X

Bebeğinizi sağlıklı beslemek için bilmeniz gerekenler: 10 soruda ek besinlere geçiş

Bebeklerin sağlığı denince kafamızı kurcalayan birçok soru vardır… “Yeterince su içiyor mu?”, “Yeteri kadar sağlıklı besleniyor mu?”, “Ek besinlere başlamalı mı?”… Bu soru listesi uzadıkça uzar. Bebeğinizin sağlıklı beslenmesi için merak ettiğiniz 10 soru ve içinizi rahatlatacak cevaplarsa bu yazıda. 

Ek besinlere teker teker başlamalı, bebeğinizi bir günde birden fazla yeni besinle tanıştırmamalısınız.
1. Bebeğim ek besinlere ne zaman başlamalı?

Bebeğin sindirim fonksiyonlarının gelişimi için tıbben gerek duyulmadıkça, miniğinizin ilk altı ay sadece anne sütü alması yeterlidir. Anne sütü bebeğinizin tüm gereksinimlerini tek başına karşılayabilen mükemmel bir besindir. Bebeğiniz; altıncı ayını doldurmuşsa, başını dik tutabiliyorsa, destekli veya desteksiz oturabiliyorsa, el göz koordinasyonu gelişmişse, sizin yediğiniz yemeklerle ilgili görünüyorsa, kaşığın ucunu uzattığınızda tatmak için ağzını açıyorsa, katı besin verildiğinde çenesini veya dilini oynatıyorsa ek besinlere geçiş için hazır demektir.

2. Ek besinlere erken başlamanın zararı olur mu?

Özellikle ilk 4 ay bebeğin mide ve bağırsak sistemi anne sütü ve formül sütler dışında herhangi bir besini kabul edebilecek olgunlukta değildir. Örneğin, nişasta ve yağların emilimi için gerekli olan amilaz ve lipaz enzimleri yetersiz salgılanır. Erken ek besinlere başlamak bebeğinizin anne sütü alımını azaltabilir ve emzirmenin kesilmesine neden olabilir. Bu durum ise büyüme ve gelişme geriliklerine yol açabilir. Alerjik hastalıkların özellikle de besin alerjilerinin görülme sıklığı artar. Çalışmalar erken ek besin verilmesinin ileri dönemlerde obeziteyi tetiklediğini de göstermektedir.

3. Ek besinlere geçtikten sonra anne sütü veya formül süt vermeye devam etmeli miyim?

Mümkün olduğu takdirde bebeğiniz ilk 6 ay sadece anne sütü almalı, sonrasındaysa en az bir yaşına kadar anne sütünün yanında ek besinleri almaya devam etmelidir. Katı gıdalar anne sütünün tamamlayıcısıdır. Formül süt (hazır mamaların süte benzer yapıdaki versiyonu) alan bebeklerde de durum aynıdır. Çünkü bebeğinizin sindirim fonksiyonları zamanla gelişmektedir, bu nedenle formül süt alan bebeklerde de bir anda ek besin ağırlıklı beslenilmesi beklenilmemelidir. Formül süt alımının azalması, katı gıdanın artması kademe kademe olacaktır. Bebeğiniz ortalama 10-12 aylıkken ağırlıklı olarak ek besinlerden enerji ve besin ihtiyaçlarını karşılayacaktır.

Anne sütü bebeğinizin tüm gereksinimlerini tek başına karşılayabilen mükemmel bir besindir.
4. Günde kaç defa ek besin vermeliyim, verdiğim saatin bir önemi var mı?

Başlangıç için 2 öğünü ek gıdalardan alması yeterlidir. 6-8 ay arasında 2-3 öğün, 9-11 ay arasında 3-4 öğün olabilir. Saatler konusunda da bebeğinizi bir düzene alıştırmak hem sizin hem de onun için en iyisidir. Bebekler ek besinlerle birlikte öğün saatleri düzenli olduğunda, beslenme zamanını ve bunun ne anlama geldiğini algılamaya başlarlar. Eğer bir düzen oluşturarak ilerlerseniz 1 yaşına geldiğinde günde üç ana öğün (kahvaltı, öğle yemeği ve akşam yemeği) ve iki ara öğün şeklinde bir beslenmeyi rahatlıkla sağlayabilirsiniz.

5. Ek besinlere başlarken nelere dikkat etmeliyim?

Ek besinlere teker teker başlamalı, bebeğinizi bir günde birden fazla yeni besinle tanıştırmamalısınız. İlk defa tattığı besini 3-4 gün boyunca vermeli, üç gün sonra farklı bir besin vermelisiniz. Yeni besinleri üç gün arayla vermeniz bebeğinizin bu besini sevip sevmediğini ve herhangi bir alerjisi olup olmadığını anlamanızı kolaylaştırır. Diş çıkarma, hastalık dönemleri veya uykusunu almadığı zamanlarda ek besin için ilk denemeyi gerçekleştirmekten kaçınmalısınız.

Bebeğinize asla televizyon karşısında, oyun oynayarak yemek yedirmemelisiniz. Televizyon izlerken kolay yemek yiyor gibi söylemlere kulak vermemelisiniz. Bebeğinizin yemek yerken dikkati dağılmamalı, ne tükettiğinin farkında olmalıdır.

Onlar için özellikle ilk aylar besinlerin tatlarını, kokularını algılayıp tanıması için çok önemli, bu nedenle 6-8 ay arası her besinin tek tek verilmesi daha doğru olacaktır. Örneğin 3-4 tane sebzeyle püre yapmak yerine öğle yemeği olarak bir gün kabak püresi diğer gün havuç püresi gibi tek bir sebzeden yapılan püreler verebilirsiniz. Aynı durum kahvaltı için de geçerli… Bulamaçlar yerine her besinin tek tek tadını öğrenmesi bebeğinizin ileride yemekler konusunda seçici bir çocuk olmasını engelleyecektir.

6. Bebeğimin ilk yiyecekleri ne olmalı?

0-12 ay arasındaki bebeklerin özellikle ilk aylarda sindirim organları ve fonksiyonları, enzim aktiviteleri tam gelişmemiştir. Ek besin döneminin ilk ayında vereceğiniz besinlerin sindirimi kolay ve alerji riski düşük olmalıdır. İlerleyen aylarda bir miktar daha lifli, daha asidik ve protein bakımından daha zengin yiyeceklerle bebeğiniz tanışabilir. Başlangıç için ev yapımı bebek yoğurdu, mevsim sebze ve meyveleri tercih edilebilir. İlk tadımları meyve püreleriyle yapan bebekler, daha sonra sebze pürelerini ve yoğurdu kabul etmekte biraz zorlanabiliyorlar. İlk haftalarda ev yapımı yoğurt ve sebzelerin tadımından sonra listeye meyve püreleri eklenebilir.

İlk tadımları meyve püreleriyle yapan bebekler, daha sonra sebze pürelerini ve yoğurdu kabul etmekte biraz zorlanabiliyorlar.
7. Yoğurt yaparken sokak sütü (çiğ süt) kullanabilir miyim?

Yoğurt yapımında kullanacağınız süt sokak sütü değil mutlaka pastörize süt olmalıdır. Neden sokak sütü değil de pastörize süt? İsterseniz öncelikle pastörize süt kavramının tanımıyla başlayalım. Pastörize süt, sütün kaynama derecesinin altındaki bir sıcaklık derecesinde belirli süreyle ısıl işleme tabi tutulması ve hızla buzdolabı sıcaklığına soğutulması işlemidir. 72ºC’de 15 saniye veya 63ºC’de 30 dakikada gerçekleştirilen ısıl işlemdir. Bu işlemle bakteri yükü kontrol altına alınır ve besin değeri kayıpları (çiğ sütün kaynatılması ve uzun ömürlü sütlere -UHT- kıyasla) en az seviyede olur. Çiğ sütlerde analiz yapılmadığı için bakteri yükü, hayvandan süte geçen antibiyotik kalıntısı, toksik maddeler olup olmadığı bilinemez. Ayrıca kaynatma işlemi besin ögesi kayıplarına yol açar. 10 dakikalık kaynatma ile, %60 oranında B1 vitamini, %21 oranında B12 vitamini, %32 oranında folat miktarında azalma görülür.

8. Sebze ve meyve pürelerini nasıl hazırlamalıyım, kıvamı ne olmalı?

Mevsimine göre patates, havuç, kabak, ıspanak, enginar uygun sebzelerdir. Sebzeler ayıklanır, yıkanır sonra kabukları soyulur veya parçalanır. Buhar tenceresinde veya ocakta kaynayan az miktarda suyla iyice yumuşayıncaya kadar pişirilir. İyice ezilerek püre haline getirilir. Haşlama suyu kesinlikle dökülmemelidir. Sebze püreleri çorba formunda değil muhallebi kıvamında olmalıdır. Örneğin; 1 kase brokoli çorbası, 2 çiçek brokoli içeriyorken, aynı hacimdeki 1 kase brokoli püresi 4-5 dal çiçek brokoli içerir. Bebeğinize su miktarı fazla çorbalar vermeniz midesinde gereksiz yere hacim kaplayacak, daha az besleyici gıdalar almasına neden olacaktır.

Meyve püresinde, meyveyi iyice yıkadıktan sonra kabukları soyulur, cam rendeden geçirilir. Mevsime uygun olarak elma, armut, şeftali veya muz da kullanabilirsiniz. Meyve suyu yerine meyve püresi tercih edilmelidir. Bebeğinizin meyvenin kendisini, posasıyla alması daha uygundur. Püre haline getirirken sebze ve meyvelere metal değmesi vitamin ve mineral kayıplarına yol açmaktadır. Bu kayıpları minimuma indirebilmek adına tahta veya silikon çatal/kaşık ile püre haline getirilmelidir.

9. Hangi yiyeceklerden uzak durmalı?

Yumurta beyazı, bakla, patlıcan ve mantar 1 yaşına kadar verilmemelidir. İleriye dönük hatalı beslenme davranışlarının gelişmesine engel olmak adına bebeğinizin şeker tüketimine bir yaş ve hatta sonrası için engel olmalısınız. 0-1 yaş döneminde, besinlerin ve anne sütünün içeriğinde bulunan sodyum ile bebeklerin günlük tuz ihtiyacı karşılanmaktadır. Bu yüzden bir yaş öncesi bebeğinize yemek hazırlarken ekstra tuz kullanmanıza gerek yoktur. Yüksek tuz içeriklerinden dolayı salça, salam, sosis, sucuk, her türlü şarküteri ürünü ve hazır soslar bir yaşından önce bebeklere yasak yiyecekler arasındadır.

Bal, clostridium botulinum sporlarını içermesi nedeniyle botulizm riski taşır. Bebeğinizin mide asidi düzeyi düşük olduğundan bu sporları öldüremez, bu nedenle 1 yaşından küçük çocuğunuza bal vermemelisiniz. İnek sütü, içerdiği  protein, gelişimini henüz tamamlamamış olan bebeğinizin sindirim sistemi için 1 yaş öncesi için uygun değildir.

Çikolata ve kakaolu gıdalar, çilek, domates, kivi gibi alerji potansiyeli yüksek sebze ve meyveler, deniz kabukluları ve midye, kalamar gibi bazı deniz ürünleri, diyet ürünleri (yağsız peynir vb.), çay, bitki çayları, baharatlar, karaciğer gibi sakatatları bebeğinize 1 yaş ve öncesi vermemelisiniz. Pişmemiş ya da az pişmiş yumurta verilmemelidir.

10. Ne kadar su içmeli?

İlk 6 ay bebeğinizin ihtiyacı olan sıvıyı anne sütü tek başına karşılamakta. Bu nedenle ekstra su vermenize gerek yoktur. Ek besinlere geçişle beraber ekstra suya ihtiyaç olmaktadır. Bu dönemde bebeğinize su içirmeye başlayabilirsiniz. Yemeklerden önce verilen su bebeğin mide kapasitesinin dolmasına ve yetersiz ek besin almasına neden olacağından suyu bebeğinize yemek sonralarında verebilirsiniz. 1 yaşına kadar kaynamış ılımış içme suyu verilmelidir. Bu dönemde su ihtiyacı bebekten bebeğe değişmektedir. Bebeğin cinsiyetine, kilosuna, boyuna göre hatta mevsime göre değişir. Ortalama 6-12 ay arasında 30-100 cc’dir.

 

İlginizi çekebilir: Bebeğinizin beslenmesi hakkında doğru sanılan 6 şehir efsanesi

 

Görsel Kaynakları:
Fox News
Baby Center
Parents

 

Işkın Akçam: Trakya Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik bölümünden mezun oldu. 2015 yılında Ege Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü’nde Master eğitimine başladı. Üniversite eğitimi sonrası İzmir’de özel bir poliklinikte iki yıl boyunca kilo verme, kilo alma, sporcu beslenmesi, hastalıklarda tıbbi beslenme tedavisi alanlarında bireysel ve kurumsal beslenme danışmanlığı verdi. 2016 yılında Dr. Bülent Serçin Muayenehanesi’nde Anne Çocuk Diyetisyeni olarak bireysel beslenme eğitimleri ile emziklilik döneminde annelerin, 0-18 yaş aralığındaki bebek ve çocukların beslenme takibini yapmaktadır. Hipokrat’ın “Besinler ilacınız, ilacınız besinler olsun” sözüne inanarak mesleğini sürdürüyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale