X

Evrendeki en güçlü fakat en çabuk kaybedilen enerji: Sevgi

“Ben senin sevgilin, eşin, baban, ağabeyin, arkadaşınım… Biri bitse biri kalır, seni hiç bırakmayacağım…” Cemal Süreya

Asırlardır sırrını aramaya devam ettiğimiz sevgi… Bir annenin gözlerinde saklanmış olan, bir aşığın sınır tanımaz cesaretinde gizlenmiş… Bir babanın salıncağı itişinde rüzgara dönüşen… Bir kadının “Seni seviyorum” diye haykıran yüreğinde akıp da gitmiş. Tek başına dağ başında koskocaman heybetiyle gün batımına göz kırpan çınar ağacının her yaprağında yazılı olan. Buluttan yeryüzüne düşen, toprağı öptükten sonra, çiçeklerin bedeninde hayat bulan sevgi. Bir “ilk adımda” yürekleri hoplatan, sonra geceler boyu uyutmayan… Düşündükçe daha da derinlere daldıran sevgi. Her şeye ilaç, yaraların nedeni de çaresi de yine onda gizli olan sevgi. Kolayca kaybettiğimiz ve (ne yazık ki) “gerçeğini” hani o şöyle “sevdim” diyeceğimizi kolayca bulabileceğimize inandığımız sevgi… Sen neredesin?

Bugün bu yazımda yine oldukça zorlu yollar bizi bekliyor. Biraz sizlerle birlikte günümüzdeki sevgi anlayışımıza bakalım istiyorum. Günlük ilişkilerimizde ve özel ilişkilerimizde de, bizler bugün sevgiden bahsedildiğinde ne anlıyoruz? Bunu ne ile bağdaştırıyoruz? Sevmek fiilini hangi diğer eylemlerimizle karıştırıyoruz? Neden sevgileri kaybediyoruz? Neden istesek de denesek de o çabamız sevgiye dönüşmüyor? Neden bizler sevmek fiilini kriterlere bağlıyoruz örneğin evi, arabası, işi ve “dış görünüşü” olması neden bizim sevmek anlayışımızın bir parçası oluveriyor?

Öncelikle özel ilişkilerimiz dışında kalan sevgiden bahsetmek istiyorum (zor olan kısmı sona saklayalım)… Sevgi olarak gördüğümüz, aslında bizlerden başlayan ve bizlerde biten kocaman bir güç. Sevmek için başkasından alacaklarımızı bekliyoruz çoğu zaman. Kolayca sarf ettiğimiz sözlerimiz var sonra “o beni sevmez,” “bu benden hoşlanmaz,” “bu benim başarılı olmamı istemez,” “bunlar benim değerimi bilmez”… Sanki tüm dünyanın bize karşı olduğu inancımız ne kadar da güzel yerleşiveriyor yüreğimizin ortasına. Oysaki sevgiden çıkan sevgiyle söylenmiş sözler değildir bunlar. Sevgi içeren düşünceler ise hiç değildir. Bizler günlük ilişkilerimizde kalbimizi gerçekten sevgiyle açabildiğimizde dünya üzerinde “karşı” diye bir şey kalmaz. O muhteşem sevginin gücüyle enerjisiyle içimizi dolduran ateşiyle görülmez muhteşem ağlarla kaplayıveririz etrafı… “En güzel” insanlar yanımızda bitiverir, “ihtiyacımız olan” her şey bizi bir anda buluverir ve evet en önemlisi dünyanın bize karşı olmadığını görürüz tüm çıplaklığıyla; tüm dünya sevgiyle tekrar yörüngeye girer… Adeta biz sevdikçe daha da çok sevelim diye yeşerir hayatımızın her alanı… İşimizi daha çok severiz, daha çok verebiliriz, daha çok verimle çalışır hale geliriz… Arkadaşlarımızı daha çok severiz, bize karşı olan tavırları adeta tamamen değişir. Biz ne kadar sevgi verirsek onlardan o derece sevgi ile dönüş alırız. Kazandığımız parayı severiz, evet bu durumda ayıplanacak garipsenecek bir şey yoktur. Bu bereketimizi, o paranın getirdiklerini ve bize kattıklarını da değiştirir… Biz dünyaya sevgi veririz, düşünmeden sokakta tek başına olan bir çocuğun gözlerine bakarız, yolda karşıdan karşıya geçmeye çalışan can-ım teyzenin poşetlerini taşırız, güzel annemizi arayarak sadece “nasılsın?” diye sorarız ve evet sevgi kattığımız evet “azıcık da olsa” sevgi kattığımız her şey o anlatılmaz enerjinin büyüsü ile şekilleniverir…

O halde sormak isterim neden sevgiyi dışarıda aramaktayız? Neden başkası bizi sevsin diye beklemekteyiz? Neden biri bize sevgi ile baktığında bir yarar beklediğini düşünmekteyiz? Neden sevgilerimizi içimize saklıyoruz veya sevgi gördüğümüzde bu derece garipsiyoruz? Bu sorularımızın cevabı ne yazık ki uzakta değil, yine içimize dönerek öncelikle dünyaya ve hayatımıza duyduğumuz sevgi anlayışımıza bakmamızı gerektiriyor. Bizler hayatımızı, varlığımızı, bedenimizi, hayatımızda bize eşlik eden her kişiyi sevgiyle kutsayamadığımız her an, bir ormanın ağaçlarını tek tek keser gibi bir çöl yaratıyoruz… Ve işte sadece “bir birim” sevebilmek bile o muhteşem ormana muhteşem bir yağmur düşürmeye yeşillendirmeye ve çoğaltmaya yetiyor…

Gelelim diğer bir önemli konuya evet özel ilişkilerimizde sevgiyi “nerede” arıyoruz? Kim daha çok seviyor kavgasına giriyoruz değil mi? Karşımızdakinden daha çok sevmekten, kendimizi bu sevginin akışına bırakmaktan bile çekiniyoruz. Evet, hadi itiraf edelim ölesiye korkuyoruz sevginin o can-ım titreşimini hissetmekten. Çünkü sevmek dediğimizde aklımıza ilk gelen “ya kaybedersem” oluyor, ya “o da beni sevmezse” oluyor, ya “bu sevginin sonu ne olacak” oluyor veya ya “beni tanıdıkça beni sevmekten vazgeçerse bir gün beni sevmekten bıraksa” oluyor… Kalıplara sığdırmaya çalışıyoruz sevmek halimizi; tüm şartlar uygun olduğunda, karşımızdaki kişi mükemmel olduğunda sevebiliyoruz ancak. Tüm bu kriterleri sağladığında… Yani kısacası kendi kafamızda yarattığımız bir karakteri “seviyoruz” da dönüp bu kişinin “özüne” bakabilmeyi, o özde göreceğimiz güzellikle büyülenmeyi ve gerçekten sevebilmeyi ne yazık ki göze alamıyoruz!

Sonra şunları söylerken buluyoruz kendimizi “Ben sevdim ama karşılık göremedim, sevdim ama olmadı, ben gerçekten sevmek istedim ama o istediklerimi yapmadı“… Bu cümleler sevginin özünden çok ama uzaklarda olduğumuzu gösteriyor ne yazık ki… Gerçekten sevdiğimizde, sevginin gerçekliğinden başka bir şey olmadığını, sevgi demenin o diğer kişi sırf bizim kriterlerimize, aklımızda çizdiğimiz sınırlara ve muhteşem beklentilerimize uyduğu için olabilecek bir şey olmadığını unutuyoruz (ne yazık ki)…

Sevmek dediğimizde bizler kararlarımızı (sevmek bir karar oluyor) parasına göre, evlerinin sayısına göre, uğraştığı işe göre, saçının rengine göre, hangi topuklu ayakkabıyı giydiğine göre, hangi marka spor arabaya sahip olduğuna göre veriyoruz. Ve evet hadi saymaya devam edelim hangi saati taktığına göre verdiğimiz gönül sevmek çabamız ne yazık ki sevgi nerede diye kendi kendimize sorduğumuz bu hayal kırıklığı noktalarında son buluyor…

Sevgi, evrendeki en yüksek titreşim… Sevgi muhteşem kalbimizin özü… Zamanın herhangi bir anında tek bir sevgisiz an yaratılmadı… Dünyanın olmasına sebep sevgi… Yaradan ile bir olmaya giden yol sevgi… Sevgi kalp atışımızda, sevgi nefesimizde ve can-ım sevgi ruhumuzun özünde içimizde damarlarımızda hayatımız boyunca aslında içimizde… Bugün bu yazımı okuyorsanız kendinize dürüstçe ve cesaretle sormanızı dilerim, evrenin muhteşem titreşimi sevgi hayatınızın neresinde? Sevgisiz olduğunuzu mu hissediyorsunuz? Sevmek isteyip de sevecek kimseye rast gelemediğinizden mi yakınıyorsunuz? Sevgi için “beklentilerinizi” bir türlü dolduramıyor musunuz?

Peki, bugün dünyadaki son günümüz olsaydı, yine de sevmek ve evet çok ama çok sevmek için aynı sebepler ile aynı şekilde bekler miydiniz? Bugün, son gününüzmüş gibi sevebilmeye hazır mısınız?

 

İlginizi çekebilir: “Bin millik yolculuk bir tek adımla başlar”: Bugün yola çıkmaya hazır mısınız?

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale