X

Balkanlar: Bükreş’te geceyarısı

Romanya’nın başkenti Bükreş’i gündüz arabayla hızlıca turladım. Nikolay Çavuşesku hikayesiyle girdiğim şehre, yaptırdığı devasa adliye sarayı ile devam edince enerjim tükenmişti biraz açıkçası. Şehrin akılda kalması için akşam olduğunda ayağımla basmam gerekiyormuş. İşte o zaman Bükreş’in gerçek dünyasını keşfettim.

Çoğu komünizm döneminde yıkılmış olan tarihi binaların arasından şehrin içlerine daldığımızda, Odeon Tiyatro Binası önündeki Atatürk büstünü ziyaret ederek gururlandığımız, Romus ve Romulus heykeli önünde eğlendiğimiz, bambaşka binaların içlerinde bambaşka yıllara değindiğimiz bir gece yaşadık.

Gecenin çökmesi ve ışıklandırmaların şehre farklı bir boyut katmasının etkisiyle masal alemimiz başlamış oldu.

Biraz ilerlediğimizde, 1912 yılı itibariyle bir nevi ordu evi olarak inşa edilen, şimdilerde ise lüks restoran ve balo salonu olarak kullanılan Cercul Militar National binasına geliyoruz. Merak ederek kafesinde birer kahve içme heyecanıyla merdivenlerini tırmanmaya başladığımızda içerisindeki hareketlilik gözümüze çarpıyor. Biz yaklaştıkça, restoran tarafı girişinde 1900’lerden kalma kırmızı üniforması ve şapkasıyla “Büyük Budapeşte Oteli” filminden fırlamış bir kapı görevlisi beliriyor. Gelen balo kıyafetli davetlileri karşılayarak, büyük bir nezaketle içeri alıyor. Derken bizi görüyor ve büyük cam kapıyı biz sanki hiç yokmuşçasına geri kapatıyor. Tavrını hem çok nazik, hem çok kaba buluyoruz. Ama umursamıyoruz. Bir şey demeden içeride ne olduğu merakıyla kapının içerisini görecek bir noktaya sokuluyoruz. ‘‘Ne vardı acaba içeride?’’diye düşünürken, bir gelin ve damat beliriyor cam kapının ardında. Davetlilerin tebriklerini kabul ediyorlar. Fakat bir tuhaflık vardı, içerisi sanki hala 1900’lü yıllar yaşıyordu. Oldukça demode, sade bir gelinlik, sarı kabarık saçlarının uzunca bir topuzla yukarıda toplandığı bir gelin saçı modeli. Gelinin yanında ise takke takmış, eski görünümlü takım elbise giymiş bir damat.

Oradan ayrıldığımızda, yeniden şehrin ışıklarının altında milenyum çağı binalarının cephe aldığı Avrupa mimarisiyle büyüleniyoruz.

Cumartesi gecesi olduğu için eğlence alanlarının yer aldığı Lipscani Bölgesi’ne giriyoruz. Kafelerin ve barların olduğu sokaklarda ilerliyoruz. Son derece modern bir mekana giriyoruz, henüz kimseler gelmemiş. Garsona sorunca, “Saat 11 gibi başlar gece” diyor, “peki, biz sonra geliriz o zaman” diyerek çıkıyoruz.

Daha sonra arkadaşımız, aynı zamanda rehberimiz bizi güzel bir yere götüreceğini söylüyor. İlerlerken bir grup müzisyenin canlı müziğine takılıyoruz. Balkan müziğinin memleketinde olduğumuzu hatırlatıyor bize.

Biraz daha ilerledikten Caru cu Bere adlı mekana varıyoruz.

İlk gördüğümüzde, sokağa atılmış masalarındaki loş ışıklar, vintage bir ortam havası ile farklı bir mekan olduğu algısını veriyor. Asıl masal dünyasına kapıdan içeri adım attığımızda 1800’lerden kalma bir atmosferle karşılaşınca, giriyoruz. Bar kısmına geldiğimde ise büyülendim. Etrafta askılı pantolon giymiş jön erkekler, kırmızı takım elbiseli garson kızlar, yan tarafta bir Charlie Chaplin, barda ise çeşit çeşit bira fıçıları.

Ahşap merdivenler, masalar, sandalyeler, ne çaldığını şu an hatırlamasam da ortamla bütünleşen müzikler ve loş ışıklar ortamı büyüleyici kılıyor.

Kendimi o anda “Midnight in Paris” filminin bir Romanya versiyonunda buluyorum. Tam anlamıyla paralel evrenler yaşıyordum. Her binanın içinde, her sokağın ardında farklı bir tarih, farklı bir dönem yaşanıyordu adeta.

Çok fazla kalabalık olduğundan dolayı yer açılana kadar başka mekanlarda şansımızı denemeye karar veriyoruz. Rehberimizin başka güzel bir mekana gideceğimizin garantisini vermesi ile buradan ayrıldığımız anda 2000’lere dönüyor, hareketlenmeye başlayan sokaklarda gençlerin aralarından ilerlemeye başlıyoruz.

Bir diğer mekana geldiğimizde, “evet burası da gerçekten farklı bir dünya” diyoruz. Daha yakın geçmişi yaşıyoruz bu sefer. Ahşap merdivenleri ve avlusuyla Türkiye’deki dizilerde gördüğümüz mekanlara benziyor. Mekan henüz boş, sezon ya kapanmıştı, ya da gençler henüz dışarı çıkmamış.

O yüzden buradan da ayrılarak şansımızı rastgele bir barda deniyoruz. Ara sokaklardaki mekanlardan birinde şansımızı denemeye karar verdiğimizde ise tesadüfi olarak bir bar ilgimizi çekiyor ve içeri giriyoruz.Merdivenleri takip ederken dekorasyonu ile bizi kendine çoktan çekmiş olan mekanın kapısına ulaştıktan sonra içeri adım attığımızda ise 1980’lerde buluyoruz kendimizi.Yine bir salaş pub havası var. Fıçı biralar ve salaş masalarda dost kahkahaları.

DJ masası bizim oturduğumuz masayla birleşik. Müzik ise mekanın ambiyansına çok uygun. Roman birası Ciuc’un tadını, gerçekten Romanya’da olduğumuz algısı ile daha bir alıyor, sohbetimizin en derinlerinden ise gecenin ilerleyen saatlerinde 2000’lere dönmek üzere çıkıyoruz.

Oradan çıkınca, 11’den sonra geleceğimiz mekana gidiyoruz. Mekana girdikten sonra bara kurulduğumuzda, etrafta algıladığımız ortamı ve ortama akan gençleri her yerde aynı olarak buluyoruz.

Oradan çıktığımızda ise gece artık çoktan başlamıştı. Boş bıraktığımız sokaklarda artık yürümek neredeyse imkansızdı. Enerjimiz çok yüksekti ve eğlenmekten başımız ağrımıştı. Ertesi gün sabahın körü denilebilecek bir saatte gecenin büyüsü eşliğinde balkabağına dönerek, otelimize gelerek uykuya dalıyoruz.

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.

Gökçen Gökyer: Gökçen Gökyer - Gündüzleri bir Yüksek Şehir Plancısı, geceleri ise bir blogger, bir köşe yazarı. İYTE'de lisans, ODTÜ'de master, HafenCity Universitat'da Erasmus yaptı. Birçok ülke, birden fazla kıta gördü. Hayatta tat alınması gereken her şeyi itinayla araştırır, bulur, bulduğunu da duyurur; yazar.. Network kurmak ise temel hayat duruşudur. Senin de gelmen o yüzden önemlidir, beklerim: gokcengokyer.blogspot.com ;)

Yeni yıl hediyelerinin vazgeçilmezi Sosyopix ile anılarınızı ölümsüzleştirin

Sevdikleriniz için hediye seçmek bazen uzun uzun düşünmeyi gerektirir. Çünkü aslında aradığımız şey, sadece bir eşya değildir; bir duyguyu, bir anıyı, bir hatırlamayı karşı tarafa hissettirmektir. Tam da bu yüzden fotoğrafla kişiselleştirilmiş hediyeler, her zaman daha çok dokunur. Tek bir kare, bir gülüşün ardındaki hikayeyi yeniden canlandırır; yıllar önce çekilmiş bir fotoğraf bile açıldığında ilk günkü kadar sıcak hisseder. Sosyopix işte tam da bu noktada, o paha biçilmez anılarınızı estetik ve yaratıcı dokunuşlarla unutulmaz kılıyor.



Kişiselleştirilmiş takvimlerle zamanı anlamlandırmak

Yeni yıl, hayatımızda yeni sayfalar açmak demektir. Bu nedenle kişiselleştirilmiş takvimler, sadece günleri takip ettiğiniz bir araç olmaktan öteye geçer; umut ve güzellikle dolu bir yılın sembolü haline gelir. En güzel fotoğraflarınızla hazırlanan masa veya duvar takvimleri, sevdiklerinizin her gününe anlam katar. Her sayfa, sadece bir tarih değil, hatırlanan ve paylaşılan özel bir anı olarak kalır. Takvimi her çevirdiğinizde, geçmişin güzel anılarını hatırlamak ve geleceğe dair küçük bir mutluluk hissi yaşamak mümkündür. Bu küçük ama etkili detay, hediyenizi hem estetik hem de duygusal olarak unutulmaz kılar.



Anıların dokunulabilir hali: Fotoğraf baskıları



Bir zamanlar telefon ekranına sığdırdığınız, galeri arşivlerinizde kalan en mutlu kareleri bu yılbaşı yeniden keşfetmenin tam zamanı. Sosyopix fotoğraf baskıları, en özel anlarınızı sıcaklığını ve kalitesini koruyarak dilediğiniz formda hayat bulduruyor. İster yaz tatilinde o hiç bitmesin dediğiniz gün batımı karesini, ister kış tatilinde çekilmiş kar manzarasını seçin; retro tarzda ya da şık bir çerçeveyle hazırlatabilirsiniz.Çalışma masasında duran küçük bir fotoğraf, sizi kış tatilinin huzuruna veya yılın en güzel anılarına götürebilir. Bu yıl sevdiklerinize sadece bir hediye değil, birlikte paylaşılan özel anıları ve mutluluğu hediye edin.

Anıların estetik hali: Fotoğraf albümleri

Fotoğraf albümleri, her dönem popülerliğini koruyan ve hiçbir zaman değerini kaybetmeyen hediye seçeneklerinden biridir. Çünkü bir albüm, yalnızca fotoğrafları bir araya getirmez; aynı zamanda belirli bir dönemin, bir ilişkinin ya da bir yolculuğun hikayesini saklar. Sayfaları çevirdikçe hatırlanan detaylar, yeniden yaşanan duygular ve geçmişten gelen sıcaklık, bu hediyeyi zamansız bir klasik haline getirir.

Kişiye özel tasarlanan fotoğraf albümleri, hem estetik hem de duygusal yönüyle güçlü bir hediye seçeneği sunar. Kapak dokusundan sayfa düzenine, renk seçiminden yerleştirdiğiniz küçük notlara kadar tamamen size ait bir anlatım oluşturma fırsatı verir. Bu, sadece bir hediye değil; kendi elinizle hazırladığınız bir zaman kapsülüdür.



Anıları duvarlara taşıyan çerçeveler

Mutlu anıları saklamanın tek yolu albümlerde biriken fotoğraflar veya fotoğraf baskıları değildir; bazen evin en görünür köşesine yerleştirilen bir çerçeve de aynı etkiyi yaratır. Ölümsüzleştirilen anları çerçeveleyerek yaşam alanlarınıza sıcaklık ve derinlik katarken sevdiklerinizin her baktığında o ana yeniden dönmesini sağlar. Farklı boyut seçenekleri sayesinde ister küçük bir köşeyi canlandırabilir ister salonunuzun atmosferini değiştirebilirsiniz.  Duvarlara zarar vermeyen yapışkanlı çerçeveler ise kolay kullanımıyla, yalnızca bir dekor değil; her gün gülümseten bir anı sunar. 

Bi’kutu anı: Özel hediye kutularıyla yeni yıl coşkusu

Yeni yıl ruhunu tek bir kutuda toplamak istiyorsanız, özenle hazırlanmış hediye kutuları bunun için ideal bir çözüm sunar. İçerisinde not defterleri, yılbaşı ruhunu yansıtan kupalar, kokulu mumlar ve daha pek çok özel hediye, kutuyu açan kişinin yüzünde sıcak bir tebessüm bırakır. Böylece hediyeniz yalnızca bir kutu değil, birlikte paylaştığınız anıların sıcacık bir yansıması olur.

Siz de bu yıl, sıradanlığın dışına çıkarak sevdiklerinizin yüzünde unutulmaz bir gülümseme oluşturmak istiyorsanız, Sosyopix’in sunduğu bu kişiselleştirilmiş dünya tam size göre. Hatıralarınızı canlandırın ve onlara, her baktıklarında sizi hatırlatacak, zamana anlam katan dokunuşlar hediyeler sunmak isterseniz aradığınız her şey Sosyopix’te!





İlgili Makale