X

Demir eksikliği (kansızlık), demir yüksekliği ve demir alımı konusunda dikkat edilmesi gerekenler

Demir, vücutta çoğunlukla kırmızı kan hücreleri tarafından kullanılan en temel minerallerden biri ve kırmızı kan hücrelerinin yapısında bulunan, hücrelere oksijen taşınmasını sağlayan hemoglobinin yapı taşı olarak biliniyor. Demir eksikliği, hem ülkemizde hem de tüm dünyada en sık karşılaşılan beslenme problemlerinden biri olmakla birlikte, demir emiliminin dengesiz hale gelmesine neden olan bazı durumlar demir yüksekliği ve demir zehirlenmesi gibi durumlara neden olabiliyor.

Kırmızı kan hücrelerindeki demir, vücuda besinler aracılığıyla alınıyor ve farklı besin gruplarında, HEM demir ve HEM olmayan demir olmak üzere farklı iki türde demir minerali bulunuyor. HEM demiri, sadece hayvansal gıdalarda, çoğunlukla da kırmızı ette bulunuyor ve HEM olmayan demire kıyasla vücut tarafından çok daha kolay emiliyor. Beslenme yoluyla vücuda alınan demirin büyük çoğunluğunu oluşturan HEM olmayan demir ise hem hayvansal hem de bitkisel gıdalarda bulunuyor. HEM olmayan demirin emilimi C vitamini gibi organik asitlerle artırılabildiği gibi, fitat gibi bitkisel bileşenlerse bu türdeki demirin emilimini azaltabiliyor. Yapılan araştırmalar, HEM demiri almayan ya da çok az alan kişilerde demir eksikliği riskinin daha yüksek olabileceğini gösteriyor.

Günlük demir ihtiyacımız ne kadar?

Vücuda besinler aracılığıyla alınan demirin çok fazla ya da çok az olması, kansızlık (anemi), kalp hasarı ve karaciğer hastalıkları gibi pek çok sağlık sorununa yol açabiliyor. Bu noktada günlük demir tüketimindeki ‘ideal’ miktarın ne kadar olması gerektiğini bilmek oldukça önemli. Günlük olarak tüketilmesi gereken demir miktarı kişinin yaşına, cinsiyetine, beslenme ve yaşam alışkanlıklarına göre farklılıklar gösterebiliyor.

Bebeklerin ve çocukların günlük demir ihtiyacı ne kadardır?

Oğlan ve kız çocuklarının bebeklikten ergenlik dönemine kadar olan demir ihtiyaçları aynı olmakla birlikte, kız çocuklarının demir ihtiyacı genelde 13 yaşlarında görülen ilk adet kanamasından sonra, yani menstrüasyonun başlamasıyla birlikte değişmeye başlıyor.

Yeni doğan bebekler, anne karnındayken ihtiyaç duydukları demiri depoladıkları için, demir minerali özellikle yeni doğan bebeklerin beslenmesinde en az dışarıdan desteğe ihtiyaç duyulan besin öğeleri arasında yer alıyor. Doğumdan ilk 6 aya kadar bebeklerin günlük olarak tüketmesi gereken demir miktarı sadece 0.27 mg ve bu miktar anne sütüyle rahatlıkla karşılanabiliyor.

Prematüre bebekler gibi anne karnında daha az zaman geçiren ve zayıf doğan bebeklerinse, zamanında doğan bebeklere göre daha fazla demire ihtiyacı olabiliyor. İlk 6 aydan sonraki dönemde, beynin hızla gelişmeye başlamasıyla birlikte demir ihtiyacı da önemli ölçüde artış gösteriyor. 1-3 yaş arasındaki bebeklerin günlük 7 mg, 4-8 yaş arasında olanların ise 10 mg demir alması sağlıklı beyin gelişimi için son derece önemli. 9-13 yaş arasında, beyin gelişiminin yavaşlamasıyla birlikte çocukların günlük olarak 8 mg demir tüketmesi öneriliyor. Ergenlik dönemine girilmesiyle birlikte (yaklaşık 14-18 yaşları arasında) oğlan çocukları için tüketilmesi gereken ideal demir miktarı 11 mg iken, kız çocuklarının adet sebebiyle kaybedilen kandaki demiri telafi edebilmeleri için 15 mg demir alması öneriliyor.

Yetişkin erkeklerin günlük demir ihtiyacı ne kadardır?

Erkek bireyler yaklaşık 19 yaşına geldiklerinde, beyin gelişimleri ve fiziksel büyümeleri de yavaşlamaya başlar. Yaşı kaç olursa olsun yetişkin bir erkek, sağlıklı bir metabolizma için günlük 8 mg demire ihtiyaç duyar. Düzenli olarak egzersiz yapan, özellikle yüksek yoğunluklu antrenmanlar yapan erkekler, ter atarken de demir kaybettikleri için bu miktardan daha fazlasına ihtiyaç duyabilir.

Yetişkin kadınların günlük demir ihtiyacı ne kadardır?

Kadın ya da erkek fark etmeksizin, yetişkin bir bireyin vücudunda 1-3 gram arasında demir deposu bulunur. Bu demirin yaklaşık 1 mg’ı bağırsak yüzeyini kaplayan salgıların ve tükürük gibi mukozal salgıların vücuttan atılmasıyla birlikte kaybedilir. Vücutta bulunan demirin yaklaşık %70 gibi büyük bir bölümü kanda depolanır, bu nedenle adet gören yetişkin kadınlar her ay gerçekleşen adet kanaması sırasında önemli miktarda (yaklaşık 2 mg) demir mineralini kaybeder. Adet gören kadınların günde yaklaşık olarak 18 mg demir alması önerilirken, düzenli olarak spor yapan ve terlemeyle demir kaybeden kadınların demir ihtiyacı bundan çok daha yüksek olabilir. Bunun yanında, menopoz dönemindeki kadınlar için önerilen günlük demir tüketim miktarı yetişkin erkeklerde olduğu gibi 8 mg’dır.

Demir eksikliği (anemi) nedir?

Kanda, günlük olarak alınması gereken miktarın altında demir bulunması nedeniyle ortaya çıkan demir eksikliği, anemi ya da kansızlık olarak bilinir ve kırmızı kan hücrelerinde (RBC’ler), diğer tüm hücrelere oksijen taşınmasından sorumlu bir protein olan hemoglobinin düşük olması sebebiyle ortaya çıkar.

Farklı anemi türleri olsa da, demir eksikliği anemisi en yaygın anemi türü olduğu için ‘anemi’ denildiğinde akla ilk gelen şey demir eksikliğidir. Vücutta hemoglobin üretilmesi için demire ihtiyaç varken, demir eksikliği yaşanması hücrelerin yeterli oksijen alamamasına ve çeşitli hastalıkların oluşmasına zemin hazırlayabilir. Demir eksikliği dünyadaki en yaygın mineral eksikliği olarak bilinirken, bazı kişiler semptomları hiç fark etmeyerek yaşamının sonuna kadar kansızlık yaşayabilir.

– Demir eksikliğinin belirtileri nelerdir?

Demir eksikliğinin belirtileri, özellikle ilk zamanlarda fark edilemeyecek hafifken, kan ölçümü yaptırıncaya kadar demir eksikliği yaşadığınızı anlamayabilirsiniz. Ancak yine de ilerleyen dönemlerde demir eksikliği kendisini genel yorgunluk hali, kilo verme, soluk cilt rengi, nefes darlığı, baş dönmesi; kireç ya da toprak gibi yiyecek olmayan ancak yüksek demir içeren maddeleri yeme isteği, bacaklarda karıncalanma hissi, dil şişmesi ya da dil ağrısı; el, ayak, burun gibi organların sürekli soğuk olması, hızlı veya düzensiz kalp atışı, tırnaklarda kırılmalar ve baş ağrısı gibi semptomlarla gösterebilir.

– Demir eksikliğinin sebepleri nelerdir?

Kadınlarda anemi semptomlarının oluşmasının en önemli sebepleri ağır adet kanamaları ya da hamilelik nedeniyle demir kaybıyken; hem erkek hem kadın bireylerde sağlıksız beslenme alışkanlıkları ya da demir emilimini etkileyen bazı bağırsak hastalıkları da demir eksikliğine, yani kansızlığa (anemiye) neden olabilir.

– Demir eksikliğini gidermenin ve demir emilimini artırmanın yolları

Demir eksikliğinin sebebi yiyecekler aracılığıyla yeterince demir minerali alamamak olabileceği gibi, bazı kişiler ne kadar çok demir alırsa alsın yine de kanlarındaki demir seviyesi düşük çıkabilir. Bu nedenle her gün yeterli miktarda demir almak kadar, alınan demirin ne kadarının emildiğinin farkında olmak için düzenli olarak kan testi yaptırmak da son derece önemli.

Demir eksikliğini gidermek için demir mineralince zengin besinler tüketebilir ve demir emilimini destekleyen vitaminlerle vücudunuzun demir ihtiyacını karşılamasına yardımcı olabilirsiniz. Kırmızı et, karaciğer, hindi eti, ıspanak ve karalahana gibi koyu yeşil yapraklı sebzeler, kuru üzüm ve kuru erik gibi kurutulmuş meyveler, tonbalığı ve uskumru gibi balıklar; nohut, kurufasulye, Meksika fasulyesi gibi baklagiller, ay çiçeği çekirdeği ve kabak çekirdeği başta olmak üzere tüm kuruyemişler, yumurta ve pekmez en yüksek demir içeriğine sahip besinler olarak biliniyor. Demir emilimini artırmak için hayvansal ve bitkisel kaynaklı demir içeren gıdaları bir arada tüketebileceğiniz gibi, C vitamini de vücutta demir emiliminin artırılmasına yardımcı olduğu için demir içeren gıdalarla birlikte C vitamini yönünden zengin narenciyeler, kivi, kırmızı kapya biber gibi yiyecekler de tüketebilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Demir eksikliğinin çözümü beslenmede: Demir alabileceğiniz gıdalar

Demir yüksekliği nedir?

Yukarıda da bahsettiğimiz gibi, demir vücudun yaşamsal fonksiyonlarını doğru şekilde gerçekleştirebilmesi için son derece önemli bir mineral. Ancak diğer birçok besin maddesi gibi, demirin de kanda yüksek oranda bulunması metabolizma sağlığına zarar verebiliyor.

Demir, fazla alındığında toksik hale geldiği, hatta zehirleyebildiği için emilimi de sindirim sistemi tarafından oldukça sıkı şekilde kontrol ediliyor. Demir emiliminin kontrol altında tutulması olası sağlık sorunlarının önüne geçerken, çok fazla demir tüketmek ya da sindirim sisteminin tüketilen fazla demiri filtreleyememesi çeşitli sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına zemin hazırlayabiliyor.

– Demir yüksekliğinin belirtileri nelerdir?

Vücut, sindirim sistemi aracılığıyla demir emilim oranını ayarlayarak kandaki demir seviyelerini düzenler. Vücutta demir düzenleyici hormon olarak bilinen hepsidin, demir depolarını dengede tutmaktan sorumludur ve başlıca işlevi fazla demir emilimini engellemektir. Yüksek miktarda demir alındığında hepsidin seviyeleri artar ve demir emilimi azalır. Demir alımı azaldığındaysa hepsidin seviyeleri azalır ve demir emilimi artar. Bu sistem çoğu zaman oldukça iyi işlese de, hepsidin üretimini baskılayan bazı rahatsızlıklar kanda demir seviyesinin aşırı yükselmesine sebep olabilir.

Demir yüksekliği vücudun her organını etkilediği için çok çeşitli belirtilerle kendini gösterebilir. Yorgunluk hissi, güç kaybı, eklem ağrıları, karın ağrıları ve mide bulantısı, kalp çarpıntısı, libidoda azalma, kilo kaybı, deride hiperpigmentasyon sonucu koyulaşmalar, karaciğer hastalıkları, adet düzenszlikleri, diyabet, kalp rahatsızlıkları ve bağışıklık sisteminin zayıflaması gibi çeşitli semptomlar vücutta demir fazlalığı olduğunun işareti olabilir.

– Demir yüksekliğinin sebepleri nelerdir?

Çoğu insan için aşırı demir yüklenmesi, vücudun demir dengeleme mekanizması sayesinde kontrol altında tutulabilirken, sindirim sistemi rahatsızlıkları olanlarda ve aşırı demir emilimine genetik olarak yatkın olanlar kişilerde ciddi sağlık problemleri ortaya çıkabilir. Demir fazlalığına neden olduğu bilinen en yaygın bozukluk, doku ve organlarda demir birikmesine neden olan hemokromatoz artrittir. Hemokromatoz artrit tedavi edilmediğinde kanser, karaciğer sorunları, diyabet ve kalp yetmezliği gibi riskleri artırabilir.

– Demir yüksekliğini azaltmanın yolları

Vücuttan fazla demirin atılabilmesinin kolay bir yöntemi olmamakla birlikte, fazla demirden kurtulmanın en etkili yolu kan kaybı olarak bilinir. Bu nedenle de adet gören kadınların demir yüksekliği yaşama olasılığı çok daha düşüktür. Aynı şekilde, sık sık kan bağışında bulunan kişiler de demir yüksekliği yaşama konusunda görece daha düşük risk altındadır.

Kırmızı et gibi demir yönünden zengin besinlerin tüketimini azaltmak, düzenli kan bağışında bulunmak, demir açısından zengin gıdalarla birlikte C vitamini almaktan kaçınmak, demir tencerede yemek pişirmemek gibi uygulamalarla kanınızdaki demir yüksekliğini azaltabilmeniz mümkün. Ancak yine de, demir yüksekliği teşhisi koyulmadığı ve doktorunuz önermediği sürece demir alımınızı baskılamanız önerilmiyor.

– Demir zehirlenmesi

Kandaki demir mikarının aşırı derecede yüksek olması, ani ya da kademeli olarak artan semptomlarla kendini gösteren demir zehirlenmesine de neden olabiliyor.

Normal şartlar altında, kan dolaşımında çok az serbest demir dolaşırken, dışarıdan fazla miktarda demir alınması ya da demir emiliminin dengelenememesi vücutta serbest demir seviyelerini önemli ölçüde artırarak hücre hasarına neden olabiliyor. 10-20 mg/kg kadar düşük dozlar yukarıda bahsettiğimiz demir yüksekliği semptomlarına neden olabilirken, kandaki demir miktarı 40 mg’dan yüksek olduğunda tıbbi müdahaleyle kanın temizlenmesi gerekebiliyor.

Demir zehirlenmesi mide ağrısı, bulantı ve kusma gibi semptomlarla kendini gösteriyor. Demir seviyesi arttıkça yavaş yavaş iç organlarda birikmeye başlıyor ve özellikle beyin ve karaciğerde ciddi hasara sebep olabiliyor.

Sonuç olarak, vücuttaki hücrelere oksijen taşınmasını sağlamak gibi hayati bir göreve sahip olan demir mineralinin eksikliği de fazlalığı da ciddi hastalıkların ortaya çıkmasına neden olabiliyor. Beslenme alışkanlıklarınızı değiştirerek demir eksiliği ve demir fazlalığı semptomlarıyla başa çıkabileceğiniz gibi; düzenli olarak kan ölçümü yaptırmak, demir emilimiyle ilgili olası problemlerin erken teşhis edilmesi konusunda size destek olabilir.

İlginizi çekebilir: Kan değerlerini artıran besinler nelerdir?

Kaynaklar: Healthline, Medical News Today, The great Courses Daily

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.

Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.

Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:

Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.

Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale