X

Geçen 10 ve 20 yılın ardından kaybedilenlere, anılarıma ve hayallerime şerefe

Aslında bu yazıyı Aralık ayında, hatta yılın son yazısı olarak paylaşmak istiyordum. Ama bir an o kadar heyecanlandım ki aklıma geldiğinde bu yazıyı hemen yazmak istedim. Olsun dedim kendi kendime, ben başlayayım da bir sonraki yayına yetiştirebilirsem ne gerek var yıl sonunu beklemeye

2024 yılının da sonlarına geldik, tıpkı 2014 ve 2004 yılının da bir zamanlar sonunu yaşadığımız gibi. Neden onca yıl içerisinden bu iki yıla değindim diye soracak olursanız, benim için bu iki yılın ayrı bir önemi olmuştu hayatımda. Hadi gelin başlayalım.

2004 yılı üniversiteye başladığım yıldı. Tüm yaz tatillerini geçirdiğim Kıbrıs’ta başlayacaktım üniversite hayatıma. Ailem, ÖSS (o zamanlar adı buydu) ile kazanacağım bir yerde okumamı isteseler de, ben bir şekilde ikna etmiştim kendimi o zamanların da şimdilerinde en iyi Kuzey Kıbrıs Üniversitesi olan Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde okuyacağıma. Ne de olsa kararlıydım doğup büyüdüğüm İstanbul’dan, yani bu kaostan kurtulmaya.

Evet yanlış duymadınız, herkesin 2000’li yılların başında aşık olduğu İstanbul için benim düşüncelerim o zaman da aynıydı ve ne yazık ki her geçen gün daha da kötüye gitti.

Gelelim 2004’e…

Lise yılları bitmiş ve artık gerçek hayat, yani üniversite yıllarım başlamıştı. En azından o zamanlar öyle düşünüyordum. Ne masummuşum, ne çocukmuşum 🙂

Aslında çocukluğumdan beri hayalini kurduğum meslek, kamera arkasında bir iş yapmak ya da reklamcılık sektöründe çalışmak olmuştu ve başarmıştım da, İletişim Fakültesi’ni kazanmıştım. Tabiİ o zamanki ergen kafası ve annesinin lafını dinlemeyen Gizem burada açıklasam 30 sene dalga geçeceğiniz birkaç sebepten dolayı İletişim’den Turizm Fakültesi’ne geçiş yaparak belki de tüm hayatının değişmesini sağlamıştı. Sliding Doors filmi gibi diyeceğim ama farkı olduğunu da belirtmek isterim.

O filmde bir saniye ile değişirken başrolümüzün hayatı, benim hayatımda ise koca 1 senede aldığım bu karar sebep olmuştu şu anda bambaşka bir hayat yaşıyor olmama. 2004 yılından 2005 yılına uzanan, hızlı ama neşeyle kahkahayla eğlenceyle dolu koca bir sene…

Benim hayatımda en yer edinen senelerden birisiydi diyebilirim 2004 için. Nasıl olmasın ki yepyeni bir macera, bambaşka bir dünya. Maceraları ve yenilikleri hep sevmişimdir. Ama bu eskide, mazide, her anlamda nostaljide takılıp kalmış olmamı değiştiremiyor ne yazık ki…

Ve gün gelmişti, aradan geçen koca 10 yıl gibi 2014’te bitmişti…

Açık ara hayatımın en neşeli, en huzurlu senesiydi 2014. Ah o yıla geri dönmek ve hep 2014’ü yaşayabilmek için neler vermezdim, inanın 50 First Dates filmini yaşamaya bile razıydım.

2014 yalnızca benim değil, aslında tüm ailem için neşe dolu bir sene olmuştu. Huzur, sağlık ve kahkahalarımız belki de son kez bizlerleydi ve uzun süreliğine bir tatile çıkmaya hazırlandıklarından bizlerin hiç mi hiç haberi yoktu.

Sevmediğim o İstanbul’da yaşıyor olmam bile o seneye ait hislerimi değiştiremiyordu.

Ama derler ya hep her güzel şeyin bir sonu var diye, ne yazık ki 2014’e de bye bye demiştik, çok da keyifli bir ev partisiyle üstelik. Şu an bir mucize olsaydı eğer, çok sevdiğim arkadaşlarımla olmaktansa o gece, başka bir ev partisinde olmayı yeğlerdim. Anneciğimin sağlıklı olduğu son yılbaşında onun dizinin dibinde olabilseydim keşke. Katıldığı belki de son partide… Çocukluğumdan beri teyze bildiğim, hayatta en çok eğlendiğim insanlardan biri olan Gülsen Şekerim’in evinde. Başka dostlarımızla birlikte…

Ne umutlarla girmiştik 2015’e halbuki. Sonuçta hayatımızın en tatlı senesi bitiyordu, bundan sonrası kötüye değil hep daha iyiye gitmeliydi, öyle değil mi?

Mutlulukta zirve yapıyorsunuz ve bir anda kendinizi enkazın altında buluyorsunuz…

Ve bakmışsınız zorlu da olsa bir 10 sene daha geçmiş. 2023’deki mutlulukların, şaşkınlıkların ve kırgınlıkların yerini neşe ve güzel günler alacak diye düşünürken, bir anda yine tepetaklak olmak ne zor bilir misiniz? Elbette bilirsiniz, kim yaşamamıştır ki bu hissi?

Ve ilk beş buçuk ayı hep hüzünle geçen, yakınlarımın bile halimi anlamlandıramadığı, tüm o karmaşık duygularımı Mayıs ortasında kaleme dökmüş ve bir yazımda paylaşmıştım sizlerle. Rahatlamıştım artık, adeta iyileşiyordum…

Nedir ki sizce iyileşmek?

Herhangi bir anlamda kaybettiğiniz bir sevdiğinizin size geri gelmesi mi?

Yaşadığınız tüm acıları unutup hayatınıza devam edebilmek mi?

Yoksa yaşadığınız herşeyi hafızanıza kazıyıp, ondan ders çıkarttıktan sonra o acıyla da yaşayabilmeyi öğrenmek mi?

Ben seçimimi 3.’den yana kullanırım doğrusu. Bana göre iyileşmenin tanımı bu olabilir. Yaşadıklarımızı elbette unutamayız, sonuçta Eternal Sunshine of the Spotless Mind filminde yaşamıyoruz değil mi? Kaldı ki izlediyseniz hatırlarsınız… Ya da neyse şimdi spoiler vermiş olmayayım!

Gene konumuz nerden nerelere geldi…

Aslında ne çok şey var yazmak istediğim ama bir şey varsa anlatmak istediğim, hayatımı iyi anlamda etkileyen bu 4’lü iki 10 yıl 3. turda çuvalladı gibi gözükse de, benim bu 4’lere inancım sonsuz. Daha 2024’ün bitmesine neredeyse beş hafta var. Hadi 4’üm yap şovunu, güldür yine yüzümü ve güzelliklerini diğer rakam kardeşlerinle de paylaş hem benim hem kalbi temiz tüm güzel insanlar ve canlılar için…

Neşeniz ve keyfiniz ama en önemlisi sağlığınız hep tam olsun…

İlginizi çekebilir: En sadık dosta küçük bir elveda

Gizem Okut: 1986 yılında İstanbul'da doğdum ve Kıbrıslı'yım. 2010 yılında DAÜ'de Turizm ve Otel İşletmeciliği bölümünü bitirdikten sonra Londra'da moda yazarlığı da dahil olmak üzere moda ile ilgili kurslara katıldım. Bir buçuk senelik bir Londra macerasının ardından tatil için gittiğim İstanbul'da ailemle kalmaya karar verdim ve İstanbul'da çeşitli firmalarda Stil Editörlüğü, Sosyal Medya Yönetimi, Müşteri İlişkileri gibi farklı pozisyonlarda çalıştım. 2016'da Kıbrıs'a geri dönmem ile birlikte üniversite yıllarımda staj yaptığım ve ülkenin en eski otellerinden olan Dome Hotel'de Misafir İlişkileri ve Sosyal Medya Yönetimi pozisyonlarında 2 yıl çalıştım. Daha sonra turizm sektörüne ait olmadığıma karar vererek ani bir kararla birbirinden tamamen farklı sektörlerde, birbirinden farklı işlerde çalıştım ve çalışmaya da devam ediyorum. Yazı yazmak, kitap okumak, müzik dinlemek, plajda vakit geçirmek gibi vazgeçemeyeceğim hobilerimin yanı sıra, seramik objeler yaratmak, bahçe ile uğraşmak, farklı tarifler denemek gibi hobilerim de mevcut. Şu hayattan istediğim üç şey; sağlık, barış, huzur.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale