X

Bir soyadı hikayesi: Kimin soyadını taşıdığımız neden önemlidir?

Bir soy ADI hikayesi…
Gerçek bir hikaye…
Hayatta en çok duyduğumuz kelimeler belki de adımız, soyadımız.

Hani bir şeyi kırk kere söylersen olurmuş ya… Yaşam boyu kaç kırk duyduk adımızı ve de soyadımızı, hem başkalarının dilinden hem de kendi ağızımızdan, sesimizden…

Ben Hande Akın
Adınız?
Hande
Soyadınız?
Akın

Ben dediğimiz ego; adımızın soyadımızın manasıyla yoğurulan bir kimliğimiz, kişiliğimiz var. Dolayısıyla; taşıdığımız isim ve soyisimin de karması ve kaderi ile birleşen bir hayatımız var.

Nedir isminizin anlamı, biliyor musunuz?
Benimki Hande; Türk Dil Kurumu sözlüğünde gülme, gülüş olarak yazıyor.
Babadan gelme soyumun adı Akın, manası; kalabalık bir şeyin arkası kesilmeyen bir geliş durumunda olması…

Şimdi neden bunları, uzun uzadıya anlatıyorum? Amacım gerçek bir hikayeye geçmeden önce yaşamınız boyunca en çok duyduğunuz kelimelere dair bir farkındalık yaratmak, sorgulamanızı sağlamak.

2009 yılından beri aile dizimi/sergisi/konstelasyon çalışmalarının içerisindeyim. Son bir buçuk yıldır da kolaylaştırıcı olmak üzere eğitim alıyorum. Yıllardır okuduğum bu konuya dair pek çok kitaptan öğrendiğim, çalışma deneyimlerinden gözlemlediklerim üstüne, bir de yeni çağ tıbbı olarak çığ gibi büyüyen recall healing sisteminin öğretileri eklenince; iyice anladım ki isim ve soyadımız çok çok çok önemli… Hatta kültürümüzde gelenek olan eski bir aile büyüğünün adının yeni nesil birine verilmesi, eski nesilden isimi verilen kişinin onore edilmesinin yanı sıra o kişinin kader ve karmasının da yeni doğana, gelen yeni nesile bir manada aktarılması demek.

Gelelim hikayeye; Regresyon Terapisini pek çok farklı disiplinden öğrendim. Ancak; 2011 yılında tanıştığım ve uzun yıllar birlikte çalıştığım Nişantaşı’ndaki “Ben zamanı” kişisel gelişim merkezimde eğitimler veren Dr. Bülent Uran adanmışlıkla regresyona yıllarını vermiş hocamdır. Eski bir tıp doktoru olması ve disiplin olarak sol beyinini aktif kullanması, teşhis koymadaki analiz yeteneği ve sezgilerinin rehberliği onu usta yapmıştır. Şimdi yılların regresyon ustasının izniyle kendi gerçek hikayesini onun kaleminden paylaşmak istiyorum.

Uzun bir aradan sonra geçtiğimiz Eylül’de hem tatil yapmak hem de kendi yangınımı söndürmek, benim için mühim bir konuda kendimi engelleyen bilinçaltı, bilinçdışı inançlarım, duygularım, korkularım ne ise çözülmesi niyetiyle Bülent Hoca’nın tatilli regresyon kampına katıldım. Bu davete yeri gelmişken minnettar olduğumu belirtmek isterim.

Bir gün erken vardığım Fethiye’de, sağ olsun hocanın misafiri olurken, balkonda sohbet ediyoruz. Yıllar içinde usta-çırak ilişkisini geliştirip arkadaş olmuşuz, sohbetimizi gönülden gönüle buluşturmuşuz. Bülent Hoca babasıyla yaşadıklarını anlatmaya başladı. Ben bile yıllardır tanıdığım Bülent Uran’ın öz babasının soyadını taşımadığını o zamana kadar hiç bilmiyordum.

Birazdan aşağıda okuyacağınız yazıda Bülent Hoca’nın biraz daha geçmişi var. Bu hikayenin manasını kavramak için asıl geçmişe bakmanın da önemi var. Ben şimdilik bu yazıyla sizi baş başa bırakıyorum.

Tamamını okuduktan sonra kendinize “Ben kimim?” diye sormanızı rica ediyorum. Bildiğinizi sandığınız ne varsa değişebilir… Bilmediğiniz sırlar vakit, saat geldiyse, niyetiniz tam ise önünüze serilebilir. Olan güzeldir. Olana ya selam, hepsine eyvALLAH!

İbrahim Bülent Göktuğ kaleminden…

Soyisim değişikliği neden oldu?

Öncelikle kısaca hikayemi anlatmak istiyorum. Annem 17 yaşındayken Eyüp’te yaşıyor… Annesi çalışıyor. Babası çok erken yaştayken ölmüş. Abisi Oğuz halk evinde İngilizce dersi veriyor. Öğrencilerinden biri Necla Tulan (Göktuğ). Babası Mehmet Tahir, annesi Mürşide… Mürşide büyükbabamın 2. hanımı… Babamın üvey kız kardeşi… Yani benim babam Hacı Mehmet Tahir’in 1. eşi Sabriye’nin oğlu…

Mürşide, dayım Oğuz’u kızı Necla’ya istiyor. Anneannem kabul ediyor. Dayım bir şey demiyor. Nişan yapılacak. Necla’nın üvey kardeşi babam Mehmet Mazlum da nişana geliyor. Mürşide neden ve niçin, sebebi belli değil, aynı nişanda annemin bütün itirazlarına rağmen annemi de babam ile nişanlıyor. Ve sonra da kısa sürede evlendiriliyorlar. Muhtemelen bunlardan babaannemin haberi yok. (Annemin bu nişanlanma ve evlenme işi biraz karanlıkta gözüküyor. Kardeşlerimi 27 Aralık’taki ziyaretim sırasında bana birçok şeyin anlatılmadığını ya da yanlış anlatıldığını öğrendim. Bunları aşağıda anlatacağım.)

Annem babamla Adana’ya geliyor. Annemin anlattığına göre babaanne Sabriye, Mürşide’ye olan bütün öfkesini annemden çıkarıyor. Mürşide önce kocasını, sonra da oğlunu ondan çaldı diye… Öfkesi son derece doğal… Annem ağır hasta oluyor. Bir deri, bir kemik kalıyor. Anneannem Adana’ya geliyor ve annemi de alıp İstanbul’a dönüyor. Babam, annemi sevmiş olmalı ki peşinden İstanbul’a geliyor, bir iş buluyor (babam iyi bir elektrik teknisyeni imiş). Fatih’te bir evde yaşıyorlar. O süreçte ben doğuyorum.

Annem, babamdan ne zaman ve nasıl ayrıldığını, hatta neden ayrıldığını hatırlamıyor. Şu anda 82 yaşında ve ağır hasta. Yatağa bağımlı. Ben de annemle bu konuyu konuşma cesaretini birkaç ay önce buldum ve detayları hatırlamıyor. Boşanmak için mahkemeye çıkıp çıkmadığını bile hatırlamıyor. Biz annemle ben 6 yaşına gelene kadar Ankara’da yaşadık. Hayal meyal ben arada sırada İstanbul’a Mehmet Tahir’in konağına geldiğimi hatırlıyorum. Ama orada babamla görüşüp görüşmediğimi hatırlamıyorum. (Bana yapılan hipnoz ve regresyon çalışmalarında sanki görüşmüşüz gibi bir şeyler hatırladım ama kesin değil.)

Sonra annem Ankara’da bir subayla nişanlanıyor ve sonra da evleniyor. Ben nişan ve evlenme törenlerine katıldığım halde “bu adam senin öz baban deniyor” ve ben de inanıyorum. Üvey baba Hatay Dörtyol’a tayin oluyor. 7 yıl orada yaşıyoruz. Bu arada benim o eski yapraklı nüfus cüzdanında soyadım Uran (üvey babanın soy adı), baba adı ise Mehmet Mazlum olarak görünüyor. Üvey babanın adı ise Süha. Bu uyuşmazlığı bir yalanla kapatıyorlar. Güya esas ismi Mehmet Mazlum’muş da herkes onu Süha diye çağırırmış.

Ben Orta 3’e geldiğimde Tatvan’a geçiyoruz. Tam okulun biteceği zaman, evde bir sandığın içinde bir tomar mektup buluyorum. Üvey babanın, anneme yazdığı aşk mektupları… İçinde bir yerde “Bülent’e oğlum gibi bakacağım” cümlesini okuduğum an şoka giriyorum. Annemle konuşmamaya başlıyorum. Annem, anneannemi çağırıyor. Çünkü annem çalışırken bana anneannem bakmıştır ve ben ona anne derdim. Anneannem durumu öğreniyor ve bana hikayeyi anlatıyor. Neyse durumu bir şekilde kabulleniyorum. Nüfus cüzdanımı dikkatle inceleyince hile yapıldığını anlıyorum bu arada.

Liseyi Ankara Fen Lisesi’nde okuduktan sonra Ankara Tıp Fakültesi’ne başlıyorum. 18 yaşında bir gün yaz tatilinde (Burdur’dayız o zaman) annem bana “Basit bir mahkeme var, isim değişikliği yapılacak” diyor. İtiraz etmiyorum ve soyadım resmi olarak Uran oluyor. Ondan sonra da bu isimle hayatıma devam ediyorum. Açıkçası öz babamı da uzun süre merak etmiyorum. Üstelik bu durumu 45 yaşıma kadar herkesten gizliyorum.

2005’te kadın doğum uzmanlığım yanında hipnoz ve regresyon terapileriyle ilgileniyorum ve kısa sürede Türkiye’de bu konularda önemli bir isim oluyorum. Bu süreçte hikayemi gizlemeyi de bırakıp eğitimlerde bile paylaşıyorum. Özellikle babalarıyla sorunlu olanlara kendi hikayemi anlatıp “baba”nın hayatımızda o kadar önemli olmadığından dem vuruyorum. Bu süreçte bilinçaltımda öz babama karşı bazı çalışmalar da yapıyorum. Bu süreçte üvey baba ile son derece resmi bir ilişkimiz oluyor. Çocukken ben ona hiç baba demiyorum. Süha abi diyorum ve hep siz olarak hitap ediyorum.

Şimdi gelelim bunca sene sonra babamla irtibata geçme nedenime… Ben 2005’ten beri bilimsel alanın pek ilgilenmediği zihinsel iyileştirme teknikleri ile ilgileniyorum. Hastalarımı da bu yollarla tedavi ediyorum. Bireysel seanslar, hafta sonu kişisel gelişim eğitimleri, hipnoz ve regresyon eğitimleri, yaz kampları gibi etkinlikler düzenliyorum.

Bu sene de (2019 yılı) 2 kamp yaptım. 2. Kamp 9 Eylül’de başlayacaktı. Benim gibi spiritüel konularla ilgili bir arkadaşım da (Hande Akın) kampa katılacaktı. Bir gün önce geldi ve ben onu Fethiye’deki evimde ağırladım. Balkonda sohbet ederken konu o hafta içinde benim yaşadığım bir olaya geldi.

Olay şuydu… Annem yatalak hasta. Fethiye’de üvey baba ile birlikte bizimle aynı yazlık site içinde oturuyorlar. Anneme bir bakıcı tuttuk. Ancak üvey baba huysuz olduğundan bakıcı dayanmıyor. Son bakıcıyı kaçırmaması için sıkı sıkı tembihlememize rağmen aksilikleri ile kadını bezdirmiş ve kadın ayrılmaya karar vermiş. Annem söyleyince çok sinirlendim ve hayatımda ilk kez Süha’ya diklendim, “O kadın gitmez, sen gidersin” diye. Sonunda yumruk yumruğa kavga başladı. Altıma aldım, üstüne çıktım, ezmeye başladım. Annemin çığlıkları ile kendime geldim.

Yani 60 yıllık biriken öfke patladı. Bunu Hande’ye anlatınca o bana “Bülent bu böyle olmaz artık” dedi. (Hande benim hikayemi zaten uzun yıllardır biliyor.) “Bu Uran soyadı senin yolunu tıkıyor. Çocukların da yanlış soyu yürütüyor. Hem senin hem de çocukların enerjisi yanlış yöne gidiyor. Bu sadece senin için değil çocuklarının geleceği için de önemli.” Epey konuştuk. E-devlete girip (ilk kez) babamın ölüm tarihine falan baktım. Yaşına baktım, çok şaşırdım. Annemden sadece 10 yaş büyüktü. Anneannem bana “40 yaş gibi bir fark var” demişti. Sonunda ben mahkemeye başvurdum. 10 Ocak’ta ismim tekrar İbrahim Bülent Göktuğ olarak değişti. (İbrahim ön adı annemin babasına aittir ve ilk nüfusumda yazıyordu. İsim değişikliği yaptığım mahkeme sırasında nedense silinmişti.)

İsim değişikliği kararından sonra bir şekilde babamın nüfus kaydına ulaştım. Ve hayretle babamın 2. eşinden 4 tane kardeşim olduğunu gördüm. Onlarla temasa geçtim. Onlar benim varlığımdan haberdarmış. Ama benimle temas etmeye çekinmişler. Benimle ilgili ayrıntılı bilgiye de babalarıyla konuşmaya çekindiklerinden ulaşamamışlar.

27 Aralık 2019’da Adana’ya giderek kardeşlerimden 3’ü ile tanıştım. Babamın mezarını ziyaret ederek helalleştim. Bu arada bir ayrıntıdan da bahsedeyim. Ben yıllardır regresyon hipnoterapisi uygulayıcısıyım. Bu vesileyle kendi bilinçaltıma da değişik arkadaşlara regresyon yaptırarak, geçmiş duygulara ulaşma ve temizleme gayreti içinde oldum. Birçok geçmiş olayla yüzleşmeme rağmen öz babamla ilgili hiçbir olaya ya da duyguya rast gelmemiştim. Ne zaman ki ben artık öz babamla buluşmaya ve tekrar öz soyadıma dönmeye karar verdim, ondan sonra Ekim 2019’da katıldığım bir ruhsal arınma kampında öz babama karşı birikmiş duygular çok yoğun olarak ortaya çıktı ve öfkelerim boşaldıktan sonra ona karşı af oluştu…

Özetle 10 Ocak 2020’den itibaren hayatıma Bülent URAN olarak değil, İbrahim Bülent Göktuğ olarak devam ediyorum.

Evet arkadaşlar, bu gerçek hikayenin paylaşımıyla birlikte şunlar dökülüveriyor gönülümden…
Mehmet Mazlum Göktuğ’a, en büyük oğuluna yaşamı boyunca hasret kalmış bir babaya Allah rahmet eylesin.
Varlığını, kendini ve bu yolculukla birlikte nice insanı iyileştirmeye adayan İbrahim Bülent Göktuğ; yaşamını, kendini, babasını, Tanrı’yı aramasaydı bugün bu yazı olur muydu? Birbirini hiç tanımayan insanlar bu hikayede buluşur muydu? Ve daha nice sonsuz olasılık bu yazıyla nasıl olur?

Bu vesileyle REGRESYON TERAPİSİ ile tanışmak isteyenlere, bilgilendirme, tanıtım amaçlı ve uygulamalı online zoom programı üzerinden eğitim 1 Mayıs Cuma 20.00 ila 22.00 arasında…. Katılım için whats app 532 783 21 41

Sevgilerimle…

İlginizi çekebilir: Anneannemin ikizlerini onurlandırmak için: Aile dizimi bize neler anlatır?

Hande Akın: 5 Şubat 1977 İstanbul doğumluyum. Şişli Terakki Lisesi’nde okudum. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo-TV Sinema Bölümü’nden mezun oldum. 15 yıl reklam sektöründe prodüksiyon ve müşteri ilişkileri yöneticilikleri yaptım. 28 yaşlarında başlayan sorgulama, kendimi keşfetme, tanıma, anlama maceramda 33. yaşım milat oldu. Reklamcılıkla vedalaştım. Aldığım ve almakta olduğum sayısını artık hatırlamadığım pek çok eğitim, seminer oldu. Kişisel gelişim alanında yaşam koçluğu yapmaya başladım yıl 2010... “Ben zamanı”nın kurucusuyum, Bu slogandan hareketle; EFT (Duygulardan Özgürleşme Tekniği), REGRESYON, Ezoterik şifa teknikleriyle harmanladığım kalbimin rehberliğinde özgün bireysel seanslarımın yanı sıra kişisel gelişime dair eğitimler, seminerler veriyorum. Kadın Olmak ve AŞK’a gel özellikle dişil enerji üzerine çalıştığım workshoplarım. İlham veren, motive eden, umudu yeniden yeşerten kitlelere özel konuşmalar yapıyorum. Kitabım “Kadın Olmak” 2014’te çıktı. 2015 ve 2016 yıllarında televizyon programı hazırlayıp, sundum. Akışta kalma deyimini içselleştirerek yapabildiğimce teslimiyetle gelişmek ve geliştirmek bana keyif veriyor. Birbirimizden öğrenerek, birbirimize destek vererek geliştiğimize, hepimizin birbirinden ilham aldığına ve her bireyin kendini şifalandırabileceğine inanıyorum.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale