X

Gerbera çiçeği bakım kılavuzu

Gerbera çiçeği, anavatanı Afrika olan bir papatya çeşidi olmakla birlikte günümüzde dünyanın her yerinde yetiştirilmektedir. Parlak ve canlı renklere sahip çiçekleriyle ünlü olan gerbera çiçeği bahar ve yaz aylarında çiçek açmaktadır. Çiçeklerinin rengi genelde kırmızı, sarı, turuncu, pembe ve beyaz olan gerbera çiçeğini iç ve dış mekan dekorasyonunda kullanmak mümkündür.

Gerbera çiçeği neşe, sevgi, canlılık ve iyimserlik gibi pozitif duygularla ilişkilendirildiği için çiçek aranjmanlarında da sıkça tercih edilen bir çiçektir. Gerbera çiçeğini evinizde veya ofisinizde dekorasyon amaçlı kullanabileceğiniz gibi evde yetiştirmek için de tercih edebilirsiniz. Evde veya bahçede gerbera çiçeği bakmak için yalnızca birkaç noktaya dikkat etmeniz yeterli olacaktır.

Gerbera çiçeğine dair merak ettiğiniz her şeyi ve gerbera çiçeği bakımında dikkat etmeniz gereken püf noktalarını bu yazıda okuyabilirsiniz.

Gerbera çiçeği nedir?

Gerbera çiçeği ya da papatyası, canlı renklere sahip harika bir bitkidir. Güney Afrika’ya özgü bir bitki olan gerbera çiçeğine iç mekanda bakmak için besin bakımından zengin ve drenajı iyi bir toprak kullanmak gerekir. Saksıda bakılan çiçekler ilkbahardan yaz sonuna kadar herhangi bir zamanda ekilebilir. Evde bakıldığında 20-40 cm yüksekliğe ve 30-40 cm genişliğe ulaşan gerbera çiçeği bakımı oldukça kolay bir bitkidir. Bahçe gibi dış mekanlarda da bakılabilen gerbera çiçeğine dışarıda bakarken dikkat edilmesi gereken en önemli şey, bitkiyi kış soğuğundan korumak için korunaklı bir alan yaratmak olacaktır.

Gerbera çiçeğinin genel özellikleri ve ihtiyaçları şu şekildedir:

Botanik adı: Gerbera jamesonii

Aile: Papatyagiller (Asteraceae)

Türü: Otsu, çok yıllık

Olgunlaştığında ulaştığı ölçüler: 20-40 cm yükseklik, 30-40 cm genişlik

Güneş isteği: Tam, kısmi

Toprak isteği: Nemli, drenajı iyi toprak

Toprak pH’ı: Nötr, asidik

Çiçeklenme dönemi: Yaz, sonbahar

Çiçek rengi: Kırmızı, sarı, turuncu, pembe, beyaz

Kökeni: Afrika

Gerbera çiçeği nasıl bakılır?

Gerbera çiçeğine ister bahçenizde isterseniz de iç mekanda bakabilirsiniz. Gerbera çiçeğini tohumdan yetiştirmek genelde uzun zaman alsa da üreticilerin satışa sunduğu gerbera fidelerini alarak yetiştirmeye başlayabilirsiniz. Gerbera çiçeği, doğru yetiştirme ortamı sağlandığında güzel bir şekilde gelişim gösterir. Bitkinizin çok fazla geliştiğini ve gürleştiğini fark ederseniz, daha fazla ışık almasına yardımcı olmak için bitkinin orta kısmında kümeleşen yapraklardan bazılarını kesebilirsiniz.

İç mekanda ve dış mekanda gerbera çiçeği bakmak için dikkat etmeniz gereken noktalar şu şekildedir:

Işık isteği

Gerbera çiçeği tam güneş ışığı almayı seven bir bitki olsa da aşırı sıcağı sevmez. Özellikle yaz aylarında öğleden sonra havanın çok sıcak olduğu yerlerde gerbera çiçeği dikilen yere dikkat etmek gerekir. Bitkilerinize bahçede bakacaksanız, öğleden sonra gölge olan bir yeri tercih etmelisiniz. Ayrıca bitkilerinizi duvar gibi ısıyı yansıtan yerlerin yakınlarına dikmemelisiniz. İç mekanda baktığınız çiçekler için ise saksıların öğleden sonra güneş görmediği bir yerde olduğundan emin olmalısınız.

Su isteği

Gerbera papatyasını her hafta düzenli olarak sulamak gerekir. Ancak çiçeği aşırı sulamamak adına toprağın üstteki 3-5 cm’lik kısmı kuruduğunda su vermelisiniz. Bununla birlikte gerbera çiçekleri bir yere kalıcı olarak dikildikten sonra ve sıcak ve kuru yaz günlerinde daha sık sulamaya ihtiyaç duyabilir. Gerbera çiçeği kışın ise uykuda olduğu için ayda bir az miktarda kez sulama yeterli olacaktır.

Toprak isteği

Gerbera çiçeği, besin bakımından zengin ve drenajı iyi toprakları sever. Ayrıca toprağın pH seviyesinin 5,5 ila 6,5 arasında olmasını ister. Bundan daha yüksek pH seviyeleri bitkinin yapraklarında sarı çizgilere neden olabilir. PH seviyelerinin çok düşük olması halinde ise yapraklarda siyah noktalar görülebilir.

Sıcaklık isteği

Gerbera çiçeği aşırı sıcaktan hoşlanmasa da kış soğuğundan korunması gerekir. Gerbera çiçeği, 7 ila 10℃ arası serin havalara karşı dayanıklı olsa da havanın daha soğuk olduğu yerlerde bitkinin kış aylarında korunması önemlidir.

Gübre isteği

Gerbera çiçeğinin ne kadar gübreye ihtiyaç duyduğu, toprağın özelliklerine göre farklılık gösterecektir. Bununla birlikte bitkilerinizin yaz boyu çiçek açması için ayda bir kez suda çözünebilir gübre kullanabilirsiniz. Gübrenin yanı sıra çiçeklerinizi beslemek için köklerin etrafına organik kompost ekleyebilirsiniz.

Gerbera çiçeği nasıl çoğaltılır?

Gerbera çiçeğini tohumdan çoğaltabileceğiniz gibi olgunlaşmış çiçekleri bölerek de çoğaltabilirsiniz. Olgunlaşmış çiçekleri bölmeniz aynı zamanda bitkinin canlı kalmasına ve yaprakların hava almasına yardımcı olur. Gerbera çiçeğinizi köklerini ayırarak şu şekilde çoğaltabilirsiniz:

  • Öncelikle çiçeğinizi çoğaltmak için ilkbaharın başlarını seçin.
  • Çoğaltmak istediğiniz çiçeği topraktan çıkarın. Kökünü iki parçaya ayırarak bıçak ya da bahçe makası yardımıyla kesin.
  • Yeni bir saksıyı esas bitkinin toprağına benzer bir toprakla doldurun. Ardından kestiğiniz kökleri saksıya dikin.
  • Kökleri iyice sulayın.

Gerbera çiçeğinizi bitkinin sürgünlerini kullanarak şu şekilde çoğaltabilirsiniz:

  • Sürgünleri kesmek için yaz aylarını tercih edin.
  • Budama makası ile bitkinin tabanından ya da yan sürgünlerinden kesim yapın.
  • Kestiğiniz yerin kök sistemi geliştirmesine yardımcı olmak için köklendirme hormonu kullanın.
  • Sürgünleri yeni ve drenajı iyi bir toprağa dikin. Toprağa dokunduğunuz zaman kuru hissettiğinizde bitkiyi sulayın.

Gerbera çiçeği neden solar?

Gerbera çiçeğinin solmasının pek çok nedeni olabilir. Ancak öncelikle toprağın nemini kontrol ederek ve güneş ışığının yeterli olup olmadığına bakarak çiçeğinizin neden solduğunu anlamaya çalışabilirsiniz. Sonrasında ise haşereler, sıcaklık ve nem gibi diğer faktörleri kontrol edebilirsiniz.

Gerbera çiçeğinin solmasına neden olan faktörler genel olarak şu şekildedir:

1. Yetersiz güneş ışığı

Gerbera çiçeği, aşırı sıcaklardan hoşlanmasa da güneş ışığına ihtiyaç duyan bir bitkidir. Bol güneş ışığı, gerbera çiçeğinin canlı görünmesi ve sağlıklı olması açısından önemlidir. Bu nedenle bitkiniz solduysa yeteri kadar güneş gördüğünden emin olmalısınız. Ancak aşırı sıcaklık ve güneş ışığı da bitkinin solmasına neden olabileceği için bitkiyi sabah güneşine maruz kalabileceği ancak öğleden sonra doğrudan güneş görmeyen bir yere koyabilirsiniz.

2. Aşırı sulama

Gerbera çiçeğinin solmasına neden olan en önemli faktörlerden bir tanesi aşırı sulamadır. Bitkiniz sıcak havada soluyorsa ve toprağın kuru olduğunu görüyorsanız, derin sulama yapabilirsiniz. Ancak bitkinizde küf, lezyon ve yapraklarda küçülme gibi durumlar gözlemliyorsanız, aşırı sulama nedeniyle kök çürümesi meydana gelmiş olabilir.

3. Demir eksikliği

Gerbera çiçeğinin alt yapraklarındaki sararma, demir eksikliği nedeniyle meydana gelebilir. Toprakta ya da kullandığınız gübrede demir miktarının yetersiz olması ya da toprak pH’ının 6,2’nin üzerine çıkması bu soruna neden olabilir. Ayrıca hava soğukluğu ya da toprağın ıslak olması da demir emilimini azaltabilir.

4. Örümcek akarları

Yapraklardaki sarı noktalar, örümcek akarlarının bitkinin özsuyunu emdiğini gösteriyor olabilir. Bu nedenle bitkinizin yapraklarında küçük, örümceğe benzer böcekler görüyorsanız, ilaç kullanabilirsiniz. akarların yanı sıra virüsler de yapraklarda sarı lekelere ve halka şeklinde desenlere neden oluyor olabilir. Bu durumda tek çare bitkiyi yok etmek olacaktır.

5. Mantar hastalığı

Gerbera çiçeklerinde mantar hastalığı, çiçeklerde ve yaprakta kadifemsi bir dokuya neden olabilir. Mantar tedavi edilmediğinde bitkinin solmasına ve tüm bitkinin üzerinde grilik olmasına neden olabilir. Bu durumu engellemek için bitkinin hava almasına özen göstermeli ve sulama yaparken çiçeklere ve yapraklara su değmemesine dikkat etmelisiniz. Bitkinizi tedavi etmek için enfekte olmuş tüm kısımları keserek atmanız gerekir. Mantarın yayılmasını engellemek için ise fungisit kullanabilirsiniz. Fungisiti nasıl kullanacağınızı paketin üzerinde yazan talimatlardan öğrenebilirsiniz.

İlginizi çekebilir:

Cam Güzeli Çiçeği Bakım Kılavuzu

Dağ Palmiyesi Bakım Kılavuzu

Begonya Bakım Kılavuzu

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Lezzetli ve eşsiz tatlarla dolu bir deneyim: Macroonline’da keşif dolu bir yolculuk

Şüphesiz ki söz konusu sofralarımız olduğunda hepimiz ‘en iyisi’nin peşindeyiz. Market alışverişlerimizi yaparken de gözümüz, elimiz hep en iyisinde, en kalitelisinde. Her şeyin en iyisini aldığımızdan emin olmak istiyoruz. Ancak, böylesi bir çabanın çok fazla zaman ve enerji gerektirdiği de aşikar. Hele ki büyük şehirlerde yaşıyorsak, iş çıkış saatinde markette olmak; kalabalıklar, trafik, koşturmaca gibi dertleri de beraberinde getirebiliyor. E peki bunca yorgunluk ve zamansızlığın içerisinde mesai bitimine dakikalar kalmışken her gün zihnimizde dönen o ‘Akşam ne pişirsem’ sorularına nasıl yanıt bulacağız? Hele bir de evde hazırlamak istediğimiz tarifin malzemeleri yoksa.



Güzel haber; artık bu soru da zihnimizi kurcalamayacak, yorgun argın market sırasında beklemek zorunda da kalmayacağız. Macroonline ile yorucu market gezileri, ev konforunda keşifler yapabileceğimiz bir fırsata dönüşüyor.

Macrocenter ayrıcalıkları aynı hizmet anlayışıyla Macroonline’da

Macrocenter’ı tercih edenler bilir; Macrocenter’da alışveriş yapmak, eşsiz bir deneyimdir. Ürün çeşitliliği, yeni keşifler, taptaze lezzetler, baş döndüren kokular ve başka yerde olmayan ürünler… Macroonline da tüm bu deneyimi, bizlere online olarak sunuyor. Aynı uzmanlık, aynı lezzet ve aynı hizmet anlayışıyla tüm Macrocenter ayrıcalıkları, artık Macroonline’da. Kısacası, hayatı güzelleştirecek her şey Macroonline’da. Peki siz neredesiniz; yoksa hala kasa sırasında mı? 🙂 Gelin, Macroonline’Macroonline’Macroonline’da neler neler var biraz daha yakından bakalım… (Ne yok ki! demek serbest.)

Ev konforunda kaliteli bir alışveriş deneyimi

Hangimiz istemeyiz ki raflardaki en taze meyve-sebzeler yer alsın mutfak tezgahımızda, kendi ellerimizle seçtiğimiz.. Ama zamanımız ve enerjimiz yoksa ne yapacağız? Merak etmeyin, en iyilerden vazgeçmek zorunda değiliz. Macroonline, her şeyin en iyisini bizim için seçip evimize kadar getiriyor. İhtiyacımız olan her şey, sanki raflardan kendimiz seçiyormuşuz gibi aynı titizlik ve özenle seçilip bize ulaştırılıyor. Ev konforunda kusursuz ve kaliteli bir alışverişi deneyimi, Macroonline ile artık kapımıza geliyor.

Benzersiz tatlar, otantik lezzetler, yeni keşifler



Macroonline’da dilediğimiz ülkenin lezzetlerini bulmak mümkün. Bugün İtalyan, yarın Fransız Mutfağı, haftaya ise Japon, ne dersiniz? Macroonline dünyasında alışveriş yapmak, adeta geniş bir coğrafyada gezintiye çıkmak gibi. Uzak Doğu’nun egzotik sosları, ithal çikolatalar, artizan ürün çeşitliliği, her yerde bulunmayan lezzetli atıştırmalıklar, profesyonellere özgü ürün seçkileri, taptaze deniz ürünleri ve çok daha fazlası… Hepsi, premium hizmet kalitesi, zengin ürün çeşitliliği ve kolay erişim imkanıyla Macroonline’da. Tek yapmamız gereken bir tıkla sepete eklemek.

Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler

Dünya mutfağının yanı sıra Türkiye’nin özgün tatlarını da sunan Macroconline’da Homemade lezzetler de var. Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler, Macroonline’ın beklentileri aşan hizmet kalitesini evlerimize taşıyor. Hep ne pişireceğimizi düşünecek değiliz ya bazen de ne yiyeceğimizi düşünelim, öyle değil mi… Sağlıklı, lezzetli ve zahmetsiz alternatifler arayanların en gözde seçimleri, Macroonline Homemade kategorisinde.

Keyifli, pratik ve konforlu bir alışveriş deneyiminin yanı sıra keşiflerle dolu bir yolculuğa da hazırsak; istikamet: Macroonline. Üstelik, Macroonline’dan verdiğimiz siparişler 45 dakikada teslimat seçeneğiyle ve +4 dereceli araçlarla soğuk zincir kırılmadan dilediğimiz saatte bize ulaşıyor. Macrocenter’ın ayrıcalıklı dünyasını ev konforunda keşfetmek ve Macroonline’da ilk alışverişlerinize özel indirimden de faydalanmak için siz de hemen tıklayın.

*Bu yazı Macrocenter katkılarıyla hazırlanmıştır.



Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?



İlgili Makale