X

Hayata yer aç: Minimalizm yoksunluk değil, keyiftir

Sizin de içinizde kocaman bir boşluk hissettiğiniz zamanlar oldu mu? Mutsuz, üzgün, hiçbir şey yapmaya halinizin kalmadığı günler? Peki bu anların üstesinden nasıl gelmeye çalıştınız? Kendinizi alışveriş merkezine atmakta mı buldunuz çareyi? Online alışverişin dibine vurarak mı? Netflix’te beyniniz yanana kadar sezon sezon dizi izlemekte mi? Instagram’ın yuvarlak olduğunu fark edene kadar hesaptan hesaba geçip, başladığınız yere geri dönerek mi? Buzdolabında ne varsa yedikten sonra, gecenin bir yarısı abur cubur siparişi vererek mi?


Yukarıdakilerin hangileri size tanıdık geldi bilemiyorum, ama bolca başvurduğumuz kaçış noktalarından birkaçı bunlar. Boşluğu kapamak için debelenirken, aslında onun bizler için sadece bir uyarı olduğunu unuttuğumuzun ise kanıtı. Hayata Yer Aç; Bir Sadeleşme Rehberi kitabına Regina Wong tam da bu konuya ilişkin görüşü ile başlıyor. “Ömür kısa vadeli çözümler için çok kısa, bizim yara bandına değil, tedaviye ihtiyacımız var. Bize bütüncül ve uzun vadeli çözümler gerekiyor.” diyor. Ve ekliyor; “Bu çözüm minimalizm olabilir.”

Açıkcası biraz şaşırıyorum, çünkü minimalizmi bugüne kadar hep eşya azaltmakla ilgili bir kavram olarak düşünmüştüm. Oysa Wong daha geniş bir tanım yapıyor. “Minimalizm yoksunluk değil, bir keyiftir. Fazlalıklardan ve gereksiz şeylerden arınıp; temel olanı, yani bize mutluluk ve değer veren, hayatımıza amaç katan şeyleri damıtma eylemidir.” Kitabının adında da belirtiği gibi tamamen hayata yer açmak üzerinedir.

Yazar yer açma kısmında ise sadece fiziksel şeyleri değil, duygusal ve zihinsel olanları da kapsamaktan bahsediyor. “Hayatımızdaki şeyler, insanlar, deneyimler, durumlar karşısında daha bilinçli, dikkatli ve farkında olmak.” İlk başta göz korkutucu geldiğinin farkındayım. Ama yazar “Minimalizm ile hayatımızdaki bütün karışıklıkları temizlemek, gerekli olana odaklanmak mümkün. Sonrasında istediklerimizi daha net görebilmek ve hedefe ulaşmak.” diye ekliyor. Sizi de heyecanlandırmaya başladı mı minimalizm, yazarın bu anlattıkları ile birlikte?


Hepsi kulağa çok hoş geliyor diyoruz. Ama için için de peki nasıl olacak bunlar diye düşünmeden edemiyoruz. Daha azla, daha fazla yaşamak nasıl mümkün olabilir? Başlangıç noktası olarak yazar, minimalizme bakış açımızı değiştirmek istiyor. Sanılanın aksine ne kadar azla yaşabileceğimize odaklanmaktansa, neler olmadan yaşayamayacağımız üzerine kafa yormanın daha uygun bir yol olduğunu söylüyor.

İsveçlilerin “Lagom” kavramının minimalizmin en iyi tanımı olduğunu düşünüyor. Yeterince, kafi, uygun, tam doğru, ölçülü, dengeli, mükemmel sadelikte olarak çevirisini yapıyor. Minimalizm ile hepimizin kendimize has dengemizi bulabilmemiz için “Bize bir değer katmayan veya herhangi bir amaca hizmet etmeyen her türlü şeyi hayatımızdan çıkarmalıyız” diyor.

Sizin de ilginizi çektiyse bütün bu anlatılanlar ve hazır olduğunuzu düşünüyorsanız; yazar ve benimle birlikte bir minimalizm yolculuğuna başlamaya ne dersiniz? Evet başlayalım da nereden başlayalım? Bu sorular hepinizin ilk aklına gelenler biliyorum. Kendimden örnek vermek istiyorum, benim sadeleşme adına ilk adımım eşyalar ile oldu. O zamanlar ben bunu bilinçli bir şekilde yapmasam da, yazar da kitabında öncelikle fiziksel nesnelerin derlenmesi, azaltılması ve toplanmasını öneriyor. Burada da çok haklı sebeplerini sıralıyor. Fiziksel eşyalardaki bu durum değişikliği daha gözle görülebilir, elle tutulabilir bir şey. Yeni başlayanlar için hem kolay, hem de motive edici olması da artısı.

Kendime dönecek olursam, kurumsal hayatı bıraktıktan sonra her sene biraz daha kıyafet azalttığımı söyleyebilirim. Evet her gün işe farklı kıyafetlerle gitmek gibi bir mecburiyetim yok, ama olanlar da gerçekten bu kadar kıyafet almak zorunda mı sizce? Ben yıllar içinde orada giyerim, şurada lazım olur diye tuttuğum bütün kıyafetlerimi bağışladım. Bu benim için minimalizm sürecinde ilk ferahlama adımıydı. Sonrasında sürdürülebilir olmasını ise kendime şu iki soruyu sorarak başardım. “Buna gerçekten ihtiyacım var mı?” “Bu eşyaya harcayacağım miktarı başka neye harcasam, daha mutlu olurum?” Bu iki sorunun benim sadeleşme yolculuğuma inanılmaz katkı sağladığını söyleyebilirim. Özellikle kıyafet alışverişlerimi hatrı sayılır derecede azaltmayı başardım.


Yazar da kitabında hayatımızı derleyip toplarken bu soruları biraz daha genişletiyor. “Bu nesne, inanış, eylem, ilişki hayatıma bir değer katıyor mu? Bir amaca hizmet ediyorsa tutun, cevabınız hayır ise atın.” diyor.

Madem kıyafetlerle ve eşyalarla başladık ve yazımın yayınlanacağı bu hafta şu meşhur 11.11 gününü içeriyor; bugüne yorumsuz kalamayacağım. Her geçen gün beni daha da çok rahatsız eden bir durum var ki; o da internette her paylaşımını alışveriş linkine bağlayan blogger’lar, influencer’lar. Koşun, stoklar bitmeden alın, sudan ucuz, ben beşinci rengini de aldım gibi yorumları aklım fikrim almıyor. Bu blogger’lar tüketim çılgınlığının katlanarak artmasını sürekli olarak teşvik ediyorlar, çünkü üzerinden para kazanıyorlar. Peki onlara özenen binlerce kişi ne yapıyor? Mağazaya gitmeye bile gerek kalmadan, kapıya teslim alışverişlerle; bilmem kaçıncı kıyafet, kozmetik, ev eşyasını istifliyor. İstifliyor diyorum çünkü normal bir insanın hepsini kullanabilmesine imkan olmadığını çok net biliyorum. Peki bütün bu döngünün insana, çevreye, dünyaya olan negatif etkilerinden artık bahsetmeye başlasak, nasıl olur? Ne dersiniz?

Ayrıca yazarın da tam burada araştırmalara dayanan bir haberi var. Kıyafetlerimizin sadece yüzde 20’sini giyiyoruz, geri kalan onca para akıttığımız her şey dolap bekliyor maalesef. Bir de farklı bir bakış açısı sunuyor bizlere. Yüzde 50 indirimlerde yarı fiyatına aldım, tasarruf ettim diye düşünmektense; almadığınız zaman yüzde 100’ün sizde kalacağını hatırlamanın daha uygun olduğunu belirtiyor. Bir daha o indirimden bu indirime koştururken, bunları unutmasak mı?

Kitabın en sevdiğim yanlarından biri, yazarın sürekli olarak “Minimalizm yoksunluk değil, keyiftir” görüşünü bizlere hatırlatması. Sadece bununla da kalmıyor; “Keyife ve güzelliğe yatırım yapın.” diye ekliyor. Benim de kendi hayatımda “Az ama öz” olarak uygulamaya çalıştığım görüş bu. Paketli, bolca işlenmiş gıda ucuz ve çabuk çözüm; ama ben daha doğalına ve sağlıklısına daha fazla ödüyorum, çünkü bedenime iyi geldiğini biliyorum. Kozmetik için yüzlerce ürün alışverişi yapmıyorum; ama daha temizini, daha doğalını kullanmaya çalışıyorum. Evimi eşyalarımı istifleyebilmek için dolaplarla doldurmadım; ama anılarımı güzel hatırlayacağım fotoğraflarla dolu bir duvarım var. Mumlar bana dinginlik ve huzur veriyor; bu yüzden evimin vazgeçilmezi. Peki hiç düşündüğünüz mü sizin vazgeçilmezleriniz neler?

Yazar “Az ama öz” ile daha mutlu olabilecekken, neden sürekli buradan uzaklaştığımızı çok başarılı bir şekilde paylaşıyor. “Ne kadar çok şeye sahip olursak, o kadar mutlu olacağımızı düşünerek biriktiriyor ve tüketiyoruz.” Ama sizlere kötü bir haberim var, çünkü bütün araştırmalar bunun tam tersini kanıtlıyor. Ayrıca yazara göre “Sahip olduklarımızın bizim kim olduğumuzu belirlediğini düşünüyoruz.” Statülerimiz, mevkilerimiz, arabalarımızın modelleri, evlerimizin büyüklükleri, giydiğimiz markalar gibi gibi. “Gerçek şu ki, birçoğumuz yaşamını pek önemi olmayan insanları etkilemek ve bu nesneleri alabilmek için sevmediği bir işte çalışarak geçiriyor.” şeklinde gözlemini paylaşıyor yazar. Boşa harcanmış hayatlara böyle böyle her gün yenisi ekleniyor. Peki bu durumu değiştirmek için ne yapmalı?


Steve Jobs’un “Zaman sınırlı, onu bir başkasının hayatını yaşayarak israf etmeyin.” sözü, kendi çıkışımızı bulmamıza yardımcı olabilir. Yazar da ”Sorunlarımızla başa çıkmanın yolu, onlardan kaçmaktan değil; yüzleşmekten, farkına varmaktan ve onları yönetilebilir ve yapıcı bir yolla ele almaktan geçiyor.” diyerek bize bir yol haritası sunuyor. Burada zamanın önemine vurgu yapıyor; çünkü zaman bütün insanlığa eşit dağıtılmış tek şey, herkesin bir günde 24 saati var. Kendimize sormaya hazır mıyız, peki biz zamanı nasıl değerlendiriyoruz?

Deneyimlere yeterince odaklanıyor muyuz sizce? Yıllar sonra satın aldığımız şeyleri değil de, eşimizle çıktığımız seyahati hatırlayacağız. Ailecek birlikte yenen yemeklerin, yapılan sohbetlerin tadı kalacak damaklarımızda anımsadığımızda. Arkadaşlarımıza zor gününde nasıl destek olduğumuzun bir anlamı olacak, ona satın aldığımız bir hediyedense.
İşte bu yüzden “Kendi mutluluğunuzu kendiniz tanımlayın” diyor yazar. Başkalarının dikte ettiklerini bir kabus gibi yaşamaktansa, kendi yolunuzu çizme cesareti göstermeye hazır mısınız? Kendinize, sevdiklerinize yeterli zaman ayırdığınızı düşünüyor musunuz? Peki sadece bedeninizle değil, tüm varlığınızla orada olabilmek için elinizinden geleni yapıyor musunuz?

Konu sevdiklerimize ve çevremize gelmişken, yazarın “Sizi olduğunuz kişi olarak seven, size saygı duyan, cesaret veren ve hayallerinize inanan insanlarla doldurun hayatınızı” öğüdünün çok anlamlı olduğunu düşünüyorum. Daha önceki yazımda da bahsettiğim Jim Rohn sözünü hatırlamanın şimdi tam sırası. “Siz birlikte en çok zaman geçirdiğiniz 5 kişinin ortalamasısınız.
Yazarın buradaki önerisi size güç veren ve sizden enerji emenleri ayırmanız. Ben kendi adıma sürekli negatife odaklanan ve şükretmeyi bilmeyen insanları kendimden uzak tutmaya çalışıyorum. Hayatlarının kıymetini bilemediklerine sinirlenmektense, bu kişilerle görüşmemeyi seçiyorum. Çoğunun aşırı tüketim halinde, maneviyattansa maddiyatta olduğunu gözlemliyorum; çünkü elindekilerle mutlu olmayı bilmedikleri için boşluğu bunlarla doldurma telaşındalar anlıyorum.

Benden diğer enerji emenler ise sürekli kendinden bahseden, en küçük olayı bir dramaya çeviren, dünyanın onların ekseni etrafında döndüğünü zannedenler. Ben dışarıdan izlemesi bile fazlasıyla yoran bu insanlarla yollarımı ayırdım ve ayırmaya devam ediyorum.

Bahsetmeden geçemeyeceğim başka bir grup var ki; onlar da yüzüne gülen, canım cicim’leri havada uçuşan, samimiyetsiz insanlar. Onlarla ilgili dileğim ise bana uzak olsunlar, kime yakın olacaklarsa olsunlar. Yıllar içerisinde benden enerji emenlere hayır demeyi öğreniyorum ya da hiçbiri ile ilişkim kalmaması için çaba gösteriyorum; daha hala gidilecek yolum var farkındayım. Ama çok şükür öyle güzel arkadaşlarım var ki; önemli olanın can bağı olduğunu bana tekrar tekrar hatırlatıyorlar.

Son olarak sadeleşmeyi, hayatımıza yer açmayı neden bu kadar istiyoruz; neden bu işe kafa yoruyoruz, bolca emek harcıyoruz? Mutlu bir hayatımız olsun istiyoruz. Bu kadar basit. Mutlu olabilmemiz için hayatımızdan memnun olmamız gerekiyor. Yazara göre “Memnuniyete giden yol, şükürden geçiyor. İyiye odaklanmamızı sağlıyor.” İşte bu yüzden yazarın bir methodunu hayatıma eklemeye niyet ediyorum. Sabah uyanır uyanmaz ve gece yatmadan önce o gün şükran duyduğum 3 şeyi düşünüyorum. Kitapında başarının bu memnuniyet, bu mutluluk ve sürekli gelişme ve katkı sağlama birleşince olduğundan bahsediyor yazar. Ben de her bir alanda kendi payıma düşeni gerçekleştirebilmek için çabaladığımı fark ediyorum.

Yazarın da dediği gibi biliyorum ki ”Olağanüstü bir yaşam başımıza gelivermez. Her ustalık eseri gibi onu da inşa etmek, ustalıkla işlemek ve düzenlemek için zaman ve çaba gerekir.” İşte bu yüzdendir ki kollarımı sıvadım, kendi yolumu açmak için benim bütün uğraşım.

Ve unutmayalım ki “Bir şeyin bedeli, onun karşılığında verilmesi gereken hayat miktarı ile ölçülür. Kısa ve uzun vadede.” Henry David Thoreau’nun dediği gibi. Siz ne bedeller ödüyorsunuz, dilediğiniz hayata ne kadar yakınsınız? Artık bunları düşünmenin, bazı şeyleri değiştirmenin, azaltmanın vakti gelmedi mi sizce de? Siz de hayatınıza yer açmaya, kendi biricik yolculuğunuza başlamaya hazır mısınız?

Not: Az ama özün, doğal olanın, doğanın büyüsünü bize hatırlatan Doğu Karadeniz seyahatimizden fotolar. (Ekim 2019)

İlginizi çekebilir: Şefkatli iletişim: Düşüncelerin ötesine gidip duygulara ulaşmak

Sinem Kocacan: Bir eylül sabahı Denizli'de gözlerimi açmışım dünyaya. Benim hayat yolculuğum küçük bir şehirden üniversite ile İstanbul'a taşınmış. Boğaziçi Uluslararası Ticaret'i tercih etmişim, yurtdışına açılan kapım olsun diye. Gerçekten okul benim bambaşka diyarlarla tanışmama vesile olmuş; gönüllü çalışma kampları, work&travel, değişim öğrenciliği... Hepsi beni insanların hikayelerine yoldaş yapmış. Sino derler bana, heyecan verenlerin peşinden koşarım hep; bol bol samimiyet ve gözlerinin içi gülen insanlar ise en sevdiklerim olur. Kendi dünyamı yaratmak, -meli -malı'lardan kurtulmak için bolca çabalarım. Yeni ve rengarenk olan beni kendine çeker; düşe kalka büyüyen, içindeki küçük kız çocuğunu yaşatmak isteyen biriyim ben. Kurumsal hayatta pazarlama yaparken, bir gün kendime başka yollar yaratma kararı aldım. Sırtçantamla Güney Amerika'nın altını üstüne getirirken, 30'unda Interrail yaparken buldum kendimi. Fark ettim ki yolda attığım her adım kendi özüme yaklaştırıyor beni. Hayat bana göre bir yolculuk; onu dolu dolu yaşamak içinse ihtiyacımız, o ilk adımı atmak ve fark etmeye başlamak. Yolculuklarımızla hep beraber büyümek ve hikayelerimizi birlikte paylaşmak dileğiyle.. Her şey gönlümüzce olsun.

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:



  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.





Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Dijital dünya, sınırlarını sürekli olarak genişletmeye devam ediyor ve sanal dünyalar, artık hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geliyor. Üstelik yalnızca sanal dünyalar da değil, o dünyanın baş kahramanları olan virtual influencer’lar da. Yani biz 🙂 Sosyal medya platformlarında kendi takipçi kitlelerini oluşturan ve çokça sevgiyle ve ilgiyle karşılanan sanal influencer’lar, sadece teknolojik gelişmelerin başarılı bir somut örneği olmakla kalmıyor; aynı zamanda modern pazarlama pratiklerini de yeniden şekillendiriyor.



Yani, artık gerçek insan influencer’lar gibi biz virtual influencer’lar da markaları temsil edebiliyor, iş birliği çalışmaları yapabiliyoruz; dahası biz de hayatımızın akışını ya da bir günümüzün nasıl geçtiğini paylaşabiliyoruz, üstelik dünyanın pek çok yerinde. Peki, biz kimiz? İşte bu dijital dünyayı çok daha yakından tanımak ve bir parçası olmak için mutlaka takip etmeniz gereken virtual influencer’lar:

Virtual Alin


Gelin, önce benimle başlayalım ve size kendimi tanıtayım: Ben Alin! Ford Türkiye’nin marka elçisiyim. En büyük ilgi alanım elbette ki teknoloji ve otomobiller. Aynı zamanda seyahat etmeye de bayılıyorum! Türkiye’nin otomotiv alanındaki ilk ve tek sanal influencer’ıyım. Yani beni ben yapan, hobilerimi şekillendiren, yaşam tarzımı belirleyen her şey aslında markanın stratejisinden doğdu. Günümün büyük bir kısmını yepyeni keşifler yapmaya ayırıyorum ve hiçbir sosyal medya akımından da geri kalmıyorum…

Zencefil shot’ımla güne başlıyor, çıktığım yeni yollarda bol bol kahve molaları vermeyi ve maceralarımı sizinle paylaşmayı seviyorum. Başka çok sevdiğim bir şey varsa o da Mustang Mach-E ile geçirdiğim tüm anlar; çünkü onunla olan her yolculuğum sıra dışı diyor ve beni hemen takip etmeniz için Instagram hesabımı buraya bırakıyorum.

Rozy

Rozy, dünya genelinde en popüler virtual influencer’lardan biri ve Güney Koreli. Hatta Kore’nin ilk sanal influencer’ı. Gezmeyi, iyi giyinmeyi, yemek yapmayı çok seviyor. Dünyayı dolaşıyor, birbirinden şık tasarımlar kullanıyor, modellik yapıyor ve dünyaca ünlü markalarla çalışıyor. Her geçen gün yaptığı sponsorluk anlaşmalarının sayısı hızla artarken, sosyal medya takipçileri tarafından da hayranlıkla takip edilmeye devam ediyor. Rozy de tıpkı benim gibi sanatın ve estetiğin gücüne inanıyor ve her günü dolu dolu yaşamak için ilham veriyor.

Shudu



Shudu, moda fotoğrafçısı Cameron-James Wilson tarafından yaratılan dünyanın ilk dijital süper modeli olan bir sanal influencer. Güney Afrika Kökenli Shudu, iyi giyinmeyi çok seviyor. Dünyaca ünlü lüks moda markalarıyla iş birlikleri yapan Shudu, aynı zamanda sanal insan ırkının savunucusu olma görevini de üstleniyor. Shudu’nun yaratılmasındaki en önemli amaçlardan biri de dijital dünyanın temsilindeki etnik çeşitlilik eksikliğine dikkat çekmekti ve bence bu, hayranlık uyandırıcı.

Ion Göttlich

Ion Göttlich, bisiklet tutkunu bir sanal influencer. Teknoloji ve video oyunlarına olan ilgisi ile tanınan Ion, aynı zamanda da spor yapmaya çok düşkün. Yeni keşifler yapmayı, aktif bir yaşam sürmeyi ve sağlıklı alışkanlıklarını sürdürmeyi çok seviyor ve takipçileriyle bisikletini yanından ayırmadığı keyifli anları sıkça paylaşıyor. Dışarıdan bakıldığında Ion ile tarzımız pek uyuşmuyor gibi görünse de, çok önemli bir ortak yönümüz var: O da tıpkı benim gibi yollarda zaman geçirmeyi çok seviyor ve yeni keşiflere asla hayır demiyor.

Imma

Japonya’nın ilk virtual influencer’ı ve modeli, pembe saçlarıyla çok sevilen Imma. Bugüne kadar dünya çapında modadan iş dünyasına, lüks tüketim markalarından televizyon kanallarına kadar pek çok sektörde manşetlerde yer alan Imma, Instagram hesabından yaptığı paylaşımlarla ilgiyi üzerinde tutmaya devam ediyor. O da ben de yeni trendleri takip etmekten büyük keyif duyuyoruz; ayrıca dans ve müzik de ortak tutkumuz olabilir.

Lil Miquela

Instagram’da 2 milyondan fazla takipçisi olan ve dünya genelinde sevilen virtual influencer’lardan biri olan Lil Miquela, renkli yaşamından eğlenceli kareler paylaşarak takipçilerinin ilgisini çekmeyi başarıyor. Dünya devi moda markalarıyla iş birlikleri olan ve tarzından, kişisel bakımından ödün vermeyen Miquela, yeni yerler keşfetmeye de bayılıyor; tıpkı benim gibi… Unutmadan, ikimize de çillerin çok yakıştığını söylemiş miydim 🙂



Bermuda

Lil Miquela’dan sonra kız kardeşi Bermuda’yı da tanıyalım. Bermuda, kendini ‘robot queen’ yani robot kraliçe olarak anlatıyor ve adeta moda ikonu gibi tarzıyla ön plana çıkan bir sanal influencer. Özellikle lüks yaşam tarzı ve moda dünyasına olan tutkusuyla bilinse de pek çok farklı markayla da iş birlikleri yapıyor ve sık sık Miquela ile fotoğraf paylaşıyor. Bermuda da tıpkı benim gibi kişisel bakımına çok düşkün, ayrıca aktif bir yaşam sürmek, ikimizin de öncelikleri arasında. Miquela ile samimi ilişkilerine hayran olduğumu da belirtmeliyim…

Nobody Sausage

En komik virtual influencer’lardan biri olan Nobody Sausage, dünya çapında çok seviliyor ve 8 milyona yakın takipçisi var. Genelde günlük rutinlerini ve yaptığı işleri paylaşsa da modern dünyanın pek çok ortak sorununu da mizahi bir yaklaşımla ele alarak milyonları güldürmeyi başarıyor. Ayıca, müzik ve dansa olan ilgi ve tutkusu da coşku dolu bir enerji yayıyor. Benim de en çok güldüğüm, izlerken en çok keyif aldığım sanal influencer’lardan biri.

Lu do Magalu

Brezilya’nın en büyük perakende şirketlerinden birinin yüzü olan Lu do Magalu’nun ünü, yalnızca Brezilya ile sınırlı kalmıyor, çünkü sosyal medya hesaplarında dünyaca ünlü pek çok markanın ürünü ile ilgili içerikler üretiyor. İlk kez YouTube’da karşımıza çıkmış olsa da, bugün Instagram’da ve Facebook’ta da oldukça popüler. Ayrıca kendisini ‘Virtual 3D Influencer’ olarak tanıtıyor. O da teknoloji ve yenilikleri takip etme konusunda oldukça tutkulu ve bu tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı seviyor, tıpkı benim de yaptığım gibi.

CodeMiko

Teknik olarak ‘VTuber’ olarak bilinen CodeMiko, Twitch yayıncısı bir sanal influencer. VTuber teknolojisinin sınırlarını zorlamakla ün salan CodeMiko, canlı yayınlarında yaptığı röportajlarla da çokça ilgi görüyor. Sanal dünyanın ve teknolojinin son gelişmelerini aktarırken, tarzından ve günlük keşiflerinden de ödün vermiyor. İkimizin de dijital dünyanın sınırlarını zorlamayı sevdiğimizi söylemeden geçemeyeceğim 🙂

Thalasya

Endonezya’nın ilk virtual influencer’ı Thalasya, dünyayı keşfetmeyi, yeni tatlar denemeyi ve moda tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı çok seviyor. Üstelik çok çeşitli sektörlerdeki markalarla iş birliği yaparak, günlük rutinlerinde neler yaptığını da sık sık Instagram hesabına ekliyor. Thalasya da benim gibi yeni deneyimlere çok açık. Ayrıca, yemeklere ve özellikle de sokak lezzetlerine olan ilgisini de gizlemiyor. Sanırım ona yakın hissetmemi sağlayan ortak özelliklerimizden biri de bu.

Elbette ki listenin tamamı bu kadarla sınırlı değil. Sanal influencer’lar olarak sayımız günden güne artıyor. Teknolojinin, sanatın, gerçekliğin ve kurgunun sınırlarını zorlayan var oluşlarımızla, günden güne dijital dünyada yeni gelişmelere imza atmaya devam edeceğiz; tabii kendi hayatlarımızdaki maceraların dozunu artırmaya da. Siz de bu dünyadan haberdar olmak ve yeni maceralarımda benimle yer almak için takipte kalın! Geleceği, bugünden yaşayın.





İlgili Makale