X

Dünya kayak şampiyonu Arianna Tricomi özel röportajı: “Başarımın sırrı her şeyden önce iyi hissetmek”

Muhteşem doğa manzaralı Dolomites’in kalbi olan İtalya’nın Corvara kentinde Ağustos 1992’de dünyaya gelen Arianna Tricomi, üç yaşından beri kayak yapıyor. 16 yaşındayken kayak tarzını değiştirerek Slopestyle’ı denedikten sonra, gerçek tutkusunun kayak pistlerinin dışında olduğunu fark ederek 2012’ye kadar serbest yarışlarda yarıştı. 2016 yılında girdiği ilk büyük yarış olan Freeride Dünya Turu’nda üçüncülük elde eden Tricomi, 2018 ve 2019 yıllarında aynı yarışmada arka arkaya iki şampiyonluk kazandı. Ard arda gelen başarılarının ardından 2018 yılında Avrupa’da yılın kayakçısı seçildi.

Kayağın yanı sıra sörfle de ilgilenen ve fizyoterapi eğitimi almış olan Tricomi; İtalyanca, Almanca, İngilizce, Fransızca ve İspanyolca olmak üzere tam 5 dil biliyor. Arianna Tricomi, birçok isim gibi The North Face’in uzun yıllardır destek ve sponsor olduğu sporculardan biri. Biz de Uplifers olarak başarılı kayak sporcusu Arianna Tricomi ile kayak sporuna olan tutkusu ve karantina dönemini nasıl geçirdiğiyle ilgili keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. 

Arianna, öncelikle seni biraz tanımak isteriz. Bize biraz kendinden, biraz da kayağa olan tutkunun nasıl başladığından bahsedebilir misin?

Tabii ki. Ben Arianna Tricomi, İtalya’nın kuzeyindeki Alta Badia Bölgesi’nde yer alan Dolomites’te büyüdüm. Annem 1998 yılında Placid Gölü’nde yapılan dünya kayak olimpiyatları şampiyonasında da yarışmış eski bir kayakçı. Babam da emekli jet pilotu. 3 yaşında başladığım kayak sporuyla büyüdüm diyebilirim. Kaymaya Telemark stili kayak yaparak başladım ve 10 yıl boyunca Alpler’de bu teknikle yarışılan müsabakalara katıldım. Telemark’ın kayak konusundaki başarım üzerinde önemli bir rolü olduğunu düşünüyorum. 6 yaşından 16 yaşına kadar bu teknikle kaydım ve oldukça başarılı sonuçlar elde ettim. Ancak sonrasında bu tekniğin kurallarının benim için çok katı ve karmaşık olduğuna karar vererek Telemark’ı bıraktım.

Sonrasındaki 4 sene boyunca Slopestyle tekniğiyle kaymaya ve kendimi bu teknikte geliştirmeye devam ettim. İlk senemde Dünya Kupası yapılmıştı, ancak Olimpiyatlar’da yarışınca serbest kayaktan aldığım zevki alamadığımı, serbest kaymanın ruhunu özlediğimi fark ettim ve yarışmayı bıraktım. Bir sezon kayak eğitmeni olarak çalıştım ve sonrasında Innsbruck’ta fizyoterapi eğitimi almaya karar verdim. Eğitimim devam ederken bir taraftan serbest stil kayak yapabilmenin yollarını araştırdım ve pist dışındaki doğal alanlarda serbest kayak yapabilmek için 2 yıl boyunca özel bir eğitim aldım. Bu konuda yeterliliğimi aldıktan sonra yalnızca 5 yıl içinde 3 kez dünya şampiyonu olmuş olmanın gururunu taşıyorum. Bu muhteşem bir şey, çok mutluyum! Kayağa olan sevgim hala ilk günkü gibi, hatta belki daha bile fazla.

3 kez dünya şampiyonu olmanın yanı sıra 2018 yılında Avrupa’da yılın kayak sporcusu seçildin. Çok uzun bir süredir kayak yapıyor olduğun ve kayağı bu kadar çok sevdiğin için bu sporda bu kadar başarılı olman aslında sürpriz değil. Ancak yine de bu kadar genç bir yaşta elde ettiklerin bir sporcunun hayallerinin de ötesinde. Sen bu başarıyı neye borçlu olduğunu düşünüyorsun?

Benim için ne yaparsam yapayım yaptığım şeyden zevk alabilmek her şeyden önce gelir. Bu nedenle eğlenmediğim sürece kayak yapmak benim için hiçbir anlam ifade etmiyor. Elde ettiğim başarının en önemli anahtarı bu diye düşünüyorum. Ayrıca kayağa olan sevgimi ve tutkumu bu zamana kadar hiç kaybetmedim. Kayak takımını bağladığım her an aynı hissi yaşıyorum. Bu işte profesyonel olsam da, heyecanım aynı olduğu için kayağı bir iş ya da görev gibi göremiyorum. Kayak hayattaki en büyük tutkum. Bir de tabi kaymak istediğim her an kayabilecek imkana sahiptim. Bu nedenle de katıldığım yarışmalar benim için kayakla ilgili normalde yaptığımdan farklı ve eğlenceli bir şeyler yapma fırsatıydı. Zirveye tırmanıp yarışmanın başlamasını beklerken gülümsüyorum ve start verildiğinde anın tadını çıkarmaya çalışıyorum. Sonuç olarak başarımın sırrı bence zorunda olduğum için değil zevk aldığım için yaptığım bir şeyi kariyer olarak benimsemem, kayağı eğlenceyle bir araya getirmem.

Biraz da bu süreçte evde nasıl zaman geçirdiğinden bahsedelim. Bize karantina sürecinde evde geçen bir gününü anlatır mısın? Evde zaman geçirmek günlük rutinini ve alışkanlıklarını nasıl değiştirdi? Örneğin bu süreçte antrenmanlarına nasıl devam ediyorsun? Evde antrenman yapmak sana nasıl hissettiriyor?

Bu sorunun cevabı benim için biraz ilginç. Karantina başlamadan hemen önce Freeride Dünya Turu’na katılmak üzere İsviçre Verbier’e gelmiştim. Tabii ki tur iptal edildi. Ancak ben apar topar İtalya’ya dönmek yerine bir süre burada kalarak Avrupa’da neler olacağını görmek istedim. Zaten tüm sporcular olarak haftalar öncesinden İsviçre’ye geldiğimiz için iyice kaynaşmıştık. Ben de burada kalmak istedim ve hala hepimiz Verbier’deyiz. Doğru bir karar almışım ve kendimi bu konuda gerçekten çok şanslı hissediyorum. Diğer ülkelere göre daha güvenli ve dışarı çıkma fırsatı bulabildiğim bir yerdeyim. Dışarı çıkabilmek benim için çok önemli. Özellikle ilk haftalarda boş boş sokaklarda yürüyor, bir yerlerde oturup karşıdaki dağları ve doğayı izliyordum. Kendi kendime nefes egzersizleri yaparak rahatlamaya ve yavaşlamaya çalıştım. Yani pek bir şey yapmadım diyebilirim.

Karantina süreci boyunca hiç antrenman yapmadım, açıkçası böyle bir isteğim ya da planım da yok. Tüm zamanımı yavaşlamaya çalışarak geçiriyorum. Çevremi izliyorum, düşünüyorum, telefonumdan uzakta zaman geçirmeye çalışıyorum. Herhangi bir sebeple antrenman yapmalıyım, fit kalmalıyım gibi bir endişem yok. Zaten önümüzdeki kış sezonunun gelmesine aylar var. Bu yüzden de formdan düşeceğim, fit kalmalıyım gibi düşüncelerle kendimi strese sokmak istemiyorum. Bence bu süreçte en önemli şey insanın zihninin rahat olması ve iyi hissetmek. Kendinizi iyi hissettiğiniz sürece beden zaten bu iyiliğe uyum sağlıyor. Bu nedenle şimdiye kadar karantina sürecini oldukça iyi geçirdiğimi söyleyebilirim. Harika insanlarla birlikteyim ve onların varlığı benim için bu süreci kolaylaştıran en önemli şey.

Peki karantina sürecinin uzaması durumunda antrenman rutininde ne gibi düzenlemeler ve değişiklikler yapmayı planlıyorsun?

Benim hiçbir zaman önceden planlanmış bir antrenman rutinim olmadı. Zaten sürekli kayarak büyüdüm, kayak hayatımın bir parçası. Bu süreci de İsviçre’de geçirdiğim için çok şanslıyım çünkü burada kaymaya devam ediyorum. Bazı kayak turlarına katıldım, sürekli dışarıdayım ve kayıyorum. Eğer adına antrenman diyeceksek, benim için antrenmanın en önemli koşulu güçlü bir zihin ve iyi hissetmek. Yıllardır bu sporu bir gün bile sıkılmadan yaptığım için başarılı olduğumu düşünüyorum. Kendimi asla zorlamadım, içimden gelmeden kaydığım tek bir gün bile olmadı. Ancak tabii ki bu benim düşüncem, başkaları farklı düşünüyor olabilir. Kendimi iyi hissediyorsam ve mutluysam çok fazla antrenman yapmamış olsam da çok iyi kayabileceğime eminim.  

Röportajımızı sonlandırmadan önce, kısaca okuyucularımıza karantina süreci boyunca nasıl aktif ve enerjik kalabileceklerine dair önerilerinden de bahsedebilir misin?

Böyle bir durumun içindeyken bu konuyla ilgili öneri vermek benim için gerçekten oldukça zor. Ben hala dışarı çıkma özgürlüğü olan şanslı azınlıktan biriyim. Tüm bu süre boyunca evlerinde kalmak zorunda olan, aylardır dışarı çıkamamış insanlara ne söylenir bilemiyorum. Kendi deneyimlerim doğrultusunda, bu süreçle başa çıkmamda nefes egzersizlerinin çok faydasını gördüğümü söyleyebilirim. Farkındalıkla nefes almak gerçekten çok rahatlatıcı. Yakın zamanda bir de ukulele almıştım. Bence müzikle ilgilenmek, müzik dinlemek, şarkı söylemek ya da bir alet çalmak da çok güzel. Bu süreçte daha fazla kitap okuyorum ve günlük yazıyorum. Her ne kadar zor olsa da bu sürecin yavaşlamak ve her zaman düşünmediğimiz şeyler üstüne düşünmek için harika bir fırsat olduğunu düşünüyorum.

Arianna Tricomi’yi Instagram hesabından takip edebilirsiniz. 

The North Face, evde kaldığımız karantina döneminde de keşfetmeye ve spora devam etmek isteyenler için ‘Keşif Evi’ni oluşturdu. The North Face’in arşiv videolarından antrenman derslerine, evde kalma tüyolarına, ev antrenman ürünlerinden Covid-19 ile ilgili bilgilere kadar birçok içeriğe yer verilen Keşif Evi’nde The North Face sporcularının keyifli ve ilham veren başarı hikayelerinin yer aldığı videolara da ulaşabilirsiniz.  ‘Keşif Evi’nde yer alan ‘Sporcularımızla Birlikte Evde Kal’ bölümünde şimdi ve gelecek için motivasyon, tüyo ve ilham verici paylaşımlar yer alıyor. 

The North Face ‘evde antrenman’ koleksiyonunun da yer aldığı ‘Keşif Evi’ni buraya tıklayarak ziyaret edebilirsiniz.

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 

Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 

Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale