Gerçek olmasını istiyorsan söylemelisin: Beklentiler, beklentiler, beklentiler

Geçen haftalarda bir iletişim seminerimde oldukça kalabalık bir gruba “kimin dile getirmediği beklentileri var?” diye bir soru sordum. Herkes elini kaldırdı…

“Peki, karşı tarafın bunlardan haberi bile yok diyenler var mı?” diye sormaya devam ettim. Yine herkes elini kaldırdı.

Bu çok alışık olduğum bir sonuç olduğundan şaşırmadım ve aslında bu yüzden de yıllardır sormuyordum. Beklentisi olmayan insanla karşılaşmadım. Şu an bile bu yazıyla ilgili beklentilerininiz vardır; o zaman bu konuyu biraz açalım, fark edelim… Partnerimden, çocuğumdan, komşumdan, büyüklerimden, yöneticilerimden, çalışma arkadaşlarımdan ve belki de en önemlisi kendimden neler bekliyorum ve ne kadarın farkındayım? Bir de farkındayım da dile getiriyor muyum?

İlişkilerimizi daha derin, daha keyifli, daha ilginç, daha eğlenceli yaşamak isteyip istememeyi kendimiz seçebiliyoruz, bunu baştan söyleyim. Ne tür ilişkiler yaşamak istediğimize kendimiz karar veriyoruz.

İlişkilerimizi daha derin, daha keyifli, daha ilginç, daha eğlenceli yaşamak isteyip istememeyi kendimiz seçebiliyoruz.

Öyle kendi halinde sürüp giden, varlığı “olsa da olur olmasa da olur” ilişkilerimiz mi olsun?

Yani aslında sürekli söylemek istediğin bir şeyler varken içine attığın, sonra da uykularını kaçıran mı, yoksa samimi ve açık ama karşı tarafı yıpratmadan hissettiklerimi söyleyebildiğim ilişkiler mi? Birbirinizi dinlediğiniz ve dinlemekten keyif aldığınız mı? Yoksa sürekli ortalıkta zehirli okların uçuştuğu ve kimsenin kimseyi anlamadığı, anlamak için de gerek bile duymadığı ilişkiler mi?

Evet, belki bu yazıyı okuduktan sonra sizin için bir karar anı olacak!

Bize şimdi öyle bir tamir seti verilecek ki tüm iletişim sorunlarımızı kolayca ortadan kaldıracağız diye de bir gerçek yok tabi. Hiç öyle beklentilere girmeyin… Ama belki “kendiniz ve ilişkileriniz için bundan sonra neyi daha iyi yaparsanız işe yarar”ı fark edebilirsiniz. Kendini daha iyi tanımak, kendi ihtiyaçlarını fark etmek ve dile getirebilmek, galiba hepsi bununla başlıyor.

Beklentileri dört başlığa ayırabiliriz:

  1. Kendimizden beklediklerimiz,
  2. Başkalarının bizden bekledikleri,
  3. Sizin beklentileriniz, genelde kimsenin de haberi olmadığı “eee söylersem ne kıymeti kaldı ki, kendi düşünsün, kendi düşünemiyor mu, bilmiyor mu? Allah aşkına nerden bilsin?” Hep herkesin kendimiz gibi düşündüğünü zannederiz, varsayarız ama öyle değil. Bilmez, bilemez.
  4. Özel günler ile ilgili beklentiler.

Şu özel günler konusunu iyice açalım bence, biraz üzerinde duralım, fark edelim…

Doğum günleri, evlilik yıl dönümleri, Anneler Günü gibi özel günler. Türkiye’de bayramlarımız, nişanlarımız, sünnetlerimiz var da var ve herkesin bu günlerle ilgili farklı beklentileri. Birçok insan için artık bayramlar kaçış programı ve dinlenme iken, başkaları için kabristan ziyareti, yine başkaları için büyüklerin ziyareti. Doğum günlerine gelince, bazılarımız çok önemser bazılarımız hiç önemsemez, hatta unutur.

Sabah çiçeklerle uyandırılmak, yatağımıza tepside 5 yıldızlı otel kahvaltısı servisi, tabi tabi kim istemez, ama rüyanda görürsün! Gerçek olmasını istiyorsan söylemelisin.

Tatil ve hafta sonları, kendince kocaman bir beklenti konusu değil mi? Tatil nasıl olmalı? Mükemmel! Gökyüzü her zaman masmavi olacak, sahil bembeyaz, deniz dalgasız ve tertemiz, aynı otelin tanıtım videolarında olduğu gibi. Kaldığımız oda da konforlu, çok geniş ve söz verildiği gibi deniz manzaralı olacak, yani böyle balkondan düşecek kadar uzanmadan görünecek o deniz, ama en en önemlisi eşimiz ve varsa çocuklarımız her an mutlu ve keyifli olacak, sürekli mutluluktan gülümseyecek, şükredecek, hoplayacak zıplayacak. Çok yedin mide ağrısı, yok klimadan üşütme, havuzdan idrar yolu enfeksiyonu, fazla güneşten yanıklar…. Asla olmaz!

Hafta sonları da klasik hikaye, biri haftadan yorgundur, yatmak dinlenmek ister, diğeri için hafta sonu gezmek, tozmak, sosyalleşmektir. İşte böyle zamanlarda büyük sorunlar yaşanır. O yüzden dile getirmek, söylemek şart.

Sevmek ve sevilmek istiyorsanız konuşun.

Son bir örnek daha var; davetler. Ben bu bölümde çok eğleniyorum fark etmişsinizdir anlatım tarzımdan. Eğleniyorum çünkü tüm bunlardan geçtim, yaşadım, hissetttim, biliyorum. Beklentilerimi dile getirmeyi öğrenmek, evliliğimde tam 10 yıl sürdü… Sizde o kadar sürmesin. Söyleyin, hayatınız ne kadar kolaylaşacak, ne kadar rahatlayacaksınız görün…

Evet, bazen evimize misafir davet ederiz, daha davet ettiğimiz an başlar aslında, hemen ama hemen jet hızında evet demelerini bekleriz, teşekkür etmelerini bekleriz, çok sevinmelerini isteriz. Bir de zamanında gelmesinler, “benim davetime geç kalmak nasıl bir saygısızlıktır”! “Sakın bir şey getirmeyin” deriz ama tabi ki bir şey getirmelerini bekleriz… Çok yemelerini isteriz, bir yemekten tekrar tekrar alsınlar isteriz, eğlensinler, gülsünler ama abartmasınlar, konuşkan olsunlar ama tek onlar konuşmasınlar, çocukları tabi ki uslu olsun ve evi dağıtmasın, kimse yere bir şey dökmesin, mutfak işine karışmasınlar ama yardım etmeyi teklif etsinler. Kalkarken bir teşekkür, giderken iki teşekkür, ertesi gün bir teşekkür mesajı ve tabi şimdi de arayı çok açmadan da onlar bizi davet etsinler, onların sofrası da çok özenli hazırlanmış olsun, bol ve lezzetli yemekler olsun, yani onlar da çaba harcamış olsun. Yazarken bile yoruluyorum ama bunlar gerçek ve eminim bir sürü şeyi atlamışımdır. Bizim kültürümüzde de çok zıt şeyler var zaten, ayakkabı çıkartılsın-çıkartılmasın, alkol olsun-olmasın, ceketler tutulsun-tutulmasın, yanaktan öpülsün-öpülmesin, “siz” diye mi hitap edilsin “sen” mi?

Bunlar özel hayatımızdan örneklerdi, peki tüm günümüzü geçirdiğimiz çalışma arkadaşlarımızdan neler bekliyoruz, onlar bizden acaba neler bekliyor, yöneticilerimizden neler bekliyorum, insan kaynaklarından neler bekliyoruz, takım arkadaşlarımdan, projelerden… Neler neler?

Lütfen bunları fark edin, geçerliliğini hissedin, adım adım dile getirmeyi öğrenin, yoksa hem kendinizi hem karşı tarafı çok mutsuz edersiniz… Sevmek ve sevilmek istiyorsanız konuşacaksınız… Nazik olmak, susmak, herkesi mutlu etmeye çalışırken kedini unutmak, mümkün olduğu kadar “hayır” dememek, başkalarını hayal kırıklığına uğratmamak, hep bunlar öğretildi biliyorum. Ama bunların hiçbiri bizi ilişkilerimizde bir adım ileriye götürmedi, daha çok üzülmemize ve krizlere sebep oldu. Bunu şu an görebiliyor musunuz?

Bu konuda desteğe ihtiyacınız varsa bana www.ilknurustunucar.com/tr/ adresinden ulaşabilirsiniz. Sağlıkla ve sevgiyle kalın.

 

İlginizi çekebilir: Sonsuz takdir beklentisi: Mükemmel olmaya çalışmak

Yazarın diğer yazıları için tıklayın.

Uzman Psikolog İlknur Üstünuçar Psikolog
Uzman Klinik Psikolog İlknur Üstünuçar Freie Üniversitaet Berlin - Tıp Fakültesi’nde Psikoloji Uzmanlık eğitimini tamamladı. Yıllarca klinik deneyimleri yanı sıra bir çok ülkede çok ... Devam