X

Bağlanma korkusu: Sorunun kökleri ve çözümü çocukluk çağında gizli

Bir türlü istediğiniz aşkı bulamıyor musunuz? Ya da ilişkiniz ciddiye gitmeye başladığında kendinizi geri mi çekiyorsunuz? Belki de siz bağlanma korkusuna sahip insanlardan birisiniz. Bazılarımız romantik ilişki kurduğumuz insanlardan “Sana bağlanmaya korkuyorum” şeklinde bir cümle duymuşuzdur. Hatta belki de bu cümleyi kuran taraf biz olmuşuzdur. Bağlanma korkusu, kişinin uzun süreli ilişkiye girmekten ve bağlanmaktan duyduğu korkudur.

Bağlanma korkumuzun nedenlerini anlayabilmek için ilk önce Bağlanma Kuramından bahsetmemiz gerekiyor. İngiliz psikanalist John Bowlby tarafından geliştirilmiş olan Bağlanma Kuramı, insanların, kendileri için önemli olan başkalarıyla güçlü duygusal bağlar kurma eğiliminin nedenlerini açıklayan ve çocuk ile ebeveynleri arasındaki bağın, çocuğun güvenlik hissi ve psikolojik gelişimi üzerindeki önemini tanımlayan bir yaklaşımdır (Bowlby, 1973). Bebek ve birincil bakıcısı arasındaki ilişki bağlanma ilişkisidir. Bu ilişkinin niteliği bebeklerin temel güven duygularını geliştirmektedir.

Ainsworth ve Bowlby (1991) bağlanmayı, bir bireyin hayatındaki önemli kişilerle, özellikle strese yol açan durumlar söz konusu iken, yakınlık araması ve sürdürmesi ile açıklanan duygusal bağ olarak ifade etmiştir. Çocuklar stres yaşadıklarında bu durumla başa çıkabilmek için ailelerinden destek beklerler. Eğer çocuğun ailesi çocuğa karşı ilgisiz, kayıtsız bir tutum takınırsa çocuk bundan negatif etkilenir. Ya da çocuğun ailesi çocuğa karşı aşırı müdahaleci bir şekilde davranırsa, çocuk bundan da negatif etkilenir. Bazen de aileler çocuğa ilgiyi dengesiz bir şekilde verirler. Örneğin çocuğun sorunlarıyla bazen çok ilgilenip, bazen de hiç ilgilenmemek gibi. Her üç durumda da çocuk ailesiyle sağlıksız bir bağlanma ilişkisi kuracak ve bu ilişki tarzı çocuğun yetişkinlikteki ilişkilerine etki edecektir.

Öte yandan eğer bir çocuk tutarlı ve duyarlı ebeveynlik tarzına sahip bir ailede yetişirse o çocuğun sevgiye layık olduğunu düşünen ve bağlanmaktan kaçınmayan bir yetişkine dönüşme olasılığı yüksek olacaktır. Ebeveynler çocukların isteklerine gereken ilgiyi gösterdiklerinde çocukta “güvenli bağlanma” olur. Anne ve çocuk arasındaki güven ilişkisi çocuğun beyin gelişimi için çok önemlidir. Bu olaya biyolojik perspektiften bakarsak çocuğun nöronal sistemi, yani çocuğun gelişen beyninin yapısı ve fonksiyonları annesinin daha olgun beyni tarafından şekillendirilir. Bu, anne ve çocuk arasındaki duygusal iletişim sayesinde olur (Siegel, 1999)

Bowlby (1973) ve Ainsworth (1989) hem ayrı, hem de beraber yaptıkları çalışmalarda üç çeşit bağlanma stili ortaya koymuşlardır. Bunlar güvenli, kaygılı/kararsız ve kaçınan bağlanma modelleridir. Son yıllardaysa Bartholomew ve Horowitz (1991) ve Bartholomew ve Shaver (1998), dörtlü bağlanma modelini ortaya atmıştır. Dörtlü bağlanma modeli güvenli, kayıtsız, korkulu ve saplantılı olmak üzere dört bağlanma yapısını içermektedir.

Güvenli bağlanma biçimi

Olumlu benlik ve başkaları modellerinden meydana gelir. Bu doğrultuda güvenli bağlanma stiline sahip kişiler kendisini sevilebilir hissederler. Olumlu benlik duygularını başkalarının güvenilir, destekleyici ve iyi niyetli olduklarına dair olumlu beklentileri ile birleştirirler (Akt. Bahadır, 2006).

Saplantılı bağlanma biçimi

Olumsuz benlik modeli ile olumlu başkaları modelinin bir araya gelmesi sonucu oluşmaktadır. Saplantılı bağlanmaya sahip bireyler, kendini değersiz hissetme veya sevilmeye layık görmeme eğilimindedirler. Ayrıca başkalarına ilişkin olumlu değerlendirmelere sahiptirler. Bu nedenle saplantılı bağlanan kişiler yakın ilişkilerde kendini doğrulama ya da kanıtlama eğilimi gösterirler (Akt. Bahadır, 2006).

Kayıtsız bağlanma biçimi

Benlik modeli olumlu ancak başkaları modeli olumsuzdur. Başkalarına karşı olumsuz tavır ve tutumlar içindeyken, kendilerini önemseyerek değerli görürler. Bu kişiler bağımsızlığa önem verirler. Başkalarına duyulan ihtiyacı ve yakın ilişkilerin kıymetini reddederler (Bahadır, 2006).

Korkulu bağlanma biçimi

Bu bağlanma stiline sahip bireylerin hem kendilik hem de başkaları modeli olumsuzdur. Değersizlik duyguları içinde birey kendini başkalarının sevgisine ve desteğine layık görmez; başkalarını da reddedici ve güvenilmez olarak değerlendirir (Bahadır, 2006).

Bağlanma çocuğun ilk iki yılında başlayan ve hayat boyu devam edecek bir süreçtir. Shaver ve arkadaşları, bağlanma türleriyle romantik aşkı ilişkilendirerek, kişilerin bebeklikteki bağlanma stillerinin, aşık oldukları kişilerle ilişkilerini belirlediğini savunmuşlardır (Shaver P, Hazan C, Bradshow D, 1988). Beklediği ilgiyi kendisine vermeyen, isteklerine kayıtsız, soğuk bir anne, baba modeliyle yetişen çocuk kendi isteklerini bastırmayı öğrenir. Bu çocuk artık bir yetişkin olduğunda romantik ilişki kuracağı insanların da kendine kayıtsız, ilgisiz davranacağı düşüncesiyle yakınlaşmaktan korkan bir insan haline dönüşebilir. Ya da anne, babasının duygusal ve/veya fiziksel istismarına maruz kalmış bir çocuk, yetişkin olduğunda romantik bir ilişkiden kaçınan biri haline gelebilir.

Bağlanma korkusunun en temel duygusu acı çekme korkusudur. Kişi romantik partneri yüzünden acı çekmekten korkuyordur. Ne de olsa romantik ilişkiler içlerinde birçok risk barındırmaktadırlar. Romantik partnerimiz bize yalan söyleyebilir, bizi aldatabilir ya da bizi terk edebilir. İşte bağlanma korkusu yaşayan insanlar tüm bu olasılıklardan derin bir şekilde korkmaktadırlar ve bu yüzden de kendilerini korumak için çeşitli stratejiler geliştirirler.

Örneğin romantik bir ilişkide partnerlerinin kendilerine çok yakınlaşmalarına izin vermezler. Bu durum ilişkiden ilişkiye koşmalarına yol açabilir. Kendilerine uygun olmayan partnerlerle birlikte olabilir, ilişkilerini sabote edebilir ya da terk edilme korkularıyla başa çıkmak için partnerlerini sudan sebeplerle kendileri terk edebilirler. Bağlanma korkusuna sahip bazı kişiler de romantik ilişkilerden tamamen uzak durarak kendilerini “koruma” altına alabilirler. Eğer biz çocukken ailemizden yeterince sevgi görmemişsek büyüdüğümüzde sevgiye alışık olmayan, dahası sevgiden korkan insanlara dönüşmemiz çok doğal bir süreçtir. Aslında bağlanma korkusu en temelde sevgiden korkmaktır.

Eğer siz de bağlanmaktan korkan bir insansanız, ilk önce bu durumla yüzleşmeniz gerekiyor. Bazen negatif çocukluk deneyimlerinin yükü kendi başımıza taşıyamayacağımız kadar ağır gelir. Bu tip durumlarda en iyi yöntem bir psikoterapistten yardım almaktır. Evet çocukken sevgisizlik ya da ilgisizlik yüzünden kırılmış, yaralanmış kalbimizi bir yetişkin olarak bir başkasına açmak bir risktir. Ama unutmamak gerekir ki en büyük risk kalbimizi bir kafese kapatıp, kendimize sevgisiz bir hayat yaşatmaktır. Size sevgiden korkmadığınız günler diliyorum.

Bana rsolaker@gmail.com adresinden ulaşabilirsiniz. 2019 yılını “Kendini Sevme” yılı ilan ettim. Kendini sevmekle ilgili psikoloji egzersizlerini #kendinisevmeyılı hashtagi ile paylaştığım Instagram hesabım @ranakutvanrsolaker@gmail.com 

Bu yazının tüm hakları Rana Kutvan’a ve Uplifers’a aittir. İzinsiz ve uygun şekilde referans verilmeksizin kopyalanması, çoğaltılması ve başka mecralarda paylaşılması kesinlikle yasaktır.

Kaynaklar:
Ainsworth, M.D.S. (1989). Attachment beyond infancy. American Psychologist, 44. 709–716.
AİNSWORTH, M. S., & Bowlby, J. (1991). An ethological approach to personality development. American psychologist, 46(4), 333.
Bahadır, Ş. (2006). Romantik ilişkilerde bağlanma stilleri, çatışma çözme stratejileri ve olumsuz duygudurumunu düzenleme arasındaki ilişki. Ankara: A.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Doktora Tezi.
Bartholomew, K. & Shaver, P. R. (1998). Methods of assessing adult attachment do they converge? In J. A. Simpson. & W. S. Rholes (Eds.). Attachment theory and close relationships (pp. 25-46). New York: The Guilford Press.
BOWLBY, J. (1973). Attachment and Loss: Seperation Anxiety and Anger.
Shaver P, Hazan C, Bradshow D. Love as attachment: the integration of three behavioral systems. In Psychology of Love (Eds RJ Sternberg, ML Barnes):1-36. New Haven, Yale University Press, 1988.
Siegel, D. J. (1999). The developing mind: Toward a neurobiology of interpersonal experience. New York: Guilford Press.

İlginizi çekebilir: Benlik saygınızı yükseltin: Çocukluktan kalma fikirleri geride bırakmak

Psikolog Rana Kutvan: İstanbul doğumlu olan Rana Kutvan lise öğrenimini Nişantaşı Kız Lisesi’nde tamamladı. Önce LCC’de bir sene akabinde de İstasyon Sanat Merkezi’nde iki sene süren bir moda eğitimi aldıktan sonra çeşitli firmalarda stilist olarak görev aldı. 1997-2008 tarihleri arasında New York’ta ikamet etti. Türkiye’de almış olduğu moda eğitimini Parsons School of Design’dan almış olduğu derslerle pekiştirdi. Kutvan moda eğitiminin yanı sıra City University of New York’a bağlı Hunter College’da Psikoloji ve Sanat Tarihi üzerine çift anadal lisans eğitimi görerek cum laude (yüksek onur) derecesiyle mezun oldu. Hunter College’a devam ettiği süre zarfında dünyanın önde gelen psikologlarından Albert Ellis’in Enstitüsünde staj yaptı. Bu staj süresince Ellis’in bulmuş ve de geliştirmiş olduğu Rational Emotive Behavior Therapy (REBT)’i yakından inceleme fırsatı buldu. Kutvan, Albert Ellis Enstitüsündeki stajının yanı sıra New York’un önemli psikoloji enstitülerinin düzenlediği workshoplara katıldı. Kutvan 2008 Mayıs ayında Türkiye’nin ilk Kişisel Gelişim ve Stil Danışmanlığı merkezi Karakter A’yı kurdu. Kurumsal ve bireysel hizmetler veren Rana Kutvan’ın referansları arasında Braun, CNN TÜRK, Aras Kargo, TURKCELL, Kuveyt Türk, Doğan Holding gibi şirketler vardır. Kutvan bireylere ve kurumlara Stres Yönetimi, Kadın Liderliği, İş Özel Yaşam Dengesi, Zaman Yönetimi, Kadın Ruhu isimli workshop çalışmaları düzenlemektedir. Kutvan Karakter A’nın yanı sıra 2008-2012 tarihleri arasında Profesör Dr. Kerem Doksat’dan süpervizyon aldı. Kutvan psikoloji ve kişisel gelişim çalışmalarında holistik bir yaklaşım uygulamaktadır. Rana Kutvan anadili olan Türkçe’nin yanı sıra anadili düzeyinde İngilizce, iyi derecede Fransızca, İtalyanca konuşmaktadır.

Yeni yıl hediyelerinin vazgeçilmezi Sosyopix ile anılarınızı ölümsüzleştirin

Sevdikleriniz için hediye seçmek bazen uzun uzun düşünmeyi gerektirir. Çünkü aslında aradığımız şey, sadece bir eşya değildir; bir duyguyu, bir anıyı, bir hatırlamayı karşı tarafa hissettirmektir. Tam da bu yüzden fotoğrafla kişiselleştirilmiş hediyeler, her zaman daha çok dokunur. Tek bir kare, bir gülüşün ardındaki hikayeyi yeniden canlandırır; yıllar önce çekilmiş bir fotoğraf bile açıldığında ilk günkü kadar sıcak hisseder. Sosyopix işte tam da bu noktada, o paha biçilmez anılarınızı estetik ve yaratıcı dokunuşlarla unutulmaz kılıyor.



Kişiselleştirilmiş takvimlerle zamanı anlamlandırmak

Yeni yıl, hayatımızda yeni sayfalar açmak demektir. Bu nedenle kişiselleştirilmiş takvimler, sadece günleri takip ettiğiniz bir araç olmaktan öteye geçer; umut ve güzellikle dolu bir yılın sembolü haline gelir. En güzel fotoğraflarınızla hazırlanan masa veya duvar takvimleri, sevdiklerinizin her gününe anlam katar. Her sayfa, sadece bir tarih değil, hatırlanan ve paylaşılan özel bir anı olarak kalır. Takvimi her çevirdiğinizde, geçmişin güzel anılarını hatırlamak ve geleceğe dair küçük bir mutluluk hissi yaşamak mümkündür. Bu küçük ama etkili detay, hediyenizi hem estetik hem de duygusal olarak unutulmaz kılar.



Anıların dokunulabilir hali: Fotoğraf baskıları



Bir zamanlar telefon ekranına sığdırdığınız, galeri arşivlerinizde kalan en mutlu kareleri bu yılbaşı yeniden keşfetmenin tam zamanı. Sosyopix fotoğraf baskıları, en özel anlarınızı sıcaklığını ve kalitesini koruyarak dilediğiniz formda hayat bulduruyor. İster yaz tatilinde o hiç bitmesin dediğiniz gün batımı karesini, ister kış tatilinde çekilmiş kar manzarasını seçin; retro tarzda ya da şık bir çerçeveyle hazırlatabilirsiniz.Çalışma masasında duran küçük bir fotoğraf, sizi kış tatilinin huzuruna veya yılın en güzel anılarına götürebilir. Bu yıl sevdiklerinize sadece bir hediye değil, birlikte paylaşılan özel anıları ve mutluluğu hediye edin.

Anıların estetik hali: Fotoğraf albümleri

Fotoğraf albümleri, her dönem popülerliğini koruyan ve hiçbir zaman değerini kaybetmeyen hediye seçeneklerinden biridir. Çünkü bir albüm, yalnızca fotoğrafları bir araya getirmez; aynı zamanda belirli bir dönemin, bir ilişkinin ya da bir yolculuğun hikayesini saklar. Sayfaları çevirdikçe hatırlanan detaylar, yeniden yaşanan duygular ve geçmişten gelen sıcaklık, bu hediyeyi zamansız bir klasik haline getirir.

Kişiye özel tasarlanan fotoğraf albümleri, hem estetik hem de duygusal yönüyle güçlü bir hediye seçeneği sunar. Kapak dokusundan sayfa düzenine, renk seçiminden yerleştirdiğiniz küçük notlara kadar tamamen size ait bir anlatım oluşturma fırsatı verir. Bu, sadece bir hediye değil; kendi elinizle hazırladığınız bir zaman kapsülüdür.



Anıları duvarlara taşıyan çerçeveler

Mutlu anıları saklamanın tek yolu albümlerde biriken fotoğraflar veya fotoğraf baskıları değildir; bazen evin en görünür köşesine yerleştirilen bir çerçeve de aynı etkiyi yaratır. Ölümsüzleştirilen anları çerçeveleyerek yaşam alanlarınıza sıcaklık ve derinlik katarken sevdiklerinizin her baktığında o ana yeniden dönmesini sağlar. Farklı boyut seçenekleri sayesinde ister küçük bir köşeyi canlandırabilir ister salonunuzun atmosferini değiştirebilirsiniz.  Duvarlara zarar vermeyen yapışkanlı çerçeveler ise kolay kullanımıyla, yalnızca bir dekor değil; her gün gülümseten bir anı sunar. 

Bi’kutu anı: Özel hediye kutularıyla yeni yıl coşkusu

Yeni yıl ruhunu tek bir kutuda toplamak istiyorsanız, özenle hazırlanmış hediye kutuları bunun için ideal bir çözüm sunar. İçerisinde not defterleri, yılbaşı ruhunu yansıtan kupalar, kokulu mumlar ve daha pek çok özel hediye, kutuyu açan kişinin yüzünde sıcak bir tebessüm bırakır. Böylece hediyeniz yalnızca bir kutu değil, birlikte paylaştığınız anıların sıcacık bir yansıması olur.

Siz de bu yıl, sıradanlığın dışına çıkarak sevdiklerinizin yüzünde unutulmaz bir gülümseme oluşturmak istiyorsanız, Sosyopix’in sunduğu bu kişiselleştirilmiş dünya tam size göre. Hatıralarınızı canlandırın ve onlara, her baktıklarında sizi hatırlatacak, zamana anlam katan dokunuşlar hediyeler sunmak isterseniz aradığınız her şey Sosyopix’te!





İlgili Makale