X

Çocuklarda duygusal gelişimin desteklenmesi için 8 etkili öneri

Hayat zor ve bir o kadar da yaşamaya değer. Hepimiz çocuklarımızı hayata hazırlarken onlar için hep en iyisini isteriz. Pahalı özel okullar iyi bir eğitimle paralel zihnimizde, iyi bir eğitim iyi bir kariyer demek, iyi bir kariyer iyi şartlarda bir hayat ve bunu da mutluluğun tek anahtarıymış gibi düşünürüz hep. Tüm bunlar için çabalarken çocuğumuzu hayata nasıl hazırlıyoruz? Duygusal gelişimi ve ileride karşılaşacağı duygusal zorluklarla başa çıkabilmesi için neler yapıyoruz ya da yapıyor muyuz? Onları matematik çalıştırdığımız kadar stres altında kaldıklarında daha iyi hissetmelerini sağlayacak örneğin; mindfulness meditasyonu gibi farkındalık kazandıracak uygulamaları da öğretiyor muyuz? Çocukluk çağlarında anne-baba olarak bizlerin onlara kazandırabileceği bazı yeterlilikler ileride tüm yaşamlarında kullanabilecekleri bazı becerilerinin olmasını sağlayabilir. İnanın ki bu tür kazanımlar akademik başarıdan çok daha fazlasıdır. Çünkü hayat 3+3=6 kadar net değil hiçbir zaman.

Çocukların duygusal gelişimini desteklemek için öneriler

8 maddelik size hazırladığım, çocuklarımızı hayata hazırlarken olmazsa olmaz olarak nitelendirdiğim başlıklara bir göz atın derim. Her biri ileride karşılaşacakları zorlukları çözerken kullanabilecekleri düşünme becerilerinin alt yapılarını oluşturuyor.

  1. Küçükken düştüğü zaman kendi kalkması ve kendini sakinleştirmesi için zaman verebilmek. Biraz büyüdüğünde de hata yapmasına izin verebilmek.
  2. Bir sorunu olduğunda farklı çözüm yolları ile çözebileceğinin farkına varmasını sağlamak, farklı bakış açılarını ona sunabilmek.
  3. Kendi kendine de sıkılmadan zaman geçirebilecek şekilde kalabilmesini sağlayabilmek.
  4. Empati becerisini geliştirecek şekilde kendine ve diğer canlılara şefkat gösterebilmeyi öğretebilmek.
  5. Hissettikleri olumsuz duygular bile olsa, bu hissi için onu suçlamaktan kaçınabilmek. İfade edebilmesine olanak tanıyabilmek.
  6. Kurduğumuz motivasyon cümleleri ile belki de onu cesaretlendirdiğimizi sanırız çoğu zaman, (başarabilirsin, sana güveniyorum, sen hep en iyisini yaparsın..) Ancak ne kadar doğru?
  7. Yaşına uygun kararları kendi vermesine fırsat tanıyarak, kararının sonuçları ile baş başa kalmasına izin vermek ve sorumluluktan kaçmasına engel olabilmek.
  8. Abartılı bir şekilde babaların kız çocuklarını prenses, annelerin erkek çocuklarını aslan parçası olarak tanımlayıp içi boş bir kendilik algısı ile büyütmeleri, ileride ikili ilişkilerinde hayal kırıkları yaşamalarına sebep olabiliyor. Onları hayatımızın merkezi haline getirmekten kaçınabilmek.

Düşe kalka

Anne/baba yüreği dayanamaz, çocuğu tökezlediği anda koşar tutuverir elinden. Düştüğünde kendi kalkması şöyle dursun, düşmesine bile izin vermez ki çoğu zaman… Yere yüz üstü düşmek hayatın kaçınılmaz bir parçasıdır, onurlu bir parçası aslında. “Belki doğru ayağımızı öne atmayı beceremedik ama yine de denedik.” der, Zümra Atalay, Şefkat adlı kitabında.

Denemek; belki de anahtar sözcük bu bizim için hayata dair, yılmadan deneyebilmek. Kalkmak ve tekrar yürümeye çalışmak. Hayatın ilk yıllarına ait bu gelişim sürecindeki deneyimlerimiz büyüdüğümüzde de karşılaştığımız zorluklar karşısında nasıl tepki verdiğimizin dinamik bir parçasını oluşturuyor ne yazık ki… Farkında bile değiliz belki ama o ilk yıllarda ailemizin tutum ve tavrı oldukça etkili bizim davranışlarımız üzerinde. Üstelik yapılan çalışmalar bebeğin anne memesini alması, onu kavraması, emmeye başlaması sırasında gösterdiği mücadele, çaba yada kolaycılığa alıştırılma ve pes etme davranışı gibi doğduğu anda gösterdiği özellikleri ile ileriki yaşamında karşılaştığı zorluklarla baş edebilme gücü arasında bile anlamlı ilişkiler bulmuştur. Bu nedenle biraz izin verelim çocuklarımıza, yanlarında olduğumuzu hissettirelim ama kendi başlarına kalkıp devam etmeleri için de olanak tanıyalım.

Hata yapmalarına izin vermiyorsak ya da başarısızlığa uğramalarına tahammül edemiyorsak; çocuklarımız, insan olmanın bir parça eksikliklerle birlikte var olmak demek olduğu gerçeğini de kavrayamazlar. Hep mükemmel olmak için çabalayıp mutsuz olurlar. Aynı zamanda öğrenmek, telafi etmek, af dilemek ya da üzüntü duyabilmek gibi deneyimleri yaşayıp dönüştürebilme fırsatları da olmaz.

İlginizi çekebilir: Çocuk yetiştirmek neden bizi zorluyor: Stres altında sakin kalma yöntemleri

Kendinleysen yalnız değilsin

Yeterince iyi anne-baba olmak adına bir çok şey yapıyoruz çocuklarımızla. Farklı öğretilerin ve çocuklarımıza sunabileceğimiz çağımız gereği o kadar çok seçeneğin olduğunu varsayarsak kafalarımızın bile karışık olması normal. Okul sonrası bile yapılandırılmış bir program karşılıyor çocukları, hafta sonu atölye çalışmaları, birlikte yapılan geziler, eve gelindiğinde oynanan oyunlar derken sınır koyup kendi başlarına da bir şeyler yapmalarına destek olabiliyor muyuz? Yoksa kuralları esnetmeye bayılan çocuklarımızın oyununa gelip her anı birlikte mi geçiriyoruz? Hatta çocukları yalnız oyun oynadıklarında kendini suçlu hissedip oyuna dahil olan aileler de gördüm çoğu zaman. O halde şunu söylemeliyim ki tüm gün çocukla geçirilen vakit, ne yazık ki sağlıklı bir paylaşım olmuyor. Gün içinde evde 2 saatlik (aralıklı) kurallarını onun belirlediği bir oyunu -oyun oynarken patron o; sizi yönetmek istiyorsa bırakın yapsın- oynamak birlikteliğiniz için yeterli olmaktadır. Anne ile oynadığı kadar baba ile de oynamalı, ya da tam tersi.. Böylelikle toplam 4 saat birebir vakit geçirmiş olursunuz ki bu gayet iyi bir süre duygusal gelişim için.

Bundan daha fazla birebir vakit geçirdiğinizde ona kendi başına kalması, bir şeyler üretmesi için zaman tanımamış olursunuz. Size bağımlı hale gelir. Hep yanında birilerini arar olur. Odadan çıktığınız anda yanınıza gelir ve sizi oyuna döndürmek için tüm çabasını, göz yaşlarını kullanır ki bu istemediğimiz bir şey.

Çocuğun kendi kendiyle kalabilmeyi okul öncesi dönemden başlayarak öğrenmesi gerekir. Bu sayede yaratıcılığı da gelişir. Yalnız vakit geçirmekten sıkılmaz, çünkü bilir ki kendini oyalayabileceği bir sürü fikri var. Bu sayede bağımlı kişilik yapısı geliştirmez. İleride ilişkilerini sırf yalnız kalmaktan korktuğu için bunu göze alamadığı için sürdüren pasif, ayrışamayan ve bu nedenle sorun yaşayan birisi haline dönüşmez.

İlginizi çekebilir: Çocuğunuzun, korkularını oyun ile yenmesine yardımcı olun: 4B ve Kanıt Avı oyunları

Motivasyon cümleleri

Kurduğumuz bu cümleler bizler için çocuklarımıza olan inancımızın göstergesi. İnanıyoruz çünkü, başarmalarını, kazanmaları istiyoruz. Elbette böyle istediğiniz için sizleri suçlamıyorum ama bazen bu beklentilerimizi karşı tarafa ilettiğimizde özellikle onlar için belirleyici bir durum öncesi ise örneğin; girecekleri bir sınav, oynayacakları maç öncesi gibi bu sihirli cümleler onları daha gergin hale getirmektedir. Beklentilerinizi karşılayamamaktan korktukları için daha da heyecanlanır ve stres yaparlar ki bu da maalesef performanslarını düşürür. Kaygı beraberinde korkuyu getirir. Her ikisi de algı üzerinde olumsuz etki yapar. Özellikle ölçmeye dayalı bir eğitim sistemi içinde olduğumuzu da varsayarsak bu kaygı ve korku giderek kalıcı hale dönüşebilir. Hayatları boyunca her okul mülakatı, her iş görüşmesi öncesi, her sunum yapmaları gerektiğinde aşırı anksiyete ve gerginlik hissi yaşayabilirler. Burada korktukları aslında hayal kırıklığına uğratmaktır sevdiklerini. Başarısız olmak onlar için değersiz olmakla özdeşleşir zaman içinde. Yapılan araştırmalar göstermiştir ki, bu gibi durumlarda gösterilen koşulsuz sevginin çok daha etkili olduğudur. Çocuğunuza söyleyeceğiniz “sınavın sonucu ne olursa olsun bu sana olan sevgimi hiç eksiltmeyecek” sözü ya da “maç yaparken seni izlemek çok güzel” cümlesi onun performansını göstermesinde çok daha etkilidir. Böylece çocuk rahatlar, kendini özel hissetmesinin bir kritere bağlı olduğunu düşünmez. Sadece yaptığı işe odaklanması daha kolay olur, çünkü karşısında onu yargılayacak biri yoktur. Bu sayede olabildiğinin en iyisini sahneler.

 

İlginizi çekebilir: Evde olmak size ne hissettiriyor: Ebeveynlik sorumluluklarını yerine getirirken kendinizi unutmayın

Aslı Songün: Haliç Üniversitesi Psikoloji Bölümü 2003 yılı mezunuyum. Aynı üniversitede yaptığım Psikoloji yüksek lisansını “Çocukların Sahip Oldukları Denetim Odağının, Algıladıkları Ebeveyn Çatışması İle İlişkisi” konulu tezimi tamamlayarak uzmanlık derecemi almış bulunmaktayım. 2005 yılı itibari ile çeşitli sağlık ve eğitim kuruluşlarında görev aldım. Sağlık alanındaki stajımı Balıklı Rum Hastanesi Anatolya Kliniklerinde gerçekleştirdim. Projektif Testler Derneğinden Rorschah, T.A.T testleri eğitimini aldım. Çocuk gelişim testleri eğitimini tamamladım. 2019 yılında Mindfulness Institute’de Mindfulness tabanlı stres azaltma eğitimi (MBSR) programına katıldım. Konuyla ilgili çalışmalarım devam etmektedir. İstanbul Psikanaliz Derneği’ne bağlı olarak Psikanaliz eğitimim sürmektedir. 2013 yılından beri Nişantaşı’ında eğitim veren United Kids Academy'nin kurucu ortağı olarak çocuklarla birlikte çalışmaya devam etmekteyim. Ayrıca özel bir klinikte danışan görmekteyim.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale