X

Ateşler üstünde 7.500 kişi!

1 aydır yazamıyorum ve gerçekten çok özledim, hem sizinle bilgiler paylaşmayı hem de sizden gelen mailleri okumayı. Umarım bu bir ay içinde, benim gibi siz de harika hissettiğiniz bir sürü an yaşamışsınızdır.

Tony Robbins’in İçindeki Gücü Uyandır – Unleash the Power Within (UPW) etkinliği için 6 Nisan Çarşamba günü Londra’ya vardığımızda saat akşamüzeri 3’ü biraz geçiyordu. Power Coaching ile Türkiye’den ve Belçika’dan etkinliğe katılacak olan toplam 17 girişimci ve yöneticinin 6’sıyla aynı uçakta birlikte gelmiştik.

Otele yerleştikten sonra hemen gidip gönüllüler ekibine kaydımı yaptırdım. Daha önce gönüllü olarak görev aldığım her iki Tony Robbins etkinliğinde de olduğu gibi “Fire Team”; yani Ateş Takımı’nda yer almayı seçtim. Yaşadıklarımı anlatacağım ama UPW’daki ateş takımına her gönüllü katılışımda hissettiğim bir şey var, önce biraz ondan söz etmem gerek.

Anthony Robbins’in Unleash the Power Within – İçindeki Gücü Uyandır etkinliği benzersiz bir deneyim ve dönüşüm vadediyor. 

Önce duyguya bakalım

Bir bütünlük duygusu bu, bir tamamlanmışlık hissi, bir her şeyle uyumluluk, bir farkındalık hali… 3 semavi din de dâhil her kadim öğretide “Bir”lik üzerine bir yaklaşım var. Felsefi açıdan bakıldığında dünya üstündeki tüm öğretiler, ahlaki vurgular ve Yeni Çağ söylemleri aynı konu üzerinde durur. Aşağıdaki cümlelerden bir veya birkaçını defalarca duymuşsunuzdur hayatınızda:

  • “Hepimiz bir’iz!”
  • “Bizler bütünü oluşturan benzersiz parçalarız.”
  • “Sana yapılmasını istemediğin şeyleri başkalarına yapma.”
  • “Sen bensin ben de sen.”
  • “Hayvanlar, bitkiler, insanlar, eşyalar hepsi birbirine bağlı”

Ta bebekliğimizden beri duyuyor, yaşıyor, biliyoruz aslında bu durumu ve:

  • Maddeden ışığa, sesten ısıya, canlıdan cansıza, duygudan düşünceye her şey enerji olduğuna göre,
  • Atomlar arasında titreşimsel bir fark olsa da yapısal bir fark olmadığına göre,
  • Quantum fizikçileri her gün önümüze her şeyin nasıl da birbirine bağlı olduğuna dair yepyeni bilgiler, araştırma sonuçları ve kanıtlar koyduğuna göre,
  • Atom altında bir iletişimin varlığı kesinleştiğine göre,
  • Her yürüyüşe çıktığımızda, her deniz kenarına indiğimizde, sevdiklerimize her sarıldığımızda iyi/tam/bütün hissettiğimize göre,

Her şeyin ve herkesin bir olduğu fikri çok şaşırtıcı bir durum değil.

Asıl şaşırtıcı olan bu “bir”lik anlayışından bu kadar uzakta nasıl yaşayabildiğimiz! Düşünsenize; küçük ölçekte kıskançlıklar, çekememezlikler, arkadan konuşmalar, kuyusunu kazmalar ve bunu yapanlara karşı kendimizi savunmalarla ve büyük ölçekte de birbirine hakaret eden devlet adamlarını, TV’de yaşanan kavgaları, sınır içinde terörü, sınır dışında savaşı izlemekle geçiyor günlerimiz.

İşte yine o his!

Ne zaman yurt dışına çıksam bir rahatlama geliyor. Ve İstanbul’dan, Türkiye’den her uzaklaşmamda hissediyorum bu, kendimi, çevremdekileri, dünyayı ne kadar sevdiğimi daha kolayca fark ettiğim inanılmaz rahatlığı. Yaşadığım tuhaf ama huzurlu “akışta, güvendeyim” duygusu; sanki üstümden bir yük kalkıyor. Yurt dışına sık çıkanlar ne demek istediğimi çok iyi anlayacaklardır.

Ülkenin hem etrafındaki hem de içindeki sürekli savaş hali, ekonomik belirsizlikler, terör olayları, eş diye seçtiği kadına düşman erkeklerin saldırıları, daima işin kötü tarafına ve/veya “nasıl olmaz”ına bakma alışkanlıklarının hepsi canımızı okuyor, ama biz farkında değiliz.

Bu tonlarca negatif enerji, siz olumsuz konulara bakmasanız bile atom altı iletişimle bütün benliğiniz tarafından hissediliyor. Yurt dışına çıkıp enerjiden uzaklaştığınız anda her şey değişiyor; daha sakin, daha huzurlu… Bir dakika, bir dakika! Yazarken buldum kelimeyi: Yurt dışına çıkıp da bu negatif enerjiden uzaklaştığınız anda etrafınızdaki her şeyin ne kadar uyumlu olduğunu hissedip rahatlıyorsunuz.

İçsel anlamda; özünde manasız ve sonucunda verimsiz tartışmalarla sürekli vakit kaybettiğiniz ve stresli hissettiğiniz için, sürekli kaotik olmakta ısrar eden anlamsız ortamdan uzaklaşıp aslında her şeyle uyumlu olan doğanıza, yani doğal halinize dönüyorsunuz.

İlkel beynimizin her an bize “Savaş!” ya da “Kaç!” dediği kaos ortamından uzakta, savaşmanız ya da kaçmanız gereken herhangi bir tehdit kalmıyor. Kelimenin tam manasıyla zihniniz sessizleşiyor. Neredeyse meditasyon!

Fazlası var…

Ama Tony’nin etkinliklerine katıldığımda çok daha farklı bir his daha geliyor: Heyecan! Saf adrenalin de diyebilirsiniz. O adrenalin nereden geliyor diye sorarsanız:

  • Daha önceden hiç tanımadığım yüzlerce insanla birlikte,
  • Binlerce katılımcının dönüşümü için,
  • 4 gün ve günde 20 saat boyunca müthiş bir koordinasyon gerektiren bir çalışmayı,
  • Zamana karşı yarışarak gerçekleştirmek!

İşte adrenalin buradan geliyor!

Ve bir de ATEŞ var

Ben 2013 yılında katılımcı olarak yer aldığım ilk UPW sonrasında tek bir şey istiyordum: Gönüllü olarak gidip, binlerce insanın üstünden yürüdüğü o ateşi yakan ekipte çalışmak. Etkinliklerdeki 3. gönüllülüğümde; 7-10 Nisan 2016 tarihleri arasında, Londra’da yapılan UPW’da da her zamanki gibi “Fire Team”deydim!

Fire Team’de yer alan dünyanın farklı yerlerinden gelmiş 60 kişi binlerce insanın üzerinde yürüdüğü ateşi hazırladı.

“Fire Team” kaptanını ve asistanını Amerika’da katıldığım etkinliklerden tanıyordum. Onun haricinde Ateş Takımı’nda yer alan 60 kişiden bir tekini bile tanımıyordum. Portekiz’den, İtalya’dan, Polonya’dan, İspanya’dan, Rusya’dan, Güney Kıbrıs’tan, Belçika’dan, Amerika’dan, Hollanda’dan, Fransa’dan… Anladınız ne demek istediğimi, Dünyanın her yerinden gelen 60 gönüllü olarak; 7 Nisan Perşembe sabahı saat 7’de ateşin yakılacağı alanda toplanacaktık.

Eşek gibi çalışmak!

Baştan söyleyeyim; bu gerçekten ağır işçilik gerektiren bir gönüllülük:

  • Odun kes.
  • Birkaç dönüme yayılan devasa alanı süpür. (7.500 kişinin çıplak ayakla salondan çıkıp ateş yollarının başına yürüyecekleri yol ve otopark alanı)
  • Eğitim al.
  • Büyük ateşin yakılacağı bölgeyi çimle kapla.
  • 22 ateş yolunu santim hesabı yaparak yine çimlerle, muntazaman inşa et,
  • Odunları yerleştir.
  • Ateşi yak.
  • Ateş yollarının etrafındaki sulama sistemini düzenle.
  • Eğitim al.
  • Alevler yerini korlara bırakırken, binlerce derece santigrata varan sıcaklığın içinden korları el arabalarına yükle.
  • Ateş yollarının başına geçip 7.500 kişi ateşin üstünden yürürken onlara destek ol.
  • Her şey bittikten sonra tüm alanı temizle.

Elbette alanı temizlemeden önce ateşte yürümeyi unutma!

Sabah 7’de başlayan tempolu çalışma ertesi gün sabaha karşı 3 gibi bitiyor. En az 20 saat aralıksız fizik gücüyle çalışmaktan bahsediyoruz. O 20 saatin sonunda insanın her bir santimetrekaresi ağrıyor, yetmezmiş gibi kan ter içinde kalıyor, is kokuyor ve sabaha karşı yapılan alanın temizlenmesi sırasında çamura bulanıyorsun. Kelimenin tam anlamıyla eşek gibi çalışan bu ekibe gönüllü katılanlar arasında kimler var biliyor musunuz? Kadınlar, erkekler, yaşlılar, gençler, kendi işinin sahibi patronlar, girişimciler, CEO’lar, yöneticiler, öğrenciler. 9 yaşında bir Ateş Takımı gönüllüsü bile tanıdım!

Bu işiyle gücüyle meşgul olması gereken başarılı insanların ya da ‘ver iPad’i eline, oynasın’ yaştaki çocukların, beş kuruş karşılık almadan, kendi ceplerinden otellerini/yolculuklarını karşılayıp inşaat işçisi gibi çalışmaya gelmelerine neden olan şey ne olabilir sizce?

Benzersiz bir tecrübe

Bir durup değerlendirin isterim:

  • Hiç tanımadığınız ve bambaşka ırk ve kültürlerden gelmiş onlarca yabancıyla ekip olacaksınız.
  • Birlikte, 7500 kişinin üstünde yürüyeceği korları hazırlamak için devasa bir ateş yakacaksınız.
  • O binlerce derecelik ısı kusan devasa ateşe yarım metre yakınlıkta çalışacaksınız.
  • Ateşten aldığınız korlarla hazırladığınız ateş yollarının üstünden 7500 kişi tek tek yürüyecek.
  • Ve birkaç dönümlük bu alanı sanki hiçbir şey olmamış gibi, bulduğunuzdan da temiz bırakacaksınız.

Ah elbette unutmadan: Maksimum 20 saat içinde!

Ama tüm bunlar bile, yaşadığımız tecrübenin benzersizliğini tam anlamıyla kapsayamıyor. Asıl hadise; daha 20 saat önce hiç tanımadığım ve dünyanın kim bilir hangi köşesinden gelmiş o yorgun, çamurlu insanlarla sarmaş dolaş bir kardeşlik bağının oluşması. Benzersizlik tam da burada şekilleniyor. Gerçekten bir kez deneyimlediğinizde hayatınızı dönüştürecek bambaşka bir olay bu!

İlgili yazı: Anthony Robbins’den öğrendiğim en önemli 5 yaşam dersi

Karşınızdaki insanın size göre kim olduğu önemli değil. Siyasi düşüncesi önemli değil, hangi takımı tuttuğu önemli değil, cinsiyeti veya cinsel tercihi önemli değil, zengin mi fakir mi olduğu önemli değil, dini önemli değil, siyah, Çinli, Hindu, Türk veya Rum olması önemli değil, yaşı önemli değil, zayıf mı şişman mı olduğu önemli değil, sulu göz, çapkın, şakacı, patavatsız ya da suratsız olması da önemli değil.

Önemli olan az zamanda başarılacak çok işi bitirmek! Ve bunun için yapman gereken tek bir şey var: Destek vermek! Elinden ne geliyorsa yapan, ama elinden ne geliyorsa onu gönülden ve hiçbir karşılık beklemeden yapan bir sürü güzeller güzeli ruh kardeşiyle bütünleşmek.

“Yorulunca bırakmam, bitirince bırakırım”

“We’re not done when we’re tired, we’re done when we’re finished!” Bu Fire Team’in en çok tekrar edilen iki sloganından biri. Diğeri de “We got this!” (Bu iş tamam, top bizde!) Bu sloganlar çevresinde öyle bir takım ruhu oluşuyor ki size anlatamam. Aslında takım ruhu çok ama çok hafif kalıyor, Ateş Takımı’ndaki bağı tanımlayan doğru kelime : Aile.

Güneşin altında kim bilir kaç saattir çalışırken Sırbistan’dan 19 yaşında bir öğrenci sana bir su şişesini gülümseyerek uzatıp “Susuz kalma” diyebiliyor. Ya da örneğin oldukça ağır bir şeyi taşımakta zorlanıyorsunuz. Hiçbir şey söylemenize ve hiçbir şey yapmanıza gerek kalmıyor, aileden biri yanınızda bitiveriyor ve sizinle yükünüzü omuzluyor.

Elbette hiç tanışmadığımız için de söze “Selam” diye giriyor; “Türk’müşsün. Ben Dimitris, Kıbrıs’tan” bir süre duruyor ve yürekten bir gülümsemeyle eğlenerek “Siz Güney Kıbrıs diyorsunuz” diyor. Böyle güle oynaya başlayan iletişim ertesi gün; biri Güney Kıbrıs’ta diğeri İstanbul’da birbirlerini ağırlamaya can atan iki dostun ilişkisine dönüyor.

Korkuların güce dönüştüğü denizin ortasında

Kendini, etkinlik katılımcılarının hayatını dönüştürmeye adamış 60 kadın ve erkeğin sadece birbirlerine nasıl destek olabileceklerini düşünerek çalıştığı o zorlu sürecin sonunda beklenen haber geldi: 30 dakika içinde salondaki 7.500 kişi yalın ayak dışarı çıkacak ve sıcaklığı 1200 dereceyi bulan korların üstünde yürüyecekti.

Defalarca uygulayarak eğitimini aldığımız süreç başlıyordu işte! Toplam 22 ‘Ateş Yolu’nda çalışacak 11 ekibin her birinde 1 kürekçi, 2 el arabacısı ve 2 de gardiyan bulunuyor. Kürekçi yorulduğunda başka bir pozisyondaki arkadaşıyla yer değiştirebiliyor. Aynı şekilde 1. el arabasındaki korlar bitince, 2. el arabasıyla yer değiştirmelerini, el arabacılarına söyleyecek kişi de kürekçi.

Ben bu çekirdek ateş yolu ekibinin her pozisyonunda çalıştım ve her seferinde karşımızdaki insan selini yıkayan korku ve heyecanı yoğun biçimde hissettim. Kürekçi pozisyonundaysanız, katılımcılar tam sizin önünüzde ateşin başına geliyorlar. Korkuları o kadar yoğun ki elinizi uzatsanız tutabilirsiniz… Eğer 2. el arabasında ya da gardiyan pozisyonundaysanız; o korku dolu yüzlerin ateşin üstünden yürür yürümez nasıl da coşkulu bir güçle parladığını da aynı yoğunlukla görüp hissedebiliyorsunuz.

Fire Team’in hazırladığı ateş üzerinde 7 Nisan gecesi 7.500 kişi çıplak ayakla yürüdü.

7 Nisan gecesi, Londra Thames nehrinin kenarındaki ExCeL’in otoparkında, dünyanın birçok yerinden gelmiş 7.500 kişi ateşin üstünde yürüdü. Tüm gün yaptıkları özel çalışmalarla, zihinsel ve duygusal olarak hayatlarında kendilerini engelledikleri ne varsa ateşe gömüp, hepsinin üstünden yürüyüp içlerindeki gücü uyandırdılar.

Haziran’da Dallas’ta ateş yakmak

Döndüğümden beri aklımdan çıkarmadığım bir şey var; bunu sizin karşınızda niyete dökmek istiyorum: 23 Haziran’da Dallas’ta yapılacak olan UPW’da da ateş takımında çalışmaya niyet ediyorum. Çünkü aynı anda; hem o birlik ve bütünlük duygusunu doyasıya yaşadığım, hem muhteşem insanlarla tanıştığım hem de binlerce insanın olağanüstü dönüşümüne şahit olduğum yegâne yer orası!

Daha birinci günün sonunda ateşin üstünde yürüdüğünüz 4 günlük çok acayip bir eğitim almak isterseniz; takılın bana! Dallas’ta hayatınızı sonsuza kadar daha iyiye dönüştürecek bir etkinliğin keyfini birlikte çıkaralım. Bana nasıl ulaşacağınızı biliyorsunuz: tolga@powercoaching.us

Bu sırada da sen kendini birlik hissinde tutabilmek için;

  • Hiç televizyon izlememek ya da seçtiğin şeyi izlemek isteyebilirsin. (Avrupa Kupası geliyor sonuçta, değil mi? :))
  • Dedikodu yaparken kendini yakalayıp susmayı seçebilirsin.
  • Toplu taşımadaki ya da trafikteki insanları yargıladığını fark edip kendini durdurabilirsin.
  • Karşındaki insanda seni sinir eden şeyin sendeki yansımasının ne olduğunu keşfedebilirsin.
  • Ya da doğaya çıkıp her şeyle bağını kesip 1 saat boyunca öylece durabilirsin.

Ya da senin kendine has yöntemin neyse onla ilgilenebilirsin. Ama ne yaparsan yap, lütfen duygularını daima yukarıda tuttuğuna emin ol. Çünkü senden ne kadar çok varsa biz o kadar iyi hissediyoruz.

V. Tolga Hancı: Doğma büyüme İstanbul'lu Tolga, 20 yıllık reklamcılık kariyerini danışmanlığa, ve oradan da koçluk ve eğitmenliğe dönüştürmüş bir yüksek performans stratejisti. Çalıştığı kişi ve kurumların; hayatın her alanında sınırsız potansiyellerinin % 100'ünü kullanarak, daima yüksek performansta kalabilmeleri için stratejiler üretiyor. Power Coaching'in ve Anthony Robbins Türkiye oluşumlarının kurucu ortağı. Birlikte çalışacağı kişi ve kurumların hedef ve hayallerini merak ediyor ve şöyle söylüyor: "İstiyorsan yaparsın! Asıl soru şu: Harekete geçmek için ne kadar isteklisin?"

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale