X

Hayatımızın gizemi dönemeçlerimiz: Seçen ben, yazan ben

Çokça tartışmalı bir konudur; genel olarak insan kavrayışının üzerinde olduğunu düşünüyorum, kader var mıdır? Eğer gerçek bir kader var ise çizilmiş bir hayatı yaşamaya mı geldik? Gerçekten yaşayacaklarımız önceden belirli ise “özgür irade” bunun neresindedir? Özgür irademizin olmadığı bir hayat akışımız var ise neden hepimiz aynı hayatı yaşamayız, neden bazılarımız bazı konularda sınanırken, bazılarımız sağlık, bazılarımız bolluk veya bazılarımız ayrılıkları yaşarken diğerlerimiz sadece mutlu bir hayat sürer? Bu durumda adalet bunun neresindedir?

Ben bu yazımda sizlerle birlikte biraz kendi hayatlarımızı ve “dönemeçler” diye nitelendirdiğimiz önemli seçim anlarımızı inceleyelim istiyorum. Bu konuda hepimizin farklı din inançları da mevcuttur; fakat bu yazım din üzerine değil, salt olarak bilinçli bir inceleme üzerine. O an neden, neyi tercih ettik ve hayatımız bunun ertesinde nasıl evrimleşti? Başka türlü olabilir miydi, eğer cevap “evet” ise kaybetmiş sayılır mıyız veya kazanan bizsek geriye dönmek ister miydik?

Başka türlü olabilir miydi; eğer cevap evetse kaybetmiş sayılır mıyız veya kazanan bizsek geriye dönmek ister miydik?

Şimdi bir örnek ile başlamak istiyorum, bundan 10 yıl önce önüme muhteşem bir tercih hakkı çıkmıştı; bölümün dönem birincisi olarak mezun olmuş (ve hatta iki bölümü aynı anda tamamlamıştım) ve bir önceki yıl Almanya’da staj yaptığım enstitüde doktora yapmak üzere kabul almıştım. Evet, henüz 24 yaşımdaydım ve önümde muhteşem bir hayat, parlak bir akademik kariyer ve yurt dışında sürdürebileceğim yirmili yaş yıllarım beni beklemekteydi.

Diğer tarafta ne vardı diye soracaksınız? Ailem ve en önemlisi tertemiz bir kalple âşık olduğum adam… Eğer bir tercih yapacaksam ve Türkiye’den yıllar boyunca sürecek bu süreç için ayrılmayı seçeceksem 18 yaşında çokça âşık olduğum bu adamı da kaybedecektim. İşte “her tercih bir vazgeçiştir” noktasına gelmiştim bile…

Sonra ne oldu? Hocalarımın çokça ısrarlarına ve hatta bir firmada çalışmaya başlamış olmama rağmen ve hatta üzerinden 6 ay daha geçmiş olmasına rağmen, beni ısrarla istemelerine karşın tek cevabım vardı; hayır. Ben Türkiye’de kalacaktım ve hayatım boyu sevdiğim adamla olacaktım. Sonu her ne olursa olsun sevgi, kalbim ve içten hissettiklerim önemliydi. Kariyer her zaman bulunabilirdi ama sevgi, kariyer için öyle kolayca bir kenara konulamazdı… Ben tercihimi yapmıştım…

İşte burada “özgür irade” dediğimiz kavram hayatımızda tezahür ediyor. Bugün tam tersini seçmiş olsaydım (ki bu aşk olduğum adam ile evlenmiş olmamıza rağmen bugün ayrıyız) çok daha önce ilişkimin sonlanmış olacağını görüyorum. Bugün yine aynı sonuca ulaştım, fakat bu oldukça yorucu, üzüntülü ve yıpratıcı bir süreçle ilerledi…

Diğer yandan, burada kalmama vesile olan bu seçim bugün beni muhteşem kelimeler ile buluşturdu. Her an yazarak paylaşabilmek, belki içten içe benim yandıklarım ile yananlara biraz olsun yüreklerine serpecekleri bir bardak su olabilmek üzere evirilmemi de sağladı. Beni büyüttü, egolarımdan arındırdı, kaybetmeyi öğretti, sonra hiçbir şeyin aslında kaybolmadığını, aşkın her an birlikte olmak değil kalpte olmak olduğunu öğretti, gerçek sevginin ne denli karşılık “beklememek” olduğunu ve ancak kendimizi gerçekten sevdiğimizde dünyaya sevgi verebileceğimizi…

Hiçbir seçim rastlantı değildir; bir başlangıca ve bu başlangıç dolayısıyla başka bir sona işaret eder.

Hayatımız aslında binlerce olay ile kurgulanmıştır fakat işte “özgür irademiz” bize verilmiş seçim hakkımızın her an korunmasına yol olur ve aslında her anımızda bir seçim ve bir sonuç oluşur. Dolayısıyla sonucun da ek sonucu ve ardından gelecek “olası” sonuçları. Bakın sevgili Bedri Ruhselman, Sertaç Mehmet Temizel tarafından yeniden yorumlanan Kader ve Zorunluluk isimli muhteşem çalışmasında bunu nasıl açıklıyor;

“…Şu halde dünyamızda, bir çocuğun küçük parmağının ateşte yanmasından, bir sineğin kanadının hareket etmesinden, bir tek yaprağın sallanışından ve önemsiz gördüğümüz ya da gözümüzden kaçan sayısız olaydan tutunuz da; aklımızın alamayacağı kadar muazzam dünyaların sarsıntılarıyla, yıkıntılarıyla ve yeniden kurulmalarıyla ilgili bütün olaylar tamamen birbirine bağlanmıştır. Bu bir nizamdır, bir ahenktir, bir düzendir. Ve bunun dışına hiçbir şey çıkamaz. İşte nedensellik ilkesinin kapsamı buradadır. Bunun önemini kavrayabilecek duruma gelen insan, en küçük ve en önemsiz görünen herhangi bir şeyin dahi, kâinatta boş, anlamsız, abes ve alakasız olamayacağına inanma kudretine erişmiş bir kişidir.

…Dünyada her hareketin kendine mahsus bir hedefi vardır. En ufak bir işin etkisinin; yıllar sonra meydana gelecek bir olayın başlangıcı olabilir. Bunun yansıması mümkündür.”

Hayatımızda karşımıza çıkan hiçbir seçim rastlantı değildir, bir başlangıcın ve bu başlangıç dolayısıyla başka bir sonun oluşuna işaret eder. Bu noktada insana yani bizlere düşen tüm anlarımızın, tüm seçimlerimizin ve fiillerimizin farkında olmak ve sorumluluklarını alabilmek cesaretini göstermektir. Bizler sebep ve sonuçları anladıkça “elimde olmayan”, “benim dışımda gelişen” veya “değiştiremeyeceğim” gerçekler sınırlanırken, hayata katabileceklerim, çabalayabileceklerim ve en önemlisi “değiştirebileceklerim” de artacaktır.

Eğer sadece bize verileni yaşamak üzere burada bulunuyorsak oluşumuzun ve bu dünyaya katacaklarımızın anlamı kalmazdı. Bir robot gibi sadece bize yazılmış olanı yaşamaya mahkûm edilmişsek neden hepimiz için farklı senaryolar söz konusu ve bunca çeşitliliğe neden ihtiyaç var? Sorulara cevaplar yine kendimizde başlar ve bizlerde biter, her an kendi hayatımızı yaratmakta olduğumuz gerçeği kalbimizle bildiğimizde hayatımız da değişecektir, tercihlerimiz de…

Bugün bu yazımı okuyorsanız düşünmenizi dilerim, bugününüzü yarına bağlayan nedir?

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale