X

Büyük Kaçış: iPhone 14 Pro ile çekilen, nefes nefese, adrenalin dolu bir kaçış hikayesi

Fotoğraf ve video çekimleri konusunda adından başarıyla bahsettirmeyi başaran iPhone 14 Pro, yeni bir gelişmeye daha imza atıyor ve hem kültürümüzde hem de tarihimizde önemli bir yere sahip olan Kapalıçarşı’yı bambaşka bir şekilde deneyimlemeye imkan sunuyor. Nasıl mı? Büyük Kaçış isimli kısa filmiyle…

Büyük Kaçış“, iPhone 14 Pro’daki kameranın yetenekleriyle neler yapılabileceğini göstererek Türkiye’nin genç neslini güçlendirmeyi ve onlara ilham vermeyi amaçlıyor. Film, Kapalıçarşı’nın dar sokaklarında koşuşturma, zıplama ve itiş kakışları yakalamak için Hareket modunun gelişmiş sabitleme yeteneklerinden; daha sürükleyici bir hikaye için odağı sorunsuz bir şekilde değiştirmek için Sinematik mod; en küçük detayları bile vurgulayan makro çekim özelliği; aksiyon sekanslarında dram yaratmak için ağır çekim; ve çeşitli aydınlatma koşullarında dinamik video için inanılmaz loş ışık performansından yararlanıyor.

Türkiye’nin kültürel mirasından ilham alan film, yaratıcı bir yaklaşımla eski ve geleneksel olanı taze ve havalı bir şeye dönüştürüyor ve seyirciyi Kapalıçarşı’yı yeni bir şekilde deneyimlemeye davet ediyor. 568 yıl önce kurulan Kapalıçarşı, 61 kapalı caddesi, 21 girişi ve 4.000’i aşkın mağazasıyla dünyanın en eski ve en büyük alışveriş merkezlerinden biri, aslında İstanbul’un içinde ayrı bir dünya. Çarşı, Türk kültürünün eski ve geleneksel yönünü temsil ettiği için ulusal kimliğin önemli bir simgesi. Her gün 400.000 ziyaretçisi olan, labirenti andıran sokakları ile kalabalık ve kaotik bir yer olmasına rağmen, yöre halkı büyüleyici çarşının ara sokaklarına daldığında tarifsiz bir “ev” duygusu buluyor. Kapalıçarşı, bu kültürel bağlantıdan yararlanmak ve iPhone 14 Pro’nun inanılmaz kamera ve çekim yeteneklerini sergilemek için mükemmel bir yer.

“Büyük Kaçış”, üstün düzeyde kovalama hissini yaşatmak için Türkçe ezgilerle dolu bir müzik unsuruna da sahip. Bunun için ünlü müzik grubu Altın Gün dinleyicilerin akıllarından çıkaramayacakları bir melodi besteledi.

“Büyük Kaçış”, yeni iPhone 14 Pro’nun inanılmaz çekim becerilerini Türkiye’nin en efsanevi yerlerinden biri olan Kapalıçarşı’da gözler önüne seriyor. iPhone 14 Pro’nun kamerasıyla neler yapılabileceğini tüm Türkiye’ye göstermek ve ilham kaynağı olmak için Kapalıçarşı kalabalığının tam ortasında etkileyici bir aksiyon sahnesi çekildi. Çekimlerde iPhone kamerasının 5 farklı özelliğine odaklanıldı: Hareket modu, Sinematik mod, Makro çekim, loş ışık ve ağır çekim.

Yönetmen Sinan Sevinç’ten alıntılar 

  • “iPhone’un teknolojisinin bu kadar erişilebilir olması inanılmaz. Hepimizin film yapımında yararlanabileceği özellikler var. Bu küçük aygıtlara sığan özellikler gerçekten inanılmaz ve her seferinde daha da iyi hale geliyor. 
  • iPhone 14 Pro, muhteşem filmler çekmek için gereken tüm ekipmana sahip. Ben sinema okurken, çekim yapmaya başlayabilmek için bile çok fazla ekipmana ihtiyaç duyardık. Şimdi, cebinize sığan bu aygıtla her yerde çekim yapabiliyorsunuz.
  • Çekimin başında iPhone kullanacağım için biraz endişeliydim. Ancak, test ettikten sonra güvenim arttı ve aygıtın aslında çok fazla potansiyele sahip son derece güvenilir bir araç olduğunu anladım.
  • Hareket modu! Sanki aygıta entegre bir gimbal var. Kullanması çok kolay. Çekim sırasında kamera sallansa bile görüntüyü sabitleyerek harika sonuçlar elde edebiliyorsunuz. Yüzey ne kadar engebeli olursa olsun fark etmez. Kaykay çekimi yaptığımız için bu modun bize çok büyük yararı oldu. Bununla isteyen herkes çılgın bir aksiyon sahnesi çekip filmlerine profesyonel bir hava katabilir. 
  • Bir yönetmen gözüyle, Sinematik moda da bayıldım. Çekimi yaptıktan sonra odağı ayarlayabiliyorsunuz ki eğer anı kaçırdıysanız bu size harika bir olanak veriyor.”

Aktör Bartu Küçükçağlayan’dan alıntılar

  • “Oyunculuk kariyerimde analog film ile çekilen uzun metrajlı yapımlar, dijital kameralar ile çekilen uluslararası büyük prodüksiyonlar geride kalmışken, her sabah uyandığımda elimin gittiği, yolda yürürken cebimde taşıdığım iPhone ile çekilen bir filmin parçası olmak tanıdık bir dost ile ayaküstü edillen lezzetli bir muhabbet gibiydi.
  • Normalde rol yaparken önünüzdeki devasa kameranın üstünlüğünü hissedersiniz. iPhone ile bu hiyerarşi kayboldu sanki. Rol ve gerçek arasındaki dengeyi kurmak bir aktör için zordur. iPhone bu konuda bana epey yardımcı oldu.
  • Artık herkesin kaliteli filmleri hangi koşulda olursa olsun eskiye nazaran çok daha zahmetsizce çekebileceğini, hayal güçlerine güvenen hikaye anlatıcılarının önlerinden birçok yükün kalktığını gördüm.
  • Yaratıcı profesyoneller hayal güçlerini birçok farklı yolla genişletmek için Hareket modu ve Sinematik mod gibi iPhone özelliklerini de kullanabilir. İster 30 saniyelik bir anı, ister 20 dakikalık bir filmi sektör standartlarında çekebilirsiniz artık. Günümüzde bir derdi içinizden çıkarıp anlatmak ya da bir anıyı insanlarla paylaşmak iPhone ile hem görsel hem işitsel olarak eskiye nazaran çok daha zarif.
  • Şu an kendimi iPhone’un ağır çekim özelliği ile çekilmiş bir videoda konfetiler patlatırken; bu projede çalışan herkese “Teeeeşeekküüürleeer” derken hayal ediyorum.”

Oyuncuların ve ekibin profili

Yönetmen: Sinan Sevinç

Sinan Sevinç, Almanya’nın Stuttgart şehrinde yaşayan ödüllü bir yönetmen. Tübingen şehrinde büyüyen Sinan Sevinç, liseden mezun olduktan sonra ilk olarak çeşitli ajanslarda konsept sanatçısı ve metin yazarı olarak çalıştı. 2014 yılına Stuttgart Media Üniversitesi’nde “Çapraz Medya Gazeteciliği” okumaya başladı. Üç yıl sonra okulunu dereceyle tamamladı. Sinemaya olan ilgisi onu 2017’de Filmakademie Baden-Württemberg’e taşıdı. Burada “Reklam Filmi Yönetmenliği” adlı lisans programına başladı. 2022’de buradan diploma aldı. Sinan Sevinç günümüzde serbest reklam, uzun metrajlı film ve müzik klibi yönetmenliği yapıyor.

Sinan Sevinç filmlerinde otantik hikaye anlatımını çok kültürlü duyarlılık ve yoğun atmosferli görsellikle birleştirmesiyle biliniyor. Seslere, tempoya ve atmosferik görselliğe hakim olan Sinan Sevinç; Born Guilty ve Dirt Money adlı filmleriyle D&AD’den Genç Yönetmen Ödülü ve DWP / Alman Reklam Filmi Ödülü’nü kazandı.

Oyuncu: Bartu Küçükçağlayan

Bartu Küçükçağlayan aktörlük, müzik ve sosyal medya alanlarında önemli katkıları olan, farklı yetenekleriyle dikkat çeken bir sanatçı. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’ndan mezun olan Küçükçağlayan, eğlence sektöründeki kariyerine 2004’te başladı. Küçükçağlayan, “Haziran Gecesi” ve “Binbir Gece” adlı başarılı televizyon dizilerindeki rolleriyle ün kazandı. Televizyonun yanı sıra yeteneklerini sahnede de sergileyen Küçükçağlayan, 2007-2008 sezonunda Yeni Kuşak Tiyatro Topluluğu tarafından sahneye konan “Şeylerin Şekli” oyunundaki Adam rolüyle eleştirmenlerden olumlu yorumlar aldı. Başarılarını sinema sektörüne de taşıyan Küçükçağlayan, “Çoğunluk” adlı filmdeki rolüyle 47. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde ve 12. Mumbai Film Festivali’nde En İyi Erkek Oyuncu ödülünü kazandı. Tiyatro alanında da övgüye layık görülen Küçükçağlayan, Afife Tiyatro Ödülü’nü de aldı. Küçükçağlayan, oyunculuğun yanı sıra popüler müzik grubu Büyük Ev Ablukada’nın baş vokalistliğini de yapıyor. Küçükçağlayan’ın iPhone ile çekilen yenilikçi Instagram canlı yayın serisi “Mücbir Sebepler” ise sosyal medya yayıncılığında devrim yaptı. Olağanüstü yetenekleri, farklı alanlardaki başarıları ve kitlelerle çeşitli kanallardan etkileşim kurabilmesiyle Bartu Küçükçağlayan, eğlence sektöründe çok yönlü ve etkili bir figür olarak sağlam bir yere sahip.

Müzisyen: Altın Gün

Yarı Hollandalı yarı Türk grup Altın Gün, 60’lı yılların sonunda ve 70’li yılların başında Türkiye’ye damga vuran psikedelik müzikleri yad ediyor ve yeniden yorumluyor. Geleneksel Türk halk şarkılarını ve enstrümanlarını hafif gitarlar ve synth’lerle birleştiren grubun 2019’daki Gece albümü gibi albümleri Anadolu psikedelik tarzınına saygı duruşunda bulunurken kendi döneminin yeni psikedelik hareketiyle de mükemmel bir şekilde uyum sağlıyor. 2021 yılında çıkan ve yoğun synth içeren Yol ve Âlem adlı albümler ise grubun alışıldık tarzını biraz daha genişletirken, 2023’te çıkan Aşk albümü eğlenceye kaldığı yerden devam ediyor.

Daha fazlası için tıklayın.

İlginizi çekebilir: iPhone 14 ve iPhone 14 Plus tanıtıldı: Yeni çift kamera sistemi, güvenlik servisi, iPhone’daki en uzun pil ömrü özellikleri ve çok daha fazlasıiPhone 14 ve iPhone 14 Plus tanıtıldı: Yeni çift kamera sistemi, güvenlik servisi, iPhone’

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale