X

Bilinçli farkındalık, bilinçli ebeveynliğe nasıl yardımcı olabilir: Bilinçli ebeveynlik için birkaç öneri

“Bilinçli ebeveynlik”, ebeveynlerin anbean farkındalığını çocuğu ile olan ilişkisine taşıması ya da “bilinçli farkındalıkla hareket etmesi” olarak tanımlanır. Bilinçli ebeveynler kendilerinin ve çocuklarının eylemlerinin farkındadır. Ebeveyn-çocuk ilişkisinde yüksek dozda ilişki tatmini, daha az stresli ilişki söz konusudur. İlişkide sağlıklı tutumlar kazanma becerisini kazandırır.

Büyüdükçe ve yaş aldıkça hayatın hep zorlaştığına dair bir inanç geliştirmişizdir. Yetişkin halimizin getirdiği sorumluluklar, stres, kaygı, depresyon ve birçok negatif duygular getirmiş gibidir. Yetişkin halimizle çocukluğumuza bilinçli olarak, farkındalıkla baktığımızda bazen ne kadar incinmiş ve üzgün bir çocuk olduğumuzu, bazen ne kadar kızgın ve öfkeli bir çocuk olduğumuzu, bazı zamanlarda da ne kadar mutlu bir çocuk olduğumuzu görebiliriz.

Çocukluğumuzla olan bağlantımız en çok da bir sorunla karşı karşıya kaldığımızda kendini belli ediyor. Zaman zaman ebeveynlerimizce engellenmiş olduğumuzu görebiliriz. Şimdi yetişkin halinizle çocukluğunuza bir bakın. Ne kadar doğal çocuk olabildiniz? Duygularınızı ve düşüncelerinizi baskıladınız mı? Yoksa rahatça duygunuzu yaşayabiliyor ve rahatça düşüncelerinizi dile getirebiliyor musunuz? Tüm bunlar gerçekleşmediğinde neler hissettiğinizi duyumsuyorsunuz?

Çocuklar da stresli, kaygılı ve kaçınma halinde olurlar. Bu, çocukluk boyunca birçok şeyi etkileyebiliyor, hatta yetişkin haliniz bile bu çocukluğu tekrardan deneyimleyebilir. Çünkü davranışta ilk gidilen arşiv çocukluğumuzdur.

Çocuklarda anksiyetenin çok daha yaygın olduğu bir zamanda yaşıyoruz. Ebeveyn olarak amacınız çocuğunuzun düşüncesine ve duygularına bilinçli uygulamalar inşa etmek olmalı. Sizin de kendi ebeveyninizi yansıttığınız gibi onlar da yetişkin olduklarında çoğu davranışı kendi yaptığını sanarken, aslında ebeveynlerini kopyalıyor olacaklar. Çocuklar çabasız ve doğal olarak farkındalığa ve bunun gerektirdiği kendini kabul etmeye meyillidir. Birisi ona bunu öğretmedikçe yargılayıcı ve eleştirel değildir. Çünkü çocuklar aslında geçmiş ve gelecekle ilgilenmekten ziyade, daha çok şimdiki zamanda yaşıyorlar. Eğer çocuğunuza bilinçli bir ebeveyn olarak, farkındalık alışkanlıkları kazanmasını sağlarsanız çocuk:

  • İçinde bulunduğu ana ve yaptığı şeye odaklanır.
  • Kendi düşünce ve duygularıyla barışık olur.
  • Kendine ve başkalarına karşı nazikçe, şefkatle davranmayı öğrenir.

Bilinçli farkındalık, öğrenmeyi, duygusal zekayı, psikolojik dayanıklılığı, genel anlamda mutluluğu ve ruhsal olarak sağlıklı birer çocuk ve birer yetişkin olmayı destekliyor.

Bilinçli ebeveynlik tutumunu nasıl geliştirebilirim? 

Kabul etme, yanında olma, anlayış

  • Kabul etme davranışı, çocuğunuzu başkası gibi ya da olmasını beklediğiniz kişi gibi değil, onu olduğu gibi görmenizdir. Yaşanan anın bilincine varma durumudur. Beklentilerinize veya geçmişte olanlara göre hareket etmeyin. Önyargısızca kabul edin. Olan her neyse sadece şu anda olanlara göre değerlendirmelisiniz.
  • Yanında olmanız demek sadece fiziksel olarak orada bulunmanız değildir. Tam anlamıyla şimdi, orada olmaktır. Açık, cömert, şefkatli ve yargılamadan. Önemli olan temastır. “Temas” illaki bir sevgi, öpme, sarılma ve kucaklama değildir. “Seni anlıyorum, seni biliyorum, farkındayım, senin farkındayım” diyebilmektir…
  • Anlayış şimdi ve orada olmadığınız, sabrınızı kaybetmek üzere olduğunuz, çocuğunuz beklentilerinize uygun davranmadığı zamanlarda size yardımcı olacaktır. Çocuğunuza karşı daha esnek bir tavır geliştirmenizi destekler.

Farkındalık nefesle başlar

Nefesinizi hissederek pek çok şeyi gözlemleyebilirsiniz. Gergin mi, sakin mi, kaygılı mı? Nefesinizi gözlemlediğinizde içinde bulunduğunuz anı fark eder, bunun bilincine varırsınız. Nefes her zaman yanınızda ve size her zaman destek olacaktır.

Durumu çocuğunuzun gözünden görmeyi hayal edin

Her zaman yetişkinler tarafından baskı altına alınmak nasıl bir şey? Çocuğunuz belki de kendine göre saçma görünen yetişkinlerin istekleri konusunda ne hissediyordur? Kendi çocuğunuz olsaydınız ebeveynlerinizin size nasıl davranmasını isterdiniz?

Kendinizin ve çocuğunuzun duygusal olarak farkında olun, aynı zamanda düşüncelerinin de. Hangi duygunun size hakim olduğunun farkında olursanız nasıl davranacağınızı da bilinçli olarak seçmiş olursunuz.

Bilinçli ve dikkatle dinleyin

Çocuğunuzun sadece söylediği kelimeleri duymanız, onu dinlemeniz demek olmuyor. Konuşmaların içeriğine de dikkat etmeli, çocuğunuzun ses tonuna, beden diline, yüzündeki ifadelere de odaklanmalı, dikkatinizi vermelisiniz. Şimdiki ana odaklanarak, olan biteni sadece olduğu gibi… Siz şimdiki andayken çocuğunuzun ihtiyaçlarını gerektiği gibi karşılamanız için gerekli ipuçlarını görebilir, ne demek istediğini çok daha iyi anlayabilirsiniz.

Çocuğunuzun ve kendinizin davranışını gözlemleyin

Çocuklar zor duygularını konuşarak değil, zor davranışlar sergileyerek anlatır. Belki öfkeli, belki biraz kaygılı hissediyor olabilir. Belki dikkat çekmek için değil de gerçekten zorlandığı için ve ne yapacağını bilmediği için bazı davranışları sergiliyordur.
Çocuğunuzun söylediklerinizden çok yaptıklarınızdan öğrenmeleri için onlara imkan verin. Çocuklar söylediklerinizden çok yaptıklarınızdan öğrenirler. Bu yüzden çocuğunuzun davranışını gözlemlediğiniz gibi kendi davranışınızı da gözlemleyin. Yapmayı istediğiniz şeyi nasıl yapmak istediğinize bakabilirsiniz.

Kendinize ve çocuğunuza şefkat gösterin

Çocuk yetiştirmek gerektirdiği çaba ve verilmesi gereken emekler dikkate alındığında çok kolay bir şey değil. Sizin mükemmel bir ebeveyn olmayı arzulamanız kendinizi aynı zamanda sertçe eleştirmenize ve zaman zaman kendinizi suçlamanıza sebep olur. Kendi ebeveynliğinizle ilgili her türlü düşünceniz, ebeveynlik tarzınızı etkiliyor. Böylesi zor zamanlarda da çocuğunuzun ihtiyacını karşılayabilmelisiniz. Tam da o anlarda kendinize şefkat göstermek gereklidir. Sizin gibi birçok ebeveynin benzer sorunlarla karşı karşıya kaldığını kabul etmek size destek olacaktır.

Anlaşmazlık durumunda kendi duygunuzun farkında olun

Yoğun ve zor duygular içindeyseniz olanlara tepkisel olmadan önce kendinize durmak için bir alan yaratın. Tam da şu anda ve orada ne hissettiğinize bir bakın. Ebeveynlik stresinizin veya herhangi bir stresinizin, öfkenizin, kızgınlığınızın,a zalan sabrınızın… farkında olun. Bu size, çocuğunuzla olan ilişkinizde kendinizi kontrol etme becerisini kazandıracaktır. Davranışınızı süzgeçten geçirmiş, uygun olan davranışı seçmiş olursunuz.

“Şu an bana ne destek olur?” sorusunu kendinize sorabilirsiniz.

Sınır koyun

Sevgi ve disiplin arasında bir denge bulabilirsiniz. Çok esnekseniz çocuğunuz şımarabilir, ama çok sertseniz de çocuğunuz aşırı soğuk ve kapalı hale gelebilir. Koşulsuz bir sevgi ve cezalar vermek yerine, sınırlar koyun. Çocuğunuzun iyi davranışını ve tutumunu takdir edin, sadece hatalarını eleştirmeyin.

Sena Ateş: Lisans eğitimini Anadolu Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri ile İstanbul Üniversitesi Sosyoloji bölümünde tamamladı. Sosyal bilimlerin her alanına ilgi duymasıyla birlikte kariyerini psiko-sosyal alanda ilerletmek istedi. Ankara Bilim Üniversitesi Aile Danışmanlığı eğitim programını tamamlayarak Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde "Aile Danışmanı" unvanını kazandı. Psikoterapi yaklaşımlarından Bilişsel davranışçı terapi, çözüm odaklı terapi, şema terapi, transaksiyonel analiz eğitimlerini alarak çeşitli mesleki atölyelere katıldı. Aynı zamanda Koçluk eğitimlerini de tamamladıktan sonra kişisel gelişim koçu oldu. Geştalt yaklaşımını ve davranışçı bilişsel yaklaşımı koçluğa entegre ederek insanların zihinsel, bilişsel ve duygusal gelişim-dönüşüm yolunda katkı sağlayabilecek bir yol arkadaşı olarak tanımlıyor kendini. MBSR (Mindfulness temelli stres azaltma programı) ile MBCT (mindfulness temelli bilişsel terapi) kurslarını tamamladı. Meditasyon ve mindfulness (Bilinçli Farkındalık) ile tanışmasıyla birlikte, yürüttüğü çalışmalarda meditasyon ve farkındalık öğretilerinden de yararlanmaya başladı. Beden-ruh- zihin dengesine olan kişisel merakı dolayısıyla Mindfulness eğitimlerini almaya devam ederek mindfulness uygulayıcısı, eğitmeni olarak kendisini geliştirmeye devam ediyor. Psikopatoloji, kendilik psikolojisi, psikanalitik kuramlar, sosyal psikoloji, bilinç dışı, farkındalık temelli terapiler, stres ve kaygı yönetimi, örgüt psikolojisi, nöropsikoloji, ebeveyn ve çocuk ilişkisi, ilişki sorunları, gibi mesleki konular üzerine özel bir ilgiye sahip olup bu konularda okumalar ve araştırmalar yapmakta ve çeşitli eğitimler almayı sürdürmektedir. Bütünsel ve disiplinler arası bir yaklaşım ile hayatın pratiğine daha çok uyum sağlayabileceğine inanıyor bu yüzden mesleğinde eğitimlerini alırken birçok kaynaktan beslenmeye devam ediyor. Instagram: @senaates & @yasamtasarimi

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.

Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Lezzetli ve eşsiz tatlarla dolu bir deneyim: Macroonline’da keşif dolu bir yolculuk

Şüphesiz ki söz konusu sofralarımız olduğunda hepimiz ‘en iyisi’nin peşindeyiz. Market alışverişlerimizi yaparken de gözümüz, elimiz hep en iyisinde, en kalitelisinde. Her şeyin en iyisini aldığımızdan emin olmak istiyoruz. Ancak, böylesi bir çabanın çok fazla zaman ve enerji gerektirdiği de aşikar. Hele ki büyük şehirlerde yaşıyorsak, iş çıkış saatinde markette olmak; kalabalıklar, trafik, koşturmaca gibi dertleri de beraberinde getirebiliyor. E peki bunca yorgunluk ve zamansızlığın içerisinde mesai bitimine dakikalar kalmışken her gün zihnimizde dönen o ‘Akşam ne pişirsem’ sorularına nasıl yanıt bulacağız? Hele bir de evde hazırlamak istediğimiz tarifin malzemeleri yoksa.



Güzel haber; artık bu soru da zihnimizi kurcalamayacak, yorgun argın market sırasında beklemek zorunda da kalmayacağız. Macroonline ile yorucu market gezileri, ev konforunda keşifler yapabileceğimiz bir fırsata dönüşüyor.

Macrocenter ayrıcalıkları aynı hizmet anlayışıyla Macroonline’da

Macrocenter’ı tercih edenler bilir; Macrocenter’da alışveriş yapmak, eşsiz bir deneyimdir. Ürün çeşitliliği, yeni keşifler, taptaze lezzetler, baş döndüren kokular ve başka yerde olmayan ürünler… Macroonline da tüm bu deneyimi, bizlere online olarak sunuyor. Aynı uzmanlık, aynı lezzet ve aynı hizmet anlayışıyla tüm Macrocenter ayrıcalıkları, artık Macroonline’da. Kısacası, hayatı güzelleştirecek her şey Macroonline’da. Peki siz neredesiniz; yoksa hala kasa sırasında mı? 🙂 Gelin, Macroonline’Macroonline’Macroonline’da neler neler var biraz daha yakından bakalım… (Ne yok ki! demek serbest.)

Ev konforunda kaliteli bir alışveriş deneyimi

Hangimiz istemeyiz ki raflardaki en taze meyve-sebzeler yer alsın mutfak tezgahımızda, kendi ellerimizle seçtiğimiz.. Ama zamanımız ve enerjimiz yoksa ne yapacağız? Merak etmeyin, en iyilerden vazgeçmek zorunda değiliz. Macroonline, her şeyin en iyisini bizim için seçip evimize kadar getiriyor. İhtiyacımız olan her şey, sanki raflardan kendimiz seçiyormuşuz gibi aynı titizlik ve özenle seçilip bize ulaştırılıyor. Ev konforunda kusursuz ve kaliteli bir alışverişi deneyimi, Macroonline ile artık kapımıza geliyor.

Benzersiz tatlar, otantik lezzetler, yeni keşifler

Macroonline’da dilediğimiz ülkenin lezzetlerini bulmak mümkün. Bugün İtalyan, yarın Fransız Mutfağı, haftaya ise Japon, ne dersiniz? Macroonline dünyasında alışveriş yapmak, adeta geniş bir coğrafyada gezintiye çıkmak gibi. Uzak Doğu’nun egzotik sosları, ithal çikolatalar, artizan ürün çeşitliliği, her yerde bulunmayan lezzetli atıştırmalıklar, profesyonellere özgü ürün seçkileri, taptaze deniz ürünleri ve çok daha fazlası… Hepsi, premium hizmet kalitesi, zengin ürün çeşitliliği ve kolay erişim imkanıyla Macroonline’da. Tek yapmamız gereken bir tıkla sepete eklemek.

Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler

Dünya mutfağının yanı sıra Türkiye’nin özgün tatlarını da sunan Macroconline’da Homemade lezzetler de var. Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler, Macroonline’ın beklentileri aşan hizmet kalitesini evlerimize taşıyor. Hep ne pişireceğimizi düşünecek değiliz ya bazen de ne yiyeceğimizi düşünelim, öyle değil mi… Sağlıklı, lezzetli ve zahmetsiz alternatifler arayanların en gözde seçimleri, Macroonline Homemade kategorisinde.

Keyifli, pratik ve konforlu bir alışveriş deneyiminin yanı sıra keşiflerle dolu bir yolculuğa da hazırsak; istikamet: Macroonline. Üstelik, Macroonline’dan verdiğimiz siparişler 45 dakikada teslimat seçeneğiyle ve +4 dereceli araçlarla soğuk zincir kırılmadan dilediğimiz saatte bize ulaşıyor. Macrocenter’ın ayrıcalıklı dünyasını ev konforunda keşfetmek ve Macroonline’da ilk alışverişlerinize özel indirimden de faydalanmak için siz de hemen tıklayın.

*Bu yazı Macrocenter katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale