X

Düşünce gücüyle nesneleri hareket ettirmek artık mümkün!

Bilim kurgu sinemasının çığır açan filmlerinden Matrix’i izleyen herkes küçük bir çocuğun sadece düşünce gücüyle kaşığı büktüğü sahneyi hatırlar. Fiziksel güç kullanmadan nesneleri hareket ettirme, şekillerini değiştirme yüzyıllardan beri insanların ilgisini çeken bir alandır. Bilim insanları ise 15 yıldan uzun süredir yaptıkları çalışmalarla düşünce gücüyle protez uzuvları ve robotları hareket ettirmeyi başardılar.

Bu konudaki ilk örnek geçirdiği inme yüzünden felç kalan Cathy Hutchinson oldu. Elleri ve ayakları tutmayan biri olarak yaşayan Cathy’nın kaderi 2012 yılında beynine yerleştirilen, kablolarla bilgisayara bağlı küçük bir çip sayesinde tamamen değişti.

Brown Üniversitesi’nden bilim insanlarının ”beyin kapısı” adını verdikleri bu beyin-bilgisayar arayüzü ile Cathy’nin beyninden gelen sinyaller, bilgisayar üzerinden mekanik bir kola aktarılıyor. Cathy, yalnızca düşüncesini kullanarak robot kolu hareket ettirip yemek yemek, tokalaşmak, bir içecek şişesini kavrayıp ağzına götürebilmek  gibi günlük işlerini yapabiliyor.

Hutchinson, gözlüklerine eklenen nöroprotez sayesinde düşüncelerini bilgisayara aktarabilen, Stephan Hawking kadar popüler olmasa da bu alanda çığır açan eylemi gerçekleştiren ilk kişi oldu.

Cathy Hutchinson’ın kaderi beynine yerleştirilen, kablolarla bilgisayara bağlı küçük bir çip sayesinde tamamen değişti.

Kendisini bilime takıntı seviyesinde meraklı olarak tanımlayan Obama’nın 13 Ekim’de Beyaz Saray’da gerçekleşen ”Öncüler-Frontiers” toplantısında, hissedebilen robot el ile tokalaşmasından sonra bu konu yeniden gündeme geldi. Tekerlekli sandalyesine bağlı olan, robot kolu sadece düşünce gücü ile hareket ettirebilen Nathan Copeland, Hutchinson’dan farklı olarak bu tokalaşmayı hissedebildi. Robot ele yerleştirilen sensörler sayesinde Obama’nın tokalaşırken uyguladığı basınç, kablolar üzerinden Copeland’ın beynine aktarılarak onun da aynı tokalaşma hissini duymasını sağladı.

İlgili yazı: Hayalleri gerçeğe dönüştüren teknoloji: REX

Nathan Copeland, robot kolu sayesinde Başkan Obama’nın elini sıkmasını hissedebildi.

Robot ve yapay zeka sistemleri etkinlikleri

Ekim 2016, robot ve yapay zeka sistemlerinin tüm dünyada gösteriye çıktıkları bir ay oldu. Amerika’da yapılan bu toplantının dışında Avrupa da aynı dönemlerde 2 önemli etkinliğe ev sahipliği yaptı. Bunlardan ilki İsviçre’nin Zürih kentinde düzenlenen ilk Cyborg olimpiyatları ‘Cybathlon’ oldu. Biyonik atletlerin mücadelesi olarak adlandırılan Cybathlon’da oluşturulan 6 farklı kategoriden birisi ise Hutchinson ve Copeland’in aktif kullandıkları beyin-bilgisayar arayüzü oldu. Dünyanın çeşitli üniversitelerinden katılan yarışmacılar düşünce gücü ile kontrol ettikleri avatarlarını özel bir bilgisayar oyununda yarıştırdılar.

Dünyanın çeşitli üniversitelerinden katılan yarışmacılar, düşünce gücü ile kontrol ettikleri avatarlarını, ilk Cyborg Olimpiyatları ‘Cybathlon’da yarıştırdılar. 

Cybathlon ile aynı dönemde Avrupa’nın başka bir şehrinde ise 24 saat süreli beyin hackhatonu yapıldı. Hack maratonu anlamına gelen hackathon, ortak bir konuya ilgi duyan kişilerin bir araya gelip sınırlı bir süre içinde, kendilerine verilen konuyla ilgili ortaya yeni bir ürün çıkarmaya çalıştıkları etkinliğin adı. Budapeşte’de üçüncüsü gerçeştirilen beyin hackhatonunda çoğunluğu öğrenci olan gruplar yapay zeka, sanal gerçeklik gibi teknolojileri kullanarak 24 saatlik bir süre içerisinde beyin-bilgisayar arayüzü sistemleri ile kendi uygulamalarını geliştirdiler.

Bu teknolojiler nereye ilerliyor diye merak ediyorsanız, Thinking Machines şirketi kurucularından Daniel Hillis’in şu sözüne kulak vermenizi öneririm: “Bedenimden herkes kadar ben de memnunum, ama silikon bir bedende 200 yaşına kadar yaşayacak olsam kesinlikle kabul ederdim”. Bütün bu çalışmalar biyonik bedenli yeni sürümümüz olan İnsan 2.0’ın yavaş yavaş geldiğini gösteriyor. Peki siz böyle bir güncellemeye hazır mısınız?

Daha detaylı bilgi için: www.cybathlon.ethz.ch/en/the-disciplines/bci-race.html

Sinem Serap: Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği'ni bitirdiğimde beynin artık hayatımın vazgeçilmez bir parçası olacağını biliyordum. Çocuklukta başlayan beyin-zihin ilgim sonunda akademik ortama taşındı ve şu anda doktora çalışması şeklinde devam ediyor. Beyinden sonra en büyük tutkum olan su altı, beni serbest dalış denemelerine, oradan meditasyona ve oradan da yogaya götürdü. Yaklaşık 1 sene önce yoga eğitmeni sertifikamı alsam da bu yolda hala öğrenci kalmaya devam ediyorum.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale