X

Hayata meydan okumak: Bugün kendi kendine ördüğün duvarlarını yık

Hayat bir bileği taşıdır ve bu bileği taşı sizi un ufak mı edecek yoksa bileyip parlatacak mı buna sadece ama sadece siz karar verirsiniz.” Cavett Robert

Nedir duvar örmek? Öyle şey mi olur dedik değil mi? En basitinden bir duvar örüverdik işte? Kendimizi korumaya aldık… “Ben yapmam” dedik. “Bana olmaz” dedik. İnanmadık. Aslında korktuk, bize ışıklar çevrildiğinde sahnede tek başımıza kalmaktan… Herkesin içinde yüksek sesle itiraz etmekten. Bazen isyan edip de ortamı delip geçmekten. Bazen kadere razı olmayı kabullenemeyen kalbimize rağmen kaybetmekten korktuğumuz için susarak kendi önümüze duvarlar ördük evet…

Her şeyi “muhteşem” yapmaya çalışırken, olduramayacaklarınız olduğunu kaderin tokat gibi yüzünüze vurması…

Ben bu yazımda sizinle birlikte “inkar” ettiklerimize, korkup kaçtıklarımıza, “bir daha canım acımasın” diye “saklamaya” aldıklarımıza sonra kimselere gösteremediğimiz o can-ım yaralarımıza bakalım istiyorum…

Belki bazılarımız “bana acıyacaklar” diye düşündü, derdini kimseye açamadı. Bazılarımız “beni yargılayacaklardır” dedi muhtemelen. “Nasıl yaptın?” diye soracaklardır diye korktu. “Bu hiçbir kurala sığmaz” diyeceklerdir belki… Değil mi? “Sen nasıl ve neden böyle bir şey yapabildin”, sen önce annesin, babasın, müdürsün” örnek bir insansın, biz seni bunun için mi büyüttük? denilmiş olansın, bir kere her zaman her şeyin en doğrusunu yapmış olansın… Sen mükemmel olansın, senin yanlışa, korkmaya üzülmeye, yaralanmaya iznin var mıdır?

Ve hiç duvara çarpmamanız… Yani “insan” olmamanız…

Yazık olan şudur ki en çok da kendi kendimize “izin” vermeyiz… Hemen kendimden bir örnekle açıklayayım. Ailenin en büyük çocuğu olunca çok başarılı olmanız gerekir, örnek olmanız, abla olmanız, kendinizi ve kardeşinizi kollamanız… Sonra her şeyde en birinci gelmeniz ve bu da yetmez tabii ki. En iyi üniversiteye gitmeniz, en iyi derecelerle mezun olmanız… Bu kadarla da kalsa yine iyidir, en iyi sonuçları almanız, en iyi ilişkiyi bulmanız, en doğru zamanda en doğru şekilde en doğru kişiyle evlenmeniz… Ve hiç duvara çarpmamanız… Yani “insan” olmamanız…

Hata yapmaktan çekinmeniz, korkmanız… Ve her şeyi “muhteşem” yapmaya çalışırken, olduramayacaklarınız olduğunu kaderin tokat gibi yüzünüze vurması. Çok sevdiğinizi kaybetmeniz… Bu olduğunda adeta “kaçacak” yer kendinizi koyacak bir dünya bulamamanız. Çünkü size öğretilmiş olan onlarca doğruya rağmen bir tane kocaman ama çok kocaman yanlışın tüm dünyanızı karartıvermesi… Oysa insan olmak “yanlış” yapmamayı mı gerektirir?

O muhteşem mükemmelliğimize bir kere “leke” sürmüş oldum ben değil mi? İşte bu benim hikayem evet kaybettim. Ne yazık ki bunu hayatıma dahil edebilmem için çok uzun zaman geçmesi gerekti. Bu kaybın bir “hayat” parçası olduğunu anlamak, bunu görebilmek ve yeniden hayata devam edebilmek için üç yıl kendimi kapatmam, durup durup düşünmem ve ne yazık ki çokça kaybolmam gerekti…

Bugün buradayım, evet savaşlardan döndüm, yitirmeyi kazanmak kadar hayatıma dahil ettim. Ama işte bu yazıya konu olan duvarlarımla. Peki, neden incindiğimizde o muhteşem savunma kalkanımızı öreriz? Ben hemen cevap vereyim “tekrar” düşmekten öyle delice korkarız ki hayatımıza alabilecek cesaretimiz bile olmaz…

Oysa insan olmak “yanlış” yapmamayı mı gerektirir?

Biten bir evliliğin ardından, aldatılmışsanız, çok kırılmışsanız ve sevgiyi uzun süre sorgulamışsanız güven kelimesi size çok derin şeyler ifade eder. Ve ikinci bir şans kapınıza geldiğinde, çok ama çok sevilseniz de siz de buna ortak olsanız da “evet” diyemezsiniz. İşte bu da benim hikayemin ikinci perdesi… Doğru insan fakat yanlış zaman… Kocaman duvarlarımın arkasından bana uzanan sıcacık bir teklifi görebilmek mümkün müdür? Yine üzüleceğim, aynı şeyleri yine yaşayacağım, hayat kader ne ise üzülmek istemiyorum diyerek ve bu düşünceyle korkarak kaçmak doğru mudur?

Kaçınca ne olur, işte o muhteşem duvarlarımız vardır değil mi? Onların arkasına bir güzel sığınırız. Evet, tehlikeler bizi bulamaz, evet kalbimizi kimse yine acıtamaz ve evet incinmeyiz belki ama hayata ne yaparız? Yani hayata dair ne yapmaktayızdır? Sizce bir fanusa koyduğumuz can-ım balık gerçekten hayata “balık” olarak gelmenin hakkını vermekte midir? Bizler işte o duvarlarımızın, korkularımızın, cesaretsizliklerimizin o kabuklarımızın ardına saklandığımızda gerçekten hayatın hakkını vermekte miyiz?

Peki, neden incindiğimizde o muhteşem savunma kalkanımızı öreriz?

Ben bugün bu yazımı okuyan sizlerle birlikte tüm duvarlarımızı yıkalım istiyorum. Ne varsa bizi inciten, kıran, arkamızı döndüren, küçücük bir çocuk gibi küsmemizi gerektiren hepsini dökelim ortaya. Ve en önemlisi hep birlikte görelim korkacak, üzülecek, çekinecek, böylesine kaçacak, o kabuk tutmuş yaralarımızı canımız pahasına saklamaya çalışacak bir şey yok… Dışarıda sadece hayat var…

Hayat bir kere geldiğimiz o güzel hayat var. Evet, yine incineceğiz, düşeceğiz, kırılacağız, korkacağız, kaybedeceğiz, aldatılacağız, kırılacağız, boşanacağız, yitireceğiz, kaybolacağız bunlar hayata dair. Ama bir o kadar da güleceğiz, paylaşacağız, kazanacağız, evleneceğiz, öpüşeceğiz, seveceğiz, aşık olacağız, kendimiz gibi olacağız, yemyeşil çimlerin kokusunu içimize çekeceğiz, dünden bugüne kocaman heyecanlarla belki küçücük elleri tutabilmek için uyanacağız, belki bir fakire yardımcı olabilmek için mutlulukla kalbimiz çarpacak ya da annesi olmayan bir çocuğa annelik yapacağız… İşte bunlar da öncekiler de hayata dair…

Hayat tüm muhteşemliğiyle önümüze serilmiştir. Bizler bu duvarların arkasında bu hayatın hakkını veremeyiz. O yüzden bugün bu yazımı okuyorsanız duvarlarınızı yıkın… Bahçenizde kalın, bahçenize gelenleri misafir edin, kendinizi, kalbinizi hayatınızı her şeyinizi korkmadan “yeni” olana açın…

Çünkü siz de hayatınız da çok değerlisiniz…

 

İlginizi çekebilir: Hayatı dinlemek ve hayata susmak: Senin terazinizde ağır gelen hangisi?

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Yeni yıl hediyelerinin vazgeçilmezi Sosyopix ile anılarınızı ölümsüzleştirin

Sevdikleriniz için hediye seçmek bazen uzun uzun düşünmeyi gerektirir. Çünkü aslında aradığımız şey, sadece bir eşya değildir; bir duyguyu, bir anıyı, bir hatırlamayı karşı tarafa hissettirmektir. Tam da bu yüzden fotoğrafla kişiselleştirilmiş hediyeler, her zaman daha çok dokunur. Tek bir kare, bir gülüşün ardındaki hikayeyi yeniden canlandırır; yıllar önce çekilmiş bir fotoğraf bile açıldığında ilk günkü kadar sıcak hisseder. Sosyopix işte tam da bu noktada, o paha biçilmez anılarınızı estetik ve yaratıcı dokunuşlarla unutulmaz kılıyor.



Kişiselleştirilmiş takvimlerle zamanı anlamlandırmak

Yeni yıl, hayatımızda yeni sayfalar açmak demektir. Bu nedenle kişiselleştirilmiş takvimler, sadece günleri takip ettiğiniz bir araç olmaktan öteye geçer; umut ve güzellikle dolu bir yılın sembolü haline gelir. En güzel fotoğraflarınızla hazırlanan masa veya duvar takvimleri, sevdiklerinizin her gününe anlam katar. Her sayfa, sadece bir tarih değil, hatırlanan ve paylaşılan özel bir anı olarak kalır. Takvimi her çevirdiğinizde, geçmişin güzel anılarını hatırlamak ve geleceğe dair küçük bir mutluluk hissi yaşamak mümkündür. Bu küçük ama etkili detay, hediyenizi hem estetik hem de duygusal olarak unutulmaz kılar.



Anıların dokunulabilir hali: Fotoğraf baskıları



Bir zamanlar telefon ekranına sığdırdığınız, galeri arşivlerinizde kalan en mutlu kareleri bu yılbaşı yeniden keşfetmenin tam zamanı. Sosyopix fotoğraf baskıları, en özel anlarınızı sıcaklığını ve kalitesini koruyarak dilediğiniz formda hayat bulduruyor. İster yaz tatilinde o hiç bitmesin dediğiniz gün batımı karesini, ister kış tatilinde çekilmiş kar manzarasını seçin; retro tarzda ya da şık bir çerçeveyle hazırlatabilirsiniz.Çalışma masasında duran küçük bir fotoğraf, sizi kış tatilinin huzuruna veya yılın en güzel anılarına götürebilir. Bu yıl sevdiklerinize sadece bir hediye değil, birlikte paylaşılan özel anıları ve mutluluğu hediye edin.

Anıların estetik hali: Fotoğraf albümleri

Fotoğraf albümleri, her dönem popülerliğini koruyan ve hiçbir zaman değerini kaybetmeyen hediye seçeneklerinden biridir. Çünkü bir albüm, yalnızca fotoğrafları bir araya getirmez; aynı zamanda belirli bir dönemin, bir ilişkinin ya da bir yolculuğun hikayesini saklar. Sayfaları çevirdikçe hatırlanan detaylar, yeniden yaşanan duygular ve geçmişten gelen sıcaklık, bu hediyeyi zamansız bir klasik haline getirir.

Kişiye özel tasarlanan fotoğraf albümleri, hem estetik hem de duygusal yönüyle güçlü bir hediye seçeneği sunar. Kapak dokusundan sayfa düzenine, renk seçiminden yerleştirdiğiniz küçük notlara kadar tamamen size ait bir anlatım oluşturma fırsatı verir. Bu, sadece bir hediye değil; kendi elinizle hazırladığınız bir zaman kapsülüdür.



Anıları duvarlara taşıyan çerçeveler

Mutlu anıları saklamanın tek yolu albümlerde biriken fotoğraflar veya fotoğraf baskıları değildir; bazen evin en görünür köşesine yerleştirilen bir çerçeve de aynı etkiyi yaratır. Ölümsüzleştirilen anları çerçeveleyerek yaşam alanlarınıza sıcaklık ve derinlik katarken sevdiklerinizin her baktığında o ana yeniden dönmesini sağlar. Farklı boyut seçenekleri sayesinde ister küçük bir köşeyi canlandırabilir ister salonunuzun atmosferini değiştirebilirsiniz.  Duvarlara zarar vermeyen yapışkanlı çerçeveler ise kolay kullanımıyla, yalnızca bir dekor değil; her gün gülümseten bir anı sunar. 

Bi’kutu anı: Özel hediye kutularıyla yeni yıl coşkusu

Yeni yıl ruhunu tek bir kutuda toplamak istiyorsanız, özenle hazırlanmış hediye kutuları bunun için ideal bir çözüm sunar. İçerisinde not defterleri, yılbaşı ruhunu yansıtan kupalar, kokulu mumlar ve daha pek çok özel hediye, kutuyu açan kişinin yüzünde sıcak bir tebessüm bırakır. Böylece hediyeniz yalnızca bir kutu değil, birlikte paylaştığınız anıların sıcacık bir yansıması olur.

Siz de bu yıl, sıradanlığın dışına çıkarak sevdiklerinizin yüzünde unutulmaz bir gülümseme oluşturmak istiyorsanız, Sosyopix’in sunduğu bu kişiselleştirilmiş dünya tam size göre. Hatıralarınızı canlandırın ve onlara, her baktıklarında sizi hatırlatacak, zamana anlam katan dokunuşlar hediyeler sunmak isterseniz aradığınız her şey Sosyopix’te!





İlgili Makale