X

Cesaretle ve yeni başlangıçlara inanarak “Hoş geldin hüzün” diyebilmek

“Hüzün ki en çok yakışandır aşıklara… Yandık, yakıldık ama hüzünden yana asla yakınmadık.” Şems-i Tebrizi

En zor olandır hüznü kabullenmek… Evet içimizden geldiğince kana kana ağlayabilmek… İnanmak evet gittiğine, evet öldüğüne, evet bir daha göremeyecek olmaya, evet kaybetmeye… Neden bu denli zordur hüzünlenmek? Neden üzüldüğümüzü ne göstermeye cesaretimiz olur ne de paylaşmaya? Nedir bu kadar “taşa” dönmemizi gerektiren o gösteremediğimiz yaraları daha da derinlere gizlemeye çalışmamıza sebep olan?

Ben bugün bu yazımda sizlerle biraz o derinlerde kalmış olanlara bakalım istiyorum. Neleri o derinlere gömmüşüz, neye “hüzünlenememişiz”, neye “bize bunun üzüntüsü ağır gelir” diye yeterince duygularımızı bile gösterememişiz? Neye “hüzünlenmekten” bile korkmuşuz? Ve neden bu kadar zor olmuş bizim için hüzünlenmek?

Neden bu denli zordur hüzünlenmek?

Öncelikle hüzün duygusunu anlamak gerekiyor. Hüzün aslında üzüntüden daha sonraki bir aşama. Öncelikle çok üzüleceğimiz bir durum olduğunda bu bize bir “şok” etkisi veriyor. Şok demek aslında bugün kabul etmekte bile zorlanacağımız bir gerçek… Üzülüyoruz, üzüldüğümüzde gerçeği biraz daha anlıyoruz aslında. Bir şeyler evet biz istemesek de değişmiş oluyor.

Üzüntü süreci hepimiz için çok farklı işliyor. Kimilerimiz egonun çemberinden çıkamıyor “bana nasıl yapar?“, “beni nasıl böyle üzer?“, “bu benim başıma nasıl gelir?” sorularıyla o kadar uzun zaman harcıyor ki… Tabii üzüntü yavaş yavaş eviriliyor ve evet zaman geçiyor… Zamanla üzüntüler dönüşüyor, dönüştükçe biz “hüznü” öğreniyoruz. İşte bu noktada hüzün bize kalan oluyor. Belki o şok anımızdan bir yıl sonra belki altı ay sonra ama illaki o kalbimizde bir sızı olarak orada kalıyor…

Bu yazımda sizlerle bakmak istediğim aslında biz hüzünlerimizin ne kadar farkındayız, o içimizde dönüşenin son noktasını görebiliyor muyuz? Kendimize çizdiğimiz duvarlarımızın katılığından çıkıp da “dışarıda ne var?” diye bakmaya hiç niyetlenebiliyor muyuz?

Yeni uçmaya çalışan bir kuş kanat çırpmadan ve bunun için son nefesini verecek olsa bile yere düşmeye çalışmadan gerçekten uçabilir mi?

Hemen kendimden bir örnekle açıklamak istiyorum, birçoğumuz için bu sorunun cevabı tabii ki “hayır“. Evet, kocaman duvarlar çiziyoruz bir kere incindikten sonra. Bu incinme bir yakınımızın kaybı olabilir. “Bir daha asla o kadar çok sevmeyeceğim” diye geçiriyoruz içimizden… Veya bir ayrılık olabilir, “bir daha evlenmeyeceğim” diyoruz. Veya çok yakın bir arkadaşımızı başka bir ülkeye gönderiyoruz ve bir daha bu kadar yakın hissedeceğimiz bir arkadaşla karşılaşamayacağımız konusunda yargıya varıyoruz… İşte o kocaman duvarlarımız bu yüzden var, “aynı” üzüntüleri yeniden yaşamamak için… Aynı hüzne yeniden düşmemek için…

Oysa hayat bu kadar “korunaklı” yaşanabilir mi? Yani bir çocuğu örnek alalım, düşmeden yürümeyi öğrenebilmesi mümkün müdür? Veya yeni uçmaya çalışan bir kuş kanat çırpmadan ve bunun için son nefesini verecek olsa bile yere düşmeye çalışmadan gerçekten uçabilir mi? Kocaman bir nehrin o hızlı debisine karşı yüzmeye çalışan balıkları düşünün, gerçekten yumurtlamak için “geri dönüşü olmayan” bir yolda “ölmek” uğruna yüzmeye devam etmeseler varlıklarını sürdürebilirler mi? 

İşte bizler bir kez incindikten sonra kendimizi o duvarların arkasına hapsederiz. Amacımız hayatta bir daha yara almamaktır, bu mümkün olabilir mi? Yarası olmayan bir hayat gerçekten hayat olabilir mi? Bizler yüreğimizi açmadıkça, o “konfor” alanlarımızda saklandıkça, gerçekten hüzünlerimizle üzüntülerimizle yüzleşmeyi evet belki saatlerce ağlamayı, evet belki günlerce kimseyle konuşmamayı kabul etmedikçe “ben” olabilmemiz, büyüyebilmemiz, olgunlaşabilmemiz ve en ama en önemlisi “yeniden” hayata “korkmadan” bakabilmemiz mümkün müdür? 

Hepimiz dışarıdan çok farklı dursa da içimizde “derin” yaralar saklamaktayız.

Bakın sevgili Nil Gün güzel eseri Duyguların Simyası kitabında hüzünlerimizi nasıl yorumluyor:

…Hüzün kişiyi tüketen bağımlı bir ilişkinin ardından yaşanan hayal kırıklığı, ziyan olan zaman ve emek için tutulan yastır. Hüzün, seni merkezinden uzaklaştıran ilişki içindeki içindeki konumundan özgürleşmektir. Hüznün iyileştirici gücü dökülen gözyaşlarıdır. Bu iki damla da olur, daha fazla da. Gözyaşları bedende biriken toksinleri dışarı atarak insanı rahatlatır. Ağlamak ruhun yumuşatıcı kremidir. Ama bu rahatlamanın ağlamayla sağlanması için sağlıklı kızgınlıkla bir arada bulunması gerekir.

…Tanıdığımız ve sevdiğimiz bazı insanların gözlerinde gülerken bile bir hüzün vardır. Buğulu gözler. Romantik bir tanımlama ama gerçek hiç de öyle değil.

…Bu insanlar “iyi insan” olarak bilinir. Hatta öfkeli kaba saba bir insanla ilişki içindelerse, tanıdıkları onlara acır ve niye bu ilişkiyi sürdürdüklerine bir türlü anlam veremezler. Sadece gönül ilişkilerinde değil, çalıştığı ortamlarda da kendilerini ezen patronlar bulunur. Başkalarına karşı son derece anlayışlı olan bu insanların içi bastırılmış öfkeyle dolu olduğu için sıkça hastalanırlar ya da tedavisi güç hastalıklara yakalanırlar. Çünkü hüzünlerini koruyacak sağlıklı kızgınlıkları yoktur. Bu yüzden hüzünleri bir türlü tamamlanamaz.”

Bugün bu yazımı okuyorsanız, içinizdeki yaralara “evet kimselere göstermeden” ama sadece “siz” olarak bakmanızı dilerim.

Hepimiz dışarıdan çok farklı dursa da içimizde “derin” yaralar saklamaktayız. Kimilerimiz bunlara “bakabilecek” kadar cesaretliyiz, bunları “itiraf edebilecek” kadar olgunuz ve en güzeli bunlara “rağmen” hayata “merhaba” diyebilecek kadar naif kalabiliyoruz. Diğer yandan işte bazı yaralarımız var ki onlara olan duruşumuzu, katılığımızı, egomuzu, korkularımızı, nefretimizi, kırgınlıklarımızı değiştirebilmek ve hatta bu durumlara cesaretle “bakabilmek” bile dünyanın en zor şeyi haline geliyor…

Bugün bu yazımı okuyorsanız, içinizdeki yaralara “evet kimselere göstermeden” ama sadece “siz” olarak bakmanızı dilerim. Bu yaralar sizin “oluşunuzun” bir parçasıdır. Bir anne kaybetmiş olabilirsiniz, bir baba yitirmiş olabilirsiniz, bir eşle ayrılmış olabilirsiniz, kardeşinizden uzakta olabilirsiniz, bir arkadaşınız istemeseniz de hayatınızdan çıkmış olabilir, bir sevgiliden ayrılmış olabilirsiniz… Evet, hüzünlenmek ağlamak üzülmek sizin de hakkınız… Bunlarda saklanacak veya “düşkün” olan “zayıflık” olan bir şey yoktur…

Bugün, gözünüzden gelen her damla için, siz olduğunuz gibi yaralarınızla ve hüznünüzle çok güzelsiniz. Hepimiz için cesaretle, umutla, yeni başlangıçlara inançla, korkmadan ben söylüyorum; “hoş geldin hüzün

 

İlginizi çekebilir: Sevgi vermek ve sevgi almak sandığımız kadar kolay mıdır?

 
Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale