X

Dünyanın Kıyısındaki Kafe: Hayatınızın sorumluluğunu almanız için 3 soru

Bazen tesadüfler bizi hiç ummadığımız anda kendimize doğru bir yolculuğa çıkarabiliyor. Bir müzik, mekan, hava durumu, eski bir arkadaşla karşılaşmak, çekmecedeki eski bir resim veya bir kitap… Her ne vesile oluyorsa hem düşündürücü hem de çığır açıcı bir şey bizi bekliyor olabilir. İpuçlarını okumak, o anı bir fırsata çevirmek anın içindeyken çok kolay olmayabiliyor. Yakın zamanda okuduğum bu kitapta bunları düşündüren çok anı bir arada buldum ve “Neden buradayım?” derken nelerden korktuğumu, nelerle barıştığımı ve neleri gerçekten istediğimi tekrar düşündüm.

Neyi nasıl algıladığımız kişiden kişiye çok değişiyor, Dünyanın Kıyısındaki Kafe kitabı okuyan farklı kişilerin farklı algılarla ve yorumlarla baş başa kalacağını tahmin ediyorum. Aslında bunun bilimsel bir nedeni de var, çünkü olayları algılama şeklimiz öncelikle kavramsal bir süreç. Örneğin bir kaplan görüyorsak ve ondan korkuyorsak, bu daha önce kaplan ile ilgili “tehlikeli” uyarıları almamızdan ve böyle anlatılmasından dolayı olabilir, eğer kaplanla birebir bir karşılaşma anı bulunmuyorsa bu negatifi çağrıştıran öğrenmelerden kaynaklanabilir. Bir bebeğin korkusuzca bir kaplana yaklaşıp pençeleri görüp korkması ise duyusaldır, tehlikeyi duyumsayıp daha objektif bir görüş ortaya koymuştur aslında.

Bu örnekler bizim olayları algımızın öğrendiklerimizle nasıl değiştiğine sadece birkaç örnek. Hayatımızdaki her anın, durumun bizde yarattığı hissi kavramsal ve duyusal olarak ayırmak ve bunların üzerine çalışmak gelecekteki bizi bugünden daha dayanıklı ve yaşama daha adapte hale getirmeye yardımcı. “Dünyanın Kıyısındaki Kafe” kitabını okurken duyusal olarak kaçındığım bazı anlar ve kavramsal öğrenmelerim üzerine de düşündüm.

Kitapta bu kafeye yolu düşen herkesin karşılaştığı üç soru var. İlki “Neden buradasın?” Bulunduğumuz yere isteyerek mi geldik, her gün yaptıklarımız bizim gelecekte de yapmaya devam etmek istediğimiz şeyler mi, istediğimiz şeyler ile bulunduğumuz yer arasında nasıl bir bağ var? Örneğin emekliliğini rahat geçirmek için mi bulunduğun yerdesin, sosyalleşmek için mi, öğrenmek ve gelişmek için mi, yoksa sadece zorunluluktan mı? Herkesin yaptığı bir şeyi kaçırmamak için mi? Cevapları görece kolay ve zor olan birden çok soru geliyor aklıma. Bu soruyla ilk kez karşılaşıyorsanız yanıtı kolay gelmeyebilir ama üzerine düşününce benim için zihin açıcı bir soruya dönüştü.

İkinci soru “Ölümden korkuyor musun?” Bu soruyu genelde bir kayıp yaşadığımda veya bazen yılların hızlı geçtiğine dair bir sohbet esnasında kendime sordum ve soruyorum. Hayalini kurduğum bazı şeyleri yaşamadan gitme firki ürpertici geliyor, bir de tabii arkada bıraktığın sevdiklerinin senin yokluğunda ne yapacağı düşüncesi… Bu soruyu kitabın sordurma sebebi bence bugün ertelediklerimizi, “Yarın yaparız” dediklerimizi erteleyebileceğimiz bir zamanın olamayacağını da aklımızın bir köşesinde tutmamızı sağlamak. Denemek isteyip de denemediğimiz veya planlayıp ertelediğimiz şeylerden hangisi bizim daha çok “keşke” diyeceğimiz şey ise ona bugünden odaklanmak gerekiyor belki de. Kitapta bununla ilgili söylenen şu söz hepsinin özeti: “Bir şeyi zaten yaptıysan ya da yapıyorsan onu yapma şansını bulamamaktan korkmazsın.”

Son soru ise “Halinden memnun musun?” Gerçekten haz aldığın işlerle mi uğraşıyorsun, geçmişten bugüne baktığında bu yaşına geldiğinde görmek istediğin sen ve olduğun sen arasında nasıl bir fark var? Aradaki fark seni memnun mu ediyor, yoksa “keşke” dediğin noktalar var mı? Aslında bu sorunun mesajından yola çıkarak aslı soru bence “Hayatının sorumluluğunu sen mi alıyorsun, başkalarına mı bırakıyorsun?” Hayatının her anının kontrolünü eline alıp sende satın alma isteği uyandıran reklamı, stres yaratan insanları, senin arzulamadığın ama sırf başkasını mutlu ediyor veya başkası arzuluyor diye yerine getirdiğin görevleri bir kenara bıraktığında belki de bu sorunun yanıtı “evet”e dönebilir. Hayatın kontrolünü ve sorumluluğunu taşıdığında halinden memnun olman daha olası çünkü yaptığın ve yapmadığın her şey özgür iradenle gerçekleşiyor ve sonucu da tamamen senin elinde.

Kendimize sormamız gereken bu 3 soru için belki yanıtlar çok farklı ama günün sonunda bugünden yarına gün dönerken kendinize dair yeni farkındalıklar ve yeni yolculuklar için önemli. Sormaktan vazgeçmeden her anın sorumluluğunu alarak ve ertelemeyerek yarını bugünden daha farklı yapmak bizim elimizde. Bu kısa el kitabında sizler de eminim yazdıklarımdan farklı yeni düşüncelerle buluşacaksınız.

İlginizi çekebilir: Zamanın psikolojisi: Zamanla kurduğunuz ilişki hayatınızı nasıl etkiliyor?

Didem Sümer Tiryaki: Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji lisans eğitimi ardından Galatasaray Üniversitesi'nde işletme yüksek lisansını tamamladı. Yaklaşık 10 senedir özel sektörde İnsan Kaynakları alanında çalışıyor. Kadın Girişimciler Derneği'nin Geleceğin Kadın Liderleri programından 2013 yılında mezun oldu. Kagider ve Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği'nde öğrenci veya yeni mezun kadınlara mentorluk yaptı. BÜMED'in yürüttüğü Next-Gen programında mentorluk çalışmalarına devam ediyor. Deneyimsel oyun terapisi eğitimleri ardından supervizyonlarını tamamladı ve Oyun Terapisi Uygulayıcısı oldu, son iki senedir gönüllü olarak 2-11 yaş arası çocukları destekliyor. Öğrenmeyi, gezerek/okuyarak veya deneyimlerek yeni bilgiler keşfetmeyi, bu öğrenme ve keşiflerinden insan doğasına dair çıkarımlar yapmayı ve bunları yazmayı seviyor.

Yeni yıl hediyelerinin vazgeçilmezi Sosyopix ile anılarınızı ölümsüzleştirin

Sevdikleriniz için hediye seçmek bazen uzun uzun düşünmeyi gerektirir. Çünkü aslında aradığımız şey, sadece bir eşya değildir; bir duyguyu, bir anıyı, bir hatırlamayı karşı tarafa hissettirmektir. Tam da bu yüzden fotoğrafla kişiselleştirilmiş hediyeler, her zaman daha çok dokunur. Tek bir kare, bir gülüşün ardındaki hikayeyi yeniden canlandırır; yıllar önce çekilmiş bir fotoğraf bile açıldığında ilk günkü kadar sıcak hisseder. Sosyopix işte tam da bu noktada, o paha biçilmez anılarınızı estetik ve yaratıcı dokunuşlarla unutulmaz kılıyor.



Kişiselleştirilmiş takvimlerle zamanı anlamlandırmak

Yeni yıl, hayatımızda yeni sayfalar açmak demektir. Bu nedenle kişiselleştirilmiş takvimler, sadece günleri takip ettiğiniz bir araç olmaktan öteye geçer; umut ve güzellikle dolu bir yılın sembolü haline gelir. En güzel fotoğraflarınızla hazırlanan masa veya duvar takvimleri, sevdiklerinizin her gününe anlam katar. Her sayfa, sadece bir tarih değil, hatırlanan ve paylaşılan özel bir anı olarak kalır. Takvimi her çevirdiğinizde, geçmişin güzel anılarını hatırlamak ve geleceğe dair küçük bir mutluluk hissi yaşamak mümkündür. Bu küçük ama etkili detay, hediyenizi hem estetik hem de duygusal olarak unutulmaz kılar.



Anıların dokunulabilir hali: Fotoğraf baskıları



Bir zamanlar telefon ekranına sığdırdığınız, galeri arşivlerinizde kalan en mutlu kareleri bu yılbaşı yeniden keşfetmenin tam zamanı. Sosyopix fotoğraf baskıları, en özel anlarınızı sıcaklığını ve kalitesini koruyarak dilediğiniz formda hayat bulduruyor. İster yaz tatilinde o hiç bitmesin dediğiniz gün batımı karesini, ister kış tatilinde çekilmiş kar manzarasını seçin; retro tarzda ya da şık bir çerçeveyle hazırlatabilirsiniz.Çalışma masasında duran küçük bir fotoğraf, sizi kış tatilinin huzuruna veya yılın en güzel anılarına götürebilir. Bu yıl sevdiklerinize sadece bir hediye değil, birlikte paylaşılan özel anıları ve mutluluğu hediye edin.

Anıların estetik hali: Fotoğraf albümleri

Fotoğraf albümleri, her dönem popülerliğini koruyan ve hiçbir zaman değerini kaybetmeyen hediye seçeneklerinden biridir. Çünkü bir albüm, yalnızca fotoğrafları bir araya getirmez; aynı zamanda belirli bir dönemin, bir ilişkinin ya da bir yolculuğun hikayesini saklar. Sayfaları çevirdikçe hatırlanan detaylar, yeniden yaşanan duygular ve geçmişten gelen sıcaklık, bu hediyeyi zamansız bir klasik haline getirir.

Kişiye özel tasarlanan fotoğraf albümleri, hem estetik hem de duygusal yönüyle güçlü bir hediye seçeneği sunar. Kapak dokusundan sayfa düzenine, renk seçiminden yerleştirdiğiniz küçük notlara kadar tamamen size ait bir anlatım oluşturma fırsatı verir. Bu, sadece bir hediye değil; kendi elinizle hazırladığınız bir zaman kapsülüdür.



Anıları duvarlara taşıyan çerçeveler

Mutlu anıları saklamanın tek yolu albümlerde biriken fotoğraflar veya fotoğraf baskıları değildir; bazen evin en görünür köşesine yerleştirilen bir çerçeve de aynı etkiyi yaratır. Ölümsüzleştirilen anları çerçeveleyerek yaşam alanlarınıza sıcaklık ve derinlik katarken sevdiklerinizin her baktığında o ana yeniden dönmesini sağlar. Farklı boyut seçenekleri sayesinde ister küçük bir köşeyi canlandırabilir ister salonunuzun atmosferini değiştirebilirsiniz.  Duvarlara zarar vermeyen yapışkanlı çerçeveler ise kolay kullanımıyla, yalnızca bir dekor değil; her gün gülümseten bir anı sunar. 

Bi’kutu anı: Özel hediye kutularıyla yeni yıl coşkusu

Yeni yıl ruhunu tek bir kutuda toplamak istiyorsanız, özenle hazırlanmış hediye kutuları bunun için ideal bir çözüm sunar. İçerisinde not defterleri, yılbaşı ruhunu yansıtan kupalar, kokulu mumlar ve daha pek çok özel hediye, kutuyu açan kişinin yüzünde sıcak bir tebessüm bırakır. Böylece hediyeniz yalnızca bir kutu değil, birlikte paylaştığınız anıların sıcacık bir yansıması olur.

Siz de bu yıl, sıradanlığın dışına çıkarak sevdiklerinizin yüzünde unutulmaz bir gülümseme oluşturmak istiyorsanız, Sosyopix’in sunduğu bu kişiselleştirilmiş dünya tam size göre. Hatıralarınızı canlandırın ve onlara, her baktıklarında sizi hatırlatacak, zamana anlam katan dokunuşlar hediyeler sunmak isterseniz aradığınız her şey Sosyopix’te!





İlgili Makale