X

Bağlanma stilleri ilişkileri nasıl etkiler: 4 farklı bağlanma stilinden sizinki hangisi?

Doğumla birlikte kurulmaya başlanan ilişkiler, ebeveynlerin veya birincil bakımveren (primary caregiver) kişilerin bebekle aralarındaki etkileşimden doğrudan etkilenir. Bebeklikten itibaren yaşanan ilişkisel deneyimler, bireyin gelecekteki yaşantısına, yetişkin olarak kuracağı ilişkilere etki eder. Yaşanan olumlu ve olumsuz deneyimler, uzun süreli etkiler yaratmakta ve kişilerin sahip olacağı bağlanma stilleri konusunda birincil rol oynar.

Bağlanma Teorisi’nin kuramcısı John Bowlby, bebeklikten itibaren gelişen ve yetişkinlik döneminde de kurulan ilişkileri etkileyen, kişinin kurduğu ilişkilerdeki tavrını, tutumunu, duygularını ve davranışlarını belirleyen, farklı özelliklere sahip 4 bağlanma stili olduğuna dikkat çeker. Bunlar; güvenli bağlanma, kaçıngan bağlanma, kaygılı bağlanma ve korkulu/kaçıngan bağlanmadır.

İlişkilerin temelinde yatan güven  duygusu, hem kişinin kendi ile kurduğu ilişkiyi hem de başkalarıyla olan paylaşımını etkileyerek bağlanma stilinin oluşmasına katkı sağlar. Çocukluktan itibaren ebeveynleri ile kuvvetli bir bağ kurmayı başarmış bireyler, gelecekteki ilişkilerini güven duygusu üzerine inşa ederken; ihmal edilmiş ya da sağlıklı ilişkilerin bir paydaşı olamamış kimseler, sosyal çevrelerindeki kişilerle ya da romantik ilişkilerindeki partnerleriyle başarılı iletişim inşa etme konusunda başarısız olurlar. Bağlanma stilimiz, ilişkilerimizde kim olduğumuzu tanımlar.

1. Güvenli bağlanma (Secure attachment)

İlişkilerinizde kendinizi nasıl tanımlarsınız? Kendinden emin ve karşısındaki kişiye güvenen olarak mı? Eğer öyleyse, güvenli bağlanma stiline sahip olabilirsiniz. Kendinizi ilişkilerinizde rahat hissediyorsanız ve yakınlık kurmaktan korkmuyorsanız temelinde güven duygusu olan ilişkiler kurabiliyorsunuz demektir.

Güvenli bağlanma nasıl oluşur?

Bebeklikten itibaren birincil bakımverenleri tarafından fiziksel ve duygusal ihtiyaçları karşılanmış, yeterli ilgi gösterilmiş ve kuvvetli iletişim kurulmuş kişiler, güvenli bağ oluştururlar. Bebeklik-çocukluk döneminde inşa edilen güven duygusu, yetişkinlik döneminde kurulan ilişkilerde de devam eder. Kişiler bakımverenleri tarafından sevilmiş, saygı gösterilmiş, yardım görmüş ve en önemlisi dengeli-tutarlı tavırlar ile yetiştirildiğinde ortaya “güvenli bağlanma” çıkar. Güvenli bağlanan bireyler, yardım istemeyi, empati kurmayı bilirler ve hem kendi duygularına hem de ilişki içinde oldukları kişilere duyarlı davranırlar.

Çocukluk:

Ebeveynleriyle (ya da birincil bakımverenleriyle) arasında güvenli bağlanma olan çocuklar, etrafı özgür bir şekilde keşfetmek isterler. Ebeveynlerinden ayrıldıklarında tepki gösterirler; birincil bakımvereni geri geldiğinde davranışlarına yansıyan bir rahatlama duygusu yaşarlar. Çevreleriyle etkili iletişim içerisindedirler. Güven duyguları gelişmiştir. Olumsuz bir durum ile karşılaştıklarında rahatlatılacaklarını bilirler.

Yetişkinlik:

Güvenli bağlanma stilini benimsemiş bireyler, kendilerini güvende hissederler. Rahatça iletişim kurarlar, etrafındaki insanlardan destek görürler ve onlara yardımcı olurlar.

Sosyal ilişkiler: Kendilerine değer verdikleri kadar sosyal ilişkilerindeki kişilere de değer verirler. Uzun süreli arkadaşlıklar sürdürebilirler. İletişime açıktırlar, kendilerini net bir şekilde ifade ederler. Soruna odaklanmaktan çok çözüm bulmak için uğraşırlar. Fikirlerini paylaşmaktan çekinmezler. İlişkilerinde dürüstlüğe önem verirler.

Romantik ilişkiler: Partnerlerine güven ve bağlılık duyarlar. Hem kendilerine hem partnerlerine saygı ve sevgi duygusunu göstermeyi ihmal etmezler. Romantik ilişkilerinde partnerlerine duyduklarına güven doğrultusunda kısıtlayıcı davranışlar sergilemezler. Kıskanç davranmazlar. Kendi özgürlüklerine ve partnerlerinin özgürlüklerine alan açarlar. İlişkileri onlar için çok değerlidir.

2. Kaçıngan bağlanma (Dismissing-avoidant attachment)

İçine dönük bir insan olduğunuzu düşünür müsünüz? İlişki kurmak sizin için kolay mıdır, yoksa mümkün olduğu kadar insanlarla iletişim halinde olmaktan kaçınır mısınız? Bireysellik ve özgürlüğe fazlasıyla önem veriyorsanız, başkalarının size iyi gelmeyeceğini düşünerek ilişki kurmaktan uzaklaşıyorsanız, kaçıngan bağlanma stilini benimsemiş olabilirsiniz.

Kaçıngan bağlanma nasıl oluşur?

Ebeveynlerinden veya birincil bakımverenlerinden yeteri kadar sevgi ve ilgi görmemiş, iletişimsiz bir ortamda büyümüş çocuklar kendi benlik algılarını korumak için kaçıngan bağlanma stilini benimserler. İletişim kurmazlar, kendi içlerine dönük yaşarlar. Duygularını ifade edebilecek uygun bir ortam sağlanmadığı için çocukluktan itibaren iletişim kurmaktan kaçarlar. Yetişkinlik döneminde de çocuklukta yaşadıklarının etkisiyle iletişimin, ilişki kurmanın önemini reddederler. 

Çocukluk:

Kaçıngan bağlanma stiline sahip olan çocuklar, birincil bakımverenlerinden kaçınma eğiliminde olurlar. Onlarla temas etmekten hoşnut olmazlar; ilgi ve rahatlık bekleyişine girmezler. Reddedilmektense ilişkiden kaçmayı tercih ederler. Yardım istemekten kaçınırlar, destek beklemezler. Duygu ve düşüncelerini ifade etmekte güçlük yaşarlar.

Yetişkinlik:

Kaçıngan bağlanma tarzına sahip kişilerin en belirleyici özelliği insan ilişkilerine olan ihtiyacın önemini kabul etmemek için direniş göstermeleridir. Kolayca ilişki kuramazlar, yakın ilişkilerden kaçınırlar. Olumlu benlik algısına sahip olmalarına rağmen diğer insanlara karşı olumsuz tutum sergilerler. 

Sosyal ilişkiler:  Kendilerini iyi, başkalarını ise kötü görürler. Bireysellik, kaçıngan bağlanma stilini benimseyen kişiler için en önemli olgudur. Kendi fikirlerine önem verirler, başkalarının fikirlerini dinlemek istemezler. Sosyal çevreleri geniş değildir; insanlarla bir arada olmak istemezler. Yalnız kalmayı tercih ederler.

Romantik ilişkiler: Özgürlüklerine düşkündürler ve partnerleri için özgürlüklerini kısıtlamak istemezler. Paylaşıma kendilerini kapatırlar. Partnerleri ile rahat iletişim kurmazlar. Romantik ilişkilere dahil olmak onlar için çok zordur, partnerleri tarafından onaylamayacaklarını düşündükleri için ilişki kurmaktan kaçınırlar. Kurdukları romantik ilişkilerde başarılı olamazlar, genellikle kısa süreli ilişki yaşarlar.

3. Kaygılı bağlanma (Preoccupied attachment)

Başkalarını kendinizden daha iyi görme eğiliminde misiniz? Sergileyeceğiniz davranışların eleştiri almasından korkuyor musunuz ya da sıklıkla bir şeyleri yanlış yaptığınıza dair kendinizle ilgili şüpheye düşüyor musunuz? Eğer öyleyse, kaygılı bağlanma stiline sahip olabilirsiniz.

Kaygılı bağlanma nasıl oluşur?

Erken yaşlardan itibaren çevresinden sevgi ve görmemiş, olumsuz tepkilerle karşılaşmış, ihtiyaçlarına yönelik cevaplar alamamış çocuklar kaygılı bağlanma stiline sahip olurlar. Güven duygusunu etrafındaki yetişkinlerden alamamış olmaları nedeniyle kendilerinden sıklıkla şüphe ederler, nasıl bir tepki ile karşılaşacakları konusunda endişe yaşarlar. Çocukluk döneminde benimsenen bağlanma stili, yetişkinlikteki ilişkilerini de etkiler. Bu nedenle, güven duygusu olmadan, stres ve huzursuzlukla geçen çocukluk ilişkilerinin devamı yetişkinlik döneminde de kaygılı bağlanma türü olarak devam eder.

Çocukluk:

Kaygılı bir şekilde bağlanmış çocuklarda güvensizlik ve endişe duygusu hakimdir. Birincil bağlandıkları kişiden uzaklaştıklarında strese girerler, huzursuz davranışlar sergilerler. Bakım verenlerinin dışındaki herkese şüphe ile yaklaşırlar. Rahat ve tam anlamıyla özgür davranamazlar. Kontrollü tepkiler göstermezler.

Yetişkinlik:

Kaygılı bağlanma, kaçıngan bağlanmanın ters özelliklerine sahip bir bağlanma stili olarak değerlendirilebilir. Bu bağlanma stilinde, kişiler kendilerini kötü, başkalarını ise iyi görürler. Olumsuz benlik algısına sahiptirler.

Sosyal ilişkiler: Kendilerine güven duymazlar; fakat karşılarındaki insana güvenirler. Onları kendilerinden daha değerli görürler. İlişki kurmak isterler ama ilişkilerinde onaylanmayacaklarına, sevilmeyeceklerine, takdir görmeyeceklerine inanırlar. Onaylanmamaktan korktukları için kendilerini yeterince açmazlar. Derin bir bağ kuramadıkları için anlamlı, uzun dostluklar yaşayamazlar.

Romantik ilişkiler: Partnerlerine hızlı bağlanmaya yatkındırlar; ilişkide olumsuz giden bir şeyler olduğunda kendi yaptıklarını düşünmeye başlarlar. Takıntılı ve tepkisel davranırlar. Kendilerinin yeterli olmadığını düşündükleri için sağlıklı ilişki kurmakta ve uzun süreli paylaşımlarda güçlük yaşarlar. Çoğunlukla terk edilme endişesi içerisindedirler. Bu endişenin yarattığı gerginliği partnerlerine sıkça yansıtarak tepki çekerler.

4. Korkulu/kaçıngan bağlanma (Fearful-avoidant attachment)

İlişkilerinizde “kestirilemez”, “tahmin edilemez” tavırlar sergilediğinizi düşünüyor musunuz? Sürekli içsel çatışmalar yaşayarak ilişkilerinizden kendinizi uzaklaştırıyor musunuz? Dengesiz duygular ve tavırlar içerisinde kendinizle adeta bir savaş verdiğinizi hissediyorsanız korkulu/kaçıngan bağlanma stiline sahip olabilirsiniz.

Korkulu/kaçıngan bağlanma nasıl oluşur?

Bebeklik döneminden itibaren ihtiyaçlarına zamanında karşılık verilmemiş, bir ilgi gösterilip bir ilgisiz bırakılmış, dengesiz tavırlar içerisinde büyütülmüş çocuklar, küçük yaştan itibaren korkulu/kaçıngan bağlanma stilini benimserler. Yardıma ihtiyaç duyduklarında destek alıp alamayacaklarından emin olamazlar, çünkü bakımverenleri tarafından tutarlı dönütler almamaları güven duygularının sarsılmasına neden olur. Bu nedenle hem çocukluk hem yetişkinlik dönemlerinde bir yandan ilişki kurmak isterken bir yandan ne ile karşılaşacakları bilmedikleri için bağlanmaktan kaçarlar.

Çocukluk:

Korkulu/kaçıngan bağlanana çocuklar, genellikle karışık davranışlar sergilerler. Hareketleri ve tavırlarında belli bir özelliği yakalamak zordur. Tepkileri karışıktır. Hem yaklaşmak isterler, hem uzaklaşırlar. Bir yandan ilişkilerde rahatlama duygusu ararken diğer yandan ilişkilerde korku duygusunun hakimiyetinden çıkamazlar. Birincil bakımveren kişiden hem korktukları için kaçmaya çalışırlar hem de olumsuz bir durum ile karşılaştıklarında sakinleşmek için onların yanında olmayı isterler.

Yetişkinlik:

Korkulu/kaçıngan bağlanma stiline sahip olan kişiler, kendilerini ve başkalarını olumsuz olarak değerlendirme eğilimindedirler. Hem kendilerine hem de karşılarındakilere karşı güven duygusu beslemezler.

Sosyal ilişkiler: Sıkı bir dostluk kurmak onlar için çok zordur. Samimiyetten kaçınırlar. İnanmak ve güvenmek isteseler de bunu başaramazlar. Arkadaşlıklarında güven duygusunu almayı ve vermeyi beceremezler. 

Romantik ilişkiler: Bir ilişkinin parçası olmak isterken aynı zamanda yakınlık kurmaktan korkarlar. Güven-güvensizlik, ilgi-ilgisizlik, samimiyet-uzaklaşma, paylaşmak-kaçmak gibi sürekli yinelenen içsel çatışmalar yaşarlar ve bu çatışmaları partnerlerine yansıtarak onları yıpratırlar. Kendi içlerinde yaşadıkları anlaşmazlıkları ilişkilerine de yansıtırlar, çoğu zaman tarıtışmalı diyaloglar kurarlar. Dengesiz ve tutarsız tavır sergilerler. Trip atarlar, kıskanç davranışlar sergilerler.

Bağlanma stillerinin özelliklerini okuduğumuzda aslında birçoğumuz, kendi stilimizi keşfetmiş olabiliriz. Yine de tam emin olamadığınızı ya da farklı bağlanma stillerinden özellikler taşıdığınızı düşünüyorsanız ‘Bağlanma Stili Testi’ni çözerek çıkan sonucu değerlendirebilir, çok detaylı olmasa da bağlanma tipinizin hangi türe daha yakın özellikler taşıdığı hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz.

Temelleri bebeklik döneminde atılan bağlanma stilinin sonradan değiştirebilir olup olmadığına yönelik psikoloji alanındaki uzmanlar, fikir ayrılığı yaşarlar. Psikanalizciler, kökeni yaşamın ilk yıllarına dayanan bağlanma stilimizin sonradan değiştirilemeyeceğini savunurken, davranış bilimciler değiştirilebileceğine yönelik fikirler sunarlar. Bu konuda kesin bir karara varmak mümkün olmasa da, bağlanma stilinizi ve ilişkilerinize olan etkilerini fark ettiğinizde, tepkilerinizi kontrol etmek için çalışmalar yürütebilir, ihtiyaç duyduğunuzda bir psikoloji uzmanına danışabilirsiniz.

Kaynak: verywellmind, evergreenpsychotherapycenter

İlginizi çekebilir: Tartışma şekillerine göre ilişki türleri: Hangi tip çiftler, çatışmaların üstesinden nasıl gelir?

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 

Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale