X

Eşsiz ve büyüleyici doğasıyla Karadeniz’de bir festival deneyimi: Voonka KaçkarFest 2017’de neler oldu?

Size de böyle oluyor mu bilmem ama bana Kaçkarlar denilince yüksek yüksek dağların, ovaların, yaylaların ve gürül gürül akan derelerin resmi gelir gözümün önüne. Eğer gittiyseniz hatta buram buram kokusu da gelir burnunuza. İçilebilir akarsuları, yürünebilir yaylaları ve sırtları, konuşabilen ormanları, sevilebilir yürekleri ile kapılarını ardına açar Kaçkarlar bize. 

Karadeniz’i atomlarına ayıramazsınız mesela, bir bütündür. Mesela vurulan horonla kulağınızda hiç dinmeyen tulum sesidir size yoldaşlık eden. Neşesi de öfkesi de gözlerinden size bulaşır. Bir de kışı vardır ki yazından, baharından daha güzeldir benim gibi sıcak sevmeyenler için. Dizinize kadar girdiğiniz kar tanelerinin maviye çalan rengini görünce aşık olursunuz kara ve kışa bile. 

Mesela çok mu terlediniz duş, banyo aramak da ne demek soluğu doğru Fırtına Deresi’nde, Çinçiva’da alırsınız. Dünyanın nadir içilebilir akarsu kaynaklarının olduğu bu bölge hala ve her şeye rağmen bakir.

İçilebilir akarsuları, yürünebilir yaylaları ve sırtları, konuşabilen ormanları, sevilebilir yürekleri ile kapılarını ardına açar Kaçkarlar bize. 

Şimdi böylesi bir atmosferde bir festival hayal edin istiyorum. Yaklaşık 200 doğa tutkunu, maceraperestin Fırtına Deresi yanına kamp kurduğu, gündüz düşlere, bulutlara ve yaylalara göçtüğünü, geceleri tulumla horon vurduğunu, bilmeyenlerin bile adeta bir atölyedeymiş gibi müziğe eşlik ettiğini düşleyin. Düşleyin çünkü yola çıkarken bizi nelerin motive ettiğini bilin istiyorum.

Tam da bu hayaller peşinde Voonka KaçkarFest için İstanbul’dan üç arkadaş araç ile yola çıktık. Mesafe yaklaşık 1250 km civarı. Bizim gibi yapmayanların büyük kısmı uçak ile Trabzon’a gelip, Havaş ile Rize Ardeşen’e ulaşmış oradan da dolmuşlarla Çamlıhemşin’e gelmişler. Bu gibi etkinliklere genelde katılımın neredeyse tamamı İstanbul’dan olurken ilginç bir şekilde Ankara, İzmir, Adana, Trabzon, Rize gibi şehirlerden de ciddi bir katılım sağlanmış. 

Kamp alanı Çamlıhemşin’e yaklaşık 10 km mesafe ve asfalt sonrası beton yol. Çamlıhemşin’den Ayder – Zilkale sapağının sağından Zilkale’ye doğru giderken 10. km’deki Ada Pansiyon tabelasından kamp alanına giriş yaptık. Bayraklar asılmış son rotuşlar yapılıyordu. Biz etkinlikten bir gün önce kamp alanına çadırlarımızı kurup soluğu hemen yandaki Fırtına Deresi’nde aldık.

Biraz soluklandıktan sonra yürüme mesafesindeki Çinçiva Kahvesi’nde muhlama aşkımızı, Fırtına Deresi manzarasıyla taçlandırdık. 

Çinçiva Kahvesi’nde kahvaltı

Tekrar alana dönüp kamp ateşi etrafında bizim gibi erken gelenler ve gönüllü katılımcılarla sohbet ve dinlenerek geçirdik. Ceviz ağaçları altındaki gölgede kurduğumuz çadırlarda sabahın ilk ışıklarına doğru uykuya geçebilmiştik. 

Öğlene doğru katılımcılar Voonka KaçkarFest alanına giriş yapmaya başlamıştı. Tanışmalar, hazırlıklar derken ilk gün için yola çıkmaya hazırdık.

1. gün: Tar Deresi Şelalesi yürüyüşü

Araçlarla toplu olarak Ayder yolu üzerinde bulunan Tar Deresi Şelalesi’ne ulaştık, burada araçlardan inerek yaklaşık 2 km süren orta düzeyde dikliğe sahip patika ile şelaleye ulaştık. Bu şelalenin bir diğer adı da Bulut Şelalesi. Nasıl olmasın ki kırılımlı olarak 250 metre yükseklikten düşen bir şelaleye başka ne denilebilirdi ki? Yolda rehberlerimizin tavsiyesi şelaledeki suyu kesinlikle içilmemesi oluyor ki fotoğraflardan neden olduğunu anlamak zor olmasa gerek. 

Tar Deresi Şelalesi

İlk günün gecesi biraz yorgun olunsa da kamp ateşi ve etrafında toplanan insanların kanı kaynamıyor anlamına gelmedi. Planda yokken bir anda bir tulum sesi duyulmaya başlandı. Hangi ara o kadar insan ayağa kalkıp horon vurmaya başladık açıkçası ben anlayamadım. 

2. gün: Sal / Pokut / Amlakit 

Başta söylemiştim ya buralar en çok da sisi bulutu ile sonsuzluğa çağırıyor insanları diye. Şimdi işte o bulutlara karışmak için yola çıkıyoruz. Kamp alanından yine araçlara binerek yaklaşık bir buçuk saat sürecek hakikaten çok zor bir yola baş koyuyoruz. Buna rağmen bu dağ yollarında ne beton, ne asfalt ne de başka bir yol istemiyor olduğumuzu konuşuyoruz yol boyunca. Doğaya rağmen değil doğa ile birlikte yaşamayı ve uyum sağlamayı istemek ve öğretmekten başka çaremiz olmadığını da konuştuğumuz gibi. 

Pokut Yaylası

Bu fotoğraflar yukarıda anlatmak istediğimi çok net olarak gösteriyor olsa gerek. Yolun sonu Pokut Yaylası, hemen sağında Sal yaylası. Pokut özellikle son bir kaç yıldır bulutların arasında bazen bulutların üzerinde misafirlerini ağırlayarak hemen hepimizin rüyalarını süslüyor. Burada biraz soluklandıktan sonra rotamız Amlakit Yaylası olacak. Uzun bir orman içi yolumuz var, biraz yokuş çıkacak biraz derelerden geçeceğiz. Derken yolun ortasında bir anda bastıran sis gürleyen gök ve yağan yağmur ile herkes yağmurluklarına sarılıyor. Nem bir anda inanılmaz bir halde sarıyor bedenimizi. Patika kayganlaşıyor, kayalıkların üzeri, dere kenarları tehlikeli bir hal alıyor, batonlarıyla gelenler uçurum kenarından destek alıyor, olmayanlar etraftaki kuru ağaç dallarından organik baton yapıyorlar. Kayanlar, küçük tehlikeler atlatanlar ve bir de ben. Önümüze bakmadan arkasından gelenlerin fotoğraflarını videolarını çekmeye çalışırken ayağım kayıyor. Küçük bir kaza da benden, neyse ki düşmeyi bilen kalmayı da biliyor da sıkıntı yok.

Palovit Şelalesi

Katılımcıların arasında 3-5 yaşında çocuklar da var. Yol uzun olunca kiminin uykusu bile gelebiliyor. Biraz anne biraz babalar derken rehberler çocukları sırtında taşımaya başlıyordu. Amlakit’te bizi bekleyen araçlara binip Palovit Şelale’sine doğru yol alıyoruz. Palovit biraz turistik ve seyir terasına sahip, belki de maalesef beton yolu olunca çok fazla insan burada olabiliyor hafta içi olmasına rağmen. 

Akşam yemeği için kamp alanına yakınındaki Çinçiva Kahve’de soluğu aldık. Sonrası malum kamp alanına varır varmaz Fırtına’nın muhteşem sularında bulduk yine kendimizi. Öyle ki kamp alanından gelip “arkadaşlar dereyi boşaltalım” dediklerinde zifiri karanlık çökmüştü. 

İkinci gün yaklaşık 30.000 adım attık. Bunu şehirde yapsanız akşam yorgunluktan yatamazsınız, biz inanılmaz bir parkur ardından kamp alanına gelince ne yaptık peki? Tabi ki horon vurduk. Önce Pinhani sahne aldı, Sinan’ın bir gitar, bir kemençe bir tulum arkası saksafon çalarak bizi bizden geçirmesinin ardından sahneyi Meşona aldı. Hangi ara yine horon başladı yine fark edemedik. “Infinty” horon yapmışlar, bittikçe küllerinden doğdu. Sonrası malum kamp ateşi koyu sohbetler. Biraz uyku.

3. gün: Ortan Köyü’nde yürüyüş ve rafting 

Çamlıhemşin’in en güzel köylerinden biri Ortan Köyü, lakin kalabalık misafirlerden yana biraz dertliler haklı olarak. Sanırım öğrenemediğimiz şeylerden biri de insanların köylerinde yaşıyor olmaları. Onlar da bu yüzden maalesef misafir kabul etmiyorlar normal şartlarda. Voonka Kaçkarfest’in kurucularından Caner ve Tayfun buna rağmen köydekilerden izin almayı başarabilmişler. Girişte birlikte toplanıp tanıştık ve onların yaşamlarına müdahil olmadan buradan geçtik. Köy iyi güzel ama sonrasındaki o muazzam patika da görülmeye değer. Çok dik ve uzun bir yürüyüş. Yola devrilen sayılır gürgen ağzı, el birliği ile altından üstünden geçen yaklaşık 200 kişi. Arada telsizlerden başlayan türkülere karşılıklı eşlik edenler, kanı kaynayıp o yolda horon vuranlar (şaka değil) derelerden geçerken suyun içinde nefes almalarımız… Bu kadar zorlu ve bu kadar keyifli olduğu yetmezmiş gibi yolun sonuna doğru vardığımız konaklar özellikle de Deli Mehmet Konağı… Bakın üç nokta koydum buraya, anlatmaya kelam yetmez. 100 yıldan fazla olmuş bu konaklar yapılalı. Hikayeleri inanılmaz. Burada biraz fazla vakit geçirip ekibin sonuna kaldığımız ve fotoğraf çekmeye doyamadığımız doğrudur. 

Ortan Köyü’nde yürüyüş

Bu kez de yokuş aşağı bir yürüyüşle bizi bekleyen araçlarla Zilkale’ye doğru yol alıyoruz. Zilkale, Pontus döneminden kalan ileri karakol diyebileceğimiz kalelerden biri. Uçurumun kenarında Fırtına Vadisini bir uçtan diğer uca görebiliyor olduğunuz bu yapı yüzyıllardır tüm ihtişamıyla yerini koruyor. Lakin burada da yol olduğu için açıkçası beni mutlu etmeyen turlar ve kalabalık yormuş olabilir. 

Bu kadar şey saydım, hiç mi düşmez insanların enerjisi hiç mi dinlenmezler. Bakın istisnasız tüm araçlarda özellikle iki türkü çalınıyor. Bizim serviste aynı türküyü kaç kez dinleyip alkışla eşlik ettik bilmiyorum.  Turan Şahin – Ya Ben Anlatamadum, bir diğeri de Cimilli İbo – Karara Kikiri.

Bunlar yetmezmiş gibi bu kez rafting alanında soluğu aldık. Uzunca bir sıra olduk tabi biraz da kalabalık olunca. Yaklaşık 40 dakikalık rafting ve Zipline sonrası akşam yemeği ve kamp alanı. 

Yine aynı şey olacak ama evet soluğu Fırtına Deresi’nde aldık. Ve tabi ki kamp ateşi yakıldı ve horonlar vuruldu. Önce Mehmet Kutanis sonra da Erdem Akın. Kaç kez oturup kalktık kaç kez nefeslerimiz tükenene kadar horon vuruldu inanın bilmiyorum. Gece yarısı horon biter, ateş başında sohbet ve yıldızlar altında gökyüzünü izleyerek günü sonlandırılır. Birçoğumuz çadırda kalmayıp tulumlarına girip açıkta yatmayı tercih ettiği muazzam bir gece.

Gece yarısı horon biter, ateş başında sohbet ve yıldızlar altında gökyüzünü izleyerek günü sonlandırılır.

4. gün: Artık herkes eve dönmeli 

Ama dönmediler. Evet kamp bitti gidenler gitti iletişimler telefonlar, sosyal medya listeleri derken kimileri de eve dönmek yerine birkaç gün daha orada geçirmek için kaldı. 

Biz yine yol boyunca aynı tüküleri çaldık, söyledik, yetmedi şehire dönünce adapte olamayıp gece uykumuzda bulutları, türküleri sayıkladık. Bugün olsa yine yaparım dediğimiz şeyler vardır ya Voonka KaçkarFest de bizim için öyle oldu.

Sözün özü; yol şehirde lazım. Biz bulutları, patikaları, dereleri ve insanları yolsuz sevdik.

İlginizi çekebilir:

Doğu Karadeniz’in ilk gençlik kampı organizasyonu: Voonka Kaçkarfest’te kamp ateşi ikinci kez yanacakDoğu Karadeniz’

Yaz aylarında Kaçkarları görmeniz için 17 geçerli sebep

Serdar Kılıç: Henüz okula başlamazdan evvel başlayan “iyi ama çok konuşuyor” söylevlerini radyo programcısı olarak faydaya dönüştürmüş, ilkokulda gezi kolu olduğundan bu yana gezmeye fotoğraflamaya doyamamış, üniversitede “fotoğraf iyi ama çok durağan” diyerek işi büyütüp televizyoncu, yönetmen olmuş. Sonra da deli gibi çalışıp sıtkı sıyrılınca Video Fabric adındaki dijital ajansı kurmuş her fırsatta istanbuldan kaçıp Türkiye’de 65 şehirini ve insanını tanıyıp misafiri olmuş, gözünü Elon Musk ile Mars hikayesi bürümüş, psikoloji, sosyoloji, davranış bilimleri, kısacası beşeri ilimsever bir yazar.

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale