X

Gerçek nedir: Zihin, bilinç ve algı ekseninde nasıl daha iyi yaşarız?

“Maddeselliğine ve muazzam boyutlarına rağmen evren kendi içinde ve kendi başına mevcut olmayıp, daha büyük ve tarif edilemez bir şeyin ürünüdür. Evren, hayal edilmez bir okyanusun ortasında meydana gelen küçük bir dalgalanmadan, nispeten küçük bir ‘hareketlenme motifinden’ ibarettir.” -David Bohm, Kuantum Mekaniği Fizikçisi.

“Oppenheimer” dediğimde aklınıza son günlerde vizyona giren aynı adlı film gelecektir. Filme adını veren teorik fizikçi Robert Oppenheimer, “atom bombasının babası” olarak anılıyordu. İşte yazımın girişinde sözünü alıntıladığım David Bohm da Oppenheimer ve Einstein gibi önemli fizikçilerle çalışmış, teorik fizik, felsefe ve nöropsikoloji alanlarına katkıda bulunmuş bir kuantum mekaniği fizikçisi. Bohm’un ilk kitabı “Kuantum Teorisi” (Quantum Theory) alanında bir klasik olarak kabul edilir. Bohm, çoğunluk tarafından kabul edilen kuantum fiziği yorumundan ayrılarak kuantum mekaniğine kendi yorumunu getirmiş, parçalardan ziyade bütüne önem vererek elektronların içine girdikleri zaman bireysel olarak davranmayı bırakıp daha büyük, parçaları birbirleriyle bağlantılı bütünün bir parçası gibi davranmaya başladıklarını gözlemlemiş ve yukarıda paylaştığım sözleri söylemiştir.

Sonraları Hintli filozof Jiddu Krishnamurti’yi keşfetmesi ile birlikte, bilimsel ve felsefi düşüncelerini olgunlaştırarak nöropsikoloji alanında, kuantum-matematik ilkeleriyle ve dalga süreçleriyle uyumlu olarak, beynin bir hologram gibi işlediğini öngören holografik modeli ortaya koymuş, atom altı parçacıklarla ilgili araştırmaları neticesinde de evrenin dev bir hologram olduğu kanısına varmıştır. Bohm’un en önemli saptamalarından biri, günlük yaşantımızın gerçekte bir holografik görüntü olduğudur. Ona göre evren, sonsuz ve sınırsız tek bir holografik yapıdır ve parçalardan söz etmek anlamsızdır. İnsan, hayat, tabiat, düşüncenin yapısı gibi konularda çalışmalarını sürdüren Bohm, bir yandan da kendi ismiyle anılan bir diyalog tekniği geliştirmiş ve yaptığı konuşmalarda bir sosyoterapi biçimi olarak diyalogun öneminden bahsetmiştir (wikipedia.org).

“Bilinç soyut bir kavram değildir, bilakis beynin aksettirdiği uzay/zamana nüfuz eden ve ona güç sağlayan fiziksel gerçekliktir. Nitelikleri fiziksel olarak deneye tabi tutulabilecek hipotezlere olanak tanıyan çok boyutlu ve bütünleyici bir sürekliliktir.” Profesör Richard L. Amoroso, Noetic Advanced Studies Institute Fizik Laboratuarı Direktörü

Peki fizikçi Bohm’un söylediği “beynin bir hologram gibi işlemesi” ne demek? Ve bunun bilinç ile ne ilgisi var? Bu noktada bilinç araştırmacısı Prof. Dr. David Hawkins’in çalışmalarına bir bakalım. 30 yıllık çalışmalarının sonunda Hawkins, beynin holografik bir evreni yansıtan bir hologram gibi çalıştığını, holografik bir evrende her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğunu ve holografik bir evrende bireysel kazanımların bütünün ilerlemesi ve refahına katkıda bulunduğunu söylüyor. Ve çalışmasının Nobel Ödülü sahibi Sir John Eccles tarafından varılmış olan, beynin zihin içerisinde bulunan ve düşünce biçiminde ifade edilen bilinç olarak var olan enerji örüntülerinin alıcısı şeklinde hareket ettiği yönündeki sonuçlarla da ilişkili olduğunu ekliyor. Özetle beynin, evrende sürekli yayın yapan frekansları (sesli, yazılı ve görsel yayınlar, düşünce ve fikirler) yakalayan bir radyo gibi davrandığını söylüyor.

Beyin bu frekansları (düşünce, fikirler) yakalayarak bir “zihin” oluşturuyor. Bu durumda zihnin içeriğindeki düşünce ve fikirlerin aslında bizim tarafımızdan üretilmediğini ve onları sahiplenmenin anlamsız olduğunu söyleyebiliriz. Yani zihin konumsal ve geçici duygu ve düşüncelerden ibarettir. Öyleyse bilinç nedir? Bilinç konusu geleneksel felsefenin ve klinik bilimlerin konusu olmuş ancak zihnin doğası hiçbir zaman klinik olarak kapsamlı şekilde ele alınmamıştır. Tıpta bilincin zihnin bir fonksiyonundan fazlası olmadığı varsayımı “hastanın bilinci yerine geldi” gibi ifadelerle kendini gösteriyor. Ancak bu sınırlayıcı bir tasvir. Hayat, ölüm ve bilinç gibi konularla ilgili tüm tartışmalar er geç kişisel bağlam farklılığını yansıtıyor. Örneğin Rene Descartes’in meşhur “Düşünüyorum, öyleyse varım.” sözünün tam tersi “Varım, öyleyse düşünüyorum”dur. Düşünce, biçim olarak vuku bulduğu için Descartes haklıdır, biçim sahibi olan her şeyin biçim sahibi olabilmek için zaten var olması gerekir. “Varım” farkındalık ifade eden bir sözdür, deneyim yeteneğinin biçimden bağımsız olduğuna tanıklık eder (Descartes, Rules for the Direction of the Mind). Descartes bilincin sadece biçim aldığında kendisinin bilincine vardığına işaret eder. Ama tarih boyunca aydınlanmış kişiler aynı fikirde olmamış ve bilincin biçimin ötesinde ve hatta bilincin aslında biçimi meydana getiren her şeye muktedir olan düzey olduğunu dile getirmişlerdir. Yazımın girişinde çalışmalarına dikkat çektiğim fizikçi David Bohm’un “katlanmış evrene” karşılık “katlanmamış evren” kavramında görüldüğü gibi modern fizikçiler de bu görüştedir. Bilinç olmasaydı biçimi deneyimleyebileceğimiz hiçbir şey olmazdı (Hawkins, 1995).

Bu nedenle bilincimiz benlik anlayışımızla bağlantılı. Benlik anlayışımız ne kadar sınırlıysa deneyimleme bağlamı da o kadar küçük oluyor. Örneğin “fakir” denilenlere yönelik yapılan bilinç çalışması “fakirliğin” sadece mali bir koşul olmadığını, gerçekten “fakir” olanların hayatın her alanında fakir olduğunu ortaya koymuş, bu kişilerin arkadaşlık ilişkilerinde, kendilerini ifade yeteneklerinde, eğitimde, sosyal imkanlarda, sağlıkta ve genel mutluluk düzeyinde de” fakir olduklarını göstermiş (Hawkins, 1995). O halde fakirlik mali bir koşul değil bir bilinç düzeyi. Bilinç ise nasıl tepki gösterdiğimizle ve algımızla ilgili.

Öyleyse algı nedir? Algı tamamen öznel ve eşsiz olan, sizden başka birinin sizin gibi deneyimleyemeyeceğini ifade eden bir kavram. Hukukta farklı şahitlerin aynı vakayı bambaşka biçimlerde aktardıkları gerçeği ile görgü tanıklığı ve hafızanın yanıltıcılığı algının nasıl işlediğini anlamamıza yardımcı oluyor. Algı mekanizmasını sinemaya benzetecek olursak, bu sinemanın projektörü bilinç, film bandının içindeki şekiller “çekici enerji örüntüleri” ise perdede yansıyan da bizim algıladığımız ve “gerçeklik” dediğimiz dünyadır. Ancak bu “gerçeklik” tamamen öznel bir süzgeçten geçiyorsa, düşündüklerimizin ve inandıklarımızın mutlak hakikati temsil ettiğini düşünmemiz de şüpheli. Bu sebeple zihnin içeriği ile özdeşleşmek hayatı sınırlandıran en temel şey.

Zihnin içindekilerle ile özdeşleşmek, inandığımız ve yaptığımız şeyler olduğumuzu sanmak bir yanılsama. Gerçekte tek yaptığımız deneyimlemek. Hatta deneyimlemeyi deneyimliyoruz. Zihin bunu kabul etmek istemez çünkü inkar devreye girer. İşte bu nedenle zihinle araya mesafe koymak önemlidir. Düşüncelere, inançlara, duygulara ve görüşlere sahip olanın zihnin kendisi olduğunu görmeye başlamak, eninde sonunda, tüm düşündüklerinizin bilincin (kolektif bilinç) veri tabanından ödünç alındığını ve size hiç bir zaman ait olmadığını anlamanızı sağlar. Sadece zihni gözlemlemenin bile kişinin bilinç düzeyini artırdığı çağlar boyunca aktarılan bir bilgi aslında. Gözlemlendiğini bilen zihin sıkı sıkıya tutunma halini bırakarak esnekleşir ve bu farkındalığınızı artırır. Bu şekilde zihninizi gözlemleyerek zihnin kurbanı değil, giderek efendisi olmaya başlarsınız.

Bu da hayatınızı esenlik içinde yaşamanızı sağlar.

Bu konuda bir psikolojik danışmanla çalışmak isterseniz sizin için “Yeni Bir Bilinç Atölyesi” hazırladım. Bu atölye veya online psikolojik danışmanlık hakkında detaylı bilgi almak için bana ayselkeskin2004@yahoo.com eposta adresi üzerinden ulaşabilirsiniz.

Kaynaklar:

Descartes, Rules for the Direction of the Mind. Great Books of the Western World, 31. Cilt 4.

Hawkins, D. R. (1995). Power vs. Force: The Hidden Determinants of Human Behavior. Hay House Inc.

wikipedia.org

İlginizi çekebilir: Algın ile olan arasında fark var: Gözlemlemek gözleneni değiştirir

Aysel Keskin: Merhaba ben Aysel Keskin. Psikolojik Danışman ve Psikoterapistim. 2006 yılında Marmara Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık bölümünden mezun olduktan sonra, Türk Deniz Kuvvetlerinde yedi senelik bir kurumsal hayat deneyimim oldu. Kurumsal hayat deneyimimin ardından, çocukluk tutkum olan psikolojiye bir de seyahat tutkum eklendiği için okyanus ötesine giderek bir süre Amerika’nın Kalifornia ve Oregon eyaletlerinde yaşadım. Tüm psikoterapi yaklaşımlarını bilmekle beraber uzmanlaşmanın gerekliliğine inanarak, kanıta dayalı terapi yaklaşımlarından Süre Sınırlı Psikanalitik Psikoterapi (SSPP), Jungian Psikoterapi ve Rasyonel Psikoloji Enstitüsü Preferred Partner of The Albert Ellis Institute onaylı, APA (American Psychological Association) Kredili Rasyonel Duygucu & Bilişsel Davranışçı Terapi Eğitimlerini (süpervizyonlar dahil) tamamladım. Sorunların bütüncül ele alınması gerektiğine, beden ve zihnin dengesini kurduğumuzda hayatımızda olumlu değişimler olacağına inanıyorum. Beden ve zihin sağlığınız her şeyden önemli. Bana ayselkeskin2004@yahoo.com eposta adresinden ulaşabilirsiniz. Sağlık ve sevgi ile kalın. Instagram: ayselkeskin.psk.dan

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale