X

Freud olsa fazla kilolar hakkında ne derdi: Psikanalitik kurama göre kilo problemi

Psikolojiyle ilgilenen kişiler için Sigmund Freud’un kuramı oldukça merak uyandırıcı. Freud insan davranışlarının altında yatan nedenleri ve kişiliğin oluşumunu açıklarken cinselliği ve bilinçaltını temel alıyor. Onun psikanalitik kuramına göre tüm insanlar yaşamın ilk yıllarında aynı gelişim evrelerinden geçiyorlar. Bunlar oral dönem, anal dönem, fallik dönem, latent dönem ve genital dönem. İşte yazımızın konusu olan kilo problemini Freud, yukarıda saydığımız gelişim dönemlerinden “oral dönem”de takılma olarak açıklıyor.

Oral dönem doğum sonrası ilk bir yılı kapsıyor. Bu evrede libido (yaşam enerjisi) ağız, dudak ve dilde yoğunlaşıyor, yani bu evrede doyum sağlayan, haz veren bölge ağız ve çevresi. Emme, çiğneme ve yutma eylemlerinde belirginleşen içe alım, bu bölgenin egemen işlevi (Lomax, 1989). Bu bağlamda şişmanlık ve yeme davranışı arasında en çok bağ kurulan dönem “oral dönem.” 

Psikolojide 70’li yıllara kadar bebeklerin tamamen güçsüz, alıcı, bağımlı ve nesnelerden ayrışmamış olduğu düşünülüyordu. Ancak son zamanlarda yapılan gözlem ve araştırmalar, bebeklerin sevgi nesnesinden belirli bir oranda ayrışmış, çevreyi sanılandan daha çok algılayan ve anne karşısında pasif olmayan bir yapıda olduklarını gösteriyor.

Bu evrede bebeklerin davranışlarında içe alım ve doyum öncelikli. Ancak bu gözlemler bebeklerin alma ile verme arasında dalgalandıklarını da gösteriyor. Sadece doyum amaçlı tek yönlü bir “alış”tan çok, yaşamın erken dönemlerinde başlayan bir “alışveriş” insan ilişkilerinin özgül özelliklerinden biri. Bu alışverişte annenin kişisel özelliklerinin büyük önemi var.

Çocuğun veren ya da alan bir kişi olarak gelişmesini annenin alıcı ve verici özellikleri belirliyor. Verebilen bir anne almasını bilen bir çocuğun gelişmesine olanak sağlıyor. Almayı öğrenmek verebilmenin de ön koşulu. Güçsüz, kuşkulu, veremeyen ve kendi gereksinimleri peşinde koşan bir anne, çocuğun sağlıklı bir biçimde almasını engelliyor. Böyle bir anne, çocukta vermekten çok almayı düşünen nesne tasarımlarının gelişmesine ve çevreyle ilişkilerinin bozulmasına neden oluyor (Odağ, 1999).

Oral dönemde alışverişteki dengesizlik yalnızca veren (özgeci) ya da yalnızca almayı düşünen (bencil) bir kişiliğin gelişmesine neden olabiliyor. İştah ve yeme bozukluklarının çoğunda bu dengesizliğin izlerine rastlanıyor. Dediğim dedik anneler bu alışverişi bir güç gösterisine dönüştürebiliyor. Çocuk bu tutumun sonucunda almayı “güçlülük”, vermeyi ise “güçsüzlük” olarak algılıyor.

Aşırı kilolu olmanın dinamiğinde “Senin ne zaman acıkacağına ve ne zaman doyacağına ben karar veririm” gibi bir anne yaklaşımı olduğu vurgulanıyor. Duygusal sorunları olan ya da cinsellikten korkan anneler, alışverişi duygu ve cinselliğin dışına kaydırıyorlar. Böyle durumlarda sevginin yerini yemek, hediyeler, para ya da oyuncaklar, cinselliğin yerini de giyim, işte verimlilik ve yaşamdaki başarı alabiliyor. Umutsuz ve karamsar anneler çocuklarında geleceğin umut içerdiği inancının gelişmesini engellerken, çocuklarını sevemeyen anneler de çocuklarının kendilerini sevilebilir varlıklar olarak algılamasını engelliyor. Bu nedenle oral dönem umudun, inancın, güven duygusunun ve sevginin temelini oluşturuyor (Odağ, 1999).

Psikanalitik teorilerde aşırı yeme davranışı, depresyon ve anksiyete ile baş etme mekanizması olarak görülüyor. Yani aşırı yeme davranışı kaygıyla baş etmenin bir yolu ve bu öğrenilen bir şey. Kilolu bireyler ayrıca oral dönemde takılmış olmanın etkisiyle edilgen, bağımlı bir kişilik geliştirdikleri için alternatif baş etme becerilerini geliştirememiş oluyorlar.

Psikanalitik araştırmalardaki verilere göre danışanlar terapiye genellikle şişmanlık sorunları için değil, depresyon ve fobi gibi nörotik semptomlar nedeniyle başvuruyorlar. Bu danışanların ego yapılarında sadece oral dürtülerde değil tüm dürtülerde bozukluk oluyor. Analiz edilen birçok kilolu danışanın ailesinde patolojik narsisistik kişilik var ve bu, dürtü kontrolünde yetersizliğe yol açıyor. Ayrıca bu kişiler suçluluk duygusu ve dürtülerini kontrol edememenin verdiği rahatsızlığı inkar savunma mekanizmasıyla baş etmeye çalışıyorlar.

Psikanalitik literatürde fazla kilo ile ilgili değişik bilinçaltı çatışmalar tanımlanıyor. Dişiliği inkar etme, ödipal rekabetten vazgeçme, erkeksi saldırganlığa karşı korunma, fallusun içe alınması gibi fanteziler, kaybedilmiş bir nesneyi tekrar kazanma düşüncesiyle yemek, mastürbasyon dürtülerinin yukarı doğru yer değiştirmesi, can sıkıntısına karşı yemek, depresyona karşı yemek, anne sevgisini yerine koymak için yemek bu çatışmalardan bazıları.

Fazla kilolarından rahatsız olmadıklarını söyleyen kişiler, aslında aşırı bir inkar içinde ve çözemeyecekleri bir problemi mantığa büründürüyorlar. Bu kişilerin ailelerinde dikkat çeken bir özellik, ebeveynlerin rollerini büyük oranda ihmal ediyor olması. Yani çocuğun şişmanlığı seçmesi aşırı ilgi ile değil ebeveynlerin ilgisizliği ile oluyor.

Wilson, fazla kilo problemini çözmek için öncelikle kilonun başlıca nedeni olan dürtü kontrol bozukluğunu, bağımlı kişilik yapısını ve çocukluk alışkanlıklarını anlamak gerektiğini ifade ediyor. Bununla beraber bazı kişilerin aşırı uyumlu bir çocukluk öyküsü verdiklerini ancak bunların izole ve isyankar bir dönemleri de olduğunu belirtiyor. Fazla kilolu kişilerin ego yapısında inkar, bölünme, yer değiştirme, dışsallaştırma ve bilinçten uzak tutma gibi savunmalar önemli yer tutuyor. Bu kişiler genellikle suçlu hissetmeye karşı kat kat savunmadalar. Bilinç dışı olarak terapist dahil herkesi potansiyel “eleştiren ebeveyn” olarak algılama eğilimindeler. Bu yansıtmalı özdeşimin bir şekli.

Kilolu kişilerdeki inkar savunması çok katlı ve diğer savunmalarla bağlantılı. Kendiyle alay etme, komiklik ve şaka yapma, aslında diğer insanlardan gelecek eleştirilere karşı bir savunma. Bu savunmalar analiz edildiğinde depresyon ortaya çıkıyor. Aynı zamanda yansıtmalı özdeşimin ortaya çıkış şekli olan kavgacılık ve karşı koyma da görülüyor. Bu kişiler kendilerini beğenme konusunda da suçluluk hissediyorlar. Bunun fark edilmesi durumunda kızgınlık ve kuşku duyuyorlar. Böyle bir durumda davranışlarını sorgulayan insanları şaşırtacak tepkiler verebiliyorlar, çünkü o esnada onları çocukluklarındaki eleştiren ebeveynleri gibi görüyorlar (Wilson, 1992).

Sonuç olarak, Freud olsa kilo problemini muhtemelen; oral dönemde takılma, narsist anne ve ilgisiz, ihmal eden ebeveyn ile açıklardı. Oral dönemde temel haz kaynağı beslenme olduğundan, bu dönemde takılma ileride stresle baş etmek için yeme davranışına sığınmaya sebep oluyor. Çünkü yemek yeme en kısa yoldan sakinleştiren ve mutlu eden bir eylem.

Günümüzün hareketsizliğe iten ve bol stresli yaşam koşulları düşünüldüğünde, fazla kilo probleminin giderek artacağını söyleyebiliriz. Bu noktada yaşamınıza daha çok hareket katmak ve içsel çatışmalarınızı çözmek kilo vermekte size yardımcı olacaktır. Zaten içsel çatışmalarınızı çözemediğiniz takdirde kilo vermekte zorlanır veya verdiğiniz kiloları fazlasıyla geri alırsınız. Kilo vermenin kalıcı olması için mutlaka psikolojik destek alın. Bir psikolojik danışmandan online veya yüz yüze psikolojik destek almak isterseniz bana ayselkeskin2004@yahoo.com vasıtasıyla ulaşabilirsiniz. Sağlık ve sevgiyle kalın.

Kaynaklar:
Lomax, JW. (1989). Obesity in Comprehensive Textbook of Psychiatry, Ed: Kaplan Hİ, Sadock BJ. Baltimore: Williams and Wilkins. 1176-1186.
Odağ, C. (1999). Nevrozlar 1, Halime Odağ Psikanaliz ve Psikoterapi Vakfı Yayınları:1, İzmir. 27-36.
Tezcan, B. (2009). Obez bireylerde benlik saygısı, beden algısı ve travmatik geçmiş yaşantılar, Uzmanlık tezi, Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Wilson, CP. (1992). Personality Structure and Psychoanalitic Treatment of Obesity. Ed:Wilson CP, Hogan CC, Mintz I, Psychodynamic Technique in the Treatment of the Eating Disorders. Northvale, New Jersey, London. 81-95.

İlginizi çekebilir: Geçmişteki travmatik yaşantılar kilo aldırıyor olabilir mi?

Aysel Keskin: Merhaba ben Aysel Keskin. Psikolojik Danışman ve Psikoterapistim. 2006 yılında Marmara Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık bölümünden mezun olduktan sonra, Türk Deniz Kuvvetlerinde yedi senelik bir kurumsal hayat deneyimim oldu. Kurumsal hayat deneyimimin ardından, çocukluk tutkum olan psikolojiye bir de seyahat tutkum eklendiği için okyanus ötesine giderek bir süre Amerika’nın Kalifornia ve Oregon eyaletlerinde yaşadım. Tüm psikoterapi yaklaşımlarını bilmekle beraber uzmanlaşmanın gerekliliğine inanarak, kanıta dayalı terapi yaklaşımlarından Süre Sınırlı Psikanalitik Psikoterapi (SSPP), Jungian Psikoterapi ve Rasyonel Psikoloji Enstitüsü Preferred Partner of The Albert Ellis Institute onaylı, APA (American Psychological Association) Kredili Rasyonel Duygucu & Bilişsel Davranışçı Terapi Eğitimlerini (süpervizyonlar dahil) tamamladım. Sorunların bütüncül ele alınması gerektiğine, beden ve zihnin dengesini kurduğumuzda hayatımızda olumlu değişimler olacağına inanıyorum. Beden ve zihin sağlığınız her şeyden önemli. Bana ayselkeskin2004@yahoo.com eposta adresinden ulaşabilirsiniz. Sağlık ve sevgi ile kalın. Instagram: ayselkeskin.psk.dan

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale