X

Bahamalar: gitmeden bir daha düşünün

Bahamalar! Kulağa ne kadar egzotik ve hoş geliyor. Yeni evlilerin balayı için seçtikleri egzotik yerlerden biri olarak hep duymuşuzdur bu takımadanın ismini. Bana beyaz kum, turkuaz su deyin ciğerimi alın zaten ama her beyaz kum, turkuaz su insana aynı duyguları tattıramıyormuş. Bahamalar, belki de Havana’dan sonraki durağımız olduğu için, o bakir topraklardan kapitalizmin ortasına düşmenin verdiği kültür şoku ve bize sunduğu son derece sevimsiz bir hoşgeldinin ardından bu cümleleri kurmama sebep oluyor sanırım. Bahamalar, toplam 700 ada ve 2400 çıplak kaya oluşumunu  kapsayan bir Amerika ülkesi. Zaten adaya ayak bastığınız andan itibaren kendinizi Kuzey Amerika’nın herhangi bir yerinde hissetmemeniz mümkün değil.

Aslında benim aklımda Bahamalar’a gitmek hiç yoktu, çünkü bana her zaman özellikle balayı çiftlerinin tercih ettiği çok lüks, dolayısıyla çok pahalı yerlerden biri gibi gelirdi bu ada. Ama Küba’ya gitmek üzere yola çıkınca “E madem iki haftadan fazla zamanım var o zaman neden bir Karayip turu yapmayalım ki?!” gibi bir şımarıklık yapıp seyahatimizin boyutunu tamamen değiştirerek Küba-Bahamalar-Turks ve Caicos Adaları-Dominik Cumhuriyeti ve tekrar Küba’ya geçip güzel yurdumuza dönüşü kapsayan ayarsız enerji dolu bir plan çıktı ortaya.  Her ülkede 3’er gün kalarak gayet yeterli ve dolu dolu bir Karayip turu yapmak mümkün. Ama ben Küba’ya daha çok zaman ayrılmasını tavsiye ederim. Havana’dan Bahamaların başkenti Nassau’ya Bahamas Air’in 24 kişilik pırpır uçağıyla 1 saatte ulaşmak mümkün. Uçakta bir tane hostes var ve su bile servis edilmiyor. Zaten şuradan şuraya bir koşu gidip geleceğiz, uçak da teyyareden hallice, beni daha fazla uğraştırmayın gibi bir tavrı var hostesin, sıkıyorsa bir su iste bakalım ne olacak! (Allahım ne sevmemişim bu ülkeyi, daha gitmeden başladım sövmeye)

Otobüs yolculuğumuz

Ülkeye girişte bize yaşattıkları son derece sevimsiz karşılamayı anlattığımda neden bu hisler içinde olduğumu anlayacaksınız. Üç arkadaş, üç ayrı memurun pasaport kontrolünden zorlu bir mücadeleyle geçtik. Bizim rotamız biraz uzundu ama her ülkeye geçiş biletlerimiz çoktan alınmış ve elimizde maillerin çıktısı olmasına rağmen memurlar saçma sapan soru ve tavırlarıyla bizi şoka uğrattılar. Neden bu rotayı takip ediyorsunuz, yoksa Amerika’ya giremiyor musunuz? Ülkende ne iş yapıyorsun, kaç para kazanıyorsun, kaç yıldır çalışıyorsun, bütün bu tatil için üzerinde ne kadar para var??? Her soruya içimden “Sana ne yaa!” desem de gayet sakin cevaplar vermeye çalıştım ama en son tavır beni benden aldı. Üzerimdeki parayı ve hesabımda da para olduğunu, ihtiyacım olduğunda oradan çekeceğimi söylediğimde kadın bir canavara dönüştü. Burada üç gün boyunca ne yapmayı düşünüyorsun, nasıl geçireceksin parasız bu günleri… Söylediği her cümle birbirinden saçma hale geliyordu ki yeni bir gudubet kadın geldi. Onun tavrı daha da beterdi, beni yanına alıp ATM’den zorla para çektirdi. Ve parayı çektiğimizde yüzündeki neşeli ifadeyi ve “Aaa! Bahama dolarlarııı!!!” derkenki sevincini görmeniz lazımdı. O anda “Ben neden buraya girmeye uğraşıyorum ya?” diye düşündüm ve gerçekten de hepimiz acaba ülkeye hiç girmeden direk bir sonraki durağımız olan Turks ve Caicos Adaları’na mı geçsek diye düşündük. Ama biletlerimizi yakmamak için son derece moralimiz bozuk ve isteksizce girdik Bahamalar’a. Kalacağımız oteli arayıp gerçekten rezervasyonumuz olup olmadığını bile kontrol ettiler. Gerçekten düşündükçe hala inanılmaz sinirleniyorum. Bence dünyanın hiçbir yerinde hiçbir milletten insana yapılmaması gereken davranışlar bunlar. İnsana kendini o kadar değersiz hissettiriyor ki. Diğer yandan da Bahamalılar’a karşı inanılmaz bir önyargı ve öfkeyle başlamamıza sebep oldu bu tavır.

Taksiye binip otelimize doğru yola çıktığımızda Bahamalar’ın Amerika’nın sayfiye yeri olduğunu fark etmemiz çok uzun sürmedi. Otele gidene kadar ki manzaramız; Mc Donald’s, Starbucks, Dunkin Donuts, Burger King, Hard Rock Cafe… Küba’dan sonra gelinecek son yer yani! Otelimiz Grand Central; çok merkezi ve gecelik oda fiyatı 80$. Dediğim gibi ben Bahamalar’ı ultra pahalı bir yer diye düşündüğümden dolayı bu fiyat gayet uygun geldi bana. Bir de üç kişi bölüştüğümüz için bayağı bir uygun hale geldi. Tabii ölü sezon olmasının da bir etkisi vardı diye düşünüyorum. Ama sezonda gidildiğinde de fiyatlarının diğer yerlere göre daha makul olmasından dolayı kalınacak en iyi yerlerden biri. Bir şeyler yemek için dışarı çıktığımızda saat sadece 22:00 olmasına rağmen her yer kapalıydı. Uzunca bir süre yürüdükten sonra açık bulduğumuz tek restoran Conch fritters’a girip bir şeyler yedikten sonra odamıza döndük. Bu adada gerçekten 3 gün boyunca yapılacak hiçbir şey yok!  Genelde Nassau’ya Karayip Cruise’ları geliyor, bir gün konaklayıp gidiyorlar. Zaten daha fazla yapılacak, görülecek bir şey de yok.

Paradise Island’a giderken

Ertesi günü geçirmek için “Paradise Island”a gitmenin iyi bir fikir olduğunu düşündük. Gidiş-dönüş 6$’a vapurla Paradise Island’a  20 dakikada ulaşılıyor. Hava çok sıcak, nemli, manzara güzel diyeceğim ama Miami’den pek bir farkı yok, hatta bence Miami daha canlı bir yer. Yani daha egzotik bir yer hayal ederken kendimi Amerikan sayfiyesinde bulmak beni biraz hayal kırıklığına uğrattı açıkçası. Vapurumuzdaki Bahamalı rehber Jerry; bize memleketlilerinin ne kadar itici olduğunu bir kez daha kanıtlamak için and içmiş belli ki. 20 dakika boyunca adanın çok da çarpıcı olmayan tarihi ve etrafta hangi ünlülerin evi olduğuna dair bilgileri verirken bir anda kendimi lise 2 tarih dersinde hissettim. Aramızda kısık sesle konuşmalarımıza karışıyor, sesimi herkes duyamıyor galiba bazıları yüzünden diyerek gözümüzün içine bakıyor!! Çattık yaa… Bari adada evi olan ünlüleri paylaşayım da hakkı kalmasın uyuz Jerry’nin: Nicolas Cage, Tiger Woods, Michael Jackson, Charlie Chaplin…  Ama yani ben bu civarlardan ev alacak olsam kesinlikle Nassau’dan almam onu da bilin! Paradise Island’da görülecek ilk yer “Atlantis Resort”. Dünyaca ünlü markalar, restoranlar, gece kulüpleri, casinolar, akvaryum, su parkları ve paralı plajların bulunduğu birkaç binadan oluşan kocaman bir tesis. Özellikle çocuklu aileler için tercih edilebilecek bir seçenek. Kalacağınız süre boyunca elinizin sıcak sudan soğuk suya konmayacağı, tesis dışından hiçbir şeye ihtiyaç duymayacağınız imkânlarla dolu bir yer. Ama gelin görün ki bu kadar lüks, ihtişam, olanak… Buraya hiçbir ruh katamamış. Bana göre lüksün de kendi içinde bir samimiyeti ve ruhu olması lazım. Yani bir de şöyle bir durum var, ille de ben bu Atlantis’e giderim diyorsanız bu kadar yol tepip, üzerine yerli halktan azar işitip şamar oğlanına dönmenin bir alemi yok, çünkü Atlantis’ten bir tane de Dubai’de var. Yok arkadaş ben yollamayacağım sizi Bahamalar’a…

One&Only Resort’tan manzara

Özel plajlarda öğlen yemeği, alkolsüz içecekler dahil günlük 70$ bayılmak gerekiyor. Benim tercihim tesisi etraflıca gezdikten sonra halk plajlarına gidip yerel halkın nabzını yoklamak oldu. “Cabbage Beach”e doğru yürüyüp kendimize uzanacak güzel bir yer ararken sahilin sonunda çok güzel bir otel bulduk. “One&Only Resort”; küçük küçük ahşap evlerden oluşan, çok şık, lüks ve elit bir otel. One&Only’de üç ananas suyu ve bir büyük boy su için 49$ ödeyip yüklerimizden kurtulduktan sonra Cabbage Beach’te parçalı bulutlu havada güneşlenip mavi sulara kendimizi bıraktık. Aaa ama ananas suları tazeydi onu atlamış olmayayım…  Bu arada madem Bahamalar’a gitmeyeceksiniz, One&Only Resort bakalım dünyanın başka nerelerinde varmış: The Palm-Dubai, Royal Mirage-Dubai, Reethi Rah- Maldivler, Le Saint Géran- Mauritius, Palmilla- Los Cabos- Mexico, Cape Town- Güney Afrika, Sanya-Hainan- Çin.

Madem üç günümüz var bari odaya tıkılıp kalmayalım, hava acaip güneşli olmasa da çok sıcak olduğu için en azından denize girelim, bir yerlere gidip kalan bütün vaktimizi dolduralım ve bir an önce buradan kaçıp gidelim! İşte böyle düşünerek, jitney  adını verdikleri okul servisinden bozma otobüsleri bulup Cable Beach’e doğru yola çıktık. Laf etmeyeceğim diye kendimi tutmaya çalışsam da antipatikyus otobüs şoförümüz bildiğiniz kilise müziği eşliğinde bize 20 dakikalık korkunç bir yolculuk yaşattı. Suratsız Bahamalılarla omuz omuza, küçücük adanın kocaman trafiği içinde 5 dakikalık yolu ilahi dinleyerek 20 dakikada teptik. Bunun sonunda ulaştığımız yer de bomboş bir sahil. Dedik bir su, efendime söyleyeyim bir meyve suyu bir şey içelim bari güneşlenirken… Derken yoldaki ilk ve tek sempatik yerli amca bize Sheraton Hotel’de para vermeden güneşlenebileceğimizi söyledi. Böyle de kendimi iyice apaçi gibi hissettim, ille de bedava yer olsun diye aranmıyorduk tabi ama ada lüks olunca kim bilir özel plaja günlük ne kadar saçma bir fiyat vereceğiz düşüncesi hoşumuza gitmedi… Sheraton’da yüzüp biraz dinlendikten sonra “Allah’ım bu adada yapılacak hiçbir şey yok mu?” diye ağlanarak elimiz boş dönmeyelim diye bir hayvanat bahçesine gitmeye karar verdik. Zaten başımıza ne geldiyse “Ayy aman bir yer görmeden gitmeyelim” zihniyetinden geldi. Ardastra Gardens & Zoo. Yemin ediyorum Darıca Kuş Cenneti bile buradan daha iyi. Çocukluğumda bin kere gittiğim, bugün, bu yaşımda gitsem buradan daha keyifli vakit geçireceğim bir yer. Abuk subuk bir flamingo “şov”u izleyip kendi halimize güldükten sonra en iyi fikrin odamıza dönmek olduğuna karar verdik. [caption id="attachment_1859" align="alignnone" width="600"] Ardastra Gardens & Zoo

Belki de ülkeye ilk girişteki sevimsiz olaydan, ölü sezon olmasından, özellikle ve özellikle Havana gibi nostaljik, romantik, kendine has ve el değmemiş, kirlenmemiş, bozulmamış, yozlaşmamış… bir şehirden kalkıp kapitalizmin göbeğine düşmemiz bizi en baştan Bahamalar’a karşı önyargıyla yaklaştırdı. Kısacası benim için Bahamalar, özellikle antipatik yerlileri, akşam en geç 22:00’de kapanan cafeleri ve gerçekten gezilecek hiçbir yeri olmaması nedeniyle en fazla Cruise’la bir gece kalınacak bir yer. Sizlere tavsiyem buradaki konaklama sürenizi bir geceden fazla tutmayın ve mümkünse sezonda gitmeye çalışın.

Önemli Detaylar:

  • Ammaaan sakın ola ki yanlışlıkla bir yerliye yan gözle bakmayın vallahi tokadı yüzünüzün ortasına basar, ne olduğunuzu şaşırırsınız.
  • Bahamalar’da para birimi Bahama Doları ve Amerikan Dolarına birebir eşit. Dolayısıyla adada hem Amerikan Doları hem de Bahama Doları kullanmanız mümkün. (Üzerinizde kalan son Bahama Dolarlarını ülkeden çıkmadan mutlaka Amerikan Dolarına çevirin derim, aksi takdirde benim başıma geldiği gibi hiçbir işe yaramayan 150 Bahama Doları midenize oturur, hazımsızlık yapar)
  • Ölü sezonda akşam yemeğinizi en geç 19:00 sularında yiyin yoksa vallahi billahi aç kalırsınız. Tabi var geç saate kadar açık yerler ama hem uzak hem de fast food. Ama ciddi anlamda saat 22:00’den sonra kahve içmek için açık yer bulamazsınız benden söylemesi…
  • Şu ülke için iyi bir şey söyleyeyim bak üzüldüm şimdi. Green Parrots Bar sevimli bir yerdi. Yerli Nassau gençleriyle iki kelam edip bir biranın belini kırabilirsiniz. Aaa bir de cruise’ların hemen yanında Senor Frogs var, burada çok lezzetli Meksika yemekleri yiyebilirsiniz… 
Yazarın tüm yazıları için tıklayın.
Irmak Yazım: Irmak Yazım // 1987’de İstanbul’da doğdum ama kendimi Rio’da veya Havana’da doğmuş gibi hisseden değişik bir canlıyım. Rio’nun Irmak demek olduğunu hesaba katarsak çok da garip gelmemeye başlıyor bir yerden sonra. Kapı gıcırtısına oynarım, gülmeyi, spor yapmayı, yemek yemeyi, insanları, hayvanları, kitapları, filmleri ve daha bir sürü şeyleri çok severim. Bir daha mı geleceğiz dünyaya bakış açısından yola çıkarak dünyayı gezmeyi kendime bir borç bildim. Hayatta kendimi en mutlu hissettiğim anların gezilerimi anlatırken olduğunu anlamamla birlikte bu mutluluğu sizlerle de paylaşmak istedim…

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.



Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?



Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.



İlgili Makale