X

Duyguların ve sorgulamanın olmadığı bir dünyada hayat nasıl olurdu?

Geçtiğimiz aylarda bir film tavsiye etmişti arkadaşım. İsmi The Giver dilimize çevirisi Seçilmiş. Benim kulağıma yeni gelmiş olsa da aslında 2014 yapımıymış. Hatta kitabı varmış çok daha eskilere dayanan. Filmi izlediğimde kitabın ne kadar felsefik ve derin olduğunu tahmin edebiliyorum ama ilk önce kitabı okumamış olmamın verdiği şansla filmi çok beğendim! “Ben nasıl bugüne kadar kaçırmışım?” diye düşünmedim değil ama her şeyde olduğu gibi kitapta da filmde de insana göre doğru zaman olduğunu düşünüyorum.

Bazı değerler yok olmuş, eşitlikle beraber ‘aynılık’ gelmiştir.

Film, ileri bir zamanda, ütopik bir dünyada geçer. Teknolojinin günümüz dünyasında hızla gelişmesiyle aşırı nüfus, kıtlık, savaşlar, terörizm, ırkçılık daha da büyük bir problem haline gelir. Bütün bunların üzerine artık yeni bir düzen kurulur. İklimin olmadığı, açlığın ve savaşın kelime anlamlarının bile bilinmediği, rengin olmadığı bir dünya yaratılmıştır.

Sadece ırkçılığı engellemek için, renkler ve doğal felaketleri önlemek için iklime müdahale edilmiş ve iklim olgusu hayattan çıkarılmıştır. Gökyüzü, hava derecesi hep aynıdır. Toplumun düşünmemesi ve sorgulamaması için kitaplar; okuma kavramları yok edilmiştir. Varlıklarını bilmedikleri şeyleri insanlar doğal olarak merak edip sormazlar. Ne çok yorulurlar ne de çok mutlu olurlar. Her şey tam da ortadadır. Bazı değerler yok olmuş, eşitlikle beraber ‘aynılık’ gelmiştir. Ve aynılıkla beraber özenmek, kıskanmak gibi kavramlar da kökünden kurutulmuştur. Aynı zamanda her sabah yapılan bir iğne de vardır; insani iyi, kötü, acı, tatlı tüm duyguları yok etmek için yapılan.

Yaratılan bu dünyada, yaşlı heyet dışında acı, aşk, renk ve savaş dolu dünyadan kimsenin haberi yoktur. Düzen artık bu şekilde tek düzelikle devam etmektedir ve başka bir seçeneklerinin olduğunu bile bilmeyen insanlar hallerinden memnunlardır. Fakat birikmiş bazı hatıralar vardır ve bunun insanlara ulaşmaması için bir kişinin tüm anıları toplaması gerekir. Bir kişi bu göreve seçilir. Ve ondan sonra hayatın gidişatı da değişecektir.

Yaratılan bu dünyada, yaşlı heyet dışında acı, aşk, renk ve savaş dolu dünyadan kimsenin haberi yoktur.

Ben filmi izlerken bazı noktalarda gözlerim fal taşı gibi açılmış şekilde çok etkilenerek izledim. Çoğunu belki okuyordum, konuşuyordum ama film aracılığıyla gözlerimle izlemek çok başka bir seviyeden anlamamı sağladı. Dikkatimi çeken, oturup üzerinde düşünmeye yönelten ve farkındalık sağlayan noktaları sizlerle de paylaşmak isterim:

  • Çoğumuzun hayal ettiği gibi acının, hüznün olmadığı ve eşitliğin olduğu bir dünya olursa nasıl olabileceğini gördüm. Her şeyden önce renksizdi! Ve film bunu izleyiciye çok güzel aktarmıştı. Filmi baya renksiz yapmışlar. Hatta ilk açtığımda “bozuk bir versiyonunu mu açtım internetten?” diye bile düşündüm; fakat sonrasında anladım ki o renksizliğin çok kuvvetli bir mesajı varmış. Eşitlik, aynılık, duygusuzluk… Eşitlik, aynılık düşününce çok güzeldi fakat gözlerimle izlediğim olabilecek potansiyel versiyon hiç de güzel değildi. Meğer hepimizin ayrı ayrı yetenekleri, özellikleri ne kadar kıymetliymiş. Kendimize has yapabildiklerimiz, hem bizim için hem de dünya için ne kadar anlamlıymış. İstisnasız her birimiz dünyaya farkında olarak ya da olmayarak farklılıklarımızla harika renkler katıyormuşuz. İnsanlık bir senfoni gibiymiş. Nasıl senfonide tek nota eksik olursa o artık aynı senfoni olmaz ve tam olmaz. Aynen bu şekilde her birimizin varlığının kıymetini bir kere daha gördüm filmle beraber. Evet herkes eşitti ama renksizdi! Kıskançlığın da sadece bir seçim olduğu gözlerinizin önüne seriliyor. Farklılıklara sırt çevirmek de evet bir seçenek ki şu anki dünya düzeni böyle ya da farklılıklarımızı sahiplenip hayatın müziğine katılmak da bir seçenek.
  • Seçeneklerimizin değerini yaşadım! Filmde eşitlik ve aynılıktan dolayı topluluğun seçme hakkı yok. Hatta seçme kavramı bile sözlüklerinde yok. Önlerine sunulan hayatı yaşıyorlar sadece. Sorgu yok, neden yok. Çok robot gibi gelmedi mi size de? Seçim yoksa insan olmanın ne anlamı var ki? Bizi insanlaştıran ve birbirimizden ayıran şey seçimlerimiz. Elimizden alındığında aslında “neden hayata geldim?” sorusu bile daha derin sorgulanır noktalarda oluyor. Bilinçli seçimler yapmak gerçekten baya baya hayatımızı kendi ellerimizle istediğimiz gibi çizmekmiş!
Filmde eşitlik ve aynılıktan dolayı topluluğun seçme hakkı yok.
  • Daha çok verim alınması adına, yine insanlar arasında kıtlık, bolluk gibi farklar olmaması adına toprağa müdahale edilmiş, iklimler kaldırılmış. Aslında kavga, savaş olmasın diye dünyadaki tüm her şeyle oynanmış. Öyle olunca da hayatın tadı da alınmış olmuş, ruhsuz bir hayat doğmuş.
  • Acıdan, hüzünden kaçarken filmle beraber aslında onların da ne kadar değerli olduğunu görüyoruz; mutluluktan pek de bir farkı olmadıklarını. Filmde tüm duygular alınıyor herhangi kötülüğe, tatsızlığa, acıya dair bir his olmasın diye ama o zaman da insanlığın ne kadar ölü gibi olduğuna tanık oluyoruz. Aşk ve acı gibi olgularla, duygularla beraber aslında yaşamak ne demek anlıyormuşuz. Dünyadaki varlığımız bu şekilde anlamlanıyormuş. İnsan olarak var olmamızın temeli hislerimize dayanıyormuş. Korkudan hislerini görmezden gelen, bastıran insanlar korkudan dolayı nasıl da robotik bir hayatı seçmeye razı oluyormuş.
  • Anı toplayıcıyla beraber yani filmdeki insanlığa dair tüm anıları toplayan kişiyle beraber kolektif bilincin de varlığı harika bir şekilde verilmiş filmde. İnsanların gelmiş geçmiş yaşadığı tüm savaşların, söylemlerin, mutlulukların, acının tek bir kütüphanede toplandığını ve kaydolduğunu hayal edin. Meditasyon sayesinde hepimizin o kütüphaneye ulaşma şansı varken şu an, filmde o kütüphaneye ulaşma ulaşma lüksü olan tek kişi anı toplayıcı. Dolayısıyla ne kadar dolu bir bilgelikten mahrum bırakılıyor filmde insanlar. Kolektif bilinç ve varlığının önemi de farklı bir açıdan gözler önüne seriliyor.
  • Yani,  farklılıklarımızın, aşkın, acının; tüm duyguların önemi, seçimlerin hayattaki yeri, iklimin bile varlığının değerini bize koca bir pencereden gösteren, hayata minicik noktalardan değil, daha bütünsel bakmamızı sağlayan bir film Seçilmiş. Kötü diye tasvir ettiğimiz şeylerin bile hayat müziğinde rengarenk bir nota olduğunu anlamamızı sağlayan bir film Seçilmiş. Herkese ama herkese mutlaka izlemesini tavsiye ederim. Bakalım siz neler göreceksiniz izlerken. Paylaşalım, paylaştıkça çoğalalım. Çok sevgiyle,

 

İlginizi çekebilir: Dengeyi bulmak ve dengede kalmak için: Sosyal medya farkındalığı

Gamze Baytan: Selamlar, Gamze ben. Meditasyon ve yoga hocasıyım. 7/24 çalıştığım organizasyon sektöründen bir anda "Ne yapıyorum ben kendim için" diyerek çalışma hayatımda ne istediğime karar vermek adına verdiğim arada; kendimi bir anda bol kitap, bol sorgulama, bol seans ve bol yazının içerisinde buldum. Yol yolu açtı ve ben artık izlemek yerine hayata katılmayı seçtim. Eylül '15'te Ezgi Sorman'dan aldığım Meditasyon Eğitimi Eğitmenliği'nden mezun oldum. Şu an toplam 2 günden oluşan ve içerisinde “stres nedir, bedene etkileri nedir, sağlıklı seçimler yapmamız nasıl mümkündür, meditasyon nedir, ne işimize yarar, faydaları nedir, biz aslında kimiz” gibi soruların cevabını konuşup; her birimizin modu her an değişkenlik gösterdiği için tek bir tekniğe kendimizi sıkıştırmak yerine, esnek olabilmek adına 3 ayrı varyasyonun deneyimendiği eğitimler ve grup meditasyonları yapmaktayım. Yollar bitmez tabi hayat boyu; görebildiğimiz sürece. Ayık ve uyanık olarak yakalayabildiğimiz takdirde hayatı. Ve Cihangir Yoga'da Berivan Aslan Sungur'un Yin Yoga Eğitmenliği eğitimiyle kesişti yolum. Temmuz '17’de de meditasyon hocalığımın yanı sıra yin yoga hocalığına tam anlamıyla adım atmış oluyorum. Ben ruh-zihin-beden ile bütünüyle çalışmaktan çok keyif alıyorum. Yeni şeyler keşfediyorum. Hayatta hem daha güçlü hem daha esnek durabiliyorum artık. Her şey artık hem daha derin hem daha hafif. Ve bütün bu deneyimleri daha rahat anlamamı, içselleştirmemi, görmemi sağlayan en büyük araç da kelimelerim. Yazıyorum çünkü yazı benim bu hayatta ruhumla özgürce dansedebildiğim en özgür alan. Yazıyorum çünkü yaşadığımız, başımıza gelen herhangi bir şeyde yalnız olmadığımızı, çaresiz olmadığımızı bilelim, kuvvetimizi yine birbirimizden alalım, birbirimize yayalım ve şifa olalım diye.. Tüm insanlığa yayılmak niyetiyle. Mail adresim: gamzebaytan@gmail.com

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale