X

Hala orada mısın?

Geçen yazımızda aidiyet ve kaybetme duygularının bizi sürükleyebileceği fanatizm noktalarından konuşmuştuk. Bu hafta da bu konunun devamı niteliğinde yine yetersizlik duygusu ve başkalarından onay alma ve değer biçme yapısı ve bunun fanatizme nasıl dönüşebileceği üzerinden devam edeceğiz.

Bazı günler kendimizi yetersiz hissederiz. Aslında sebep ortada gibi görünür: Biri daha başarılıdır, daha güzel görünür, daha çok övülür, daha çok alkış alır.
Ama aslında o his, çoğu zaman başkaları üzerinden kendimize değer biçmeye çalışmamızdan doğar. Bu his, fark etmeden bizi yalnızca yıpratmakla kalmaz, aynı zamanda olduğumuz kişiden uzaklaştırır. Daha çocukken başlar:

“Bak Ayşe ne güzel yapmış.”
“Ali 95 almış, sen neden 80?”
“Komşunun oğlu işi kapmış.”
“Onlar evlenmiş, sen hala bekar mısın?”

Bu sözler masum görünür, ama içten içe şu fikri yerleştirir: “Değerli olmak için, başkasından daha iyi olmalısın ya da başkaları gibi olmasın.”

Böylece bir ölçüm çubuğu oluşur, bu çubuk bizim elimizde değildir. O hep başkasındadır. Bu kod o kadar basit ve erken başlar ki yıllar boyunca sürekli olarak eklenen yeni kodlarla da artarak içeride gelişmeye ve büyümeye devam eder. Matrix filmindeki Ajan Smith gibi düşünebilirsiniz. Bazı kodlarımız çok güçlü ve eskiden beri gelen kuvvetli duygu ve düşüncelerimizle birleşen ilkel yapılanmamız içinde yer alır ve bizi bugün de rahatsız etmeye gelişmeye devam edebilir, eğer biz yeni kodlarla birlikte farkındalığımızı ve gelişimimizi arttırmazsak. Yetersizlik duygusuna dönersek, kendimizi sürekli başkalarıyla kıyasladığımızda, ister istemez yetersizlik duygusu büyür.

Çünkü ne kadar başarılı olursan ol, her zaman daha fazlası, daha iyisi, daha alkış alan biri vardır.

Bu sadece okulda ya da işte değil… Gündelik hayatta da olur:
-Arkadaş grubunda sürekli en komik olmak zorunda hissedersin.
-Sevgilin ya da partnerin seni başkalarıyla kıyaslarsa, yetmiyormuşsun gibi gelir.
-Ailen birinin başarılarını örnek verirse, kendi başarını küçümsersin.
-Sosyal medyada başkalarının hayatı filtrelenmiş gibi kusursuz görünür ve sende hep bir “geri kalmışlık” hissi uyanır.

Zamanla kişi, dışarıdan gelen bu dolaylı mesajları içselleştirmeye başlar.

Bir süre sonra kişi şunu demeye başlar:
“Demek ki sorun bende.”
“Ben yeterince iyi değilim.”
“Onlar böyle düşünüyorsa, bir bildikleri vardır.”

Oysa bazen sorun sadece senin değildir.
Ama içinde bulunduğun çevre, ilişki vb. durumlar sana sürekli bunu hissettirir:
-Fikrini paylaştığında hemen susturulursun.
-Başarını paylaştığında küçümsenirsin.
-Sessiz kaldığında “ilgisiz”, konuştuğunda “fazla gelen” olursun.

Bu toksik döngü içinde, kişi kendi değerini sorgulatacak insanlar ve ortamlara ait kalmaya devam eder. Çünkü yetersizlik duygusu sadece içsel değil, çevresel olarak da beslenir. Kendini yeterli hissetmeyen birey, bir yere ait olmak ister. Çünkü ait olmak, değerli hissettirir. Hele ki güçlü, kalabalık, iddialı bir grubun parçasıysan o zaman eksik hissettiğin her şeyi dışarıdan tamamlayabilirsin.

Ama burada risk başlar: Aidiyet, yerini fanatizme bırakabilir.

Birey artık kendini grup üzerinden tanımlar: “Ben X grubundayım. O halde değerliyim.”

Bu inanç, başkalarına karşı kör savunmaya, kendine karşı sorgusuz itaat haline dönüşebilir.

Kişi artık kendi fikrini, başarısını, kişiliğini değil; sadece grubun gücünü ve onayını taşır. Bulunduğu ortam yapısının düşünce, istek, talep, beklenti ve ihtiyaçları onun da  düşünce, istek, talep, beklenti ve ihtiyaçlarına dönüşür ya da öyleymiş gibi hisseder. Gerçek değer hissi, onay aldığında değil, iç sesini duyabildiğinde oluşur. Birey kendini başkalarıyla, sahip olduklarıyla veya yaptıklarıyla değerlendirmeyi bıraktığında eksik değil, eşsiz olduğunu fark eder. Bazı ortamlarda kabul görmemek, her zaman dışlanmak ya da reddedilmek anlamına gelmez. Bazen bu, sadece senin artık kendine daha yakın olman, kendi düşüncenle, duruşunla var olabilme becerinle ilgilidir.

Kimi zaman farklı düşünmek, farklı hissetmek seni çoğunluğun dışında bırakabilir. Bu yanlış olduğun anlamına gelmez. Bazen senin gösterdiğin duruş, başkaları için bir yol açar. Kendi değerini fark eden birey, bir ortama uymak zorunda kalmadan da orada olabilir. Dışlansa da, benimsense de, eleştirilse de kendi gibi kalabilir. Kişi değerini kendi iç terazisiyle ölçmeye başladığında, birey olarak da sağlıklı ilişkiler ve ait hissedebileceği ortamlar oluşturabilir. Çünkü gerçek bağ, kendin ile kalabildiğin yerde başlar. İşte bu noktada birey, gerçek benliğini ve özgürlüğünü ortaya koyabilir.

Yolunuza biraz da olsa farkındalık ve ışık olması dileğiyle…

İlginizi çekebilir: Sen misin düşünen? Yoksa başkası mı?

Mert Bağ: Merhabalar, ben Mert Bağ. Erken yaşlarda ilk olarak voleybol branşını hayatıma kattıktan sonra basketbolla tanıştım ve uzun yıllar basketbol ve voleybol branşlarında çeşitli takımlarda oynadım. 2012 yılında aktif sporculuk hayatımı bırakarak, Marmara Üniversitesi Spor Yöneticiliği bölümünü bitirdim. Üniversitedeyken pazarlama, iletişim ve psikoloji alanlarında daha çok uzmanlaşmaya çalıştım ve birçok farklı spor branşını da tecrübe etme şansı buldum. Kısa bir süre spor pazarlaması alanında çalıştıktan sonra, 2017 yılından itibaren insan bedeni üzerine egzersiz, nefes, fiziksel ve zihinsel beden travmaları gibi alanlarda yurt içinden ve yurt dışından eğitimler alarak bu alanlarda çalışmaya ve kendimi geliştirmeye devam ediyorum. Kendi bedensel travmalarımı çözmek adına çıktığım bu yolculukta çok fazla farklı keşiflerin içerisinden geçtim ve insanı anlamaya dair her bilimsel alanın içerisinde dolanmaya çalışıyorum. O yüzden burada yazmaya, sizlerle paylaşmaya çalışacağım şeylerde kendi geçtiğim yollardan, bu yolda karşılaştığım farklı öğrencilerim ve danışanlarımla tecrübe ettiğimiz deneyimlerden, araştırmış olduğum farklı konulardan bahsetmek olacak. Bir gün psikoloji ile ilgili bir yazıya denk gelmişken, bir sonraki yazıda egzersiz, bir sonrakinde biyolojiden, bir başka yazıda nefesten bahsetmiş olabilirim sizlere, insanın işleyişi ve bağlantılı olduğu veya yoldayken karşılaşmış olduğum ne varsa bütün bu deneyimleri sizlerle paylaşacağım. Bu uzun ince karışık bir adamın insanı, işleyişi ve evreni keşfetmek adına çıkmış olduğu bir serüven, bu serüvenin içerisinde durağımız şu anda burası. Burada olmaktan umarım siz de keyif alırsınız.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale