X

“Hayallerine Koşan Kadınlar”: Başarılı Kolektifli ARYA kadınları ile motivasyon ve başarı üzerine

Hayallerine Koşan Kadınlar” paylaşımlı ofis Kolektif House tarafından başlatılan ve hayalleri peşinde koşan başarılı kadınlara yer veren bir paylaşım serisi. Hayallerine Koşan Kadınlar’ın ilham veren hikayelerini anlatan, iş yaşamlarına ufak bir pencere açan ve hayallerini gerçekleştirmek isteyenlere cesaret vermeyi amaçlayan bu seri ile hazır ofis Kolektif House, mutluluk ve başarının sırlarını tüm kadınlarla paylaşıyor.

Hayallerine Koşan Kadınlar röportaj serimizde bu ay Ahu Serter, Dilek Dayınlarlı ve Eda Günay yer alıyor. Her biri aynı zamanda ARYA Women Investment PlatformHayallerine Koşan Kadınlar röportaj serimizde  üyesi olan bu başarılı kadınlara iş yaşam temposunu, boş zamanlarını değerlendirme yöntemlerini ve motivasyon kaynaklarını sorduk. İşte tutkulu, azimli ve başarılı bu üç kadının başarı ve mutluluk sırları:

Ahu Serter –Fark Holding  A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı & Arya Kadın Yatırım Platformu Kurucusu
  1. Öncelikle, sizi biraz tanıyabilir miyiz?

Biraz karışık bir hikaye. Kariyerimin başında, New York’ta, 6 yıl trader ve hedge fon yöneticisi olarak çalıştım. Fark Holding Yönetim Kurulu Başkanı’yım. Holding bünyesinde; Farplas, FPlus Ventures gibi büyüklü küçüklü pek çok iş kolumuz var, ana sektörler otomotiv, beyaz eşya yan sanayi, turizm… vb. Hobi olarak sanatı ve seyahati seviyorum, bu karışımdan doğmuş Casa dell’Arte adlı bir sanat oteli markasını kurdum. Holding dışında otomotiv sektöründe kendi yatırımlarım da var.

FPlus Ventures, akıllı ulaşım şirketlerine yatırım yapan kurumsal sermaye şirketimiz. Arya Kadın Yatırım Platformu’nun kurucusuyum ve GBA üyesiyim. Mobilite dışındaki tüm yatırımları, kadın girişimcilere ARYA üzerinden, teknolojik yatırımlarımı da Galata Business Angels’ta yapıyorum. Girişimci, incubator ve yatırımcı olarak yer aldığım 30’dan fazla yatırımım var. Konuya, şirketin ve benim o anki durumuma göre iş için en doğru olacak şapkayı takmaktan hiç gocunmam, gerektiğinde ön planda, gerektiğinde arka planda olabilirim.

Kötü yönetilen şirketleri iyiye götürmek, olmayan yerden iş çıkarmak, satüre olmuş iş modellerini değiştirerek başarı yakalamak, şirket büyütmek, akıllı ve motive insanları bulup onlara yatırımcı ve “enabler” (mümkün kılıcı) olmak en sevdiğim faaliyetler… Amerika ve Portekiz’de yatırım yapan şirketlerim var.

  1. Nasıl bir çalışma temponuz var? Bu tempo içerisinde kendinize zaman yaratabiliyor musunuz?

1 ay Türkiye, 1 ay Amerika şeklinde yaşıyorum. Ailem Amerika’da yaşıyor, ben sürekli seyahat ediyorum. İşim çok dinamik olduğu için, iş için seyahat etmek benim aynı zamanda tatil anlayışım. Yazları tüm aile hep birlikte Türkiye’deyiz. Tüm yılımı, hangi tarihte nerede olacağımı, 18 aylık şekilde planlarım.

Türkiye’deyken her gün 7 gibi güne ve işe başlarım, 8 – 9’dan önce günüm bitmez. Çalışmayı çok sevdiğim için çok çalışmak ve yoğun olmak bana hiç zor gelmez. Şanslı bir insanım, sevdiğim işi, sevdiğim insanlarla yapıyorum. Çalışma arkadaşlarım benim en yakınlarım. Onlarla hem işte hem de iş dışında vakit geçirmekten büyük keyif alırım.

Amerika’ya gidince hem aileme hem de kendime daha iyi zaman ayırırım. Orada da işlerim var; ancak bu kadar seyahat gerektirmiyor. Türkiye’de yapmaya, Amerika’da planlamaya odaklanırım. Ailemle yılda birkaç kez iyi planladığım, değişik tatiller yaparız. En son eşimle motorla Norveç Fjord’larda 5000 km yaptık. Haftaya çocuklarla Arizona’da at çiftliğine gidiyoruz. Bu yaz çocuklarım ve Genç Arya ile Bayburt’taki Baksı Müzesi’nde, oradaki köylülerle ortak çalışmalar yapmaya gideceğiz.

  1. Boş zamanlarınızı nasıl değerlendirmeyi tercih ediyorsunuz?

Boş zamanlardan hoşlanmam, adı üzerinde “boş” zaman. Yani boşa harcanan zaman. Boşa zaman harcamayı sevmem. Nasıl ki; bir makinenin kapasitesini doldurup %100’de çalıştırmak istiyorsak, insan hayatı da doldurulması gereken bir kapasite benim için… Boşa harcamamak lazım. Benim için sadece dolu zamanlar var. Bu zamanlarda, hemen her konuda okumayı, düşünmeyi, hayal kurmayı ve yazmayı severim. Yeni insanlar tanımak ve keşfetmekten, yeni şeyler öğrenmekten de keyif alırım. Bu ara Portekizce öğrenmeye başladım. Çok değişik konularda, çok farklı insanlarla ve coğrafyalarda iş yapmak benim için zaten en büyük zevk. Bunun yanı sıra ailemle vakit geçirip, seyahat etmeye de bayılırım ama her tatilin bile içinin dolu olması benim için önemlidir. Yoga yapmayı çok seviyorum. Nadir durduğum anlardan olduğu için…

Güzel doğada, uzun motor gezileri yapmaya bayılırım. Bir t-shirt, bir pantolonla sadece yola odaklandığınız 15 gün geçirmek beni çok rahatlatır. Eğer artçıysam geziden pek çok konuda strateji yapmış ve problem çözmüş şekilde dönerim. Bazen bir bakmışım, 250 km kesintisiz hayal kurmuşum. Beş dakika gibi gelir bana. Eğer kendim sürüyorsam bu kadar rahat düşünemiyorum, çünkü yola odaklanmak gerekiyor. Bunun da başka bir rahatlatıcı tarafı var. Nadir boş geçirdiğim keyifli geziler olur.

  1. Sizi daha yakından tanıyalım:
  • En son gittiğim şehir: Lizbon
  • En son okuduğum kitap: Birkaç kitabı aynı anda okurum. Özgür ruh-bir anti-kişisel gelişim kitabi, Farklı Düşünme Sanatı ve Industries of the Future.
  • En son gittiğim konser: Depeche Mode, Miami
  • Dinlemeyi en çok sevdiğim müzik türü: Rock (Rammstein, Red Hot Chili Peppers, Pearl Jam)
  • Şimdiye kadar en çok etkilendiğim kitap: Bilemedim, aklıma ilk 1984 geldiğine göre, o olmalı! 
  • Kariyer hedeflerimde bana en çok iç motivasyonum güç veriyor.
  1. İş ve özel yaşam dengesini kurmak için nasıl bir formül uyguluyorsunuz? 

Denge mi ne dengesi? Dengeye inanmam. Hesap vermekten hoşlanmam. Mutlu olmaya ve özgürlüğe inanırım. Hayatta sizi ne mutlu ediyorsa, dengeniz orda equilibrium’a gelir.

Çalışırken sonuna kadar çalışmayı, eğlenirken sonuna kadar eğlenmeyi severim.

  1. Kolektif House’ta çalışıyor olmanın bu yaşam tarzı ve dengesine etkileri neler?

Oldum olası aidiyeti, masa ve kasa bağlılığını sevmem. Uzun zaman önce Holding’deki odamı co-working space’e çevirmiş biriyim. O kadar geniş ve güzel bir odanın tek bir kişi tarafından zaman zaman kullanılıyor olması, beni rahatsız ediyordu. Bir de, şirkette yakın çalıştığım insanlarla dip dibe olmayı çok severim. Odamın ortasına büyük bir masa yaptırdım. Benimle çalışmak isteyen herkesi, bu masayı ve ben yokken de odayı istedikleri gibi kullanmaya davet ettim. Gebze’deki bir üretim şirketinde bu uygulama önce biraz yadırgandı. Hatta bana o odanın bir ağırlığı var; kapıda “Yönetim Kurulu Başkanı” yazıyor, bu doğru değil diyenler de oldu. O zaman “kapıdaki tabelayı kaldıralım” diye teklif ettim. Dolayısıyla, Kolektif House bana çok uygun bir yer. Her an, herkesle istediğimiz zaman birlikte, istediğimizde ayrı olabileceğimiz bir mekan.

Dilek Dayınlarlı – ScaleX Kurucusu
  1. Öncelikle, sizi biraz tanıyabilir miyiz?

ScaleX’in kurucusu ve yönetici ortağıyım. IT’si ve teknolojisi güçlü şirketlere yatırım yapıyoruz; globalleşmeleri, büyümeleri için yanlarında ve birlikte çalışıyoruz.

Daha önce Türkiye’nin ilk venture capital fonlarından birinde ortaklardan biriydim. Ondan önce Groupon’da direktörlük yaptım, Accenture’da yönetim danışmanlığı, Koç’ta iş geliştirme ve strateji… Onun öncesinde de Amerika’da kendi işimi yaparken proje yöneticisi olarak çalıştım. Makine mühendisliği üzerine MBA yaptım.

Üç yaşında bir kızım var, Kauffman Fellow’um ve Hürriyet’te köşe yazılarım yayınlanıyor. Yatırım yapmanın dışında ekosistem gelişsin diye birçok ufak topluluğu bir araya getirecek işler yapmaya çalışıyorum.

  1. Nasıl bir çalışma temponuz var? Bu tempo içerisinde kendinize zaman yaratabiliyor musunuz?

Tempom çok hızlı. Normal düzende haftanın 2-3 günü kesin 5:00-6:00 gibi kalkıyorum. İşe erken gidiyorum veya evden çalışıp daha sonra kızım Masal’la kahvaltı edip çıkıyorum. Genelde 8:30-9:00’da ofiste olmuş oluyorum. Gün başlıyor, toplantılar oluyor; hem takım hem de çalışmak için zaman ayırmaya çalışıyorum.

Çok seyahat ediyorum; yılın neredeyse üçte birinde seyahat ediyorum. Belli dönemler sakin; örneğin şimdi batı dünyasında Christmas başladı, Ocak’ın sonuna kadar pek bir şey yapmayacağım ama Ocak sonu itibariyle bir başlıyor, neredeyse 1 ay seyahat.

Hayatım yönetim kurullarının yanı sıra, birlikte çalıştığımız ve yatırım yaptığımız şirketlerde aktif olarak nasıl işi geliştirebiliriz, nasıl iyi talent recruit edebiliriz, iş geliştirme nasıl yaparız, şirketlerimizi globale nasıl büyütürüz şeklinde geçiyor. Tempo genelde böyle; yoğun, seyahati bol, bol çalışmalı ve haftada en az 2-3 akşam da akşam yemekli toplantılar.

  1. Boş zamanlarınızı nasıl değerlendirmeyi tercih ediyorsunuz?

Çok sevdiğim bir iş yapıyorum. Sürekli öğrenmem gerekiyor. Ne zaman hangi işi yapabileceğimi kendim seçebildiğim için ve öğrenme konusu benim hobim olduğu için, hobimi işimle birlikte yapabiliyorum.

Boş zamanlarımda genelde kızıma vakit ayırmaya çalışıyorum; eşime, aileme ve arkadaşlarıma da. Oturup onlarla sohbet ediyoruz, birlikte yemek yiyoruz. Tabii bu ancak ayda birkaç gün olabiliyor. İşin yanı sıra seyahatlerin yoğun olmasının da etkisi oluyor.

Kitap okuyorum, Coursera’dan dersler alıyorum, yürüyüşe çıkmaya çalışıyorum, seyahati çok seviyorum.

İşin ilk yılı ve çok yoğun olduğu için çok bir şey yapamıyorum ama önceden sorsanız basket oynuyorum, tiyatroya gidiyorum diyebilirdim. Ama artık kendime ayırdığım vakit çok az ve genelde kitap okuyup ilgimi çeken konuları araştırmak, kızıma ve aileme vakit ayırmakla geçiyor.

  1. Sizi daha yakından tanıyalım:
  • En son gittiğim şehir: Kiev, Ukrayna. Bir konferansta konuşmaya ve bizim şirketler için Data Scientist bakmaya gittim. Ama genellikle Amerika – Londra – Dubai gibi bir hatta çok seyahat ediyorum. Şimdi bir de Avrupa Birliği’nin Avrupa’dan high tech deep tech şirketleri seçtiği Horizon 2020 programının jürisine kabul edildim; sık sık Brüksel’e gideceğim gibi görünüyor.
  • En son okuduğum kitap: Ben aynı anda birkaç kitap okuyorum, işle alakalı, sevdiğim konuyla alakalı gibi. İşle alakalı bu aralar team building, team motivation üzerine “5 Disfunction of a Team” diye daha önce okuduğum bir kitabı yeniden okuyorum. “The Art of War” diye eski bir Çin savaş ve strateji kitabı var, çok övüldüğü için onu okudum. Originals var, başarılı olan girişimciler veya o karakterdeki insanların nasıl ortak noktaları var, neyi farklı… Bir de bu ara social physics diye bir konu var ona sarmış durumdayım ve onunla ilgili kitapları karıştırıyorum.
  • Dinlemeyi en çok sevdiğim müzik türü: Müzik konusu biraz karışık; bir yandan Mahmut Orhan ve Raf’a bayılırken, bir taraftan da Yoyoma’nın hastasıyım. Özellikle klasik müzikte Yoyoma’yı çok seviyorum. Veya o anda odaklanmam gerekiyorsa akustik dinlemeyi seviyorum. Müzik mutlaka hayatımda olmalı ama ne güzelse onu seviyorum.
  • Şimdiye kadar en çok etkilendiğim kitap: Birkaç kitap var aslında… Üniversitede Emre Kongar’ın “Kızlarıma Mektuplar” kitabını okumuştum; hayatta ne yapacağım ben, yaptığım şeyleri neden yapıyorum diye sorgularken onun kitabı çok güzel gelmişti. Sonra “Gun, Germs and Steel” diye bir tane kitap var Jared Diamond’un; okurken çok hoşuma gitmişti ve bakış açımı değiştirmişti zamanında. Homo Sapiens’i de çok beğendim. Bir de “World is flat”. Amerika’dayken okumuştum onu da sanırım ve şu anda çok geçerliliği olmasa da, okuduğumda teknolojinin toplumu ve insanlığı nasıl değiştirdiğini çok iyi özetliyordu. Son yıllarda en çok beğendiğim, Nobel Ödüllü Daniel Kahneman’ın “Thinking: Fast and Slow” kitabı. İnsanlar yaptıkları şeyi nasıl yapıyorlar ve neden yapıyorlar diye anlatan muhteşem bir kitap. Bir de kendi işimle alakalı olarak okuduğum Karlotto Perez’in “Technological Cycles in Financial Bubbles” kitabı. Genel olarak teknolojinin nasıl döngülerde oluştuğunu, nasıl bir trendin üstünde aktığını tarih boyunca olanı anlatıyor. Muhteşem bir şey çünkü kendi yaşadığın ve iş yaptığın dünyanın dinamiklerini daha iyi ve derinden anlıyorsun.
  • Kariyer hedeflerimde bana en çok eşim Erman güç veriyor; yapabilirsin sen diye. Bir de mentorlarım, sevdiğim ve değer verdiğim saygıdeğer insanlar var, çok kafam karıştığında danıştığım ve oturup tartıştığım.
  1. İş ve özel yaşam dengesini kurmak için nasıl bir formül uyguluyorsunuz? 

Bu bence çok iyi bir soru çünkü evlendikten ve özellikle hamile kaldıktan sonra hep şaşırdığım ve “bunu niye kimse anlatmıyor” diye düşündüğüm bir konu. Kimse bunları konuşmuyor çünkü. Ama şunu da anladım, denge konusu sadece kadınların değil, ailesine değer veren babalar için de önemli bir sorun. İyi bir iş yapmak için çok çalışman gerekiyor, bir taraftan da ailene zaman ayırmak istiyorsun ve bir gün yalnızca 24 saat.

Benim buradaki en büyük hack’im herhalde şu; yoğun çalışıyorum ama aralarda 3 ayı geçirmeden 1-2 günlük tatiller yapıyorum ve özene özene yapıyorum.

Çok iyi bir destek mekanizmam var. Bakıcım hayatımın en iyi işe alımı olabilir, eve yardıma gelen arkadaş da çok iyi ve ikisi çok yardımcı oluyorlar. Ofisim Avrupa yakasında olmasına rağmen, annem ve kız kardeşime yakın olduğu için hala Anadolu yakasındayım; onlar da evi çekip çevirmeme destek oluyorlar.

Eşimle her hafta en az bir kez başbaşa bir şeyler yapmaya dikkat ediyorum ki birbirimize zaman ayırabilelim. Arkadaşlarıma az da olsa vakit ayırmaya çalışıyorum; bazen kızıyorlar tabi, bol bol vakti olan biri kadar vakit ayıramıyorum çünkü. Ben eski basketbolcuyum ve çok spor yapardım; artık eskisi gibi spor yapamıyorum. Çok sevdiğim bir iş yaptığım için çok sorun değil ama yalnızca “kendim” için ayırdığım vakit çok az.

  1. Kolektif House’ta çalışıyor olmanın bu yaşam tarzı ve dengesine etkileri neler?

Kolektif House’u çok seviyorum; bir ruhu var. Ama en önemlisi, köşe yazılarımı okuyanlar belki bilirler, ben insanların bir arada olup paylaşmalarına ve düşüncelerini tartışmalarına çok inanıyorum nerede olursa olsun. Kolektif House buna özellikle özendiği ve bu konuda çalıştığı için çok daha iyi sonuçlar veriyor.

Bir tarafta şirketlerim için faydalı olabilecek insanla konuşurken, bir tarafta ortak yatırım yaptığım insanlarla aynı ofiste olabiliyorum. Örneğin yatırım yaptığım şirket TeamSQL birinci katta ve bu inanılmaz bir rahatlık.

Diğer yandan çok merkezi bir lokasyonda. Herkes Kanyon’a çok geldiği için vakit kaybetmiyorum. Eskiden toplantılar için etrafta koşturmam gerekiyordu, artık o yok. Bunlar muhteşem şeyler, sevdiğin iş yapabileceğin bir sürü farklı deneyime sahip insanla aynı lokasyondasın. Kolektif House’u bu yüzden çok seviyorum.

Eda Günay – Uplifers.com Kurucusu
  1. Öncelikle, sizi biraz tanıyabilir miyiz?

Uplifers.com’un kurucusuyum. Frankofon bir eğitim aldım, Türkiye’de Galatasaray Üniversitesi’nden Fransa’da Sorbonne ve Ecole Normale Superieure’den mezun oldum. İlgi alanım medya ve toplumsal psikolojiydi, uluslararası akademik bir kariyer peşinde koşuyor, bir yandan da Liberation, Le Monde gibi Fransız gazetelere tercümanlık ve gazetecilik desteği veriyordum. 

Fransa’dan Türkiye’de dönüşümde her şey değişti. Sağlık ve psikoloji odaklı yayınlar arıyor Türkçe istediğim kalitede içerik bulamadığım için İngilizce ve Fransızca okuyordum. En nihayetinde Uplifers fikri doğdu ve o zamandan beri aktif olarak Uplifers’ı daha da geniş kitlelere ulaştırmak ve wellness alanında her türlü hizmeti verebilecek çatı bir yapı kurmaya çalışıyorum. 

TEB Girişim Evi ile startup eko-sistemine aktif olarak katıldım. Turkishwin ile Dilek Dayınlarlı ile tanışıp, kendisinden mentorluk almaya başladım. Geçen seneden beri Ahu Serter’in öncüsü olduğu ARYA üyesiyim, hem girişimci kadınlarla tanışıp iş birliği yapıyor hem de yatırımcı kadınlarla yatırım imkanlarını konuşuyoruz. Geçen sene yatırımımızı Galata Business Angels ile Arya ortaklığında kapattık. 

  1. Nasıl bir çalışma temponuz var? Bu tempo içerisinde kendinize zaman yaratabiliyor musunuz?

Son 5 yılım inanılmaz bir çalışma temposuyla geçiyor. Tüm gün bilgisayar başında geçmese de sürekli olarak yeni bağlantılar, teknolojik gelişmelere ayak uydurma amaçlı görüşmeler, müşteriler ve iş ortaklarımızla yoğun telefon trafiği ile geçiyor. Operasyonel işlerde tıkanmamak adına kendime mutlaka teknolojik ve dijital gelişmeleri takip edebileceğim okuma zamanları ayırıyor, mümkün olduğunda konferansa katılarak kendi kişisel ve profesyonel gelişimime zaman ayırıyorum. 

Uplifers’ın temel amacı insanları iyi yaşama teşvik etmek olduğu gibi, kendim de iyi yaşam prensiplerine uygun yaşamaya çalışıyorum. Uplifers sayesinde wellness dünyasının meyvelerini tatma ve kişisel gelişim öğrenme sürecimi iyileştirme imkanı buluyorum. Düzenli okumaların yanı sıra yazarlarımızın etkinliklerine gidiyor, ayrıca zaman ayırarak ufkumu genişletecek sohbetlerde bulunuyorum. 

Geçen seneye kadar ayda 1 kere teknolojiden uzak tatil yapıyordum şimdilerde ise 2-3 ayda bir bir hafta sonumu tamamen kapatıyorum. Özel hayatımda sevdiğim kişilerle vakit geçiriyorum. Bizim gibi 24 saat online olan kişilere ruh sağlığı için teknolojik detoks şart. Tatil yapamıyorsam dahi hafta sonları sahil veya orman yürüyüşleri, kalabalık arkadaş toplanmaları veya evde kedilerle sakince vakit geçirmek bana en iyi gelen şeyler arasında. Özellikle de kış aylarında.

  1. Boş zamanlarınızı nasıl değerlendirmeyi tercih ediyorsunuz?

Boş zamanlarımda sektörel okumalar yapıyor yeni gelişmeleri takip ediyorum. Ruhuma iyi gelecek şeyler okumaya ve izlemeye ayrıca vakit ayırıyorum. İşin çok yoğun olduğu dönemlerde ise boş zamanlarımı mutlaka dinlenmeye ayırıyorum. Zaman varsa şayet mutlaka yakın bir yer bile olsa yeni bir yer görmeye, seyahatlere çıkıp mevcut realiteden uzaklaşarak yeni kişler ve dünyalar görmeye çalışıyorum. Burn out olmamak için elimden geleni yapıyorum.

  1. Sizi daha yakından tanıyalım:
  • En son gittiğim şehir: Barselona
  • En son okuduğum kitap: Homo Sapiens
  • En son gittiğim konser: Şirince’de Into The Woods festivali. Düşününce araya bayağı zaman girmiş
  • Dinlemeyi en çok sevdiğim müzik türü: Son dönemlerde Indie electronic, House, Indie rock
  • Şimdiye kadar en çok etkilendiğim kitap: Tom Robbins kitapları
  • Kariyer hedeflerimde bana en çok toplumsal fayda güç veriyor. Bazen çok yorulup moralim bozulduğunda yaptığımız işin başka insanlara ilham olduğunu düşünüyor ve en zor zamanda bile devam edecek gücü buluyorum.
  1. İş ve özel yaşam dengesini kurmak için nasıl bir formül uyguluyorsunuz? 

Uygulamıyorum. İşim ve özel hayatım iç içe. Çalışmayı çok seviyorum ve boş oturamıyorum. Mevcut operasyonel işimi kenara bıraksam, bu sefer farklı ne katabilirim diye düşünmeye başlıyor ona göre araştırma konuları içinde buluyorum kendimi. Sosyal ortamlardayken bile işimle bağlantılı konular geçiyor. Beni tanıyıp sevenler bu durumun farkında o yüzden bu konuyla ilgili sorun yaşamıyorum. Çok çalışıp yorulduğumda ancak mola veriyorum. Yukarıda bahsettiğim şekillerde değerlendiriyorum. 

  1. Kolektif House’ta çalışıyor olmanın bu yaşam tarzı ve dengesine etkileri neler?

Kolektif House ilaç gibi geldi. Buradan önce kendi ofisimiz vardı, temizliği, suyu, yemeği, interneti gibi bir sürü angarya olarak gördüğüm konuyla ilgilenmek durumunda kalıyordum. Bir gün toplantıdayken temizlik görevlimiz beni Domestos almam için aramıştı, o günden sonra pes ettim.

Kolektif House’un tüm bu süreçleri üstlenmesinin yanı sıra, içeride oluşan ortam ayrıca keyifli. Outsource ettiğimiz bir çok hizmet vardı. Şimdilerde çoğunu Kolektif House’ta çalışan şirketlerden alıyor, bir derdimiz tasamız olduğunda da danışacak çok fazla girişim buluyoruz. Enerjisini çok sevdiğimiz bir ortamdayız.

 

İlginizi çekebilir: 

“Hayallerine Koşan Kadınlar”: Başarılı Kolektifli kadınlar ile zamanı etkili kullanmak üzerine

“Hayallerine Koşan Kadınlar”: Başarılı Kolektifli kadınların iş-yaşam dengesi ve sosyal yaşamlarına dair “Hayallerine Koşan Kadınlar”: Başarılı Kolektifli kadınların iş-yaşam dengesi ve sosyal yaşamlarına dair 

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale