X

”Hayata bir kez gelmiyoruz bizler, doğan her güneş yeni bir şanstır” – Emine Yeşim Aydın röportajı

Pek de kısa olmayan bir süredir, bu satırlar aracılığıyla, bana enerji veren; neşeme neşe, gücüme güç katan etkinlikleri, ilginç bilgileri ve tanımaktan memnun olduğum kişileri paylaşıyorum sizlerle. Amacım, sadece kendimi anlatmak; “Şunu yapıyorum, bunu yiyorum, şöyle koşuyorum, aman ne de hızlı bisiklete biniyorum.” demek değil, olmayacak da… Bir şeyleri yaparken içinde bulunduğum ruh halini, bana kattıklarını, başkalarına da katabileceklerini, tanıdıkça tanımak istediklerimi anlatmaya doyamıyorum. Daha fazlasını yaşamak, daha fazlasını söylemektir niyetim.

Bugün, hayatıma henüz girmesine rağmen enerjime enerji katmayı başaran birinden bahsetmek istiyorum size: Emine Yeşim Aydın; nam-ı diğer Sincap. O gerçekten de bir Sincap çünkü sabah İznik Gölü fotoğraflarını paylaşırken, sonra Sapanca’daki ağaçların arasında, aynı günün akşamında da Caddebostan’da pilates dersi verirken görebiliyoruz kendisini. İlk olarak Runtalya fotoğraflarını paylaşırken, sonra Sapanca’daki ağaçların arasında, aynı günün akşamında da Caddebostan’da pilates dersi verirken görebiliyoruz kendisini. İlk olarak sırasında çıktı karşıma. Sanki otelin kapısından girerken kurmuşlar da üzerimize doğru salmışlardı. Öylesine bir tükenmez enerji, öylesine bir iyilik peşinde koşma arzusu… Sosyal medyadan takip ettikçe daha da merak ettim kendisini ve tanıdıkça siz de tanımalısınız diye düşündüm. Koşuyorsanız eğer, zaten bir gün mutlaka yolunuz kesişecektir. Aramanıza gerek yok, o nasıl olsa bulur sizi.

Bakalım kimmiş bu Sincap, ben sordum, o cevapladı. verdiği kimi cevaplar tek başına ders olabilecek nitelikte. Anlayana tabii.

Bana ilham veren, neşelendiren kişileri paylaşmaya devam edeceğim sizlerle. Şimdilik bazılarını kendime saklıyorum ama söylemiş olayım.

Kim bu sincap?

Ben dedemin seslenmeyi istediği, yücelttiği adımla Yeşim’im kısaca. Ancak beni koşucular artık ‘SİNCAP’ diye tanıyor ve bu daha mühim benim için; çünkü bu, beni sosyal statümden, ‘yabancı’ olmaktan ve en önemlisi sadece ‘biri’ olmaktan arındırıp, özgürleştiriyor.  En güzel yanı da, beni adımın önüne gelmeye meyilli olan sıfatlardan kurtarıyor. (En bilindik örnek olarak ‘Mini Cooper’ Yeşim’i verebilirim. Bunun dışında ‘Sarışın’ Yeşim ve ‘Koç’tan’ Yeşim geliyor mesela şu an hemen aklıma…)

Ne yapmaya çalışıyorsun? Her şeyin parayla ölçüldüğü şu dünyada neden bedava ders veriyorsun, STK’lara yardım ediyorsun, İyilik Peşinde Koşuyorsun? Amacın nedir?

Çocukluk hayallerimin peşinden koşmaya çalışıyorum ben; esasında sadece ve o zamanlar inandığım doğruların koruyuculuğunu üstlendim artık. Madem bu kadar yıl geçmesine rağmen, o küçük çocuğun ruhu silinmedi benliğimden, belki de benim dünyaya gelme amacım da buydu diye düşünüyorum. Hatta kim bilir, belki de o hep haklıydı: sevgi, her şeyden öte bir huzur kaynağı ve güçtü.

Ben çok zengin bir annenin kızı olarak büyüdüm. Ailemin köklerini ve gerekliliklerini hep bilerek; gurur duyarak ama yalnız büyüyerek bu sebepten.Hani şu bakıcıların, gündelikçilerin evde aile fertlerinden daha çok vakit geçirdiği ‘cadde’ kızlarından biriydim lise bitene kadar. Piyano çalan, tenis ve kayak okullarına gönderilen ve pek tabii ki buna bağlı olarak özel yabancı okullarda eğitim gören zengin, aydın, eğitimli bir genç kız olarak büyüdüm. İpek boyardım hobi olarak ve satranç oynardım.

Ancak bütün bu annemin benim için heveslenerek ve gayret göstererek yetiştirmek ve oluşturmak istediği hayatın yanı sıra ben, ağaçlara tırmanmayı seven, dağlardan aşağı koşarak inen, bisikletle ellerini kaldırıp yokuş aşağı kendini bırakan, kısaca ‘erkek’ gibi davranan yaramaz bir çocuktum.

Eve bisikleti başkasına hediye etmiş olarak dönerdim genelde ya da çamur içinde en önemlisi.

Kapıcı çocuklarıyla oynamak daha zevkliydi komşuların kızlarıyla evcilik oynayıp barbie bebek istemekten. Bu hala hiç değişmedi üstelik!

  

Paranın getirdiği yoğun ve sisli yalnızlığı ise çok iyi biliyorum; gerekenden fazlasının insanlara mutluluk değil hüzün soluttuğunu yani… Bu zengin hayatın bedeli olarak çok yoğun bir iş hayatı olan bir kadın genel müdürün kızıydım ben, anne özlemiyle büyümüş olan. Bundan mütevellit de farklılaşarak ve deneyerek koparak kendine has yaşam köklerini büyütüp uzaklaşan…

Bedava ders veriyorum, çünkü bunu özellikle sahilyoluna belediyenin metal fitness alanları kurulduğundan beri insanları düzeltmek, uyarmak ve onlara zarar gelmesini önlemek gibi belki de kulağa çok lüzumsuz gelen bir vazife edindim zaten. İnsanlarla iletişime geçmek ve onlara bir şeyler aktarmak ise 16 yaşımdan beri ne öğrendiysem özel dersini veriyor olmamdan dolayı çok gelişmiş olan bir kontrolüm dışı tepkim oldu. Bilgi ve sevgi aktarımının hayatımdaki yeri çok büyük. Takas usulüyle yaşanan ilk uygarlıkların masumiyetine olan inancımın da katkısı olmalı elbette bir sosyolog olarak.

Ben hem eğleniyor ve sevdiğim şeyi yapıyorum, hem de kendini bana teslim ederek takip edenlerden mutluluk, neşe ve sevgi alıyorum üstüne üstlük! Ve her şey bitip evime gittiğimde, içim rahat uyuyabiliyorum “bugün de işe yaradım…” diyebilerek. Bunun bir devamı STK’lara olan desteğim ve ‘iyilik peşinde’‘iyilik peşinde’ koşuyor oluşum da. Bir mum, bir mumdur zifiri karanlıkta aydınlığa kavuşurken kendini güneşleştiren yandıkça. Üstelik benim “mum”laşmış tablomda ben eriyip yitmiyor, aksine daha çok büyüyor ve kendim de aydınlanabiliyorum hikayeden farklı olarak.

Pilates workshoplarındaki temel amacım, arkadaşlarıma bir hayrımın dokunması; gördüğüm o muazzam sevgiye karşılık ufacık bir şey yapıyor olmak temelinde. Bu işe ilk giriş hikayem ise çok komikti: ben onlar gibi koşamıyor ama esnemelerde, patikalarda onlardan daha iyi performans gösteriyordum, onlar sürekli sakatlanıyor ve ben ise bunu gözümle görerek biliyordum ki iyi ısınamıyor yada soğuma hareketleri yapamıyorlardı. Onlar benim çaylak dönemimde beni hiç yalnız bırakmadılar ve hemen aralarına aldılar madem, ben de onların sakatlanmasına göz yumamazdım artık ve başladık pilates dersleri ile onların bedensel kapasitelerini arttırmaya. Küçük bir event serisi ile Koşuyoruz ve Kadıköy Runners üyelerine dersler verdim. Çok eğlendik, dost olduk artık kardeştik!

Bu sene bunu genişletmek ve herkese yayabilmek istediğim için AdımAdım, Hareket Candır hangi grup olursa olsun gelmesine dair çağrılar yaptım… Şimdi bu workshopları şehirden şehre taşıyarak ülkedeki bütün koşuculara ulaşmayı hedefledim sonunda.

Geleceğe yönelik hedeflerin neler?

Çocukluk hayalim spor yapmak, doğada olmak ve yaşadığımı hissetmekti, oldum olası küçücük bir masada bilgisayar başında, güneşsiz ortamlarda çalışmak bana göre olamadı maalesef. Ancak aldığım eğitim beni mevcut kapitalist düzene ayak uydurabileceğim şekilde oldu.

Gelecek ile ilgili kafamda bir pilates ve beden eğitimi, sağlıklı yaşam merkezi açmak var son üç yıldır. Hali hazırda esas mesleğim olan tasarımcı iç mimarlık maalesef beni doyurmuyordu. Bu ülkede tasarımcı değil genelde sipariş üzerine çizim yapan biri oluyorsunuz. Burada paralı müşteriler seni özgürleştirmiyor sana emrediyor.

Duvarımdaki bunca belge ise bana hayallerimin kurulum aşamasında yüksek avantaj sağlıyor, hele ki pazarlama ve marka yönetimi bilgim beni güçlendiriyor. İletişim ve toplum üzerine okuduğum onca kitap ve makalenin de inanılmaz yardımı oluyor. Kısaca arada sırada “iyi ki okumuşum” diyebiliyorum ama yetmiyor bana daha fazlasını öğrenmek hep içimde bir ivme kazandırıyor, çünkü oldum olası öğrenmeyi sevdim ben. Hareketli yaşamdan kasıt koşucu bir arkadaşımın bana dediği gibi “ayarsız” olmak ise, bu enerji ve yorulmama özelliklerim gelecek hayallerimin kulisinde en büyük koz.

Pazartesi akşamı Caddebostan Beltur önünde  yapılacak olan pilates dersleri dışında seni başka nerede bulabiliriz? Yakın zamanda katılacağın ve dolayısıyla ders vereceğin koşular hangileri?

Her Pazar bir yarıştayım Haziran’ın ortasına kadar:

20 Nisan – Alanya “wings for life world run” yada İstanbul “salomon trail runs – aydos”

10 Mayıs – New Balance Bozcaada

11 Mayıs – İstanbul – İntercity koşu ve bisiklet şampiyonası

18 Mayıs – Kaş 361 yüzme yarışı

25 Mayıs – Kıbrıs – Two Castles and an Abbey Trail Ultra

1 Haziran – New Balance Eskişehir

8 Haziran – Çekmeköy patika koşusu

Koşmaya yeni başlayacak olanlara ne önerirsin?

Koşmaya yeni başlamak diye bir şey yok bence esasında, yeniden başlamak var. Büyüdükçe unuttuğumuz o eğlenceli oyunların ve hayatın temelinde, çocuk olmakta koşmak vardı hep hem de hiç sakatlanmadan. Benim birincil ve belki de tek tavsiyem ise, bedenlerini dinlemeyi  ve yeniden hissetmeyi öğrensinler. Beden, zihin komutasında yeniden şekillenir çünkü. Pes etmeden, dinleye konuşa kendilerine, içlerine dönsünler öncelikli olarak. Yorulacaklarını ve ara ara pes etmek için bahaneler bulacaklarını bilsinler. Ancak bu, geçici bir süreç en fazla üç koşu kadar sürüyor. Koştukça, kimliklerinden, sebeplerinden ve sorunlarından sıyrıldıkça daha çok koşacaklar zaten.

Bir pilates eğitmeni olarak ise iki önerim var:

-beni bulsunlar ve ben onlara ne katabilirsem katayım.

-ben yoksam dahi, Google var; araştırsınlar bütün fizyolojik ve anatomik makaleleri. Ben koşuda kendimi akıl vermeye yetkin bulmuyorum, ve deneme yanılma yoluyla kendimi keşfetmeye devam ediyorum. Lakin biliyorum ki, eğer 70 yaşında bir abimiz bizden uzun ve rahat koşuyorsa şu an halen, herkes koşabilmeli.

Bizler bunu önce kendimize, sonra ise bunun için hayatındaki her şeyi feda edebilecek insanlara, tanrıya borçluyuz. Hareket edebiliyor isen et! Bu sana bahşedilmiş en kutsal hediye çünkü.

Eklemek istediğin başka bir şey var mı?

Kendi yazmaya başladığım üçüncü blog ile devamlı aktarımlarda bulunmaya çalışacağım zaten ama kısaca söylemek istiyorum son kez: hayata bir kez gelmiyoruz bizler, doğan her güneş yeni bir şanstır; ve en önemlisi o şansı kullanacak cesareti bulana dek güneş inadına doğmaya devam edecek. O yüzden hayatta bir şeyleri değiştirmek isteyen herkesi, yarın sabah yeniden doğmaya davet ediyorum!

Pastasını beraber üfleriz merak etmesin…

 

Hafta sonu İznik’te görüşmek üzere…

 

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız. tıklayınız. 

Kıvanç Ergun: Kıvanç Ergun bugün bisikletin tepesinde, yarın ormanda çamurun içinde… Harekete, iyilik peşinde koşmaya doyamıyor, başkalarına çılgınca gelen şeyleri yapmaktan inanılmaz keyif alıyor. İflah olmaz bir spor tutkunu olan Kıvanç, ‘yükseklerde’ yaşamanın, hayattan keyif almanın yolunu sporda bulmuş ve her gün yeni alanlara kayıp, kendini bilinmezlerde kaybetmekten hiç ama hiç çekinmiyor. Yaşını başını almış ama adrenalin söz konusu olunca kendini alamıyor, aktiviteye dalıyor. 2013 İstanbul Maratonu’nda ilk maratonunu (42 km), 2014'te Frig Vadileri'nde ilk Ultra Maraton’unu (60 km) koştu. Ulaşım aracı olarak bisikleti kullanıyor ve bisiklet kullananların sayısını kültürel gelişmeyle eşdeğer tutuyor. Yazdığı yazılarda sınırları nasıl zorladığından, deneyimlerinden bahsederken, bir yandan da hareket etmemek için yaratılan bahaneleri çürütmekten büyük keyif alıyor. Yardımseverlik koşusunun Türkiye'de tanınmasını sağlayan Adım Adım Yardımseverlik Platformu'nda Marka ve İletişim Koçluğu görevini yürütürken, aynı zamanda TOG'un AA içindeki STK Sorumlusu ve gönüllü koşucusu olarak da devam ediyor yaşamına... Fotoğraf konusunda fena değildir, takip etmek isterseniz: instagram/kiverg

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale