X

Dağ Palmiyesi Bakım Kılavuzu

Dağ palmiyesi, canlı ve yeşil yapraklara sahip ufak bir iç mekan bitkisidir. Meksika ve Guetamala’ya özgü bir bitki olan dağ palmiyesi, az miktarda ışığa ve kuru havaya karşı toleranslı olup çok fazla bakım gerektirmeyen bir bitkidir. İç mekandaki havayı temizleme özelliği bulunan dağ palmiyesi çok yavaş büyüyen bir bitkidir ve evcil hayvanlar açısından zehirli değildir.

Dağ palmiyesine en iyi şekilde bakmak için aydınlık ancak doğrudan güneş ışığı almayan bir yer seçmek önemlidir. Büyüme dönemi boyunca düzenli olarak sulanması ve gübrelenmesi gereken bu bitkiler, kışın ise çok fazla bakım gerektirmez. Dağ palmiyesine dair merak ettiğiniz her şeyi ve dağ palmiyesi bakımında dikkat etmeniz gereken püf noktalarını bu yazıda okuyabilirsiniz.

Dağ Palmiyesi Nedir?

Dağ palmiyesi veya Latince ismiyle Chamaedorea elegans, yeşil yaprakları olan güzel görünümlü bir bitkidir. Uzun yıllardır iç mekan bitkisi olarak kullanılan dağ palmiyesinin yaprakları kesildikten sonra 40 güne kadar canlı kalabildiği için dağ palmiyesi, çiçek aranjmanlarında sıklıkla tercih edilmektedir. Yavaş büyüyen ve tam boyutlarına ulaşması yıllar alabilen bu bitkinin boyu iç mekanda 60-180 cm arası olurken dış mekanda ise 5 metreyi bulabilmektedir. Dağ palmiyesinin genel özellikleri ve ihtiyaçları şu şekildedir:

  • Botanik adı: Chamaedorea elegans
  • Aile: Palmiyegiller
  • Türü: Palmiye
  • Olgunlaştığında ulaştığı boyutlar: Dış mekanda 180-500 cm yükseklik, iç mekanda 60-180 cm yükseklik
  • Güneş isteği: Aydınlık ortam, dolaylı güneş ışığı
  • Toprak isteği: Dış mekanda drenajı iyi toprak, iç mekanda torf bazlı saksı karışımı
  • Toprak pH’ı: Asidik ila nötr
  • Çiçeklenme dönemi: İlkbahar (İç mekanda nadiren çiçek açar)
  • Çiçek rengi: Sarı
  • Kökeni: Güney Meksika ve Guatemala Yağmur Ormanları

Dağ Palmiyesi Nasıl Bakılır?

Dağ palmiyesi, yavaş büyüyen ve iç mekanda bakıldığında boyu genelde 2 metrenin üzerine çıkmayan bir bitkidir. Diğer palmiye türlerinin aksine az ışıklı ortamda da büyüyebilen dağ palmiyesi genelde görsel açıdan daha hoş görünmesi için bir saksıda birden fazla bitki olacak şekilde yetiştirilir. Yemyeşil yaprakları düşük sıcaklıklara karşı dayanıklı olan dağ palmiyesi, havayı temizlemeye yardımcı olduğundan iç mekan için harika bir tercihtir. İç mekanda dağ palmiyesi bakmak için dikkat etmeniz gereken noktalar genel olarak şu şekildedir:

Işık isteği

Dağ palmiyesi, az ışık alan gölge yerlerde yetişebilir. Bununla birlikte günde yaklaşık 5 saat dolaylı güneş ışığı alacağı bir ortamda daha güzel büyür. Doğrudan güneş ışığı bitkinin yapraklarını yakabileceği için dağ palmiyesini doğrudan güneş ışığı alan bir yere yerleştirmemelisiniz.

Toprak isteği

Dağ palmiyesi de tıpkı diğer iç mekan bitkileri gibi drenajı iyi, organik madde bakımından zengin ve hafif toprakları sever. Toprağının sürekli nemli olmasından hoşlanan dağ palmiyesinin saksısında suyun çok hızlı boşaltılmasına neden olacak şekilde çok fazla ponza taşı veya talaş kullanmalısınız. Torf içeren topraklar genelde dağ palmiyesi için uygun olmakla birlikte içinde nemi tutan karışımlar tercih etmekten uzak durmalısınız. Nemin toprakta çok fazla kalması, bitkinin kökleri açısından zararlı olabilir ve kök çürümesine yol açabilir.

Su isteği

Dağ palmiyesini az sulamak, aşırı sulamaktan çok daha iyi bir seçenektir. Dağ palmiyesinin toprağını büyüme dönemi boyunca nemli ancak çok fazla ıslak olmayacak şekilde sulamalısınız. Havanın soğuk olduğu aylarda ise toprağı tamamen kuruduğunda sulamalısınız. Bitki, aydınlık ve dolaylı olarak ışık aldığı bir ortamdaysa daha sık sulama gerektirebilir. Ayrıca saksısı küçük olan bitkilerin, saksısı büyük olanlara göre daha sık sulanması gerekir.

Sıcaklık isteği

Dağ palmiyesi 10°C’ye kadar olan sıcaklıklara karşı dayanıklı olsa da sıcaklığın 20-25°C arasında olması idealdir. Dağ palmiyesinin potansiyeline ulaşması için sıcak ortamda yetişmesi gerekir.

Nem isteği

İç mekan nemi genelde dağ palmiyesi için yeterlidir. Ancak iklimin kurak olduğu bir yerde yaşıyorsanız, iç mekan nemi yüzde 40’ın altındaysa ve bitkinizin yapraklarının ucu kahverengiye dönmeye başladıysa nemi arttırmak için hava nemlendirici cihaz kullanmayı düşünebilirsiniz.

Gübre isteği

Dağ palmiyesinin sık sık gübrelenmesi gerekmez. Ancak bir saksı içinde birden fazla bitki bulunuyorsa bitkileri büyüme döneminde iki kez yüksek nitrojen içeren yavaş salınımlı bir gübre ile besleyebilirsiniz. Bunun yanı sıra solucan gübresi veya kompost da kullanabilirsiniz.

Dağ Palmiyesi Ne Kadar Büyür?

Dağ palmiyesi iç mekanda bakıldığında genelde 2 metreye kadar büyüyen bir bitkidir. Bununla birlikte ideal koşullarda bakıldığında boyu 4 metreyi bulabilir. Masa üstünde bakılan dağ palmiyesi türleri ise genelde 30 cm kadar büyüyerek her yerde kolayca yetiştirilebilir.

Dağ Palmiyesi Nasıl Çoğaltılır?

Dağ palmiyesi genelde tohumdan yetiştirilir. Bitkinin köklerinin birbirinden ayrılarak çoğaltılması mümkün olabilse de bunu yapmak bitkide çok fazla strese neden olabileceği için genelde tercih edilen bir yöntem değildir. Dağ palmiyesini dallarını keserek çoğaltmak mümkün değildir. Bu nedenle evinizde veya ofisinizde daha fazla dağ palmiyesi bakmak istiyorsanız, mevcut bitkinizi çoğaltmaya çalışmak yerine yeni bir bitki almanız iyi olacaktır.

Dağ Palmiyesi Çiçek Açar mı?

İç mekanda bakılan dağ palmiyesi genelde çiçek açmasa da normalde bitki çiçeklenme döneminde küçük ve sarı renkli çiçekler üretir. Bitkide bulunan dişi çiçekler yuvarlaktır ve bunların yaprakları yoktur. erkek çiçekler ise dişilere göre daha küçüktür ve renkleri ise sarı-yeşildir. Dağ palmiyesinin çiçeklenme dönemi kışın sonunda ilkbaharın başlarına kadardır.

Bitkide tozlaşmanın meydana gelmesi halinde içlerinde tohum bulunan siyah meyveler gelişir. Meyveler olgunlaştığında sapları kırmızımsı-turuncumsu bir renk alır. Dağ palmiyesinde erkek ve dişi çiçekler farklı bitkilerde oluştuğu için evde dağ palmiyesi çoğaltmayı planlıyorsanız, hem dişi hem de erkek bitkiye sahip olmanız gerekir.

İlginizi çekebilir:

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Lezzetli ve eşsiz tatlarla dolu bir deneyim: Macroonline’da keşif dolu bir yolculuk

Şüphesiz ki söz konusu sofralarımız olduğunda hepimiz ‘en iyisi’nin peşindeyiz. Market alışverişlerimizi yaparken de gözümüz, elimiz hep en iyisinde, en kalitelisinde. Her şeyin en iyisini aldığımızdan emin olmak istiyoruz. Ancak, böylesi bir çabanın çok fazla zaman ve enerji gerektirdiği de aşikar. Hele ki büyük şehirlerde yaşıyorsak, iş çıkış saatinde markette olmak; kalabalıklar, trafik, koşturmaca gibi dertleri de beraberinde getirebiliyor. E peki bunca yorgunluk ve zamansızlığın içerisinde mesai bitimine dakikalar kalmışken her gün zihnimizde dönen o ‘Akşam ne pişirsem’ sorularına nasıl yanıt bulacağız? Hele bir de evde hazırlamak istediğimiz tarifin malzemeleri yoksa.



Güzel haber; artık bu soru da zihnimizi kurcalamayacak, yorgun argın market sırasında beklemek zorunda da kalmayacağız. Macroonline ile yorucu market gezileri, ev konforunda keşifler yapabileceğimiz bir fırsata dönüşüyor.

Macrocenter ayrıcalıkları aynı hizmet anlayışıyla Macroonline’da

Macrocenter’ı tercih edenler bilir; Macrocenter’da alışveriş yapmak, eşsiz bir deneyimdir. Ürün çeşitliliği, yeni keşifler, taptaze lezzetler, baş döndüren kokular ve başka yerde olmayan ürünler… Macroonline da tüm bu deneyimi, bizlere online olarak sunuyor. Aynı uzmanlık, aynı lezzet ve aynı hizmet anlayışıyla tüm Macrocenter ayrıcalıkları, artık Macroonline’da. Kısacası, hayatı güzelleştirecek her şey Macroonline’da. Peki siz neredesiniz; yoksa hala kasa sırasında mı? 🙂 Gelin, Macroonline’Macroonline’Macroonline’da neler neler var biraz daha yakından bakalım… (Ne yok ki! demek serbest.)

Ev konforunda kaliteli bir alışveriş deneyimi

Hangimiz istemeyiz ki raflardaki en taze meyve-sebzeler yer alsın mutfak tezgahımızda, kendi ellerimizle seçtiğimiz.. Ama zamanımız ve enerjimiz yoksa ne yapacağız? Merak etmeyin, en iyilerden vazgeçmek zorunda değiliz. Macroonline, her şeyin en iyisini bizim için seçip evimize kadar getiriyor. İhtiyacımız olan her şey, sanki raflardan kendimiz seçiyormuşuz gibi aynı titizlik ve özenle seçilip bize ulaştırılıyor. Ev konforunda kusursuz ve kaliteli bir alışverişi deneyimi, Macroonline ile artık kapımıza geliyor.

Benzersiz tatlar, otantik lezzetler, yeni keşifler



Macroonline’da dilediğimiz ülkenin lezzetlerini bulmak mümkün. Bugün İtalyan, yarın Fransız Mutfağı, haftaya ise Japon, ne dersiniz? Macroonline dünyasında alışveriş yapmak, adeta geniş bir coğrafyada gezintiye çıkmak gibi. Uzak Doğu’nun egzotik sosları, ithal çikolatalar, artizan ürün çeşitliliği, her yerde bulunmayan lezzetli atıştırmalıklar, profesyonellere özgü ürün seçkileri, taptaze deniz ürünleri ve çok daha fazlası… Hepsi, premium hizmet kalitesi, zengin ürün çeşitliliği ve kolay erişim imkanıyla Macroonline’da. Tek yapmamız gereken bir tıkla sepete eklemek.

Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler

Dünya mutfağının yanı sıra Türkiye’nin özgün tatlarını da sunan Macroconline’da Homemade lezzetler de var. Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler, Macroonline’ın beklentileri aşan hizmet kalitesini evlerimize taşıyor. Hep ne pişireceğimizi düşünecek değiliz ya bazen de ne yiyeceğimizi düşünelim, öyle değil mi… Sağlıklı, lezzetli ve zahmetsiz alternatifler arayanların en gözde seçimleri, Macroonline Homemade kategorisinde.

Keyifli, pratik ve konforlu bir alışveriş deneyiminin yanı sıra keşiflerle dolu bir yolculuğa da hazırsak; istikamet: Macroonline. Üstelik, Macroonline’dan verdiğimiz siparişler 45 dakikada teslimat seçeneğiyle ve +4 dereceli araçlarla soğuk zincir kırılmadan dilediğimiz saatte bize ulaşıyor. Macrocenter’ın ayrıcalıklı dünyasını ev konforunda keşfetmek ve Macroonline’da ilk alışverişlerinize özel indirimden de faydalanmak için siz de hemen tıklayın.

*Bu yazı Macrocenter katkılarıyla hazırlanmıştır.



Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?



İlgili Makale