye olan ilgisi hep vardı. Zaman zaman şiir yazmayı, deneyimlerini ve gözlemlerini paylaştığı yazılar yazmayı, kendi çapında hobi olarak müzikle uğraşmayı ve söylemeyi çok seven biri. Ayrıca arada sırada meditasyonla zihnini sakinleştirip stres atmayı, yoga ile bedensel enerjisini korumayı seviyor. Hayatta pozitif ve negatif her şeyin bir bütün olarak güzel olduğunu düşünüyor. Olaylara bakarken çoğunlukla pozitif taraftan değerlendirmeyi yani bardağın dolu tarafından görmeyi ve çözüm odaklı olmayı seviyor. Fakat negatifin ağır bastığı durumlarda duyguların sonuna kadar yaşanması gerektiğini aksi takdirde mutlu olmanın mümkün olmayacağını düşünüyor. Hayatı dolu dolu, tutkuyla, hissederek yaşamayı seven aslında hayatın kendisine aşık, hayalperest bir yolcu olarak tanımlıyor kendini. Hayatın paylaştıkça güzellikler getireceğine olan inancını ve umudunu hiçbir zaman kaybetmemiş biri olarak paylaştıkça belki küçük dokunuşlarla bakış açımızdaki yansımaları çok daha renklendirebiliriz diye düşünüyor. Hep birlikte, el ele birbirimizin yoluna daha çok ışık tutarak yönümüzü bulmamıza bir nebze olsun katkı sağlayabileceğimize inanıyor.
İlgili Makale