X

Tarihi, kültürel ve doğal güzellikleri ile Bursa gezi rehberi

Bursa, Marmara Bölgesi’nde yer alan ve tarihi, kültürel ve doğal güzellikleriyle dikkat çeken şehirlerimizden bir tanesidir. Osmanlı Devleti’ne başkentlik yapmış şehirlerden biri olan Bursa’da pek çok medeniyetin izlerine rastlayabilirsiniz. Hem yerli hem de yabancı turistlerin en çok ziyaret ettiği yerlerin başında gelen Bursa’da Osmanlı dönemine ait pek çok tarihi yapıyı ziyaret edebilirsiniz. Bunun yanı sıra Bursa’nın doğal güzelliklerini ziyaret edebilir ve geleneksel lezzetlerini de tadabilirsiniz.

Bursa’ya nasıl gidebileceğinizi, ne zaman gidebileceğinizi, Bursa’da nerede kalabileceğinizi, gezebileceğiniz yerleri, düzenlenen festivalleri, Bursa’nın meşhur olduğu şeyleri ve Bursa’ya dair merak ettiğiniz her şeyi bu yazıda okuyabilirsiniz.

Bursa’ya nasıl gidilir?

Bursa’ya kara yolu ve deniz yolu ile ulaşım sağlayabilirsiniz. Kara yolu için özel araç ya da otobüs tercih edebilirken deniz yolu için ise İDO Bursa İskelesi’ne ulaşan feribotları tercih edebilirsiniz. Bursa’ya İstanbul’dan gitmek için TEM otoyolunu kullanabilirsiniz. Osmangazi Köprüsü’nden direkt geçiş ile Bursa’ya yaklaşık 3,5 saatte ulaşabilirsiniz. Bunun yanı sıra seyahatinizde Eskihisar–Topçular Feribotu ile Yalova’ya veya İDO’nun düzenlediği seferler ile Bursa ya da Yalova’ya geçebilirsiniz.

Bursa’ya Ankara’dan ulaşmak için ise Eskişehir yolunu kullanarak İnegöl üzerinden Bursa’ya geçebilirsiniz. Yaklaşık 5 saat süren yolculuktan sonra Bursa’ya ulaşabilirsiniz. Benzer şekilde İzmir’den Bursa’ya ulaşmak için de kara yolunu kullanabilir ve yaklaşık 5 saatte Bursa’ya ulaşabilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Huzurlu bir kaçamak için İstanbul’a yakın tatil yerleriHuzurlu bir kaçamak için İstanbul’

Bursa’ya ne zaman gidilir?

Bursa, tarihi ve kültürel açıdan zengin bir şehir olduğundan dolayı Bursa’yı dört mevsim ziyaret edebilirsiniz. Bu nedenle Bursa’yı ne zaman ziyaret edeceğinizi kişisel tercihlerinize ve Bursa’ya gitme amacınıza göre belirlemelisiniz. Bursa, ilkbahar aylarında genelde ılıman bir havaya sahip olduğundan dolayı Bursa’nın doğal ve tarihi güzelliklerini ziyaret etmek için Nisan-Mayıs aylarını tercih etmeniz daha iyi olabilir. Aynı şekilde Eylül-Ekim aylarında da hava hafif serin olduğu için bu aylarda da Bursa’yı rahatça gezebilirsiniz.

Bursa yaz aylarında sıcak olabildiği için sıcağı sevmiyorsanız, Bursa’yı yaz aylarında ziyaret etmeniz iyi olmayabilir. Bununla birlikte Uludağ gibi yüksek rakımlı bölgelerde hava yazın da serin olduğu için ziyaretinize Bursa çevresindeki doğal güzellikleri ekleyebilirsiniz. Bunun yanı sıra yaz aylarında deniz kenarındaki yerlere giderek de serinleyebilirsiniz. Bursa’yı kış aylarında ziyaret etmek istiyorsanız yine Uludağ’ı gezinize ekleyebilirsiniz. Uludağ’a gezi amaçlı gidebileceğiniz gibi kış sporlarını yapmak için de Uludağ’ı ziyaret edebilirsiniz.

Bursa’da nerede kalınır?

Bursa büyük bir şehir olduğundan dolayı çok fazla konaklama seçeneğine sahiptir. Bu nedenle Bursa’da nerede kalacağınızı bütçenize ve gezmek istediğiniz yerlere göre belirlemelisiniz. Bursa’da şehir merkezinde kalırsanız, tarihi yerlerin çoğunu ziyaret edebilirsiniz. Merkezde kalarak burada bulunan tarihi çarşıları, camileri ve diğer turistik yapıları çok daha kolay bir şekilde gezebilirsiniz.

Bursa’da merkez dışında Nilüfer, Çekirge ve Osmangazi’yi de tercih edebilirsiniz. Alışveriş merkezleri, kafeler ve parklara yakın olmak için Nilüfer’de, termal otellere ve kaplıcalara yakın olmak için Çekirge’de, şehir merkezine yakın olmak için ise Osmangazi’de konaklayabilirsiniz.

İlginizi çekebilir: İstanbul’un incisi: Huzur dolu Adalar’da doğaya kaçışİstanbul’

Bursa’da gezilecek yerler

Bursa, Osmanlı Devleti’ne başkentlik yapmış bir şehir olduğundan dolayı tarihi ve kültürel açıdan çok zengin bir şehirdir. Bursa gezinize ekleyebileceğiniz tarihi ve kültürel yerlerden bazıları şu şekildedir:

1. Bursa Ulu Camii

Bursa denince akla ilk gelen yerlerden biri olan Ulu Camii, Bursa açısından tarihi önemi büyük bir camidir. Osmanlı padişahı Yıldırım Bayezid tarafından yaptırılan ve yapımı 1400 yılında tamamlanan cami, Osmanlı’nın erken dönem mimarisini yansıtan en görkemli eserlerden biri olan Bursa Ulu Camii’nin toplam iç alanı 3.165,5 metrekaredir. On iki ayak üzerine yirmi kubbe ile üzeri örtülmüş olan caminin ortasındaki kubbe normalde açık olup son yıllarda camla kaplanmıştır. Hem yerli hem yabancı turistlerin uğrak noktalarından biri olan Ulu Camii’yi Bursa gezinize mutlaka eklemelisiniz.

2. Osman Gazi Türbesi

Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi’nin mezarının bulunduğu Osman Gazi Türbesi, Bursa’nın tarihi anlamda önem taşıyan yerlerinden bir diğeridir. Bursa’nın Osmangazi ilçesindeki Tophane Parkı’nda yer alan türbe, Osmanlı mimarisinin güzel bir örneği olduğundan dolayı yerli turistlerin yanı sıra yabancı turistlerin de ilgisini çekmektedir. Türbe, Osmanlı Devleti’nin temellerini atan Orhan Gazi’nin anısının yaşatılması adına önemli bir yere sahiptir.

3. Atatürk Evi Müzesi

Bursa Atatürk Evi Müzesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün Bursa’da bulunan evinin günümüzde müze olarak ziyaretçilere açık hale getirilmiş halidir. Müze, 1923-1924 yıllarında Atatürk’ün Bursa ziyaretleri sırasında konakladığı evdir. 19. yüzyılın sonlarında inşa edilmiş bu harika köşkte Atatürk’ün fotoğraflarını ve kişisel eşyalarını görebilirsiniz. Ayrıca o döneme ait diğer eşyaları da inceleyerek tarihe tanık olabilirsiniz.

4. Koza Han

Bursa’nın tarihi çarşısı Koza Han, Osmanlı döneminde ipek ticaretinin yapıldığı yerdir. Geleneksel Osmanlı mimarisini yansıtan han, iç avlu etrafında dizilmiş dükkanlardan ve odalardan oluşmaktadır. Günümüzde Bursa’nın en önemli turistik mekanlarından biri olan Koza Han’da geleneksel el sanatlarına, hediyelik eşyalara, tekstil ürünlerine ve ipekten yapılmış ürünlere rastlayabilirsiniz.

5. Yeşil Cami

1419-1421 yılları arasında inşa edilen cami, ilk dönem Osmanlı mimarisinin önemli örneklerinden bir tanesidir. Ulu Cami ile birlikte Bursa’nın simgelerinden biri olan Yeşil Cami, Osmanlı Sultanı Çelebi Mehmet tarafından yaptırılmıştır. Yeşil, mavi ve beyaz renklerdeki çinilerle süslenmiş kubbesi, minberi ve mihrabıyla dikkat çeken Yeşil Cami’yi ziyaret ederek Bursa’nın tarihi ve kültürel atmosferini hissedebilirsiniz.

6. Muradiye Külliyesi

Osmanlı Padişahı II. Murad tarafından 1426-1429 yılları arasında yaptırılmış olan Muradiye Külliyesi’nin içerisinde cami, türbe, medrese, hamam ve tabhane gibi yapılar bulunmaktadır. Külliyenin ibadethanesi olan cami, kare şeklinde bir yapıdır ve zarif mimarisi ile dikkat çekmektedir. Muradiye Türbesi’nde ise II. Murad’ın ve ailesinin mezarları vardır. Medrese ise zamanının önemli eğitim kurumlarından bir tanesidir. Erken dönem Osmanlı mimarisinin en önemli örneklerinden biri olan Muradiye Külliyesi’ni mutlaka görmelisiniz.

7. Kapalı Çarşı

Bursa’nın tarihi çarşılarından bir diğeri olan Kapalı Çarşı, Osmanlı döneminde ticaretin yoğun bir şekilde gerçekleştirildiği yerlerden bir tanesidir. Çarşı içinde çok sayıda dükkan yer almakta ve burada geleneksel el sanatlarından tekstil ürünlerine, hediyelik eşyalardan kuruyemişlere kadar pek çok şeye rastlama mümkündür. Tarihi atmosferini büyük ölçüde korumuş olan Kapalı Çarşı’yı ziyaret ederek Bursa’nın tarihi ve kültürel değerlerine yakından şahit olabilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Amasra gezi rehberi: Karadeniz’in gizli cennetiAmasra gezi rehberi: Karadeniz’

8. Uzun Çarşı

Bursa’nın tarihi çarşılarından devam edecek olursak Uzun Çarşı da görülmesi gereken yerlerden bir tanesidir. Geleneksel Osmanlı mimarisini yansıtan çarşı, şehir merkezine oldukça yakın bir konumda bulunduğu için çarşıyı gezi rotanıza kolayca ekleyebilirsiniz. Yaklaşık 80 dükkana ev sahipliği yapan Uzun Çarşı’da ister alışveriş yapabilir isterseniz de dinlenmek için restoranları ziyaret edebilirsiniz.

9. Murad Hüdavendigar Camii

1365-1366 yıllarında yapıldığı bilinen cami, alt katı ibadethane üst katı ise medrese olarak inşa edilmiştir. Osmanlı Sultanlarından I. Murad tarafından yaptırılan caminin mimarisinde Osmanlı mimarisine özgü detayları görmek mümkündür. Osmanlı Devleti’nin ilk dönemlerine ait önemli bir tarihi eser olan Murad Hüdavendigar Camii’yi ziyaret ederek Osmanlı tarihine ve kültürüne daha yakından tanık olabilirsiniz.

10. Irgandı Köprüsü

Dünyada üzerinde çarşı bulunan dört köprüden biri olan Irgandı Köprüsü, 1442 yılında yapılmıştır. Nilüfer Çayı üzerinde inşa edilmiş köprü özel bir tasarıma sahiptir. Üzerindeki çarşıda geleneksel el sanatları kurslarının verildiği ve satışının yapıldığı köprüyü ziyaret ettiğinizde köprünün alt kısmında bulunan kafede hem dinlenebilir hem de tarihi atmosferi içinize çekebilirsiniz.

Bursa’ya gittiğinizde civar yerlere uğrama imkanınız olursa Trilye Köyü, Cumalıkızık Köyü, Suuçtu Şelalesi, Kocayayla, Misi Köyü, Saitabat Şelalesi, İnegöl ve Mudanya gibi yerleri de ziyaret edebilirsiniz.

Bursa’daki festivaller

Bursa, kültürel açıdan zengin bir şehir olduğundan dolayı her yıl çok sayıda festivale ev sahipliği yapmaktadır. Festivallerin düzenleneceği tarihler yıldan yıla değişiklik gösterebilmekle birlikte Bursa ziyaretinizde katılabileceğiniz festivallerden bazıları şu şekildedir:

  • Bursa Uluslararası Fotoğraf Festivali, fotoğrafçılığı desteklemek ve sanatseverleri bir araya getirmek için düzenlenmektedir. Bu festivalde sergileri ve atölyeleri ziyaret edebilir ve söyleşilere katılabilirsiniz.
  • Orhaneli Karagöz Festivali’nde ünlü gölge oyunu Hacivat ve Karagöz’ü izleyebilir ve diğer etkinliklere katılabilirsiniz.
  • Genelde yaz başlarında düzenlenen Bursa Gençlik Festivali’nde konserlere, tiyatrolara, sergilere ve diğer pek çok etkinliğe katılabilirsiniz.
  • Gemlik Zeytini Festivali’nde yöresel ürünleri tadabilir ve çeşitli konserlere katılabilirsiniz.
  • Her yıl Mayıs ayının son haftası düzenlenen Uluslararası Leylek Festivali’nde doğayla iç içe zaman geçirebilir ve baharın gelişini kutlayabilirsiniz.

Bursa’nın neyi meşhur?

Bursa denince akla genelde İskender Kebap gibi geleneksel lezzetler gelmektedir. İskender Kebap dahil olmak üzere Bursa’nın meşhur olan bazı şeyleri şu şekildedir:

  • İskender kebap: İskender Kebap, dönerin üzerine sıcak tereyağı ve domates sosu eklenmiş halidir. Bursa mutfağının vazgeçilmezlerinden olan İskender Kebap’ı en lezzetli haliyle yiyebileceğiniz yer elbette Bursa’dır.
  • İnegöl köfte: İnegöl Köfte, dana kaburga ve kuzu eti ile hazırlanan bir köftedir. Yumurta ve ekmek kırıntısı gibi ek malzemelerin yer almadığı İnegöl köftesinin Bursa’nın simgelerinden biri olduğu söylenebilir.
  • Kemalpaşa tatlısı: İlk olarak Bursa’da üretilmeye başlanan Kemalpaşa tatlısı, Bursa’nın en ünlü tatlılarından bir tanesi. Peynir, un, irmik ve yumurtanın kullanıldığı bu şerbetli tatlıyı Bursa ziyaretinizde mutlaka tatmalısınız.
  • Kestane şekeri: Kestane ve şerbet kullanılarak yapılan kestane şekerinin de çıkış noktası Bursa’dır. Bu lezzetli uzun yıllar kestane şekerinin üretim merkezi olan Bursa’da tatmadan dönmemelisiniz.
  • Şıra: Bursa’nın meşhur içeceği şıra, üzüm veya elma suyundan yapılan alkolsüz bir içecektir. Tatlı bir lezzete sahip olan şırayı özellikle İskender Kebap’ın yanında deneyebilirsiniz.
  • Pideli köfte: Bursa, iskenderi ile meşhur olduğu kadar pideli köftesi ile de ünlü. Pideli köfte, oldukça lezzetli olan ve Bursa mutfağının özgün tatlarından biri. Kıyma ile hazırlanan, salça ve tereyağı ile tatlandırılarak lezzetini taçlandıran, pide üzerinde servis edilen pideli köfteyi denemeden Bursa’dan dönmeyin.

  • İpek: Bursa, tarih boyunca ipek üretimiyle ünlü olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk başkenti olarak, Bursa’da ipek böcekçiliği ve ipek dokuma sanayisi gelişmiştir. Bursa ipekleri, özellikle Osmanlı döneminde saray zanaatkarları tarafından kullanılarak değerli kumaşlar ve tekstil ürünleri üretilmiştir. İpek şallar, ipek örtüler, ipek kılıflar, pek çok tekstil ürününde ipekten üretilen hediye alternatifleri için Bursa’yı ziyaret edebilirsiniz. Bugün hala geleneksel yöntemlerle ipek üretimi Bursa’da devam etmektedir.
  • Havlu: Bursa, ipeği ile olduğu kadar havluları ile de ünlü olmuştur. Bölgedeki tekstil sanayisi oldukça gelişmiştir ve geleneksel zanaatkarları ile ön plana çıkmaktadır. Bursa’da üretilen pamuklu havlular çok kaliteli olduğundan, farklı şehirlerden insanlar bu havlulardan satın almak için Bursa’yı ziyarete gelmektedir.
  • Şeftali: Bursa, iklimi ve toprak yapısıyla şeftali yetiştiriciliği için uygun koşulları sağlamaktadır ve bu nedenle de en önemli şeftali tarım bölgelerinden biridir. Hem ülke içinde hem de ülke dışında oldukça talep gören meşhur tarım ürünleri arasındadır. Bu öğeler, Bursa’nın zengin kültürel ve ekonomik geçmişini yansıtan önemli unsurlar arasındadır.

İlginizi çekebilir: Adana gezi rehberi

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale