X

Bencil hissetmeden benliğinize odaklanmanın ve özünüzü keşfetmenin yolları

Kendini sevmek, öz şefkat, öz farkındalık, özgüven, öz kontrol ve daha nicesi… Benliğe ve kişiliğe yönelik yaklaşımlar psikoloji dünyası için yeni kavramlar olmasa da, kendini olduğu kabul etme ve benliğin farkında olma son yıllarda en çok tartışılan konular arasında. Kimileri benliğe ve bireye bu kadar odaklanmanın bencil bir bakış açısını beraberinde getirdiğini savunurken, bazı kaynaklar da bunun aksine bireyin kendine ve özüne dönmesinin, rekabetin hakim olduğu bir dünyada insanın özündeki kaynakları bulmasının kendini gerçekleştirebilmesinde son derece önemli bir rolünün olduğunu söylüyor.

İnsanın kendi potansiyeline nasıl erişebileceği, ideal benliğine nasıl ulaşabileceği, ancak gerçek benliği ve ideal benliği arasındaki bağlantıyı iyi kavramasıyla, yani özünü iyi tanımasıyla mümkün. Peki, insan özünde neyi barındırıyor? Benlik ne demek ve kişinin kendi benliğini tanıyabilmesi ne anlama geliyor? Benliğimize sarılmanın, kendimizi olduğumuz gibi kabul etmenin ve özümüzü sevmenin bencillikten ayrıldığı nokta neresi? Bencil olmadan da ‘ben’cil olabilmek ve kendimize odaklanabilmek nasıl mümkün?

Kendimize odaklanmak bencillik midir?

Kendimize odaklanma şeklimiz, bencil bir bakış açısını ve kişisel gelişim odaklı bir yaklaşımı birbirinden ayıran ince bir çizgi. Kendimizin eksikliklerine, tamamlanması gereken parçalarına, bizi diğerlerinden daha iyi yapacak şeylere odaklandığımızda, yani sadece kendi ‘iyileşmemizle’ meşgul olduğumuzda bencil bir tutum geliştirebiliyor, ben merkezci yaklaşımlar sergileyebiliyoruz. Söz konusu kendimizi keşfetme ve özümüzü tanıma olduğundaysa aksine olumlu yanlarımıza ve pozitif özelliklerimize odaklanarak içinde yaşadığımız dünyaya, bağlantıda olduğumuz diğer kişilere ve yaşam amacımıza sahip olduklarımızla nasıl katkıda bulunabileceğimize odaklanabiliyor, bencil ve ben merkezci değil bütüncül ve kapsayıcı bir bakış açısıyla benliğimizi keşfetmeye çalışıyoruz.

Benliğin iki yüzü: Gerçek benlik ve ideal benlik

Günümüzde benliği tanımaya, öze dönüşe ve kişinin içine dönmesine bu kadar odaklanılmasının en büyük sebeplerinden biri, kendimizi hayatın akışına kaptırıp kim olduğumuzu, hayattaki amacımızın ne olduğunu ve potansiyelimizin neleri gerçekleştirebileceğini keşfedecek zaman yaratamamamız. Hayatımızı sosyal medyada gördüklerimiz üzerinden karşılaştırmalı bir kurguda sürdürdüğümüz; rekabetin, acımasız eleştirilerin ve ‘geliştirmemiz gereken yönlerimiz’in odağında olduğumuz hayatlarımızda bir taraftan büyük bir ben merkezcilikle en iyi olmayı ve mükemmeli hedeflerken, bir taraftan da kendimize dönmenin ve insan olmanın ne demek olduğunu anlamaya çalışmadan, rekabet odaklı bir bencilliğe doğru sürükleniyoruz. Başarı ve sonuç odaklı bir yaklaşımla idealimizdeki benliğe ulaşmaya çalışırken, gerçek kimliğimizden ve benliğimizden gittikçe uzaklaşabiliyoruz. Peki, bencil olmadan da kendimize dönebilmek, özümüzde ne olduğunu keşfedebilmek ve gerçek benliğimizle bağlantıda olabilen bir ideal benlik geliştirmek nasıl mümkün?

Bencil hissetmeden kendinize odaklanabilmenin ve bireyselliğinizi keşfetmenin yolları

Her birimiz, doğuştan getirdiğimiz genetik mirasımızla ve çevrenin şekillendirdiği özelliklerimizle eşsiz benliklere sahibiz. Ancak zihnimizin odağını kendimize çevirmediğimiz, benliğimizi keşfetmeye zaman ayırmayıp idealimizde yarattığımız karaktere bürünmeye çalıştığımız bir senaryoda idealimizdeki benliğe ulaşma çabası yerini farkında olmadan bencilliğe bırakabiliyor. Başarısızlıklarımıza, hatalarımıza, tamamlayamadığımız görevlerimize, kaldıramadığımız sorumluluklarımıza odaklandıkça dünyaya olumsuz tarafından bakan bir bakış açısı geliştiriyor ve odağımızı olumsuzlukları, eksiklikleri, hataları düzeltmeye çeviriyoruz. Sahip olduğumuz kadarına, pozitif yanlarımıza odaklanarak ‘Dünyaya nasıl katkı sağlayabilirim, kaynaklarımı kendimin ve diğer insanların iyiliği için nasıl daha etkili kullanabilirim?’ gibi soruları sormak yerine kendimizi eleştirerek, eksikliklerimizle meşgul olarak, hatalarımıza odaklanarak bencil bir perspektif geliştirebiliyoruz.

Bu nedenle de bencil olmadan benliğinizi keşfetmenin ilk kuralı, bakış açınızı mümkün olabildiğince geniş tutmak. Kendinizde takdir ettiğiniz küçük şeylere odaklanmaya başladığınızda, yani perspektifinize olumlu bir bakış açısını da dahil ettiğinizde bencil hissetmeden de özünüzü ve kendinizi keşfedebilmeniz mümkün. 

Takıntılı düşüncelerinizi gözlemleyin

Mükemmeliyetçi bir bakış açınız varsa, başkalarının beklentilerini fazlasıyla yerine getiriyor olmanıza rağmen kendi ‘erişilmez’ standartlarınıza ulaşmanız hiçbir zaman mümkün olmayacak. Profesyonel ve bireysel yaşamınızda oldukça yoğun olsanız da, yüklenebileceğinizden daha fazlasını da yüklenmiş olsanız size ‘daha fazlasını yapmalısın’ diyen iç sesiniz hiçbir zaman susmayacak. Zihninizin takılı kaldığı düşünceler ve zihinsel kalıplar uykuda bile size sürekli olarak aynı sözleri fısıldayabilir ve kendinizi yetersiz hissetmenize sebep olabilir. ‘Daha fazlasını yapabilirsin’ düşüncesi gün geçtikçe yükünüzün daha da artmasına, artan yüklerin tamamlanamaması başarı hissinden çok başarısızlığı ve eksikliği deneyimlemenize neden olabilir.

Takıntılı düşünceler bir süre sonra istenmeyen yükleri de beraberinde getirir. Bu nedenle zihninizi merakla gözlemleyerek dürtüsel davranışlara dönüşen kalıplaşmış düşüncelerinizin neler olduğuna dikkat etmeye çalışın. Bu düşüncelere güvenerek aksiyonlarınızı onlara göre belirlemek yerine onları kişiselleştirmeden, direnmeden, yargılamadan ya da kişiliğinizle özdeşleştirmeden gelip gitmelerine izin verin. Unutmayın, bencil olmadan kendinize odaklanmanın ilk adımı zihninizi yargılamadan ve eleştirmeden gözlemleyebilmek.

Bakış açınızı genişletin

Sizi zorlayan, kendinizle meşgul olmak zorunda bırakan anlarda, içinde bulunduğunuz durumun kuşbakışı görüntüsünü zihninizde canlandırmaya çalışın ve çeşitli olasılıklarla ilgili beyin fırtınası yapın. Kendinize içinde bulunduğunuz zorluğun bireysel bir başarısızlık olmadığını ve kalıcı olmayacağını sık sık hatırlatın. Daha geniş bir açıdan bakmak, engellerden ve zorluklardan daha fazlasını görmenize, soruna değil çözüme odaklanabilmenize yardımcı olacaktır. Bakış açınızı bu yönde geliştirerek, yani “Bu durumu kendi lehime nasıl çevirebilirim?” diye sorarak her zorluğun içindeki fırsatı görebilmeyi öğrenirsiniz. Bu stratejiyi kullanarak kendinizi keşfetmeye başladığınızda, daha iyimser bir bakış açısıyla kendinize odaklanabilir, eksiklikleriniz yerine kaynaklarınızı görmeye başlayabilir, kendinizde keşfettiğiniz güçlü noktalarınızı idealinizde canlandırdığınız benliğinizi inşa etme aşamasında nasıl kullanabileceğinizi öğrenebilirsiniz. Kendinizi desteklemeyi, cesaretlendirmeyi ve ilerlemeyi daha kolay özümseyebilirsiniz.

‘Şimdi ve Burada’ya odaklanın

Eksiklikleriyle, sahip olamadıklarıyla, kendi hayatının başkalarının hayatıyla kıyaslandığında ne kadar kötü olduğuyla, başarısızlıklarıyla ve hatalarıyla meşgul olarak kendinizi keşfetmeye çalışan biriyseniz; zamanınızın büyük çoğunluğunu eski günlerde kalan ‘kendinizi’ düşünerek geçirdiğinizi söyleyebiliriz. Kendinizi keşfe çıktığınız anlarda zihninize biraz odaklanırsanız, hazzı ve mutluluğu ön plana çıkarmak, acı ve mutsuzluktansa koşar adım kaçmak için nasıl çaba gösterdiğini fark edeceksiniz. Köprü trafiğinin ortasında sıkışmışken orada olmak yerine trafiği nasıl daha kolay atlatacağına, duş alırken orada olmak yerine bir an önce çıkıp işe doğru yola koyulmaya, yemek hazırlarken orada olmak yerine hemen pişirip birazdan başlayacak diziyi izlemeye odaklanacaktır. Siz geçmiş ya da gelecekteki durumların zihninizdeki yansımalarında gezinip dururken, anın dışında kalmak ve orada olamamak sizi çevrenizden ve benliğinizden uzaklaştırır. Kendinizle ve benliğinizle bağlantıda kalabilmek için zihninizin her an nerede olduğunu izlemeye çalışın. Uygulaması oldukça zor olsa da, zihninizin nerelerde dolaştığını izlemek için günde 15 dakikanızı bile ayırdığınızda nasıl geçmiş ve gelecek arasında sürüklendiğinizi ve zihninizi ana getirmekte ne kadar zorlandığınızı fark edeceksiniz.

Benliği keşfetmek, özünüze inmek, insan olmanın ne demek olduğunu anlayabilmek için kendinize dönmeniz şart. Ancak kendinizi keşfederken sadece kendi yaşamınızı iyileştirmeye ve ‘eksikliklerinizi’ gidermeye çalışarak; kendinize karşı eleştirel, yargılayıcı ve negatif bir bakış açısı geliştirerek; başkalarından üstün olma çabasında olduğunuz bir yaklaşımla kendinizi keşfedebilmeniz mümkün olmayacaktır. Öze dönüş, kendini tanımayı, sevmeyi ve olumlu yanlara odaklanmayı gerektirir. Kendinizi nasıl tanımak ve tanımlamak istediğiniz sizin seçiminiz.

 

Kaynaklar: Simply Psychology, Thrive Global

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale