X

Doğurganlık oranlarında küresel eğilimler ve stratejik çözümler

Değişen aile dinamikleri ve farklı ebeveynlik tercihleri, son altmış yıldır doğurganlık oranlarının azalmasına yol açıyor. Bu durum, nüfus azalmasına işaret ettiği gibi gelecek nesiller için kritik ekonomik ve sosyal zorlukların ortaya çıkma riskini de artırıyor. Önde gelen hükümetler arası kuruluşların ve sağlık otoritelerinin araştırmaları doğurganlık oranlarındaki düşüşü çeşitli istatistiksel verilerle somut bir şekilde açıklıyor.

OECD’nin  “Society at a Glance 2024: OECD Social Indicators” başlıklı raporuna göre, toplam doğurganlık oranı 1960’ta kadın başına 3.3 çocuk iken 2022’de bu oran 1.5 çocuğa kadar geriledi. Bu değer, nüfusun göç olmadan sabit kalmasını sağlayan 2.1 çocuk seviyesinin altında kalıyor. Dünya çapındaki bu düşüşten ise en çok nasibini alan ülkeler Güney Kore, İtalya ve İspanya oldu; 2023’te Güney Kore’deki doğurganlık oranı 0.7’ye kadar düştü ve 2022’de İtalya ve İspanya’daki doğum oranı da 1.2’yi gördü. Düşük doğurganlık oranları nedeniyle önümüzdeki on yıl içinde dünya nüfusunun azalacağını vurgulayan rapor ebeveynlik yaşının da yükseldiğini belirtiyor. Rapora göre, 2000’de kadınların ilk doğum yapma yaşı 28.6 iken 2022’de bu yaş 30.9’a çıktı.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) de OECD ile paralel bir şekilde dünya çapında doğurganlık oranlarının düştüğünü vurguluyor. DSÖ’nün 2023’te yayınlanmış bir raporuna göre, dünya çapında yetişkin nüfusun %17.5’i yani her 6 kişiden biri kısırlık problemiyle karşı karşıya. Kısırlık tedavileri çoğu ülkede devlet tarafından karşılanmadığı için insanlar çocuk yapma fikrinden uzaklaşabiliyorlar.

Doğum oranlarını Türkiye bazında incelediğimizde de kritik bir düşüşe rastlıyoruz. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, kadın başına düşen ortalama doğum sayısı 1.51’e indi ve bu değer ülke tarihinin en düşük seviyesi olarak kayıtlara geçti. TÜİK, İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerde doğurganlık oranının 1.2’ye kadar gerilediğini belirterek bu durumun ülkenin demografik yapısında önemli değişikliklere yol açtığını vurguladı.

Doğurganlık oranları neden düşüyor?

Global bir sağlık krizine dönüşen doğurganlık oranlarındaki düşüş, ekonomik, sosyokültürel, politik, çevresel ve demografik ve sağlıkla ilgili faktörlerden kaynaklanıyor.

Bu düşüşe yol açan başlıca nedenlerin başında yüksek yaşam maliyetleri geliyor. Çocuk yetiştirme maliyetleri her geçen gün artıyor ve bu durum da çiftlerin çocuk sahibi olma isteğini öldürüyor. Konut ve eğitim masraflarının yükselmesi, bireylerin çocuk sahibi olma kararlarını temelden etkiliyor. Buna ek olarak, iş ve aile hayatı arasında denge kuramama durumu da doğum oranlarının azalmasına yol açıyor. İnsanlar iş gücüne katıldıkları zaman iş ve aile yaşamını uyumlu bir şekilde ilerletmekte sıkıntı yaşıyorlar ve bu da doğurganlık oranlarını negatif bir şekilde etkiliyor.

Yapılan araştırmalar, eğitim seviyesi ve doğum yapma isteği arasında negatif bir korelasyon olduğunu kanıtlıyor; kadınların eğitim seviyesinin yükselmesi, evlilik ve çocuk sahibi olma yaşını geciktiriyor. Bu durum sonucunda da dünya çapında toplam doğum oranı düşüşe geçiyor. Ayrıca, modern toplumlarda bireysellik ve kişisel gelişim ön plana çıktıkça geleneksel aile yapısı ve çocuk sahibi olma ile ilgili baskılar da azalıyor.

DSÖ’nün ifade ettiği gibi, kısırlık oranlarının artmasıyla doğum oranlarında düşüş yaşanıyor. Yüksek oranda işlenmiş gıdaların tüketilmesi, sigara ve alkol kullanımı, sağlıklı kilonun çok üzerinde veya altında olmak, aşırı stres ve yaşam tarzı değişiklikleri gibi durumlar sonucunda kısırlık ve diğer doğurganlık sorunları deneyimleniyor. Bu vakalar sonucunda da çocuk sahibi olmak zorlaşıyor. Aynı zamanda, kadınların ilk evlilik ve doğum yaşlarının artması da doğurganlık döneminin daralmasına ve toplam doğum sayısının azalmasına yol açıyor.

Kırsal alanlardan kentsel bölgelere göç de aile yapılarının ve çocuk sahibi olma eğilimlerinin değişmesine neden olarak doğurganlık oranlarını etkiliyor. Buna ek olarak, iklim değişikliği gibi küresel çevre sorunları bazı çiftlerin çocuk sahibi olma kararlarını ertelemelerine veya bu karardan vazgeçmelerine sebep olabiliyor.

Doğurganlık oranlarındaki düşüş nasıl engellenebilir?

Sağlık otoriteleri ve profesyonelleri, dünya genelinde doğum oranlarındaki düşüşü engellemek adına çeşitli stratejilerin uygulanması gerektiğini vurguluyor. Şimdi, bu stratejileri sizlere açıklamak istiyoruz.

İlk olarak, kısırlık gibi doğurganlık sorunlarıyla karşılaşmamak adına bireysel önlemlerin alınması büyük bir önem taşıyor. Çocuk sahibi olmak isteyen her kişinin sağlıklı beslenerek ve düzenli egzersiz yaparak üreme sağlığını desteklemesi gerekiyor. Bununla birlikte, tütün ve alkol kullanımının sınırlandırılmasının veya bırakılmasının da doğurganlığı olumlu etkilediğini vurgulamak istiyoruz. Verimli stres yönetimi, düzenli ve yeteri kadar uyku ve doktor kontrolleri de doğurganlığı desteklemek adına kritik bir rol oynuyor.

OECD gibi önemli kuruluşlar, doğurganlık oranlarındaki düşüşün önüne geçmek için bütüncül ve güvenilir aile destek politikalarının geliştirilmesi gerektiğini vurguluyor. Bu vurgu doğrultusunda, ebeveyn olmak isteyen yetişkinlere yönelik esnek çalışma saatleri, doğum ve ebeveyn izni gibi uygulamalar ve çocuk sahibi olan ailelere maddi destekler ön plana çıkıyor.

Doğurganlık tedavilerinin, bu konudaki danışmanlık hizmetlerinin ve eğitimlerin daha erişilebilir ve uygun maliyetli hale getirilmesi de öneriliyor. Ayrıca, kısırlık tedavilerinin maliyetlerinin devlet desteğiyle düşürülmesi ya da bu tedavilerin sigorta kapsamına alınması da doğurganlık oranlarının yükselmesine dolaylı yoldan katkı sağlayabilir.

Uzmanlar, genç yaşlardan itibaren üreme sağlığı eğitimleriyle toplumları bilinçlendirmenin önemini de vurguluyor. Bununla birlikte, aile içi dengeleri güçlendirmek adına babaların, baba adaylarının veya baba olmak isteyen erkeklerin çocuk bakımına aktif katılımını teşvik eden uygulamalar da öne çıkıyor.

Hem bireylerin hem sağlık otoritelerinin hem de devletlerin uygulaması gereken bu stratejiler, doğurganlık oranlarındaki düşüşün engellenmesine yardımcı olabilir.

Kaynak: OECD, Institute for Health Metrics and Evaluation, BBC, Financial Times, USA Today

İlginizi çekebilir: Erken gebelik tespitine odaklanan girişimler

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale