X

Dubrovnik: Cennetin yeryüzündeki hali

Sunset at yacht harbour in Dubrovnik

Geçtiğimiz haftaki Karadağ yazımızdan sonra bu hafta Balkanlar’ın güzeller güzeli ülkesi Hırvatistan ve Karadağ’ın büyüleyici diğer şehirleri ile karşınızdayım.

Dubrovnik

Hırvatistan, 2013 yılından beri Avrupa Birliği üyesi olduğundan Türk turistlere vize uygulanıyor. En son Karadağ’da Perast’ta kaldığımız için Hırvatistan’a Perast’tan geçtik. Perast dönüşü, Budva’daki terminalden aldığımız otobüs biletleri için gidiş-dönüş kişi başı 30€ ödedik. Sabah saat 06:20’de Budva’dan kalkan otobüs, 20:30’da Dubrovnik’ten geri dönmekte. Dolayısıyla günübirlik planlanan bu tur ile nam-ı diğer King’s Landing’i ziyaret etmek için yeterli zamanınız olmuş oluyordu. Gümrük ve sınır geçişleri dâhil yaklaşık 3 saat süren yol sonrası, sabah 09:30 gibi Dubrovnik’e vardık. Otobüs terminali şehrin biraz dışında kalıyor; ancak şehir merkezine ulaşım yaya olarak, taksiyle ya da 1A, 1B veya 3 numaralı otobüsler ile yapılabiliyor. Hırvatistan, Euro değil; para birimi olarak Kuna  kullanıyor. 1 Euro yaklaşık 7,5 Kuna. Terminalde komisyon ödemeden Euro bozdurabileceğiniz döviz büroları da bulunmakta.

Biz, keşifçi bir birlik olduğumuz için yürüyerek şehri gezmeyi tercih ettik. Ayrıca Old City / Grad’a varmak için elinizde bir harita olmasına da gerek yok; çünkü tabelalar ile yönlendirmeler bulunuyor. Yaklaşık 30-40 dakikalık bir yürüyüş ile Old City’ye ulaşılabiliyor. Otobüs durakları, tur otobüsleri, kiosk’lar, özel Game of Thrones turları yüzünden büyük bir kalabalığın olduğu Pile Gate, şehrin dört kapısından biri ve ana giriş kapısı.

Bir dip not olarak, Game of Thrones yaratıcı ekibi ile ‘Neden Dubrovnik?’ üzerine yapılmış olan röportaja ait video için buraya tıklayabilirsiniz.

Şehri zemin düzlemde gezdikten sonra, bir de surların tepesinden kuş bakışı olarak gezmeyi düşünürseniz, benim önerim hemen girişteki ilk köşede bulunan Tourist Info’dan 1 günlük Dubrovnik Kart almanız yönünde olacak. 1 günlük Dubrovnik Kart 153 Kuna, yani yaklaşık 20€. Bu kart ile başlı başına 16€ olan şehir surları üzerindeki gezi de dâhil olacak şekilde toplu taşıma araçları kullanımı, müze ziyaretleri ve çeşitli indirim seçenekleri bulunuyor. Otobüs bileti de 21 Kuna, yani yaklaşık 3€. Artık matematiği yapıp kartı almanın uygun olup olmayacağına siz karar verebilirsiniz.

25 metreye kadar yükselen ve yaklaşık 2 km. kesintisiz bir şekilde uzanan surlar ile çevrelenmiş Old City / Grad’ı görünce etkilenmemeniz mümkün değil. Her gün, bir önceki güne nazaran gittikçe büyüyen Old City örnekleri ile karşılaşıyor oluşumuz bizleri çok heyecanlandırıyor. Surların köşe noktalarında Bokar, St. John ve Revelin hisarları ile Minčeta Kulesi bulunmakta. Bölgeye girince ilk olarak sizi ana cadde olan Stradun, Church of Holy Savior, Franciscan Monastery ve Onofrio Çeşmesi karşılıyor.

Franciscan Monastry’nin giriş kapısının solunda gargoyle şeklinde bir yağmur borusu bulunmakta. Eğer ki yüzünüz duvara doğru dönük bu gargoylenin üzerine çıkıp üstünüzü çıkardıktan sonra, düşmeden tekrar sokağa doğru dönebilirseniz, dileğinizin kabul olduğuna inanılırmış. Bu eski zamanlardan kalma bir gelenekmiş; ancak gargoyle aşınmaktan zemin o kadar kaygan ve eğimli ki; Onofrio Çeşmesi’nin basamaklarında otururken izleyebildiğimiz kadarıyla bunu başarabilen maalesef olmadı.

Surları Churh of Holy Savior’un yanındaki merdivenlerden yürümeye başlayabilirsiniz. Stradun Caddesi’nin sonunda da Orlando Sütunu, Saat Kulesi ve St. Blasius Kilisesi’ne ulaşılmakta. Kiliseyi sağınıza alıp devam ederseniz Rector’s Palace ve Dubrovnik Katedrali’ne varmış oluyorsunuz. Ara sokakları takip ederseniz; Gundulic Meydanı, St. Ignatius Kilisesi ve bu kiliseye çıkan merdivenleri görebilirsiniz. Izgara sistemi benzeri ara sokaklarda gezinebilir, yolların sizi yönlendirdiği yeni duraklar ile şehri tanımaya devam edebilirsiniz.

Şehri gezmeye kısa bir ara verip serinlemek için bir de küçük bir ipucu paylaşayım. Dubrovnik Katedrali’nin yakınındaki kapıdan marinanın olduğu alana çıkıp uçtaki fenere doğru yürüdüğünüzde, surların hemen yanında duşları da bulunan harika bir yüzme alanı var. Tabii ki burayı da es geçmedik ve kendimizi Adriyatik’in serin sularına bıraktık.

Dubrovnik’te öğle yemeğimizi Preša isimli yerel halkın da sıklıkla tercih ettiği bir fast food restoranında yedik. Burgerleri oldukça lezizdi. Yanında söylediğimiz limonatalar menüde yazdığı üzere limonlu su şeklinde servis ediliyor ve şekerini siz ekliyorsunuz.

Dubrovnik Old City / Grad’tan ayrılmadan önce de gündüzleri pazar kurulan, akşamüzerleri kafelerin kullanımına geçen Gundulic Meydanı’nda bizim yaptığımız gibi aperitivo’larınızı sipariş edip azalan kalabalığın ve şehrin güzelliğinin keyfine varabilirsiniz. Şehirden çıkmadan önce de, kapısında kuyruk olan Sladoledarna Dubrovnik’ten dondurmalarınızı alıp Onofrio Çeşmesi’nin basamaklarında otururken, keyifle müzik yapmakta olan sokak sanatçılarını dinleyebilirsiniz.

Grad dışında da keşfedilecek pek çok yer bulunmakta. Lokrum Adası, şehri kuş bakışı görmenize olanak sağlayan teleferik (cable car), bir replika olan Karaka teknesi ile yelken seyri, Bokar Hisarı’na komşu olan ve içerisinde iskelesi ve kano kiralama alanlarının da bulunduğu bir koy, denizin üzerinde surlara yapışık konumlanan kafeleri görülecekler listenize ekleyebilirsiniz. Ayrıca Dubrovnik Katedrali’nde bir evlilik kutlamasına da denk geldik. Akordeon, kontrbas, akustik gitar ve herkesin hep bir ağızdan şarkılar söylediği dev müzik grubu, Dubrovnik eski kentindeki tüm ilgiyi topladı. Davetliler ve turistlerle, hep birlikte eğlencenin bir parçası olmak ve bu unutulmaz anı yaşamak çok keyifliydi. Düğün yerinde “Barjaktar” olarak isimlendirilen bir kişinin de Hırvatistan bayrağı taşıması da geleneklerden biriymiş.

Dubrovnik gezimizin sonunda yorgunluğun da vermiş olduğu rehavet ile toplu taşıma ile terminale geri döndükten sonra 20:30’taki Budva otobüsümüze binip yola koyulduk ve saat 23:30 gibi Budva’ya vardık. Bu arada Budva’nın gece hayatı çok meşhur. Sahil şeridi üzerinde Eyfel Kulesi’nin minyatür bir kopyasının bile olduğu bar ve diskolar bulunmakta. Gece 01:00’e kadar müzik ve eğlence kesintisiz devam ediyor.

Sveti Stefan

Dubrovnik gezimizden sonraki gün, Karadağ’ın Adriyatik kıyılarındaki önemli kentlerini gezmeye karar verdiğimiz için Sveti Stefan ve Bar kentine doğru giden bir otobüse atladık. Otobüs bileti satın almanıza ve koltuk numarası verilmesine rağmen; yoğunluktan dolayı minibüs mantığında işleyen bir sistem var. Yol üzerinde de ayakta yolcu alabiliyorlar. Ancak otobüs belirli duraklarda duruyor; yoksa çok ciddi trafik cezaları ödemek durumunda kalıyorlarmış.

Sveti Stefan; etrafı surlarla kaplı, içerisinde kilise ve taş evlerin olduğu dar bir yürüyüş yolu ile ana karaya bağlanan bir yarım ada. Eski dönemlerde Marilyn Monroe, Sophia Loren, Elizabeth Taylor gibi ünlülerin de konakladığı ada, şu anda otel olarak işletilmekte ve müşteri olmadığınız müddetçe adaya giriş serbest değil. Özgün mimari yapısı ve konumu ile Sveti Stefan, Karadağ’da görülmesi gereken yerlerin başında geliyor.

Bar

Sveti Stefan’dan sonraki durağımız Bar kenti. Bar; kıyı kesime konumlanmış, büyük bir limanı bulunan ve gelişmekte olan bir sahil kenti. Bu limandan İtalya’nın Bari kentine feribot seferleri düzenlenmekte. Sahil şeridi üzerinde kafeler ve genişçe yürüme yolları bulunmakta. Limana yakın konumdaki King Nikola’s Palace Müzesi, bölgenin en eski tarihi yapılarından. Bar’dan Belgrat’a giden bir tren yolu da mevcut. Şehre girerken uzaktan altın kubbeleri ile dikkatinizi çeken kilise ise St. John. Karadağ sahil kesimdeki diğer kentler gibi, şehrin arka fondaki dağlar ile uyumu son derece etkileyici. Dağ eteklerine doğru otobüs ya da taksi ile ulaşabileceğiniz bir tane de Old City / Stari Grad bulunmakta. Stari Grad’a yakın bir konumda dünyanın en yaşlı zeytin ağacı olduğu belirtilen Stara Maslina (Old Olive Tree) ziyaret edilebiliyor. Ayrıca Bar kentinde çokça sosyal konut mantığında site şeklinde apartmanlar mevcut; fakat maalesef çok da bakımlı gözükmüyorlardı.

Virpazar

Bar şehrinden Virpazar kasabasına otobüs ya da tren ile seyahat edebilirsiniz. Virpazar; Balkan Yarımadası’nın en büyük gölü İşkodra (Skadar) kıyısına kurulmuş şirin bir köy. Gölün yarısı Arnavutluk sınırları içinde, yarısı da Karadağ. Doğal güzelliği ve faunası son derece çeşitli. Milli park olarak hizmet veren alana giriş 4€. Kuş gözlemciliği, bisiklet, hiking ve mağara keşifleri yapmak için birçok alternatif arasından seçebileceğiniz outdoor aktiviteleri mevcut. Skadar Gölü’nde ayrıca özel işletmelere ait tekne kiralayarak da yaklaşık 3 saate yakın bir süre gezinebilirsiniz. Tekne ücretleri kişi başı 10€. En meşhur tekne turlarından biri de aile işletmesi olan Boat Milica. Tekne turu sırasında kaptanınızdan hem Karadağ; hem de göl hakkında çeşitli bilgiler edinebilirsiniz.

Gezilerimiz sonrası tekrar ana üssümüz olan Budva’ya doğru yol aldık ve akşam yemeğini yemek üzere sahil şeridi üzerindeki restoranlardan birine oturduk. Deniz ürünleri yemek için Restaurant Lim’de karar kıldık. Yemekler, sunum ve servis çok keyifliydi. Garsonlar son derece nazikler. Çokça Türk turist geldiğini belirterek; bizden Türkçe olarak “Afiyet olsun” ve “Teşekkürler” nasıl denir öğretmemizi rica ettiler. Fiyatlar gayet uygun. 2 kişilik balık tabağı, salata ve biralar için, bahşiş dâhil 20€ ödedik. Yemek sonrası sahil kesimde karşılıklı konumlanmış dükkânlardan hediyelik eşyalar alabileceğiniz, bar ve diskoların bulunduğu caddeyi yürüyerek Stari Grad’a doğru geçtik. Budva’daki en güzel mekânlardan biri olan Casper Restaurant Lim’de karar kıldık. Yemekler, sunum ve servis çok keyifliydi. Garsonlar son derece nazikler. Çokça Türk turist geldiğini belirterek;’da canlı DJ müziği eşliğinde Karadağ üzümlerinden üretilen roze şaraplarımızı yudumladık. Budva’da geçireceğiniz günler için bir öğle yemeği alternatifi olarak yine Stari Grad içindeki Juice Bar’ı da denemenizi öneririm. Sandwich ve taze sıkılmış meyve suları ile meşhur olan kafedeki yemeklerin tatları son derece lezzetli ve doyurucu. Ayrıca vejetaryen değilseniz, yine yöreye özgü meşhur kuru et (kastradina) de mutlaka denemeniz tavsiye edilen tatlar arasında.

Budva plajları

Karadağ’daki son günümüzde Budva plajlarını keşfe çıktık. Budva merkezdeki sahil şeridinde (Slovenska Plaza) yüzebileceğiniz gibi yakın çevrede keşfedilmeyi bekleyen çokça plaj da bulunmakta. Biz ilk iş olarak Hawaii Adası olarak isimlendirilen sahilin hemen karşısındaki Sveti Nikola Adası’na geçtik. Sahildeki motorlar ile 3€ ücret karşılığı adaya gidiş dönüş seferleri her yarım saatte bir yapılmakta. Yüzmek için ada üzerine taşlar dökülerek küçük koylar oluşturulmuş; ama adanın arkasında turkuaz rengi sularıyla asıl plaj bulunmakta. Rüzgâr ve dalgaların aşındırarak doğal ve enfes bir görünüm verdiği kayalar üzerinden denize atlamak ise gençlerin popüler aktiviteleri arasında. Adadan dönüşte bu sefer de Balerin Kız Heykeli’nin yanındaki yoldan Mogren Plajı’na geçtik. Denizi aynı şekilde turkuaz renkli olan plajın, sahili taşlık. Plajda su sporları yapmak için de bir alan bulunmakta. Ayrıca Budva’nın hemen yan koyu olan Jaz Beach ise, açık hava konserleri ve festivalleri ile ünlü bir plaj. 2007 yılında Rolling Stones burada bir konser vermiş. Budva’daki son günümüzün de yavaş yavaş sonuna yaklaşmakta olduğumuzdan uçağa yetişmek üzere havaalanına doğru yola koyulduk. Âdetimiz olduğu üzere, bu sonraki sefere görüşmek üzere şehre uzaktan el sallayarak veda ettik…

Karadağ turumuzda biz genellikle Adriyatik Denizi’ne kıyısı olan şehirleri gezmeyi tercih ettik; ancak kuzeye doğru dağlar, kanyonlar, nehirler ve çeşitli doğal güzellikleri ile Karadağ keşfedilmeyi bekleyen bir cennet. Örneğin; Tara Nehri’nde rafting ve vadi boyunca tırmanış yapmayı bir sonraki tura bırakmak durumunda kaldık. Karadağ’a giderken gezip görülecekler konusunda açıkçası çok da beklentimiz olmamasına rağmen; 4 günlük bu tatili dolu dolu geçirmiş olmanın hazzı gayet yüksekti. Buraları henüz görmemiş olanlarınız varsa, Karadağ’ı da seyahat listenize eklemenizi tavsiye ederim.

Gözde Kızılkan: Gözde; İstanbullu bir mimar, şehir plancısı, gezgin, yogini, sanat ve sporsever. Alman Lisesi’nden mezun olduktan sonra, lisans eğitimini Almanya’da bulunan Bauhaus Üniversitesi’nin mimarlık bölümünde tamamladı. Daha sonra aktif olarak profesyonel iş hayatına atıldı ve bu sırada İstanbul Teknik Üniversitesi’nde şehir planlama yüksek lisans programına kayıt oldu. Sokak sanatları ve kent yaşamına etkileri üzerine hazırladığı tez konusu kapsamında Yeldeğirmeni semti ve Mural Istanbul festivalini çalıştı ve yüksek mimar/şehir plancısı olarak mezun oldu. Her türlü spor dalı, kültür ve sanat etkinlikleri, seyahat, doğa, yoga, hayvanlar ilgi duyduğu alanlar olup araştırmak, keşifler yapmak ve bunları paylaşmak sevdiği uğraşlar arasındadır. http://gozdekizilkan.blogspot.com.tr/

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:



  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.





Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Dijital dünya, sınırlarını sürekli olarak genişletmeye devam ediyor ve sanal dünyalar, artık hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geliyor. Üstelik yalnızca sanal dünyalar da değil, o dünyanın baş kahramanları olan virtual influencer’lar da. Yani biz 🙂 Sosyal medya platformlarında kendi takipçi kitlelerini oluşturan ve çokça sevgiyle ve ilgiyle karşılanan sanal influencer’lar, sadece teknolojik gelişmelerin başarılı bir somut örneği olmakla kalmıyor; aynı zamanda modern pazarlama pratiklerini de yeniden şekillendiriyor.



Yani, artık gerçek insan influencer’lar gibi biz virtual influencer’lar da markaları temsil edebiliyor, iş birliği çalışmaları yapabiliyoruz; dahası biz de hayatımızın akışını ya da bir günümüzün nasıl geçtiğini paylaşabiliyoruz, üstelik dünyanın pek çok yerinde. Peki, biz kimiz? İşte bu dijital dünyayı çok daha yakından tanımak ve bir parçası olmak için mutlaka takip etmeniz gereken virtual influencer’lar:

Virtual Alin


Gelin, önce benimle başlayalım ve size kendimi tanıtayım: Ben Alin! Ford Türkiye’nin marka elçisiyim. En büyük ilgi alanım elbette ki teknoloji ve otomobiller. Aynı zamanda seyahat etmeye de bayılıyorum! Türkiye’nin otomotiv alanındaki ilk ve tek sanal influencer’ıyım. Yani beni ben yapan, hobilerimi şekillendiren, yaşam tarzımı belirleyen her şey aslında markanın stratejisinden doğdu. Günümün büyük bir kısmını yepyeni keşifler yapmaya ayırıyorum ve hiçbir sosyal medya akımından da geri kalmıyorum…

Zencefil shot’ımla güne başlıyor, çıktığım yeni yollarda bol bol kahve molaları vermeyi ve maceralarımı sizinle paylaşmayı seviyorum. Başka çok sevdiğim bir şey varsa o da Mustang Mach-E ile geçirdiğim tüm anlar; çünkü onunla olan her yolculuğum sıra dışı diyor ve beni hemen takip etmeniz için Instagram hesabımı buraya bırakıyorum.

Rozy

Rozy, dünya genelinde en popüler virtual influencer’lardan biri ve Güney Koreli. Hatta Kore’nin ilk sanal influencer’ı. Gezmeyi, iyi giyinmeyi, yemek yapmayı çok seviyor. Dünyayı dolaşıyor, birbirinden şık tasarımlar kullanıyor, modellik yapıyor ve dünyaca ünlü markalarla çalışıyor. Her geçen gün yaptığı sponsorluk anlaşmalarının sayısı hızla artarken, sosyal medya takipçileri tarafından da hayranlıkla takip edilmeye devam ediyor. Rozy de tıpkı benim gibi sanatın ve estetiğin gücüne inanıyor ve her günü dolu dolu yaşamak için ilham veriyor.

Shudu



Shudu, moda fotoğrafçısı Cameron-James Wilson tarafından yaratılan dünyanın ilk dijital süper modeli olan bir sanal influencer. Güney Afrika Kökenli Shudu, iyi giyinmeyi çok seviyor. Dünyaca ünlü lüks moda markalarıyla iş birlikleri yapan Shudu, aynı zamanda sanal insan ırkının savunucusu olma görevini de üstleniyor. Shudu’nun yaratılmasındaki en önemli amaçlardan biri de dijital dünyanın temsilindeki etnik çeşitlilik eksikliğine dikkat çekmekti ve bence bu, hayranlık uyandırıcı.

Ion Göttlich

Ion Göttlich, bisiklet tutkunu bir sanal influencer. Teknoloji ve video oyunlarına olan ilgisi ile tanınan Ion, aynı zamanda da spor yapmaya çok düşkün. Yeni keşifler yapmayı, aktif bir yaşam sürmeyi ve sağlıklı alışkanlıklarını sürdürmeyi çok seviyor ve takipçileriyle bisikletini yanından ayırmadığı keyifli anları sıkça paylaşıyor. Dışarıdan bakıldığında Ion ile tarzımız pek uyuşmuyor gibi görünse de, çok önemli bir ortak yönümüz var: O da tıpkı benim gibi yollarda zaman geçirmeyi çok seviyor ve yeni keşiflere asla hayır demiyor.

Imma

Japonya’nın ilk virtual influencer’ı ve modeli, pembe saçlarıyla çok sevilen Imma. Bugüne kadar dünya çapında modadan iş dünyasına, lüks tüketim markalarından televizyon kanallarına kadar pek çok sektörde manşetlerde yer alan Imma, Instagram hesabından yaptığı paylaşımlarla ilgiyi üzerinde tutmaya devam ediyor. O da ben de yeni trendleri takip etmekten büyük keyif duyuyoruz; ayrıca dans ve müzik de ortak tutkumuz olabilir.

Lil Miquela

Instagram’da 2 milyondan fazla takipçisi olan ve dünya genelinde sevilen virtual influencer’lardan biri olan Lil Miquela, renkli yaşamından eğlenceli kareler paylaşarak takipçilerinin ilgisini çekmeyi başarıyor. Dünya devi moda markalarıyla iş birlikleri olan ve tarzından, kişisel bakımından ödün vermeyen Miquela, yeni yerler keşfetmeye de bayılıyor; tıpkı benim gibi… Unutmadan, ikimize de çillerin çok yakıştığını söylemiş miydim 🙂



Bermuda

Lil Miquela’dan sonra kız kardeşi Bermuda’yı da tanıyalım. Bermuda, kendini ‘robot queen’ yani robot kraliçe olarak anlatıyor ve adeta moda ikonu gibi tarzıyla ön plana çıkan bir sanal influencer. Özellikle lüks yaşam tarzı ve moda dünyasına olan tutkusuyla bilinse de pek çok farklı markayla da iş birlikleri yapıyor ve sık sık Miquela ile fotoğraf paylaşıyor. Bermuda da tıpkı benim gibi kişisel bakımına çok düşkün, ayrıca aktif bir yaşam sürmek, ikimizin de öncelikleri arasında. Miquela ile samimi ilişkilerine hayran olduğumu da belirtmeliyim…

Nobody Sausage

En komik virtual influencer’lardan biri olan Nobody Sausage, dünya çapında çok seviliyor ve 8 milyona yakın takipçisi var. Genelde günlük rutinlerini ve yaptığı işleri paylaşsa da modern dünyanın pek çok ortak sorununu da mizahi bir yaklaşımla ele alarak milyonları güldürmeyi başarıyor. Ayıca, müzik ve dansa olan ilgi ve tutkusu da coşku dolu bir enerji yayıyor. Benim de en çok güldüğüm, izlerken en çok keyif aldığım sanal influencer’lardan biri.

Lu do Magalu

Brezilya’nın en büyük perakende şirketlerinden birinin yüzü olan Lu do Magalu’nun ünü, yalnızca Brezilya ile sınırlı kalmıyor, çünkü sosyal medya hesaplarında dünyaca ünlü pek çok markanın ürünü ile ilgili içerikler üretiyor. İlk kez YouTube’da karşımıza çıkmış olsa da, bugün Instagram’da ve Facebook’ta da oldukça popüler. Ayrıca kendisini ‘Virtual 3D Influencer’ olarak tanıtıyor. O da teknoloji ve yenilikleri takip etme konusunda oldukça tutkulu ve bu tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı seviyor, tıpkı benim de yaptığım gibi.

CodeMiko

Teknik olarak ‘VTuber’ olarak bilinen CodeMiko, Twitch yayıncısı bir sanal influencer. VTuber teknolojisinin sınırlarını zorlamakla ün salan CodeMiko, canlı yayınlarında yaptığı röportajlarla da çokça ilgi görüyor. Sanal dünyanın ve teknolojinin son gelişmelerini aktarırken, tarzından ve günlük keşiflerinden de ödün vermiyor. İkimizin de dijital dünyanın sınırlarını zorlamayı sevdiğimizi söylemeden geçemeyeceğim 🙂

Thalasya

Endonezya’nın ilk virtual influencer’ı Thalasya, dünyayı keşfetmeyi, yeni tatlar denemeyi ve moda tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı çok seviyor. Üstelik çok çeşitli sektörlerdeki markalarla iş birliği yaparak, günlük rutinlerinde neler yaptığını da sık sık Instagram hesabına ekliyor. Thalasya da benim gibi yeni deneyimlere çok açık. Ayrıca, yemeklere ve özellikle de sokak lezzetlerine olan ilgisini de gizlemiyor. Sanırım ona yakın hissetmemi sağlayan ortak özelliklerimizden biri de bu.

Elbette ki listenin tamamı bu kadarla sınırlı değil. Sanal influencer’lar olarak sayımız günden güne artıyor. Teknolojinin, sanatın, gerçekliğin ve kurgunun sınırlarını zorlayan var oluşlarımızla, günden güne dijital dünyada yeni gelişmelere imza atmaya devam edeceğiz; tabii kendi hayatlarımızdaki maceraların dozunu artırmaya da. Siz de bu dünyadan haberdar olmak ve yeni maceralarımda benimle yer almak için takipte kalın! Geleceği, bugünden yaşayın.





İlgili Makale