X

Bilim sağlıklı beslenmemizi öğütlüyor, peki ‘sağlıklı’ ne anlama geliyor?

Sağlıklı beslenme, sağlıklı ve kaliteli bir yaşamın ön koşuludur. Ancak bu kavramdaki ‘sağlıklı’ terimi üzerinde bilimin halen bir uzlaşıya varmamış olması, kabul etmek gerekir ki bazen aklımızı çok karıştırıyor. Vegan beslenme, glütensiz beslenme, paleo diyeti, ketojenik diyet, alkali beslenme ve hatta yaratıcılarının isimleriyle anılan diyetler ve çok daha fazlasının bu kafa karışıklığında bir hayli etkisi var. Öte yandan bilimin geçtiğimiz yüzyılda beslenmeyle ilgili yapılan bazı araştırmaların bugün tam tersini söylüyor olması da yine neyin sağlıklı neyin sağlıksız olduğunu anlamamızı zorlaştırabiliyor.

Yağ tüketimi

Bu konuyla ilgili yaşanan en büyük ikilemse yağ ve karbonhidratlarla ilgili. 10 Reasons You Feel Old and Get Fat isimli kitabı New York Times’ın çok satanlar listesine girmiş dünyaca ünlü Güney Afrikalı doktor Frank Lipman, söz konusu ikilemle ilgili olarak yağların kesinlikle zararlı olmadığını ifade ediyor. Lipman’a göre; özellikle 1950’li yıllardaki araştırmalarla birlikte yağların kötü olduğuna dair beynimiz yıkandı. Ancak güncel araştırmalara göre doymuş olanlar dahil yağlar bizim için iyi. Yağ tükettiğimizde damarlarımızın tıkanacağı, yağların bizi şişmanlatacağı gibi düşünceler de yine aynı şekilde güçlü birer efsaneden ibaret. Lipman bu noktada önemli olanın iyi ve kötü yağlar arasında bir ayrım yapmak olduğunu söylüyor. Hindistan cevizi yağı, avokado ve otla beslenmiş hayvanların sütünden elde edilen tereyağ tüketmemiz gereken doğal yağlar arasında. Lipman, öte yandan beslenmeden yağ çıkarıldığında daha fazla tüketilen karbonhidratların da bugün yaşanılan obezite, kalp hastalıkları ve diyabet gibi sorunların temel nedeni olduğunu belirtiyor.

İlginizi çekebilir: Sağlıklı beslenme alışkanlığı kazanmak için 15 öneri

Tahıllar

Beslenme konusunda bir otorite kabul edilen ünlü Amerikalı doktor Mark Hyman ise dünyada beslenme ile ilgili büyük bir yanlış yapıldığını ifade ediyor. Hyman’a göre bu yanlış, yememiz gerekenleri düşünmekle çok zaman kaybediyor olmak. Ancak bunun yerine önceliğimiz yemememiz gereken şeylerin neler olduğunu bulmak olmalı. Hyman bize hiçbir faydası olmayan şeyleri yemememiz gerektiğinin altını çiziyor ve ekliyor: “Eğer kötü beslenirseniz, kötü hissedersiniz. Öncelikle size kendinizi kötü hissettiren şeyleri bulun ve bunları tüketmekten vazgeçin. İşlenmiş gıdalar, şeker, işlenmiş tahıllar ve hormon eklenmiş yiyecekler… Bunu hallettikten sonra ise konu nasıl beslenmek gerektiğine geliyor. Bir sürü beslenme şekli var. Ancak burada önemli olan şey sizin için hangisinin doğru olduğu. Çünkü herkes farklıdır.”

Dr. Hyman, beslenmenin kişiye özgü olması ile ilgili olarak çok çarpıcı iki örnek veriyor. Hyman’ın örneklerinde genetik faktörlerin önemi büyük. Örneğin; doymuş yağ tüketen ve obezite geliştiren insanlar olduğu gibi, yine doymuş yağ tükettiği halde bunu yaşayamayan insanlar da var. Burada genetik faktörlerin önemini anlıyoruz. Yine aynı şekilde bağışıklık sistemiyle ilgili bir rahatsızlığınızın olması durumunda çok tahıl tüketmeniz bağırsak floranızın fazla bakteri üretmesine neden olur ve bu da vücutta mikrobiyotanızı değiştirecek ölçüde yanılgıya sebep olur. Tüm bunların sonucunda kronik bir hastalığa yakalanmanız ise hayli olasıdır. Ancak tam tersi bir durumda, yani sağlıklı ve hatta ultra maraton koşan biri olmanız durumunda çok tahıl tüketseniz de bağırsak floranız bozulmaz.

Meyveler

Lipman, genel olarak diyetlerde göz ardı edilen başka bir noktaya dikkat çekiyor: İnsülin direnci. İnsülin direnci, önlem alınmadığı ve buna uygun beslenilmediği takdirde diyabetle sonuçlanabiliyor. Hatta kalp hastalıklarının da en büyük nedeninin insülin direnci olduğu biliniyor. Dolayısıyla bu noktada ne kadar doğal olursa olsun meyve tüketimini sınırlandırmak çok önemli. Çünkü aşırı meyve tüketimi insülin direncine etki ediyor ve hipoglisemiye neden olabiliyor. Bu yüzden şeker ihtiyacımızı doğal yollardan almak adına meyve tüketmek ne kadar önemliyse bunu aşırıya kaçmadan yapmak da o kadar önemli. Özellikle insülin direnci olan insanların meyve, tahıl ve baklagil tüketimini sınırlandırması gerekiyor.

Et tüketimi

The Holistic Health Book kitabının yazarı kardiyolog Joel Kahn, et tüketimiyle ilgili olarak az bilinen bir noktaya dikkat çekiyor. Kahn’a göre; çok az insan otla beslenmiş hayvanlarla yem ile beslenmiş hayvanlar arasındaki farkı biliyor: “Yakın zamanda, ikisi arasında hangisinin vücutta daha az iltihaba neden olduğuyla ilgili bir araştırma yapıldı. Çıkan sonuçlara göre otla beslenmiş hayvanların da iltihap nedeni olduğu, ancak daha azına sebep olduğu bir gerçek. Öte yandan elde edilen başka bir sonuç ise son derece çarpıcı. Yem ile beslenen hayvanların insülin seviyesi üzerinde bir etkisi var.” Kahn’ın burada atıfta bulunduğu araştırma sonucu hayli ilginç, çünkü genel olarak etin glisemik indeksinin 0 olduğu –yani kan şekeri seviyesini arttırmadığı- biliniyor. Ancak görünen o ki yem ile beslenen hayvanlardan elde edilen et ve tereyağ, glisemik indeks tablosunda yazdığı gibi kan şekeri üzerinde 0 etkiye sahip değil.

“Kendinize en uygun beslenme şeklini bulun”

Lipman, sağlıklı beslenmenin en doğru şeklinin kendinize uygun bir beslenme şekli bulmanızla ilgili olduğunu ifade ediyor. Yukarıda Dr. Hyman’ın verdiği örneklerden de anlaşılacağı üzere herkes farklı ve dolayısıyla herkesin ihtiyaç duyduğu besinler de farklılık gösteriyor. Lipman konuyla ilgili olarak gerçek gıdalar tüketmemizi ve bilimsel araştırmalara çok fazla takılmak yerine bedenimizi dinleyip bize kendimizi neyin iyi hissettirdiğini bulmamızı ve onlarla beslenmemizi öneriyor.

Alanlarında uzman ve dünyaca tanınan doktorlar Frank Lipman, Mark Hyman ve Joel Kahn’ın beslenmeyle ilgili ufuk açıcı sohbetinin devamını aşağıdaki videoda bulabilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Dışarıda sağlıklı beslenmenin 10 kurtarıcı yolu

Kaynak:
mindbodygreen

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Yeni yıl hediyelerinin vazgeçilmezi Sosyopix ile anılarınızı ölümsüzleştirin

Sevdikleriniz için hediye seçmek bazen uzun uzun düşünmeyi gerektirir. Çünkü aslında aradığımız şey, sadece bir eşya değildir; bir duyguyu, bir anıyı, bir hatırlamayı karşı tarafa hissettirmektir. Tam da bu yüzden fotoğrafla kişiselleştirilmiş hediyeler, her zaman daha çok dokunur. Tek bir kare, bir gülüşün ardındaki hikayeyi yeniden canlandırır; yıllar önce çekilmiş bir fotoğraf bile açıldığında ilk günkü kadar sıcak hisseder. Sosyopix işte tam da bu noktada, o paha biçilmez anılarınızı estetik ve yaratıcı dokunuşlarla unutulmaz kılıyor.



Kişiselleştirilmiş takvimlerle zamanı anlamlandırmak

Yeni yıl, hayatımızda yeni sayfalar açmak demektir. Bu nedenle kişiselleştirilmiş takvimler, sadece günleri takip ettiğiniz bir araç olmaktan öteye geçer; umut ve güzellikle dolu bir yılın sembolü haline gelir. En güzel fotoğraflarınızla hazırlanan masa veya duvar takvimleri, sevdiklerinizin her gününe anlam katar. Her sayfa, sadece bir tarih değil, hatırlanan ve paylaşılan özel bir anı olarak kalır. Takvimi her çevirdiğinizde, geçmişin güzel anılarını hatırlamak ve geleceğe dair küçük bir mutluluk hissi yaşamak mümkündür. Bu küçük ama etkili detay, hediyenizi hem estetik hem de duygusal olarak unutulmaz kılar.

Anıların dokunulabilir hali: Fotoğraf baskıları

Bir zamanlar telefon ekranına sığdırdığınız, galeri arşivlerinizde kalan en mutlu kareleri bu yılbaşı yeniden keşfetmenin tam zamanı. Sosyopix fotoğraf baskıları, en özel anlarınızı sıcaklığını ve kalitesini koruyarak dilediğiniz formda hayat bulduruyor. İster yaz tatilinde o hiç bitmesin dediğiniz gün batımı karesini, ister kış tatilinde çekilmiş kar manzarasını seçin; retro tarzda ya da şık bir çerçeveyle hazırlatabilirsiniz.Çalışma masasında duran küçük bir fotoğraf, sizi kış tatilinin huzuruna veya yılın en güzel anılarına götürebilir. Bu yıl sevdiklerinize sadece bir hediye değil, birlikte paylaşılan özel anıları ve mutluluğu hediye edin.

Anıların estetik hali: Fotoğraf albümleri

Fotoğraf albümleri, her dönem popülerliğini koruyan ve hiçbir zaman değerini kaybetmeyen hediye seçeneklerinden biridir. Çünkü bir albüm, yalnızca fotoğrafları bir araya getirmez; aynı zamanda belirli bir dönemin, bir ilişkinin ya da bir yolculuğun hikayesini saklar. Sayfaları çevirdikçe hatırlanan detaylar, yeniden yaşanan duygular ve geçmişten gelen sıcaklık, bu hediyeyi zamansız bir klasik haline getirir.

Kişiye özel tasarlanan fotoğraf albümleri, hem estetik hem de duygusal yönüyle güçlü bir hediye seçeneği sunar. Kapak dokusundan sayfa düzenine, renk seçiminden yerleştirdiğiniz küçük notlara kadar tamamen size ait bir anlatım oluşturma fırsatı verir. Bu, sadece bir hediye değil; kendi elinizle hazırladığınız bir zaman kapsülüdür.



Anıları duvarlara taşıyan çerçeveler

Mutlu anıları saklamanın tek yolu albümlerde biriken fotoğraflar veya fotoğraf baskıları değildir; bazen evin en görünür köşesine yerleştirilen bir çerçeve de aynı etkiyi yaratır. Ölümsüzleştirilen anları çerçeveleyerek yaşam alanlarınıza sıcaklık ve derinlik katarken sevdiklerinizin her baktığında o ana yeniden dönmesini sağlar. Farklı boyut seçenekleri sayesinde ister küçük bir köşeyi canlandırabilir ister salonunuzun atmosferini değiştirebilirsiniz.  Duvarlara zarar vermeyen yapışkanlı çerçeveler ise kolay kullanımıyla, yalnızca bir dekor değil; her gün gülümseten bir anı sunar. 

Bi’kutu anı: Özel hediye kutularıyla yeni yıl coşkusu

Yeni yıl ruhunu tek bir kutuda toplamak istiyorsanız, özenle hazırlanmış hediye kutuları bunun için ideal bir çözüm sunar. İçerisinde not defterleri, yılbaşı ruhunu yansıtan kupalar, kokulu mumlar ve daha pek çok özel hediye, kutuyu açan kişinin yüzünde sıcak bir tebessüm bırakır. Böylece hediyeniz yalnızca bir kutu değil, birlikte paylaştığınız anıların sıcacık bir yansıması olur.

Siz de bu yıl, sıradanlığın dışına çıkarak sevdiklerinizin yüzünde unutulmaz bir gülümseme oluşturmak istiyorsanız, Sosyopix’in sunduğu bu kişiselleştirilmiş dünya tam size göre. Hatıralarınızı canlandırın ve onlara, her baktıklarında sizi hatırlatacak, zamana anlam katan dokunuşlar hediyeler sunmak isterseniz aradığınız her şey Sosyopix’te!





İlgili Makale