X

Hayattaki pişmanlıklarınız, kazanca dönüşebilir mi?

Geçtiğimiz aylardan birinde, Strayer Üniversitesi öğrencileri, New York sokaklarının birine kara bir tahta koyup ortasına “hayattaki en büyük pişmanlığınız nedir?” yazar ve tahtayı dolduran kişilerin cevaplarını gün boyu kaydeder. Kimi konfor alanından hiç çıkmadığı için şikayet etmiş kendinden, kimi daha fazla “seni seviyorum” demediği için. Kimi ailesine daha fazla zaman ayırmadığı için pişman, kimi kendine daha fazla kıymet vermediği için. 

Eylemler ve ifade biçimleri farklı olsa da ortak nokta şu: insanlar pişmanlıklarını yaptıkları üzerinden değil, yapmadıkları üzerinden dile getiriyor. Görüyoruz ki eylemlerimiz değil canımızı acıtan, onlara bir şekilde sahip çıkıyoruz ama eylemsizliklerimiz yüzünden daha çok acıyor canımız. Belki de hayatta her şeyi aksiyon alarak çözmeyi öğrenerek büyüdüğümüz içindir.

Sanıyoruz ki harekete geçerek her şeyi çözeriz. Bir sorun çıkar ortaya, “şimdi ne yapsam?” diye çözüm ararız. Mutlaka bir şey yapmak zorundayızdır. İş yerinde biriyle bir şey yaşarız, hemen neyi neden yaşadığımızı anlamadan panik içinde meseleyi kabaca halledip kapatmak isteriz. İlk hareketimiz çözmeye çalışmak olur, anlamak bir yana, oluruna bırakmak zor gelir, mutlaka çözmeliyizdir. İki tarafın anlaşmazlığına şahit oluruz, eylemsel çözümlerimiz yine iş başındadır, bu kez taraflara ne yapmaları gerektiğini söyleriz çünkü bize göre sebepler, altında yatan nedenler önemli değildir, çözüm her şey demektir. Elbette çözüm odaklı davranmak gerekli ama neyin hangi sebeple meydana geldiğini anlamadan yalnızca hareket etmek geçici bir süre işe yarar.

Pişmanlık insanı anda olmaktan alıkoyan bir duygu. Geçmiş olaylar sebebiyle pişmanlık, gelecek olaylar sebebiyle endişe hissediyorsan anı yaşamıyorsun demek, bunu biliyoruz. Anı yaşamak her dakika pozitif şeyler hissetmek, olumsuz duyguları görmezden gelip, bastırıp, sürekli yüzde gülücük, ışık huzmesi içinde her gördüğünü sevgiyle kucaklamak, her dakika çiçekler böcekler içindeymişçesine hayattan kopuk şekilde yaşamak değil, insan olmanın da bir sınırı var. Anda olmak demek, olumlu olumsuz tüm duyguları yaşarken o duyguların farkında olmak ve olumsuz duyguların seni kontrol etmesine müsaade etmeden duyguları senin kontrol ettiğin, onların kölesi olmadığın alanda kalmak demek. Olumlu olumsuz tüm hisleri yaşamaya izin vermek demek. Kendine bu izni verdiğinde başkalarına da kendisi olması için alan açmış oluruz zaten.

İlginizi çekebilir: Kusurlu olmanın güzelliği: Kintsukuroi

Pişmanlıkla ilgili yazılmış yerli yabancı kaynaklara bakıyorum, yazılanlar genellikle bu duyguyu engellemekle ilgili. O kadar korkuyoruz ki, o kadar tahammül edemiyoruz ki sayfalarca anlatıyoruz, “pişmanlık hissine nasıl sahip olmayız, ne yapabiliriz de bunu önleriz?” diye. Mümkün mü? Olanı kabul etmene, olana izin vermene sebep olan bir duyguyu kabul etmek başka hangi durdurma operasyonuyla kıyaslanabilir? Terazinin bir kefesinde kabul etmek, diğer kefesinde durdurmak var. Hangisi için daha fazla enerji sarf edersin? Hangisi seni daha iyi hissettirir, hangisi yıldırır? Anlamak lazım, direndiğin her an direndiğin şeyi daha güçlü kılarsın. Pişman olmamaya çalıştıkça yaptığım birçok şeyden pişman olurum, çünkü direniyorum. Direndikçe de pişmanlığı besliyorum, büyüyor, büyüyor, büyüyor ve kontrol edemediğim bir noktaya geliyor. Sonrası öfke, sonrası kızgınlık, sinirsel bozukluklar, haydi en başa dön.

Bu yüzden de olumsuz hislerden kurtulmanın bilmem kaç yolu, sonradan pişman olmamak için şimdiden  almanız gereken önlemler, pişman olmadan hayatı yaşamanın yolları gibi kaynaklar ne derece uygun bilmiyorum. 3 sene sonra yapacağın veya yapmayacağın belli olmayan bir şey için bugünden telaş yapıp önlem almanın amacı nedir ki? Bugünün kıytırık önlemi yarının belirsizliği içinde var olabilir mi? 3 sene sonraki senin nasıl bir sen olacağını biliyor musun da mevcut zihin bilginle olası acıdan korumaya çalışıyorsun? Neden kendini şu günü güzelce yaşamaktan alıkoyuyorsun?

Pişmanlık bugünün tadını çıkarmayı engeller, doğru. Ama aynı zamanda seni sen yapan, bugünkü sen olmanı sağlamış teşekkürü hak eden bir duygu olduğundan bakış açında etkili bir ayar yapmak fena olmayabilir. Bu demek oluyor ki bir şeyden pişmansan onu görmezden gelmek de, ah ben bunu neden yaptım diye karalar da bağlamak da çözüm değil. Neler öğrendin, kazanımın ne oldu buna odaklan. “Hayatımın dersi” dediğin, şimdi rahat olduğun ama geçmişte seni zora sokan şeylerin içeriğine bir bak, mutlaka bir yerlerde pişmanlık da hissettin bunları yaşarken. Ve pişmanlıktı yeni kararlar almanı sağlayan. Yeni bir sen olmana izin veren. Ona iyi bak.

İlk paragrafta bahsettiğim ilham verici videoyu izlemek isteyen buyursun: 

Yazarın diğer yazıları için tıklayın.

Sıla Karadoğan: İngiliz Dili Edebiyatı eğitimli, Mutfak Sanatları Akademisi programı sonrası kendi pastanesini açan bir pasta şefi, rafine şekerle vedalaşıp yalnızca kendi sevdiği şeyleri pişiren, okuyan, yazan, theta healing danışmanı, dişi bilgelik çalışmaları öğrencisi, bolluk bereket yaratımı uygulayıcısı, bir de full time bir ofis işi olan, hayatı ve insanları çok seven biriyim.

Akbank’tan sürdürülebilirlik yolunda ilham veren bir rehber

Sürdürülebilirlik, günümüz dünyasında her zamankinden çok daha büyük bir öneme sahip. Çünkü, doğal kaynaklarımız hızla tükenirken yalnızca kendi geleceğimizden çalmakla kalmıyor, gelecek nesillerin sahip olabileceği yaşamdan da çalıyoruz. İklim değişikliği ve çevresel sorunlar bir yana, kişisel tercihlerimiz, hızla artan tüketim alışkanlıkları, teknolojik gelişmeler ve daha pek çok sebep, sürdürülebilirliğin ne kadar hayati bir gündem olduğunu defalarca gözler önüne seriyor. Artık yalnızca bugünü değil, yarınları da düşünerek doğal kaynaklarımızı korumak, geleceğimizi ve gelecek nesillerin geleceğini garanti altına almak, daha yaşanabilir bir dünya yaratmak için adımlar atmalı, değişimi geç kalmadan başlatmalıyız. Sürdürülebilirlik, artık bir tercih değil; kendimiz için, dünyamız için, geleceğimiz için benimsememiz gereken bir zorunluluk. Aksi halde yarınlar, hayalini kurduğumuz yarınlardan çok uzak olacak.



Bu bağlamda sürdürülebilirlik konusunu merkezine alan ve hem bireysel hem toplumsal farkındalığı artırmayı hedefleyen Akbank, sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek için “Sürdürülebilirlik insan için, #Hepimizİçin” diyor ve sürdürülebilirlik odaklı bloguyla bizleri buluşturuyor. Sürdürülebilirliği yalnızca çevresel boyutuyla ele almayan, sosyal ve ekonomik boyutunu da göz önünde bulunduran Akbank, bu önemli konuda liderlik ederek sürdürülebilirliğin her yönüyle ilgili bilgi ve farkındalık dolu içerikleri kaleme alıyor. Hem sürdürülebilirlik konusunda neler yapabileceğini merak eden herkese hem de bu konudaki bilgi birikimini artırmak isteyenlere geleceğimizi koruma yolunda ilham verici bir rehber oluyor. Peki, bu rehberde başka neler var, gelin yakından bakalım.

Akbank Sürdürülebilirlik Blog’da neler var?

Akbank, sürdürülebilirlik konusundaki farkındalığı artırmayı amaçladığı bu blogda, bireyleri harekete geçmeye teşvik edecek güncel bilgileri ve sürdürülebilir alışkanlıkları hayata dahil etmenin pratik yollarını aktarıyor. ‘Herkes için sürdürülebilirlik’ mesajını paylaşarak toplumun tüm kesimlerini kapsamayı ve bireysel olarak atılabilecek adımlar konusunda da ilham vermeyi amaçlıyor.

“Sürdürülebilirlik, çevrenin yanında insan için, toplumun gelişmesi için” anlayışını benimseyen Akbank, eğitimden gönüllülüğe, yatırımdan sanata her alanda toplumun kalkınması ve sürdürülebilir yarınlar için çalışıyor. Bu bağlamda Akbank’ın sürdürülebilirlik blogunda yer alan, farklı alanlara hitap eden başlıklardan bazıları ise şöyle:

Sürdürülebilir Kalkınma İçin: Toplumsal Cinsiyet Eşitliği

Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasının hem toplumsal bilincin artmasında hem de kalkınmanın sağlanmasında kritik bir öneme sahip olduğunu biliyor muydunuz? Akbank, blogunda yer verdiği Sürdürülebilir Kalkınma İçin: Toplumsal Cinsiyet Eşitliği yazısında bu konuyu detaylıca ele alıyor ve UN Women’ın verilerinden yola çıkarak toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasının getireceği faydaları, ekonomik, sosyal ve daha pek çok açıdan sürdürülebilirlik bağlamında değerlendiriyor.

Yeşil Bütçe Nasıl Oluşturulur?

Sürdürülebilir bir yaşam biçimi benimsemenin en önemli adımlarından biri de hiç şüphesiz bireysel olarak finansal sürdürülebilirliği sağlamaktan geçiyor, bunun da en etkili yolu bireysel yeşil bütçeler oluşturmak. Yeşil Bütçe Nasıl Oluşturulur? yazısında Akbank, çevreyi korumaya odaklanan harcamaların nasıl planlanacağından yeşil bütçe oluşturmanın pratik yollarına kadar pek çok kolay uygulanabilir yöntem paylaşıyor.

5 Adımda Minimalist Yaşama Geçiş



Günümüzde hızla yaygınlaşan tüketim çılgınlığının hem bütçeye hem doğaya verdiği zarar aşikar. Bu tüketim alışkanlıkları, doğal kaynakların bilinçsizce harcanmasından karbon ayak izinin artmasına, çevre kirliliğinden biyoçeşitlilik kaybına kadar gezegenin doğal dengesini bozan pek çok olumsuz sonucun ortaya çıkmasına zemin hazırlıyor. Karşılığında ise ‘az, çoktur’ anlayışını benimseyen minimalizm, bu gereksiz harcama alışkanlıklarına bir panzehir olma görevi üstleniyor. Akbank’ın sürdürülebilirlik blogunda yer alan 5 Adımda Minimalist Yaşama Geçiş yazı da modern dünyada minimalist alışkanlıklar benimsemenin yollarını aktarıyor.

Sanatta Sürdürülebilirlik

Sürdürülebilirliğin genellikle pek değinilmeyen ya da bağlantısı sorgulanmayan fakat aslında çokça göz önünde bulunan kısmı; sürdürülebilirlik ve sanat ilişkisi üzerine hiç düşündünüz mü? Sanat, yüzyıllardır toplumsal bilinci artırmada ve en zor görünen konuları bile daha anlaşılır kılmada güçlü bir iletişim aracı. Bu gücü onu sürdürülebilirlik konusunda da etkili bir özneye dönüştürüyor. Sanat eserlerinde kullanılan materyallerden sanatçıların toplumsal konulara farkındalık yaratmak amacıyla benimsedikleri yaklaşımlara kadar sanat ve sürdürülebilirlik bağını pek çok açıdan ele almak mümkün. Akbank Sürdürülebilirlik Blog’ta yer alan Sanatta Sürdürülebilirlik başlıklı paylaşım da bu bağın ne denli güçlü olduğuna dikkat çekiyor.

Sürdürülebilir Turizm, Karbon Nötr, Doğa Dostu Teknoloji ve dahası

Sürdürülebilirliği tüm yönleriyle ele alan Akbank, blogunda daha pek çok konuya dikkat çekiyor. Sürdürülebilir turizmden, karbon nötr kavramına, doğa dostu teknolojik gelişmelerden sürdürülebilirlik alanında öne çıkan yeni trendlere kadar yaşama, insana, dünyaya ve geleceğe dair her alanda sürdürülebilirliğin önemine ve etkisine değiniyor. Hayatın her alanına yayılan stratejilere ihtiyacımız olduğunun farkında olan Akbank, sürdürülebilirliğin kalbinde insan var diyor ve toplumsal dönüşüm için bütünsel bir yaklaşım benimsemenin gerekliliğini vurguluyor.

Siz de çok geçmeden bir adım atmak ve daha yaşanılabilir bir dünya için bugünden neleri değiştirebileceğinizi öğrenmek istiyorsanız Akbank’ın sürdürülebilirlik odaklı bu blogunu takip edebilir, hem kendiniz hem de gelecek nesiller için değişimi başlatabilirsiniz.

*Bu yazı, Akbank katkılarıyla hazırlanmıştır.





Orkid, “Sporla Güçlen” projesine verdiği destekle kız çocuklarının geleceğine ışık tutuyor

Bir kız çocuğu düşünün: Günün ilk ışıklarıyla birlikte koşuya çıkan, her sabah elinde topuyla antrenman yapan, büyük bir hevesle hem bedenini hem de zihnini beslemek için yıllarca gönül verdiği spor dalı uğruna çalışmaya devam eden ve uzun yıllar sonra gözlerinden ışıklar saçarak ilk kupasını milyonların önünde havaya kaldıran… Ne harika bir tablo, öyle değil mi?



Toplumun her köşesinde, binlerce kız çocuğu bu anı yaşamayı hak ediyor. Ancak, ne yazık ki birçoğu için spor; erişilmesi çok güç bir lüks, uzak bir hayal gibi kalıyor hayatları boyunca. Oysa spor, sağlığın, özgüvenin, azmin, başarının, kararlılığın, istikrarın temellerini atan, kız çocuklarının güçlü bireyler olarak yetişmesine katkı sağlayan en önemli araçlardan biri. Bu önemin farkında olan ve kız çocuklarını spor yoluyla güçlendirmek isteyen Orkid, Watsons iş birliği ile Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi’nin (TMOK) Diyarbakır, Gaziantep ve Şanlıurfa’da yürüttüğü “Sporla Güçlen” projesine destek veriyor.

Geleceğe atılan adımlar: Kız çocukları, ‘sporla güçleniyor’

Türkiye’de kadınları ilk kez hijyenik pedle buluşturan P&G’nin kadın bakım markası Orkid, 45 yılı aşkın süredir dünyadaki tüm kadınların hayatını kolaylaştırmak, onları her alanda desteklemek için imza attığı çalışmalarına bir yenisini daha ekleyerek “Sporla Güçlen” projesiyle kız çocuklarının yanında oluyor.

Kız çocuklarına sporla yeni yollar açmayı ve kız çocuklarının geleceğini aydınlatmayı hedefleyen Orkid, yürüttüğü bu iş birliğiyle kız çocuklarının eğitim ve spor yaşamlarını desteklemeyi, onların fiziksel, zihinsel ve sosyal gelişimlerine katkı sağlamayı amaçlıyor. Kız çocuklarının hayatta karşılaşacakları tüm zorluklar karşısında çok daha güçlü durmalarını sağlayan, onların bütüncül gelişimini desteklerken duygusal dayanıklılık kazanmalarına da zemin hazırlayan sporun gücü, yadsınamayacak kadar fazla. Öyle ki; Orkid’in, İpsos ile Türkiye genelinde gerçekleştirdiği araştırmaya göre; ergenlik döneminde spor yapan kadınların %77’si, sporun bugün oldukları kişi olmalarına yardımcı olduğunu belirtiyor. Dahası, yapılan bu araştırmaya göre; ergenlik döneminde spor yapan kızlar, istedikleri kişi olmalarına yardımcı olabilecek özgüven ve becerileri sporla kazanıyor.

Buna rağmen genç kızların neredeyse yarısının düzenli spor yapmadığı sonucuna ulaşan Orkid, TMOK ve Watsons iş birliği ile kız çocuklarının sporla güçlenmesi için onların yanında yer alıyor. Kız çocuklarının hem eğitimlerine hem de spora devam etmelerine yönelik gerekli spor malzemelerinin temin edilmesini destekleyen Sporla Güçlen projesi ile Diyarbakır, Gaziantep ve Şanlıurfa’da bulunan okullardaki kız öğrenciler dönem boyunca badminton, basketbol ve voleybol dallarında eğitim alıyor.

Kadınların daha özgüvenli olmasını destekleyen ve spor ile olan bağlarını güçlendirmeye odaklanan bir marka olarak Orkid, hiçbir kız çocuğunun bu haklarından mahrum kalmaması için çalışıyor. Bu sayede geleceğin sağlıklı, özgüvenli, başarılı ve belki de milli sporcuları bugünden yetişmeye başlıyor. Gelecek nesillerin hayallerine ulaşmalarına yardımcı olmak için onların yanında olmaya ve onları cesaretlendirmeye devam eden Orkid, kız çocuklarına yeterli imkan sağlandıkça daha eşit ve aydınlık yarınların mümkün olduğuna inanıyor.



Kız çocuklarını genç yaşta sporla tanıştırarak onların kendi potansiyellerini keşfetmelerine olanak tanıyan bu projenin ve başta Orkid ile Watsons olmak üzere projenin tüm destekçilerinin ülkemize ve dünyaya ilham olması, kız çocuklarının ışıl ışıl bir geleceğe doğru çok daha emin adımlarla yürümesi hepimizin en büyük temennisi.

Güçlü kadınlar, güçlü yarınlar için, #SporlaGüçlen projesine destek veren Orkid ürünlerini Watsons’ta keşfetmek için tıklayın.

*Bu yazı Orkid katkılarıyla hazırlanmıştır.





İlgili Makale