X

Hayatınızı yönlendirecek en derin amacı bulun: Her şey bir yana sen bir yana

“Bir amaca bağlanmayan ruh, yolunu kaybeder. Çünkü her yerde olmak, hiçbir yerde olmamaktır.” Montaigne

Başkalarından beklediklerimiz… Dışarıdan gelecek diye umut ettiklerimiz… Erkek arkadaşımızda bulmayı umduğumuz huzur. Kız arkadaşımızın bize verebileceğini düşündüğümüz mutluluk. Annemizin sağlayabileceğine inandığımız hayata karşı korunma ihtiyacımız… Evlendiğimizde olacaktır diye (nasılsa kesin olduğunu bilebildiğimiz) samimiyet… Nişanlandığımızda hayatımıza akacağını düşündüğümüz hedeflerine erişmenin tatmini… Yeni bir ev aldığımızda belki kendimize bile itiraf etmeye çekindiğimiz o muhteşem egomuzun bağıra bağıra sessizce haykırdığı dünyayı yönetebilmenin gücü… Daha çok para kazandığımızda bulacağımızı düşündüğümüz rahatlık hissi… Daha fazla sorumluluk gerektiren o yeni pozisyona kabul edildiğimizde dolacağına inandığımız hayatımızdaki güzelim boşluklarımız; o bizim yalnızlık hissimiz, o bizim güvensizliğimiz, o bizim samimi bir dost, ağlayacak bir omuz ihtiyacımız… Tüm başarılarımıza bir yeni başarı daha eklediğimizde bulacağımızı düşündüğümüz hayatımızın, o bir tülü oturmayan ait olmak arayışı; nereye, kime, hangi zamana, nasıl ve ne için ait olacağımız sorusuna veremediğimiz tüm cevaplarımız…

İşte ben bu yazımda sizlerle “fiziki” veya “geçici” gerçeklerle dolduramayacağımız bir yere bakalım istiyorum; hayatımızın derin amacına. Evet, yine zorlu bir yolculuk olacak bizler için birçok cesur soruyu kendi kendimize sormamız gerekecek belki ama gelin bizler yine korkusuzca bu soruların karşısında duralım ve zaman bizi hangi yola götürüyorsa güzel yolumuzda yılmadan yürümeye devam edelim.

Hayatımızı yönlendirecek en derin amaç… Öncelikle olmadığı zamanlara ve nasıl savrulduğumuza bakalım istiyorum. Hayatımızın en önemli odağı “diğerleri” olmuştur. Diğer kişiler. Belki sevgilimiz ne ister, ne yapmak ister, ne zaman ister, tercihleri, arkadaşları, ilişkimizin akışı, hayat tercihleri… Hayatımızı yönlendirebilecek “gerçek” bir amacımız olmadığında o diğer kişinin hayatını “hayatımız” diye sahipleniriz. Ne yazık ki kaçırdıklarımızın, kendimizi bu güzelim dünyadan nasıl yoksun bıraktığımızın ve hayata dair ne kadar az çabalıyor olduğumuzun farkında bile değilizdir. O yumurtayı nasıl yemeyi severse o şekilde yemek bizim için de uygun olandır. Çünkü bizim dünyaya sunacağımız gerçek bir amacımız, gerçek bir tercihimiz, gerçekten ben olmayı anlatacak bir varlığımız nasıl olsa yoktur (can-ım varlığımız kendimiz tarafından bile bu derece silinmişken bu nasıl mümkün olabilir)…

Belki bir anneyiz veya baba olduk… Hayat mücadelesi, çocuklarımızın istekleri, eşimizin istekleri, yapılacaklar, yetiştirmeye çalıştıklarımız… Ve işte yıllar öylece ellerimizin arasından akıp gider. Neredeyiz sizce? Anne veya baba olduk diye bu sıfatlara sahip olduk diye sorumluluklarımız arttı diye bu dünyada bulunmamıza gerçekten sebep olan ve aslında bu zamanımızın özü olan gerçek bir hayat amacını aramaktan vaz mı geçeceğiz? Çocuklarımız belki bugün çok sevdiğimiz eşimiz birkaç yıl sonra bizi bırakıp gittiklerinde ve evet hepimiz gibi kendi hayatlarına devam ettiklerinde hayatımızın akışı nasıl olacak?

Hayatımızın “gerçek” bir amacı olmadığında, daha derin bir özü samimiyetle cesurca aramaya gönül vermediğimizde işte böyle savrularak geçeriz. Başkalarının tercihleri, diğerlerinin öncelikleri, diğer kişilerin istekleri, diğerlerinin zevkleri, başkalarının bizim için çoktan biçmiş oldukları kalıplar…

Şimdi hep birlikte soralım istiyorum, korkmadan: Ya başka bir yol mümkünse; ya gerçekten hayatımızın derin bir özü ulaşmamız gereken derin bir amacı varsa; ya sadece bugün burada olduğu gibi, benimki gibi sadece bir kişinin bile hayatında ufacık bir noktayı değiştirebilmek belki onu umutsuzluğundan belki mutsuzluğundan belki görmek isteyip de bir türlü göremediği aydınlıklara çıkmak yolunda kaybolduğu karanlıklardan kurtarmak için bir amaç edinmek mümkünse…

Ya bu amacımız uğruna bıkmadan yılmadan sabahın en erken saatinde kalkıp sadece sayfalar boyu kelimeler yazmak mümkünse… Bir kişinin bile hayatının değişmesi ya bu kadar “çok” önemliyse… Ya bu kişi bir kişiye ve o bir diğer kişi de bir diğer kişiye dokunursa… Ya burada şu anda edindiğimiz bu derin amaç bir gün binlerce kişiye ulaşmak potansiyelindeyse… Ya bugün burada okuduğu bir cümlenin ona vereceği güçle bir kişi kocaman bir topluluğun belki kocaman bir ülkenin, belki tüm dünyanın kaderini bile değiştirebilecekse… Ya bu dünyaya gelmeden önce, siz, ben, bizler bu zamanda burada karşılaşmadan önce ben bu derin amacı çoktan kabul etmişsem… Ve bunu yapmadığım bunu unuttuğum bunu sizlerle paylaşamadığım her an bu yaşam hakkımı yeterince ve layık olduğu üzere tamamlayamayacaksam…

Ya burada yalnız olmadığımı bildiğim halde bir başkasının daha iyi, daha mutlu, daha olumlu, daha enerjik veya daha kendi olmasına katkıda bulunmak olanağım varken bunu “zamanım yok, işim başımdan aşkın, ben yapamam, ben uğraşamam” diyerek bir kenara atarsam… Ya bu yaptığım tüm yapabileceklerimi tek seferde kesip götürebilecek bir güçteyse… Ya benim gerçek derin hayat amacım tüm yapamayacaklarıma inat sadece o can-ım bir kişinin hayatına bir şey bir tek kelime, bir tek müzik, bir tek inanç, bir tek umut, bir tek “can” katabilmek kadar basitse… Ve ben yine de bu amacı göremezsem ya da görüp de görmemiş gibi yapmaya devam edersem… Bu hayat zamanım yaşadım demeye değecek midir?

Bugün bu yazımda bana eşlik eden sen, ya bu yazım gerçekten sadece “öylesine” karşına çıkmadıysa, ya bugünden sonra yapabileceklerin, hayatının o en derin amacına varmak için sadece birkaç soru sorman yeterli olacaksa… O zaman şu an başlamanı dilerim, şu an kendine sormanı; “Benim hayatımı yönlendirecek o muhteşem en derin amaç nedir?

 

 İlginizi çekebilir: Affetmiş gibi yapıp gerçekten affedemedikleriniz için bir şans daha vermeye hazır mısınız?

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale