X

Çekim yasası neden çalışmıyor: 5 temel sebep

Çekim yasasıyla ilk kez The Secret kitabı aracılığıyla tanıştım. Mucizevi bir şekilde istediklerimi yaratabilme fikri kulağa oldukça büyüleyici geliyordu. Ancak, bu bilgileri yeterince içselleştirememiş, dolasıyla pratiğe dökememiştim. Kitap, başlangıç için yüzeysel bir bakış açısı sunuyor; uygulama açısından da oldukça zayıf kalıyordu.

Ruhsal uyanış sürecimle birlikte, mantralar, vizyon panoları ve ritüeller aracılığıyla çeşitli niyetler ortaya koymaya başladım. Bazıları kolaylıkla gerçekleşti, bazılarında ise epey zorlandım, hayal kırıklığına uğradım. 2018’den bu yana devam eden dönüşüm sürecim, bana çekim yasasının nasıl çalıştığını ve benim gibi birçok kişinin düştüğüne inandığım 5 temel hatayı öğretti.

Eğer sen de çekim yasasının mantığını anladığın halde nasıl uygulayacağını bilmiyorsan ya da sonuç alamıyorsan, okumaya devam et!

1. Sadece dış etkenlere odaklanmak

Vizyon panoları ve niyet çalışmaları gerçekten işe yarar ama yalnızca enerjimizi o frekansla uyumlu hale getirebildiğimizde! Enerji ne yaptığımızdan ziyade, kim olduğumuzla ilgilenir. Yaratım, yapmaktan ziyade, olmakla ilgilidir.

Yapmamız gereken temel şey, sürekli yeni ritüeller eklemekten ziyade, artık bize hizmet etmeyenleri bırakabilmeyi öğrenmektir: Eski inanç kalıplarımız, kendimize karşı acımasız düşüncelerimiz, geçmişin yükleri… Yeni bir şeyin hayatımıza gelebilmesi için önce ona yer açmamız, ‘alabilmemiz’ için önce bırakabilmeyi öğrenmemiz gerekir.

Ruhsal gelişim, sanılanın aksine, önce alt çakralar üzerinde çalışmayı gerektirir. Kendi karanlığımızla yüzleşip içimizdeki çocuğu iyileştirdikçe, ruhsal olarak yükseliriz. Alt çakraların enerjisi rahatladığında, ruhsal bağlantımız da derinleşir. 

Yüklerimizden özgürleşip hafifledikçe, hayatımıza yüksek frekanslı enerjileri çabasızca çekmeye başlarız. Evren bizi bize yansıtır; biz kendimize karşı yumuşadıkça, evren de bize karşı yumuşar. Kendi değerimizi fark ettikçe, bunu bize doğrulayan deneyimleri hayatımıza çekmeye başlarız. 

Elbette ki çeşitli ritüel ve araçlardan destek alabiliriz fakat yaratımı gerçekleştiren şey dışarıda yaptıklarımızdan çok içeride gerçekleşen dönüşümdür. 

2. Pratik yapmamak

Evrenin çalışma prensibini anlamak önemli bir ilk adım. Ancak çoğu kişinin zorlandığı ve bir noktada pes ettiği şey, bu prensipleri hayatına taşıyacak disiplini gösterebilmek. 

Zihinsel olarak kavradığımız bir şeyi (bilgi), ancak düzenli bir şekilde hayatımızda uyguladığımızda (deneyim) içselleştirebiliriz. Bu süreç, sadece zihni değil, duygusal deneyimleri ve bilinçaltı kalıplarını taşıyan bedeni de aynı noktaya getirmeyi gerektirir. Bu pratik bizi zamanla çabasız olma haline (bilgeliğe) taşır.

Kendimizi maddi dünyanın koşuşturmacasına fazla kaptırdığımızda, yaratım modundan çıkıp, hayatta kalma modunda sıkışırız. Dünyanın baskın mesajı, para ve başarının zorluk ve mücadeleyle geleceğine, kaynakların limitli olduğuna yöneliktir. Dolayısıyla, kendimize sonsuz olasılıklar evreninde bambaşka bir hayat yaratabileceğimize inanabilmek, hem kendi içsel kalıplarımızı hem de toplumun baskın mesajlarını aşabilmeyi gerektirir.

Eğer her şey enerji ise ve biz hayatımızın büyük bir kısmında yıkıcı, toksik enerjilere maruz kalıyorsak, yaratıcı enerjiye geçmemiz mümkün olabilir mi? 

Bu sebeple, bizi yaratıcı enerjide tutacak bir pratik bulup (benim için bu meditasyon), onu günlük hayatımıza taşımak önemlidir. Mucizeler çoğu zaman büyük değişimlerle değil, küçük ve düzenli günlük adımlarla gerçekleşir. Bunu bir zorunluluk ya da sıkıcı bir rutinden ziyade, kendimizi kalbimizin gerçek arzularına adadığımız bir öz sevgi eylemi olarak görmek, tüm deneyimi değiştirir.

3. Çabuk pes etmek

Bir niyet ortaya koyduğumuzda, genelde onun gerçekleşme zamanına dair de bir hedefimiz olur. Ancak çoğu zaman bu niyetler beklediğimiz şekilde ve zamanda tezahür etmez. Onlar, zihnimizin idealinden ziyade, ruhsal gelişimimize hizmet edecek koşullarda hayatımıza girer. 

Üstelik bazen istediğimiz şeylerde tam tersi yönde aksamalar karşımıza çıkabilir. Örneğin bolluk bereket istediysek, para ile olan ilişkimizdeki tıkanıkları ortaya çıkaracak olaylar yaşayabiliriz. İlişki istediysek, bize zorluk yaşatıp, hayal kırıklığına uğratan partnerler kendimizle olan ilişkimizi sorgulatabilir. Bir şeyleri bırakabilmek için önce onların ortaya çıkması gerekir.

Birçok kişi bu noktada, yöntemlerinin işe yaramadığını ya da evrenin ona karşı olduğunu düşünerek pes edebilir. Oysa çözüm, sorumluluğu üstümüze alıp, kendimize Joe Dispenza’nın önerdiği şu soruyu sormakta gizlidir: “Benimle ilgili değişmesi gereken ne?”

Ruhsal yolculuğun bir çelişkisi olarak; maddi düzlemde sınırlı, ruhsal düzlemde ise sınırsız varlıklarız. Bu gücü maddi dünyaya taşımak elbette ki mümkün; ancak bunun için kendimize karşı sabırlı olup, mevcut limitlerimizi kabul etmeliyiz.

Eğer yıllar boyunca ancak çok çaba göstererek bir şeylere ulaşabileceğimizi öğrendiysek ya da içten içe kendimizi değersiz hissediyorsak, bu kalıpları dönüştürmek zaman alacaktır. Ara ara şüpheye düşmek, sabırsızlanmak, umudunu kaybetmek bu yolculuğun bir parçası.

Marianne Williamson’ın dediği gibi: “Ruhsal gücün var olması yeterli değildir; onu kendi adımıza kullanabilmek için var olduğuna inanmalıyız.” Bizden beklenen, elimizden geleni yapıp hem kendi yaratım gücümüze hem de evrenin zekasına inanmaktır.

4. Enerjiyi fazla zorlamak

Evet, hayatımızda yeni bir şeyler yaratmak istiyorsak, bu yolda disiplin gösterip, gerekli pratikleri yapmak önemli. Fakat burada ince bir çizgi var.

Diyelim ki her gün bir konuyla ilgili 20 dakika meditasyon yapıyoruz. Ancak günün geri kalanında, sürekli bu yaratımımızla ilgili düşünüyor, nasıl olabileceğini kurguluyor ve her haberde onunla ilgili bir işaret arıyoruz. Bu durum, enerjinin sıkışmasına ve bir tür ‘eksiklik’ hissinden yaratmaya çalışmamıza sebep oluyor. Oysa ulaşmayı arzuladığımız şey, bizi tamamlamaz. Çünkü şimdiki anda, zaten her şey yolunda ve tamdır. Yaratım, eksiklikten değil, tamlık hissinden doğar.

Hayatıma ne zaman çabasızca bir şey çeksem, genellikle hiç beklemediğim, o konuyla ilgili düşünmediğim, tamamen akışta olduğum bir anda gerçekleşti. 

Niyetimizi ortaya koyup, gereken adımları attıktan sonra yapmamız gereken şey, konuyu Tanrı’nın ellerine bırakmaktır. Geri kalan zamanda bizi iyi hissettiren başka şeylerle ilgilenmek, enerjiyi serbest bırakmamıza yardımcı olur. 

Rahatlayıp güvenebildikçe, kendimizi çabasızca alabilmeye açarız. Teslim olabilmek, hayatımıza mucizeleri getirir. 

5. Sonuca hükmetmeye çalışmak

Sonuçlara yönelik katı hedeflerde bulunmaktan ziyade, nasıl hissetmek istediğimize yönelik bir niyette bulunmak daha etkilidir. Örneğin; kendimi tükenmiş hissettiğim için iş hayatına ara vermek istiyorum fakat maddi olarak zorlanacağım. Bana piyangodan x kadar tutar çıksın demek yerine, ara vermeye niyet edip, bu durumun bana hissettireceği duygulara odaklanabilirim.

Somut hedefim işe ara vermek, bu gerçekleştiğinde hissedeceğim duygular da özgürlük, rahatlık, enerjik olmak olabilir. Buradaki püf nokta, o duyguları şimdiki ana taşımaktır. Şimdide; özgür, rahat, enerjik hissetmeye başlayabilmektir.

Nasıl gerçekleşeceği kısmı her zaman evrenin işidir. Bizim sınırlı zihnimizle göremediğimiz sayısız olasılık mevcuttur. Bu noktada Tanrı’ya şöyle bir duada bulunabiliriz: “Benim değil, senin iraden olsun.” 

Mucizeler Kursu’nun öğrettiği gibi; “Sonsuz yaratım gücüne inanmamayı seçersen, bu senin tercihindir. Ona inanmayı seçersen, işte bu senin mucizen olur.”

Bu yazıyı okuyan sen, dünyanın baskın limitli bilincine karşı, içsel bilgeliğine güvenip, bambaşka bir yaratım şekline cesaret ettiğin için çok cesursun. 

Mucizeler senin doğan, onlara inan.

İlginizi çekebilir: Sen bu sene ‘içeride’ neleri başardın?

Kübra Keleş: 2018 yılında “kendi gerçeğimi” yaşamak üzere bir yolculuğa çıktım. Gerçi hayat boyu bu yolculuktaymışım da, bunu fark etmem 27 yılımı almış ve artık hızlanmanın zamanı gelmiş. En büyük destekçilerim Kundalini Yoga ve Gestalt öğretileriyle, kendimi değiştirmek için değil, tam tersi daha fazla “ben” olabilmek için yürümeye devam ediyorum. Hem kendimin hem de bu yoldaki diğer kahramanların yoluna ışık tutabilmek, yaralarımızı birlikte dönüştürebilmek için yazıyorum.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale