X

“Geribildirim” korkulu rüyanız mı: Geribildirim vermeyi ve almayı kolaylaştıracak öneriler

Birisi size dedi ki, “Sana bir geribildirim vereyim.” Şimdi içinize bakın ve dürüst olun. Bu cümleyi duyduğunuz anda aklınızdan geçen olumlu mu, yoksa olumsuz mu bir şeyin konu olacağı? Günlük hayatta her zaman birebir bu cümle ile duymayabiliriz ama bize bir geribildirim verileceğini hissettiğimiz her örneği buna katabiliriz.

Kavram her ne kadar nötr ise de, gözlemime göre toplum olarak olumsuz algılamaya daha yatkınız. Çoğumuzun dilinde geribildirim sözcüğü, sanki şikâyet veya eleştirinin “kibarca”sı olarak yer alıyor. Kendi kullanımımız böyle olunca, dışarıdan algıladığımızın da benzeri şekilde olması normal.

Peki, ne sakıncası var? Eleştiri ve şikâyet bildirmek gerekli değil mi? İsmini nasıl koyduğumuzun ne önemi var?

Buradaki sakınca şu: Bir davranış veya durumla ilgili olumlu-olumsuz her tür bildirimin, muhatap tarafından alınması önemli. (Elbette amacımız bu ise. Sadece kendimizi tatmin için olan boş serzenişleri kastetmiyorum.) Bizim bildirmemiz, karşı tarafın aldığı anlamına gelmiyor. Ve bu bildirimler sadece negatif olarak verilirse ya da öyle gibi algılanırsa, çeşitli sebeplerden boşa gitme ihtimalleri yüksek. Ayrıca, olumlu bildirimlerin de çok büyük faydası var ve konunun olmazsa olmaz bir parçası. Çünkü, iyi yapılanları artırdığı ve özgüven verdiği gibi, kişiye adil değerlendirildiğini hissettirme ve olumsuz geribildirimi kabullenmeyi kolaylaştırma gibi bir etkisi de var. Sadece olumsuz geribildirim duymak, yeknesak bir uyarıcıya maruz kalmak nedeniyle bir süre sonra duyarsızlaşmaya kadar gidebilir, bildirimler boşa gitmeye başlayabilir. (Haylaz çocukları olan ebeveynin bunu iyi bildiğini düşünüyorum.) Layıkıyla iletilemezse büyük gelişim fırsatları kaçabilir. Bunun için de, geribildirim kültürümüzün ve bakış açımızın bence biraz değişikliğe ihtiyacı var.

Konuyu kendimizden başlayarak düşünmek, kavramayı ve uygun pratiği geliştirmeyi kolaylaştıracaktır. Geribildirim almak, özellikle kör noktalarımızla ilgili olduğunda gerçekten geliştirici ve dönüştürücü etkiye sahip olabilir. Örneğin, bir toplantıda önemli bir sunum yapmak üzeresiniz. İçeriğe sıkı hazırlanmışsınız, özgüveniniz tam, heyecanınız ve inancınız dorukta.

Başlıyorsunuz anlatmaya. Büyük bir inanç ve detaylarla konuşuyorsunuz ancak hayalinizdeki reaksiyon oluşmuyor dinleyicinizde. Sebebini anlamıyorsunuz ve moraliniz düşüyor. Söylenenleri anlamadıklarını ya da fikirlerinize değer vermediklerini düşünüyorsunuz. Ya da belki öne sürdüğünüz fikir o kadar iyi değildi ve sadece size öyle geldi. Bu senaryoda geriye saralım ve toplantının öncesine bir prova sunumu ekleyelim. Bir arkadaşınızdan, sunumunuzu izleyip size geribildirim vermesini istemiş olun. Sunumunuz sonrasında arkadaşınız size, konuşurken bazı sözcükleri çok sık tekrarladığınızı, sesinizin monoton olduğunu ve uzun cümleler kurduğunuzu, bunun da takibi zorlaştırdığını söylüyor. Tam bu anda, önünüzde iki yol beliriyor sapabileceğiniz: 1. Moral bozukluğu ve “ben bu işi yapamayacağım” iç sesi. 2. Tek değişmesi gereken bunlarsa, yeniden hazırlanıp bunları farklı yapma hevesi.

Bu iki yoldan hangisine sapacağınız sizin seçiminiz olmakla birlikte, genel alışkanlığınızdan ve kişiliğinizden bağımsız olarak, seçiminizi etkileyebilecek bir faktör daha var: Geribildirimin size veriliş şekli. Şöyle hayal edin: Arkadaşınız öncelikle, verdiğiniz örneklerin çok isabetli olduğunu, kullandığınız görsellerin etkileyiciliğini ve olumlu yüz ifadenizin iyi bir izlenim yarattığını söylemiş olsun. Ardından da ses tonu ve cümlelerinizle ilgili deminki olumsuz şeyleri belirtmiş olsun. Bu durumda seçeceğiniz tepki farklılaşır mıydı? Bir sonraki adımınız ne olacak?

Aynı arkadaşınızın, geribildirim olarak sadece “Bence yeterince iyi değilsin. Fikrini kabul ettiremezsin” dediğini hayal edin. Şimdi tepkiniz ne olurdu? Ya da arkadaşınızın sadece dinleyip “Çok güzel, bravo” demekle yetindiğini hayal edin. Bu durumda ne hissediyorsunuz? Aklınızdan ne geçiyor?

Bu örnekten yola çıkarak, etkili ve işe yarar olmasını istediğimiz bir geribildirimin neye benzediği az çok şekillendi sanırım. Maddelenmiş şekliyle, tavsiyeler şöyle:

İyi / kötü, doğru / yanlış, beğendim / beğenmedim gibi genel ve subjektif ifadeler kullanmaktan kaçının. Konunun etkisinden bahsedin. Örneğin, “Konuşman kötü” yerine “Çok hızlı konuşuyorsun” değil, etkisini de içerecek şekilde “Konuşman çok hızlı olduğu için dinleyen bazı söylediklerini kaçırıyor ve seni anlayamıyor” daha işlevsel.

Zamanlama her şeydir. Etkili geribildirim, zamanında verilendir. Anında, olay sırasında veya akabinde, sıcağı sıcağına konu edildiğinde anlaşılma ve hatırlanma ihtimali daha yüksektir. Ayrıca aradan bir süre geçtikten sonra geçmişteki bir olayın konu edilmesi, hele de olumsuz ise, geribildirimi alan için de, veren için de olduğundan büyük ve stresli bir hale gelebilir. İçerikten çok, söyleyenin niyetine odaklanmaya, savunmaya geçmeye ya da hatırlanmayan detaylar nedeniyle tamamen etkisiz olmasına dek varabilir. Bu nedenle, fark ettiğiniz ve önemli olduğunu düşündüğünüz geribildirimleri (olumlu/olumsuz) anında paylaşmayı tercih edin. Geçmişteki bir olayı mutlaka konu etmeniz gerektiğinde ise, zamanında söyleyememiş olmanızın nedenini de samimiyetle ekleyerek, az sonra şaşıracak olan kişinin yükünü biraz hafifleten olumlu bir yaklaşımda bulunun.

Klasik bir örnek, iş yerlerindeki çalışan performans değerlendirmesidir. 3 veya 6 aylık ya da daha kötüsü yılda birlik zamanlarda kişinin performansını değerlendirme amaçlı görüşmelere bırakmanın yarattığı handikap, geribildirimin “zamanında” olmaması nedeniyle etkisinin kaybolmasıdır. Ayrıca performans, her zaman iyileştirilmek istenen bir olgu olduğuna göre, zamanında geribildirim vermeyen bir kişinin kötü performansa izin vermiş olduğu gözden kaçmayacak, kredibilitesi düşecektir. Bir süreç devam ederken, anında geribildirim yöntemini tercih edin ki olay gereksiz büyüyerek kaygı yaratmasın, mesajınız boşa gitmesin ve inanılırlık düşmesin.

Olumlu geribildirim önemi ve işlevi nedeniyle sıklıkla kullanılmalı ancak buna alışkın olmayanlar için zorlayıcı olabilir. Özellikle, eksik olanı tamamlamaya, yanlış olanı düzeltmeye çok eğilimli olanlar için antrenman gerekebilir. Bunu da, gündelik hayatta insanların yaptığı / söylediği sizce doğru ve hatta “normal” şeyleri ifade ederek, o davranışın -o an ortaya çıkmamış olsa da- olası iyi etkilerini konu ederek çalışmaya başlayabilirsiniz.

Sadece olumsuzu söyleyebilmek için “yolu yapan” olumlu geribildirim, maalesef anlaşılır! Bazen de, olumlunun ardından söylediğiniz olumsuz daha çok etki bırakabilir ve olumlunun etkisi sıfırlanır. Eğer olumlu geribildiriminiz samimiyse ve havaya gitmesini istemiyorsanız tavsiyem, olumsuz bir geribildirimi verebilmek amacıyla olumluyu birlikte kullanmamanız. Bazen sadece olumluyu belirtip bırakın, bazen de sadece olumsuzu. Her seferinde her ikisini söylemek, zamanla karşı tarafta aslında sadece olumsuzu konu etmek niyetinde olduğunuz gibi bir algı yaratabilir.

Olumlu ve olumsuzları beraber konu etmek, bir fikrin, sürecin ya da dönemin değerlendirmesi gibi durumlarda, resmin tamamını objektif şekilde görebilmek için uygun olacaktır.

Olumlu / olumsuz bildiriminizde kişiyi veya kişiliği hedef almayan ifadeler seçmeye özen gösterin. Bir davranış kişilikle ilgili olduğunda, değiştirilemez ve doğal bir sonuçmuş gibi görülebilir. Oysa -özellikle iş ortamı gibi yerlerde- insanların davranışlarını seçme isteği daha yüksektir ve bu beceri kullanıldıkça gelişir. Bu nedenle spesifik davranışı, neden olumlu ya da olumsuz olduğunu, etkisi ile beraber açıklayın.

Geribildirim vereceğim diye belli kalıplar kullanmaktan kaçının. Kalıplarla çok uğraşmak, doğal tarzınızın dışına çıkmak, yapay bir etki yaratır. Kendiniz gibi olmanız, formatı tam doğru uygulamanızdan daha önemlidir.

Geribildirim de biraz dümeni tutarak, biraz akışta kalıp rüzgarı yüzümüzde hissederek, neyin neye etkisi olduğunu fark etmenin yeterli olduğu, odağa alındığında ustalaşmanın mümkün olduğu konulardan biri. İşte ve yaşamda yolumuzu kolaylaştıran, pratik yapma fırsatlarının her an her yerde olduğu bu beceriyi, kendi algınızla ilgili gözlemlerle işlemeye başlayabilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Hatalar güzeldir: Hangi hatalarınızla gurur duyuyorsunuz?

Ece Ağabeyoğlu, ACC: 1998 – 2014 arasını kapsayan tam zamanlı kurumsal çalışma döneminde sigorta ve bankacılık sektörlerinde satıştan risk analizine, oradan eğitmenliğe ve koçluğa uzanan yerli ve küresel kurumlardaki yolculuğunda giderek iş tatmini ve insana merak saldı. Örgütsel Psikoloji alanında danışmanlık, profesyonel koçluk, eğitmenlik, iş ve meslek danışmanlığı şapkalarını taktı. Son yıllarda denge kavramına ilgi duyuyor. Ece, kurumsal eğitimler vermenin dışında, kendi yolunu kendi çizmek isteyen bireylere meslek seçimi, kariyerdeki adımlar ve iş tatmini gibi konular etrafında destek veriyor. Öğrenmeyi ve paylaşmayı seviyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale