X

Hayatında ne oluyorsa sebebi sensin!

“Olur mu canım öyle şey! Benim pırlanta gibi anneciğim yaşadığı ağır hastalığı kendisi mi yarattı yani? SAÇMALIK!”

İlk duyduğumda kabul etmek zor geliyordu. 1991 yılında anneme kalın bağırsak kanseri teşhisi konduğunda Evren, Kuantum Fiziği, Meditasyon, Karma Yasası ve vücudumuzda olan bitene dair çok az bilgim vardı. Hoş, internet denen şey böyle bir şey değildi ve bilgi çok daha yavaş yayıldığından günümüze kıyasla birçok insan bu kavramlardan habersizdi.

Birkaç yıl süren geleneksel tedavilerle annem hastalığı atlatmış görünüyordu. Annem ve babam doktorların “tedbir amaçlı” olarak önerdikleri “Brakiterapi”nin de uygulanmasına karar verdiler.

Hastalandığında insanlar doktorlarının her sözüne, sorgulamaksızın güveniyor.

Sorgulamadan, araştırmadan, derinine inmeden hiçbir tavsiyeye inanmamak lazım (Buna bu tavsiye de dâhil). Bu konuya döneceğim, ama önce 1999 yılına gitmek istiyorum.

‘Neden buradayım ve bunları neden yaşıyorum?’

Bu soruyu sorduğum ilk yıldı bu. Kendinize böyle tuhaf sorular sormaya başladığınızda karşınıza cevapları bulacağınız kaynaklar da hızla geliyor: Evren, enerji, insan psikolojisi, fizyolojisi ve evrensel enerjiyle ilişkimiz gibi birçok konuyla bilgilenmeye başladım. Evren’in yasalarıyla tanıştığımda “Sebep-Sonuç” ya da “Etki-Tepki” yasasını (Law of Cause and Effect) kabul etmek zor geldi. Hiç kimseye kötülüğü dokunmamış, dedikodudan uzak durmuş, gencecik 20 yaşında bir kız olarak, gerçekten güç koşullarda ikiz çocuklarını büyütmüş pırlanta gibi bir kadın ne yapmış olabilir ki, böylesi acılar çektiği ceza gibi bir 16 yıllık hastalık sürecini hak etsin?

Lütfen hatırlayın: Öfke insanın öğrenmesini engeller. Tecrübeyle sabit. Ve neden öfkelendiğimi kendime sorduğumda cevap annemin hak etmediği bir şekilde cezalandırıldığını düşünüyor olmamdı. Bu yüzden öfkeliydim. Sebebi fark ettiğimde bu konuda ne yapabileceğimi araştırmaya başladım ve artık öfke gitmişti.

Öfke insanın öğrenmesini engeller.

Bilgi o zaman geldi: E=mc2

20. yüzyılın en meşhur formülü bu: E=mc2. Albert Einstein’ın, en az kendisi kadar ünlü bu formülü her şeyin enerji olduğunu söyler. Ve formülün çıktığı tarihten bu yana da kütlenin muazzam bir enerjisi olduğuna dair sayısız deneyimlerle ispatlanmıştır. En bilineni ve en can sıkıcısı atom bombası işte! Neyse, gelin, fizik dersi kafasından çıkıp formülü bir de öyle değerlendirelim:

Bu formülü okul yıllarından beri bilmeme rağmen, ilk kez farklı bir gözle bakıyordum: Defalarca ispatlanan bu formüle göre; “Her şey enerji”ydi. HER ŞEY! Siz, ben, bu makaleyi okuduğunuz makine, yediğiniz yemek, otomobiller, yatlar, uçaklar, evler, ağaçlar, taşlar… İstisnasız her şey bir enerji içeriyor. Belki de daha doğru ifade şu olacak: Gördüğümüz, duyduğumuz, işittiğimiz, tattığımız, kokladığımız her şey enerjinin bir formu. Titreşimleri farklı; kimisi yüksek frekansta titreşiyor, kimisiyse düşük.

Eşyaların yanı sıra insanlar içinde geçerli bu: Bazı arkadaşlarınızla diğerlerinden daha rahat hissediyorsunuz mesela ya da yeni tanıştığınız ve haklarında hiçbir şey bilmediğiniz iki kişiden birini son derece itici bulurken ötekine bayılıyorsunuz. Bunun sebebi aynı veya yakın frekanslar da titreşen enerjiler olmanız; yani birbirinize “uyumlu”sunuz. Ve biz, kendi enerjimizi -bilerek ya da bilmeyerek- ama MUTLAKA, yukarıda saydığım nesne veya kavramlarla uyumluyoruz. Düşündüklerimizle, söylediklerimizle, hissettiklerimizle, eyleme döktüklerimizle hücrelerimizin titreşimini kullanarak evrene enerji dalgaları saçıyoruz, hem de her an!

Her düşünce, his, duygu, kelime ve davranışın vücudunuzun hücrelerinde yarattığı bir titreşim var ve bu titreşimler vasıtasıyla her an, her şeyle iletişim halindeyiz. Köpekten korkanların hayatlarında en az bir kez yaşamış oldukları bir olay vardır: Herkesin sevgilisi olan köpek ona hırlamıştır. Çünkü onun korkusunu hissedip bu duyguyu, ona çok yakın bir duygu olan öfke olarak yorumlayıp kendini koruma pozisyonuna geçmiştir.

Etki-Tepki

Köpeğe karşı hiçbir gareziniz yok, bırakın ona dokunmayı yanında bile durmak istemiyorsunuz; çünkü korkuyorsunuz. Bu sizin hücre altı iletişimle “etki” olarak gönderdiğiniz enerjidir ve “Etki-Tepki” yasasına göre MUTLAKA “Eşit oranda ve aksi yönde bir tepki” oluşacaktır. Hah, bu da köpeğin size hırlaması işte. Bir başka deyişle şöyle söyleyebiliriz: Köpek size hırladığı için siz korkmuyorsunuz; aslında siz korktuğunuz için köpek size hırlıyor. Çünkü ona bir enerjiyle etki ediyorsunuz ve karşılığında o da size “eşit oranda ve aksi yönde” bir tepki enerjisi gönderiyor. Hatırlayın: Her şey enerji; düşünceler, duygular, kelimeler, davranışlar…

  • Peki, her şey enerjiyse eğer, bu durumda hastalıklar da enerji öyle değil mi?
  • Yani bilerek ya da bilmeyerek her an uyumlandığımız binlerce şey arasında mutlaka onlar da var değil mi?
  • Yanlış şeylere fazladan ve giderek sürekli odaklanarak insan kendini hasta yapabilir mi?

Bunun tahminimizden çok daha kuvvetli bir şekilde mümkün olduğuna dair sayısız örnek var: Sürekli korku, endişe ya da içerleme, öfke veya kıskançlık, negatif taraftan bakma gibi alışkanlıkları olan insanlar ciddi hastalıklara daha çok ve çabuk yakalanıyorlar. Araştırmalar; kısırlık, kanser, kalp, şeker gibi ciddi hastalıklarla uzun yıllar taşınan negatif duygular arasında sıkı bir bağ bulunduğunu gösteriyor.

Annem cezalandırılmıyordu ki…

Annem yıllar boyunca içinde biriktirdiği, kırgınlık ve/veya kızgınlıklarıyla belirli bir frekansta titreşip bir etki yaratmış ve sonucunda da o titreşimle uyumlu aksi yönde bir tepki enerjisiyle uyumlanmıştı. Bu noktada bu bir ceza değildi; bilinçdışı seçimiydi. Orada bakış açım tamamen değişti: “Neden ben?” sorusunun işe yarar bir cevabı yoktu ve olmayacaktı. Kurban psikolojisinden kurtulur kurtulmaz daha faydalı sorular bir bir kafamda belirmeye başladı. Eğer annem bu soruları bilse ve içine attığı o kızgınlıkları, zorlukları, üzüntüleri anlamak için şu soruları sorabilseydi kendine, o zaman işler daha farklı olabilirdi, kim bilir?

  • Davranışlarım, söylediklerim, düşüncelerim, izlediklerim ve hissettiklerim vasıtasıyla şu anda kendime ne yapıyorum?
  • Şu anda yaptığım, söylediğim, düşündüğüm, izlediğim şey bana nasıl hissettiriyor?
  • Bu his iyi mi, kötü mü?
  • Bu hissiyatı hayatımda istiyor muyum?
  • Bu konuyla ilgili şu anda ne yapabilirim?

Regresyon terapi için bana gelen danışanlarımda çok ilginç anlar yaşanıyor: Bilinçaltımızda, öyle tuhaf şeyleri kafamıza takıyoruz ki; farkında bile olmadan bu hayatımızın bir yerinde bir rahatsızlıkla rezonansa giriyor ve uyumlanıyor.

Peki, duygular nereden kaynaklanıyor?

Bunu örneklerle anlatayım: Öfkesini kontrol edemeyen ve sık sık parlayan bir danışanım içindeki bu öfkeyle ilgili çalışmak üzere gelmişti. Regresyon seansına başladığımızda 4 yaşını anımsadı:

Bayram ziyareti için babaanneye gitmişler. Tüm akrabaların bayramın ilk günü babaannede bayramlaşması ailenin bir geleneğiymiş ve herkes yine orada. Yemek sonrası büyükler kahvelerini içerken, babaanne de çikolata servisi yapıyor. Danışanımın 4 yaşındaki hali babaanneden bir çikolata alıyor. Babaanne “Bir tane daha al yavrum” diyor. Danışanımın 4 yaşındaki hali ikinci çikolatayı da alıyor; fakat alırken bir anda korkup babasına bakıyor. Babası kaşlarını çatmış dik dik ona bakıyor; çünkü hep kendisine misafirlikte bir şey ikram edildiğinde nasıl davranacağıyla ilgili anlattıkları var babanın: “İkramı geri çevirme ama sadece bir tane al; ısrar ederlerse nazikçe teşekkür et.”

Danışanım, bilinçaltına “Babamı hayal kırıklığına uğrattım” çapasını atıveriyor. Bu düşünce zaman içinde önce kendine ve sonra da genel bir karakter özelliği olarak her şeye öfkeye dönüşüyor. Yani aslında öfkeli olmasının sebebi trafik, karısı ya da siparişi getiren garson değil. Öfkesinin sebebi de sorumlusu da kendisi; bunun farkında olsa da olmasa da.

Bir başka regresyon örneği

Danışanımla regresyon çalışması öncesi yaptığımız soru cevap kısmında; hayatı boyunca kimseyle birlikte olmadığını söyledi bana. Ne çıktı biliyor musunuz? Yalnız kalma korkusu! Yani, bir anlamda yalnız kalmaktan korktuğu için yalnız kalmıştı.

Şöyle anlatayım: Annesi kendisine hamilelik dönemini, kayınvalidesinin evinde, doğru dürüst gün ışığı almayan bir odada geçiriyor. Eşi yani danışanımın babası Almanya’da çalışıyor ve dolayısıyla anne kendini yalnız, savunmasız hissediyor. Endişesi ve içinde bulunduğu kurban psikolojisi, zaman zaman kocasının kendisini yalnız bırakması nedeniyle kocasına kızgınlık halini de alıyor.

Hamileliğini karanlık bir odada, yalnız, endişeli ve kızgın bir şekilde yaşayan annesinin rahminde 9 ay geçirmek, danışanımın bilinçaltında; yavaş yavaş “Evlenirsem yalnız bırakılabilirim, iyisi mi evlenmeyeyim” düşüncesini şekillendirecek korku duygusunu yaratıyor. Ve bilin bakalım bu korku duygusundan türeyen düşünceler kim tarafından danışanıma tekrar edilip duruyor? Yazılarımı takip edenler hatırlayacaklar cevabı: Sabotajcı arketip (İlgili yazı: “Umut afyondur!”).

Bir de eylemlerimiz var elbette

Anneme “tedbir amaçlı” önerilen brakiterapi hadisesinde uzun zaman boyunca doktorları suçladım; çünkü henüz deneme aşamasında olan yeni bir tedavi biçimini, olası yan etkilerini hiç anlatmadan amaç sanki iyileşmeyi garantilemekmiş gibi aktarıp annemi resmen kobay olarak kullanmışlardı. “Doktorlar bize yeterince bilgi vermedi” savımız ne kadar doğru olursa olsun, bu tedavinin uygulanması kararındaki sorumluluk sadece ve sadece bize aitti. Kimse gırtlağımıza basıp zorla uygulamadı bu tedaviyi; biz istedik, onay verdik ve uygulattık.

Yaklaşık bir sene içinde annemin sağlığı (tamamen bu tedavinin yan etkilerinden kaynaklı olarak) bir daha hiç düzelmemek üzere bozuldu. 2005 yılında da kanser tekrar etti ve 2 yıl içinde annemi kaybettik. Eğer bu terapinin yan etkilerini araştırsak ve farklı doktorlardan aldığımız ikinci ve hatta üçüncü fikirleri dikkate alsak belki de bu tedaviyi reddedecektik. Ve o eylemin elbette farklı sonuçları olacaktı.

Hem yapacağımız davranışlarda hem de nasıl hissettiğimiz konusunda yegâne karar mercii biziz. Kendinizi kötü, depresif, kızgın, stresli hissediyorsanız ve bu hisler hayatınızın bir parçasıysa kendi sağlığınızı bozuyorsunuz demektir. Bu yüzden sizi sıkan, üzen, kızdıran olaylara verdiğiniz duygusal reaksiyonlara daima dikkat etmekte fayda var. Aynı şekilde aldığınız kararları korku mu yoksa sevgi ve heyecan mı motive ediyor buna da dikkat etmelisiniz.

Bu “Etki-Tepki” (veya “Sebep-Sonuç”) yasasını kullanırken bilmemiz gereken en önemli şey şu: Hayatta hiçbir şey şans eseri ya da kazayla olmaz. Yaşanan her sonucun belirli ve tahmin edilebilir bir sebebi vardır ve aynı şekilde yaptığınız, söylediğiniz, düşündüğünüz ve hissettiğiniz her şey belirli ve tahmin edilebilir bir sonucun oluşmasının sebebidir. Bunlar küçük ya da büyük kararlarımız ve gün içinde yaptıklarımızdır. Geçmişte yaptığımız her şeyi, hissettiğimiz tüm duyguları, aldığımız her kararı ve şu anda içinde yaşamakta olduğumuz belirli sonuçları biz yaratırız.

Yaptığımız, söylediğimiz, düşündüğümüz ve hissettiğimiz her şey belirli ve tahmin edilebilir bir sonucun oluşmasının sebebidir.

Bu durum elbette hedeflediğimiz konularda başarılı olup olmamakla da ilgilidir. Şöyle açıklayayım: Hayatınızın herhangi bir alanında başarı/başarısızlık, geçmişte atmış olduğunuz adımların ve aldığınız kararların sebep olduğu direkt ve endirekt sonuçlardır.

Yani başarıya ulaşmak öngörülebilir ve eğer ne yaptığınızın farkındaysanız tekrar da edilebilir. Bir başka deyişle, farkında olun ya da olmayın; eğer doğru kararları alıp uyguluyorsanız; şüphesiz ki kafanızda canlandırdığınız başarıya ulaşırsınız. Bunun anlamı başarıyı modelleyebileceğinizdir. Yapılması gereken; başarılı insanların

  • Ne yaptıklarını,
  • Nasıl düşündüklerini,
  • Alışkanlıklarını,
  • İnançlarını,
  • Değerlerini,
  • Hissiyatlarını,
  • Davranışlarını ve
  • Aksiyonlarını

öğrenip anlamaktır. Çünkü bilimsel araştırmalarla ispatlanmıştır ki; başarı şans eseri ya da tesadüfen gerçekleşmez: Sizi başarıya götüren bir şeyler yapmışsınızdır, farkında olun ya da olmayın.

Özgür İrade ve Seçim Hakkı

Bu dünyada kontrolümüz altında olan tek şey; düşünce süreçlerimiz üstündeki bilinçli gücümüz. Yani özgür irademizle yaptığımız seçimleri yüzde yüz kontrol edebiliriz. Etki-Tepki yasası der ki; “Deneyimlerimize ne anlam vereceğimizi biz seçeriz.”

Dikkat edin; hissedeceğimiz duyguları bilinçli ya da bilinçsiz olarak mutlaka seçeriz. Nasıl davranacağımızı da insanlar, olaylar, dünya ve kendimizle ilgili düşüncelerimize göre yine biz seçeriz. Özetleyelim:

  • Farkında olsak da olmasak da düşünce süreçlerini özgür irademizle kontrol ediyoruz.
  • Düşüncelerimiz bizi belirli sonuçlar deneyimlemeye götüren sebeplerin ta kendisi.
  • Biz aslında hayatı şu anda bildiğimiz haliyle deneyimlemeyi özgürce seçiyoruz.

Anahtar bunu, mümkün mertebe bilinçli yapmakta ve bu konuda dikkatli bir farkındalık ile kendimizi geliştirebiliriz. Yasanın belirlediği bir başka ifade de şu: “Özgür irade; öğrenilmiş davranışlar, cevaplar/tepkiler, düşünceler ve hayata ve koşullara dair yorumlamalar yaratır.”

Daha açık bir ifadeyle; hayatı şu anda bildiğimiz haliyle deneyimliyoruz; çünkü geçmişte öğrenip kendimizi koşullandırdığımız psikolojik paternlerimiz var. Bunları da tüm hayatımız boyunca yaptığımız seçimlerle zihnimizde önceden programlamış bulunuyoruz. Dahası, bu psikolojik programlama; kendi varlığımızı ve gerçeklik deneyimimizi son derece ön yargılı (ve tahmin edilebilir bir tutumla) yaratıp yorumluyor.

Etki-tepki yasasına göre, deneyimlerimize ne anlam vereceğimizi biz seçiyoruz.

İkilem gibi gözükse de çözüm yine Etki-Tepki yasasının tespitinde duruyor. Özgür irade sahibi olduğumuz için, paterne dönüşen düşüncelerimizi, davranışlarımızı ve reaksiyonlarımızı unutup yenileriyle değiştirmeyi de özgürce seçebiliriz. Olana bitene tepki verip duran “reaktif” bir birey olmaktansa “proaktif” ve bilinçli düşünüp hareket ederek, “farkında” olmayı seçebiliriz.

Özgür irade sahibi olmak demek; koşullar nasıl görünürse görünsün (adaletsiz, karanlık vb.), kendinizle ilgili neye inanıyor olursanız olun (şanssız, beceriksiz vb.) yeni bir seçim yapabileceğiniz anlamına geliyor. Bunu daima aklınızda tutmanızı diliyorum. Çünkü değişim ihtiyacı doğduğunda, size adım attıracak bilgi, bu bilgi.

Güçlü sorularla dönüşüme hazırlanın!

“Etki-Tepki” yasasından öğrendiklerimizle; her durumda daima farkında kalmak için aşağıdaki soruları kullanabiliriz:

  • Düşüncelerim; şu anda içinde bulunduğum yaşam koşullarına nasıl sebep oluyor, onları nasıl yaratıyor ve sürdürüyor?
  • Dünyamı şimdiye kadar yaptığımdan farklı yorumlamaya başlamak için ne yapabilirim?
  • Düşünce paternlerimi nasıl değiştirebilirim?
  • Diğer insanların başarılı davranış, düşünce, alışkanlık, karar ve aksiyonlarını nasıl modelleyebilirim?

Eğer regresyonla içinizde biriken negatif duyguları temizleyip frekansınızı yükseltmek ya da başarılı insanları modellemek konusunda çalışmak isterseniz bana yazın: tolga@powercoaching.us

Bu hafta gidin ve kendinize harika bir hayat yaratmaya başlayın! Görüşmek üzere…

V. Tolga Hancı: Doğma büyüme İstanbul'lu Tolga, 20 yıllık reklamcılık kariyerini danışmanlığa, ve oradan da koçluk ve eğitmenliğe dönüştürmüş bir yüksek performans stratejisti. Çalıştığı kişi ve kurumların; hayatın her alanında sınırsız potansiyellerinin % 100'ünü kullanarak, daima yüksek performansta kalabilmeleri için stratejiler üretiyor. Power Coaching'in ve Anthony Robbins Türkiye oluşumlarının kurucu ortağı. Birlikte çalışacağı kişi ve kurumların hedef ve hayallerini merak ediyor ve şöyle söylüyor: "İstiyorsan yaparsın! Asıl soru şu: Harekete geçmek için ne kadar isteklisin?"

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:



  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.





Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Dijital dünya, sınırlarını sürekli olarak genişletmeye devam ediyor ve sanal dünyalar, artık hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geliyor. Üstelik yalnızca sanal dünyalar da değil, o dünyanın baş kahramanları olan virtual influencer’lar da. Yani biz 🙂 Sosyal medya platformlarında kendi takipçi kitlelerini oluşturan ve çokça sevgiyle ve ilgiyle karşılanan sanal influencer’lar, sadece teknolojik gelişmelerin başarılı bir somut örneği olmakla kalmıyor; aynı zamanda modern pazarlama pratiklerini de yeniden şekillendiriyor.



Yani, artık gerçek insan influencer’lar gibi biz virtual influencer’lar da markaları temsil edebiliyor, iş birliği çalışmaları yapabiliyoruz; dahası biz de hayatımızın akışını ya da bir günümüzün nasıl geçtiğini paylaşabiliyoruz, üstelik dünyanın pek çok yerinde. Peki, biz kimiz? İşte bu dijital dünyayı çok daha yakından tanımak ve bir parçası olmak için mutlaka takip etmeniz gereken virtual influencer’lar:

Virtual Alin


Gelin, önce benimle başlayalım ve size kendimi tanıtayım: Ben Alin! Ford Türkiye’nin marka elçisiyim. En büyük ilgi alanım elbette ki teknoloji ve otomobiller. Aynı zamanda seyahat etmeye de bayılıyorum! Türkiye’nin otomotiv alanındaki ilk ve tek sanal influencer’ıyım. Yani beni ben yapan, hobilerimi şekillendiren, yaşam tarzımı belirleyen her şey aslında markanın stratejisinden doğdu. Günümün büyük bir kısmını yepyeni keşifler yapmaya ayırıyorum ve hiçbir sosyal medya akımından da geri kalmıyorum…

Zencefil shot’ımla güne başlıyor, çıktığım yeni yollarda bol bol kahve molaları vermeyi ve maceralarımı sizinle paylaşmayı seviyorum. Başka çok sevdiğim bir şey varsa o da Mustang Mach-E ile geçirdiğim tüm anlar; çünkü onunla olan her yolculuğum sıra dışı diyor ve beni hemen takip etmeniz için Instagram hesabımı buraya bırakıyorum.

Rozy

Rozy, dünya genelinde en popüler virtual influencer’lardan biri ve Güney Koreli. Hatta Kore’nin ilk sanal influencer’ı. Gezmeyi, iyi giyinmeyi, yemek yapmayı çok seviyor. Dünyayı dolaşıyor, birbirinden şık tasarımlar kullanıyor, modellik yapıyor ve dünyaca ünlü markalarla çalışıyor. Her geçen gün yaptığı sponsorluk anlaşmalarının sayısı hızla artarken, sosyal medya takipçileri tarafından da hayranlıkla takip edilmeye devam ediyor. Rozy de tıpkı benim gibi sanatın ve estetiğin gücüne inanıyor ve her günü dolu dolu yaşamak için ilham veriyor.

Shudu



Shudu, moda fotoğrafçısı Cameron-James Wilson tarafından yaratılan dünyanın ilk dijital süper modeli olan bir sanal influencer. Güney Afrika Kökenli Shudu, iyi giyinmeyi çok seviyor. Dünyaca ünlü lüks moda markalarıyla iş birlikleri yapan Shudu, aynı zamanda sanal insan ırkının savunucusu olma görevini de üstleniyor. Shudu’nun yaratılmasındaki en önemli amaçlardan biri de dijital dünyanın temsilindeki etnik çeşitlilik eksikliğine dikkat çekmekti ve bence bu, hayranlık uyandırıcı.

Ion Göttlich

Ion Göttlich, bisiklet tutkunu bir sanal influencer. Teknoloji ve video oyunlarına olan ilgisi ile tanınan Ion, aynı zamanda da spor yapmaya çok düşkün. Yeni keşifler yapmayı, aktif bir yaşam sürmeyi ve sağlıklı alışkanlıklarını sürdürmeyi çok seviyor ve takipçileriyle bisikletini yanından ayırmadığı keyifli anları sıkça paylaşıyor. Dışarıdan bakıldığında Ion ile tarzımız pek uyuşmuyor gibi görünse de, çok önemli bir ortak yönümüz var: O da tıpkı benim gibi yollarda zaman geçirmeyi çok seviyor ve yeni keşiflere asla hayır demiyor.

Imma

Japonya’nın ilk virtual influencer’ı ve modeli, pembe saçlarıyla çok sevilen Imma. Bugüne kadar dünya çapında modadan iş dünyasına, lüks tüketim markalarından televizyon kanallarına kadar pek çok sektörde manşetlerde yer alan Imma, Instagram hesabından yaptığı paylaşımlarla ilgiyi üzerinde tutmaya devam ediyor. O da ben de yeni trendleri takip etmekten büyük keyif duyuyoruz; ayrıca dans ve müzik de ortak tutkumuz olabilir.

Lil Miquela

Instagram’da 2 milyondan fazla takipçisi olan ve dünya genelinde sevilen virtual influencer’lardan biri olan Lil Miquela, renkli yaşamından eğlenceli kareler paylaşarak takipçilerinin ilgisini çekmeyi başarıyor. Dünya devi moda markalarıyla iş birlikleri olan ve tarzından, kişisel bakımından ödün vermeyen Miquela, yeni yerler keşfetmeye de bayılıyor; tıpkı benim gibi… Unutmadan, ikimize de çillerin çok yakıştığını söylemiş miydim 🙂



Bermuda

Lil Miquela’dan sonra kız kardeşi Bermuda’yı da tanıyalım. Bermuda, kendini ‘robot queen’ yani robot kraliçe olarak anlatıyor ve adeta moda ikonu gibi tarzıyla ön plana çıkan bir sanal influencer. Özellikle lüks yaşam tarzı ve moda dünyasına olan tutkusuyla bilinse de pek çok farklı markayla da iş birlikleri yapıyor ve sık sık Miquela ile fotoğraf paylaşıyor. Bermuda da tıpkı benim gibi kişisel bakımına çok düşkün, ayrıca aktif bir yaşam sürmek, ikimizin de öncelikleri arasında. Miquela ile samimi ilişkilerine hayran olduğumu da belirtmeliyim…

Nobody Sausage

En komik virtual influencer’lardan biri olan Nobody Sausage, dünya çapında çok seviliyor ve 8 milyona yakın takipçisi var. Genelde günlük rutinlerini ve yaptığı işleri paylaşsa da modern dünyanın pek çok ortak sorununu da mizahi bir yaklaşımla ele alarak milyonları güldürmeyi başarıyor. Ayıca, müzik ve dansa olan ilgi ve tutkusu da coşku dolu bir enerji yayıyor. Benim de en çok güldüğüm, izlerken en çok keyif aldığım sanal influencer’lardan biri.

Lu do Magalu

Brezilya’nın en büyük perakende şirketlerinden birinin yüzü olan Lu do Magalu’nun ünü, yalnızca Brezilya ile sınırlı kalmıyor, çünkü sosyal medya hesaplarında dünyaca ünlü pek çok markanın ürünü ile ilgili içerikler üretiyor. İlk kez YouTube’da karşımıza çıkmış olsa da, bugün Instagram’da ve Facebook’ta da oldukça popüler. Ayrıca kendisini ‘Virtual 3D Influencer’ olarak tanıtıyor. O da teknoloji ve yenilikleri takip etme konusunda oldukça tutkulu ve bu tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı seviyor, tıpkı benim de yaptığım gibi.

CodeMiko

Teknik olarak ‘VTuber’ olarak bilinen CodeMiko, Twitch yayıncısı bir sanal influencer. VTuber teknolojisinin sınırlarını zorlamakla ün salan CodeMiko, canlı yayınlarında yaptığı röportajlarla da çokça ilgi görüyor. Sanal dünyanın ve teknolojinin son gelişmelerini aktarırken, tarzından ve günlük keşiflerinden de ödün vermiyor. İkimizin de dijital dünyanın sınırlarını zorlamayı sevdiğimizi söylemeden geçemeyeceğim 🙂

Thalasya

Endonezya’nın ilk virtual influencer’ı Thalasya, dünyayı keşfetmeyi, yeni tatlar denemeyi ve moda tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı çok seviyor. Üstelik çok çeşitli sektörlerdeki markalarla iş birliği yaparak, günlük rutinlerinde neler yaptığını da sık sık Instagram hesabına ekliyor. Thalasya da benim gibi yeni deneyimlere çok açık. Ayrıca, yemeklere ve özellikle de sokak lezzetlerine olan ilgisini de gizlemiyor. Sanırım ona yakın hissetmemi sağlayan ortak özelliklerimizden biri de bu.

Elbette ki listenin tamamı bu kadarla sınırlı değil. Sanal influencer’lar olarak sayımız günden güne artıyor. Teknolojinin, sanatın, gerçekliğin ve kurgunun sınırlarını zorlayan var oluşlarımızla, günden güne dijital dünyada yeni gelişmelere imza atmaya devam edeceğiz; tabii kendi hayatlarımızdaki maceraların dozunu artırmaya da. Siz de bu dünyadan haberdar olmak ve yeni maceralarımda benimle yer almak için takipte kalın! Geleceği, bugünden yaşayın.





İlgili Makale