X

Bu müzikal bir başka: “Bir Evlilik Müzikali”

2k1h’nin oyunu Bir Evlilik Müzikali, izleyenleri güldürmeye devam ediyor. Oyunun yazarı ve oyuncusu Öner Ateş’Öner Ateş’e tüm süreci ve gelecek projelerini sorduk. Keyifli okumalar!

“Bir Evlilik Müzikali”nin prömiyerinde seyirci ile buluşma tarihi 2022. İki yaşına basmış bir oyundan bahsediyoruz. Hala ilk günkü heyecanı ve güncelliği sürüyor mu sizin için?

Aslında bu soruya en dürüst cevabım, koruduğunu zannediyor olur. Daha açık konuşmak gerekirse, oyunu ben yazdığım için sürekli güncelleme yapabiliyorum. Eskiyen, işlemeyen, çürüyen yerlerini atıp, yeni espriler, yeni durum ve konular ekliyorum… Buna çaba gösteriyorum.

O zaman şöyle sorabiliriz: Çok fazla değişime ihtiyaç duydu mu oyun güncelliğini korumak için, 2022’den bu yana ne kadarı değişti?

Çok fazla değil, yüzde yirmi beşi değişti diyebilirim. Aslında büyük ölçüde değişmiş. Dörtte birine müdahale etmişim. (Gülüyor.) Ülkedeki değişimler diyemeyiz ama demek ki insan ilişkileri, çiftlerin meseleleri hızlı değişiyor.

Merak ediyorum, sizi bir evlilik komedisi yazmaya iten neydi? Bir çıkış noktası vardır…

Bir gün, sanırım 2019 yılıydı, bir gazete haberi okudum. Hangi gazeteydi hatırlamıyorum ama haber beni çok rahatsız etmişti. Boşanma oranlarının yüzde 65’e yükseldiğine dairdi. Bu da evlenenlerin üçte ikisi boşanıyor gibi bir algı yaratıyordu okuyanda. En ufak bir kavga ve tartışmada hemen boşanabilme hali bana çok trajikomik geldi. Ufak çaplı da öfkelendiğimi hissettim hatta, bu kadar basit olmamalı diye. Tüm bu düşünce ve duygular beni bu meseleyi sorgulamaya, eski kuşakla aramızdaki fark nasıl oluştu diye merak ederek, günümüzü mizahi bir yönden ele alma ihtiyacına itti. Özetle, “Ne zaman en ufak bir kavgada markete koşar gibi mahkemeye gitmeye başladık?”, sorusu çıkış noktam oldu.

Ekip kafanızda belli miydi ve yazarken Bülent Çolak’ın yönetmenlik yapmasını hedeflemiş miydiniz?

Aslında hayır. Çünkü başlangıçta ben bu oyunu iki kişi için yazmıştım ve hatta oyuncuyu da buldum, ilk provaya da girdik birlikte (isim vermeyeceğim). Çünkü ben normalde tek kişilik oyuna çok sıcak bakmayan bir tiyatrocuyum ve kafamda iki kişiye dair diyaloglar vardı. Ancak, diğer oyuncu ile ilk provanın ardından, o gece sabaha dek çalışıp, oyunu tek kişilik bir oyuna dönüştürdüm. Sonra da tek kişilik oyunu hem yazıp, hem oynayıp, hem de yönetemeyeceğimi anladım tabii. (Gülüyor.) Tam burada da devreye Bülent Çolak girmiş oldu, benim çok eski arkadaşım ve mizah kafamız çok benzer onunla.

Nasıl yaklaştı sizce oyununuza? Hem yazar hem de oyuncu olarak size beklediğiniz alanı açabildi mi? Ya da şöyle soralım nasıl bir yönetmen Bülent Çolak?

Bülent kafası çok açık ve çok iyi anlaştığım bir yönetmen. Bir de dediğim gibi oyunu tekrar yazma – dönüştürme süreci doğdu tek kişilik oyuna çevirirken ve orada Bülent büyük bir sabırla benim tüm değişikliklerime özenle göz atarak, yorumlarda bulundu. Oyun da baştan yaratıldı gibi oldu. Neticede benim ilk yazdığım oyundu ve bu türden bir revizyona metnin ihtiyacı vardı.

Abiniz Özer Ateş’le de birlikte çalışıyorsunuz bu oyunda. Oyunun müzik direktörü o ama şarkı sözleri de Faruk Üstün’e ait değil mi? Müdahaleniz var mıydı?

Benim müdahalem yok aslında ama başta bir uğraştım söz yazmaya. Çünkü yapabileceğimi sanıyordum. Denedim ama sonra baktım olmuyor, benim istediğim oyunun bütününü bozmayan sözler olmasıydı ama benimki dağınık oluyordu. Sonra aklıma Bir Baba Hamlet’ten ismen bildiğim Faruk Üstün geldi ve arkadaşlarım aracılığıyla ona ulaşmak istedim. Sağ olsun beni kırmadı. Bir iki şarkı sözü yazdı, onları hemen Özer Ateş’ e yolladım, akşamına besteler hazırdı ve “Bak işten anlayan olunca ne kadar kolay oluyor işler.” dedi. Burada lafı banaydı yani sevgili abimin… (Gülüyor.) 

Oyunu çıkarmaya çalışırken nasıl bir yol izlediniz ekipçe?

Oyun, tiyatromuz 2k1h yapımı olarak tanıtıma girdi ve iki buçuk ay prova, şarkılarla birlikte de üç ay içinde hazırdı. Konsere hazırlanır gibi de hazırlandım çünkü. Her ne kadar bu provaları aralarda da yapsam, oyunda müziğin rolünü de çok ciddiye aldım ve seyirciye en iyi performansı aktarmayı görev edindim. Diğer taraftan müzikle ilgili profesyonel olmadığım için de ya şarkı sözünü unutursam gibi bir paniğim hep oldu sahne öncesi, bu da şarkıları çok fazla tekrar etmelerim sonucu biraz rahatladı.

Gelelim sahneye… Bir oyuncu olarak rolünüze ya da oyuna hazırlanırken olmazsa olmazlarınız var mıdır?

Arada okuduğum, tekrar açıp karıştırdığım oyunculukla ilgili kitaplar var ama öyle her daim yaparım diyebileceğim bir ritüelim yok açıkçası. Çoğunlukla hareket etmeme sebep olan güdüleri dinliyor ve hislerimi serbest bırakıyorum.

Oyunun yazarı olarak oynamak nasıl bir deneyim?

Bu hem çok zor, hem de çok güzel. Eklemeden geçmemeliyim, bir oyunda hem yazar, hem yönetmen, hem de oyuncu olmamalı insan. Ama yazarı olmak çok keyifli. Çünkü, oyuncu ve yazarı içinizde konuşturarak, aldandığınız yerlerle ilgili nokta atışlar yapabiliyorsunuz. Özetle tamir kolay oluyor. Yine de bu anlamda ilk deneyimim olduğu için zorlanmadım desem yalan söylemiş olurum.

Oyunculuk kariyerinize geri dönüyorum. “Titanik Orkestrası” oyunu ile Uluslararası Shumen tiyatro festivalinde en iyi yabancı performans ödülüne layık görülmüştünüz. Ödül bir oyuncunun hayatında ne değiştiriyor sizce?

Bu soruya net bir cevabım var. Hiçbir şey değiştirmiyor. (Gülüyor.) Hatta ustamız Ferhan Şensoy’u bu konudaki lafıyla anmak isterim. “Ödül bir sivilce gibidir, herkesin başına gelebilir.” Ben de kısacası bu ödülle asla şımarmadım ve havaya girmedim ama o güzel festivalde böyle bir ödüle layık görülmek benim için değerli oldu. Çünkü çok sevdiğim bir oyundu, benim için anlamlı oldu. Yine de ödüller, hatta bazen paylaştırılan ödüller vs. bana oldum olası gereksiz geliyor.

Genel seyirci tepkileri nasıl? Unutamadığınız bir anınız var mı seyirci ile?

Var. Biraz hüzünlü bir anı belki ama oyunlarımdan birinin finalinde, sanırım turnenin son oyunuydu, selam verirken bir çift seyirci ile göz göze geldim ve onların hem gülümsediğini, hem de ağlamaklı olduğunu gördüm. Bu beni çok etkiledi, kulise girince bir yarım saat kadar ben de dağıldım ve ağladım. Sonra silkelen, kendine gel dedim kendime ve geçti. Oyun güldürdüğü kadar da düşündürüyor demek ki… (Gülüyor.)

Başka projeleriniz var mı? Öğrenebilir miyiz?

Çok detay vermeden şunu söyleyebilirim ki, yazılmış ve sıraya konmuş üstünde yeni bir oyunum var. Takipte kalın. (Gülüyor.)

Bir de unutmadan, turne tarihlerinizi alalım tabi…

Oyun ve turne tarihlerimiz instagram sayfamızdan takip edilebilir. Sayfamız, “birevlilikmuzikali”. Ama önümüzdeki tarihleri hemen söyleyeyim: 26 Ocak Bursa’dayız. 27 Ocak’ta da İstanbul seyircisini Maximum Uniq’e bekliyoruz.

Ya da ay sonunda yani 31’inde Bakırköy’e… Akabinde de Mart ayında Mardin, Diyarbakır ve nisanda da Karadeniz turnesi düşünüyoruz. Ben ne kadar çok seyirciye ulaşırsam mutlu oluyorum ve her yere gidebilmek için de elimden geleni yapıyorum.

Son olarak da gezici tiyatro olmakla ilgili söylemek istedikleriniz var mı?

Hem avantajları, hem de dezavantajları var. Çünkü bugün bir tiyatro işletmek, vergisinden diğer faturalarına kadar iyice zorlaşıyor. Dezavantajı ise sadece iki kişiyiz, büyük bir ekiple iş bölümü yapamıyoruz, bu da üstümüzdeki yükü ağır kılıyor. Her türlü tiyatrolar daha çok desteklense, hepimiz çok daha rahat üretebiliriz diye düşünüyorum.

Bu tiyatro dolu sohbet için çok teşekkürler.

Ben teşekkür ederim. Yaşasın tiyatro!

İlginizi çekebilir:“Heybesini Çiğneyen Katır”

Günsu Özkarar: 1987 Ankara doğumluyum. 2008 yılında Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Viyola Ana Sanat Dalı’ndan mezun oldum. Ardından İsviçre’de Hocshule der Künste Bern’de yüksek lisansımı tamamladım. Yüksek lisansım sırasında Orchester der HKB, Schweizer Jugend Sinfonie Orchestra, The Women Orchestra of Switzerland’da çalarak, Christopher Warren­Green, Bruno Weil, Daniel Klajner, Jos van Immerseel, Kai Baumann gibi orkestra şefleriyle Avrupa’nın farklı şehirlerinde konserler verme deneyimi edindim. Tatjana Masurenko, Michael Kugel, Ruşen Güneş, Çetin Aydar, Danel Quartet, Marco Misciagna, Michel Michalakakos, Apple Hill Quartet, Siegfried Führlinger gibi hocaların ustalık sınıflarına katıldım. The World Youth Orchestra, The World Orchestra, Greek Turkish Youth Orchestra, Bilkent Youth Symphony Orchestra, Bilkent Youth Virtuosos, Jungenc Philharmonic Orchestra, AIMA Festival Orkestrası gibi ensemble/ orkestralarda ve Young Euro Classic, Schloss/Beuggen International Music Fest, Schlern International Music Fest, Bayreuth Youth Talented Artists ́s Music Fest, The Turco-British Association Bach Günleri, Datça Uluslararası Müzik Akademisi, T.R.N.C. Malta Dostluk Günleri, Klasik Keyifler Oda Müziği Festivali, Uluslararası Istanbul Müzik Festivali, Uluslararası D - Marin Klasik Müzik Festivali, AIMA Ayvalık Müzik Festivali ve Cervo International Music Fest gibi etkinlik ve festival konserlerinde yer aldım. İstanbul’a taşındıktan sonra CRR, AIMA Orkestrası, Orkestra Sion’da çalıştım. Ayrıca İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda Doçent Beste Tıknaz Modiri ile Sanatta Yeterlilik çalışmalarımı tamamlayarak, Okan Üniversitesi’nde öğretim görevliliğine başladım. Bitirme tezim “Tarihsel Süreçte Gelişen Viyola Ekolleri” kitap olarak yayınlandı. Trio Pax, Trio Tını gruplarının yanı sıra Okan Üniversitesi Orkestrası’nda üç yıl öğretim görevlisi olarak çalıştım. Psikoloji ve edebiyat her zaman ilgi alanım oldu. Çeşitli yaratıcı yazarlık kursları ile birlikte psikanaliz de gördüm ve bu sürecin ardından farklı dergilerde yazılarım yayınladı. Şimdi Milliyet Sanat, SanatAtak dergilerinde düzenli yazmaktayım ve Mayıs'ta İkinci Adam Yayınları’ndan çıkacak Küflü Virgül isimli ilk öykü kitabımı beklemekteyim.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale