X

Aşkta doğru zaman ve insan: Ertelediğiniz tüm doğrulara yeniden bakabilir misiniz?

Mutluluğu sende bulan senindir, ötesi misafir.” Mevlana Celaleddin Rumi

Hep beklediğimiz o doğru zaman… Bugün olmayan, belki üç gün sonra, belki bir hafta önce… Çoğunlukla her şeyin “mükemmel” olmasını beklediğimiz ama işte bir türlü o “doğru” zamanımıza doğru kişiyi uyduramadığımız aşk oluşu… Dönüp arkamıza baktığımızda “biz neden ayrıldık, neden bu ilişkiyi götüremedik?” diye sorgulamak elimizde kalan… Evet, cevap vermek oldukça zordur, hayatta olduğu gibi aşkta da doğru bir zaman ve doğru bir mekan ve doğru bir kişi var mıdır?

“Mutluluğu sende bulan senindir, ötesi misafir.” Mevlana Celaleddin Rumi

Bu soruya cevap vermek aslında oldukça zordur. Sadece kendimce bazı hayat tecrübelerinden çıkarımlarımı paylaşacağım. Ve o bizim hayatta her an “doğruyu” beklemek üzerine kurulu olan inançlarımıza sizlerle birlikte biraz daha yakından bakmaya çalışacağım bu yazımda.

Peki, önce doğru insan üzerine biraz analiz yapalım, doğru insan ne demektir? Çoğunlukla düştüğümüz bir yanılgı olarak özetleyebiliriz. Başkasının “nasıl” bir insan olduğu görüşü ancak kendimizde “gözlem” yeteneğimiz sonucu, yine “kendi” yorumlarımızla oluşturduğumuz bir akıştır. Yani aslında bizler tamamen tarafsızca bakmadıkça sadece kişinin bizim düşüncelerimizde bizim gözlemlerimizce ve bizim “algımızca” yansımasına şahit olmaktayızdır.  

Çoğu zaman aşkta (ve hayatta da) hayal kırıklıklarımız işte bu algıların veya bu “illüzyonun” bozulmasıyla gerçekleşir. Örneğin, sevgilimizi başka bir kadın veya erkekle gördüğünü iddia eden bir arkadaşımız olduğunda “inanmıyorum” diye başlarız cümleye, “o böyle bir şey yapmaz, yapamaz”. Fakat bu cümleyi kurarken aslında “kendi” yargılarımız ve sadece o kişi hakkında “ben” olarak kurmuş olduğumuz “yapabilir” ve “yapamaz” üzerinden yorumlamaktayızdır. Ne yazık ki bu kişi bizim algı ve yorumlarımızın ötesinde hepimiz gibi “bir insandır” ve evet aldatması veya evet başka bir kişiye aşık olmasıysa o kadar “doğal” ve kolay bir olgudur…

Hayatta olduğu gibi aşkta da doğru bir zaman ve doğru bir mekan ve doğru bir kişi var mıdır?

İşte “doğru” kişi de bu yüzden kendimizce yarattığımız bir ütopyadır. Belki dünya üzerinde bir yerlerde yaşıyordur ve belki gerçekten “istediğimiz” düşlediğimiz ısrarla beklediğimiz tüm “mükemmel” yaradılışına karşılık sadece bir insandır. Yani onun da mutlaka bizim tezahürümüzün ötesinde “kötü” huyları, korkuları, belki gerçekten sevemeyeceğimiz yönleri ve en önemlisi bir “kişiliği” vardır. O derece “doğru” bir kişi olsa bile bir insandır ve bunu yaşamaya kendi yolunda yürümeye devam edecektir. Bizler ise kolaylıkla unutmayı tercih ederiz, “evet bu doğru kişi benim kocam”, “evet bu doğru kişi benim karım”…

Bu o doğru kişiye belki de yapılmış olan en büyük sınırlamalardan biridir, o bizim çok “heyecan” duyduğumuz doğru kişi öncelikle “kendi” olmalıdır… Ve hayatımız boyunca da kendi gibi kalmalıdır. Bizler ise öncelikle o doğru kişiyi bulduğumuzu sanırız, buluruz “sahibi oluruz” ve bu da yetmeyecektir, sonra hayatının da merkezi oluruz, hayatının anlamı oluruz… Bir gün ne yazık ki bunun tam tersiyle karşılaştığımızda ise “o bizim muhteşem doğru kişimiz” dünyanın en kötü insanına dönüşüverir…

Şimdi biraz da doğru zamana bakalım… Bir ilişki için gerçekten doğru zaman var mıdır? Zaman eğer bizlerin kendimizce belirttiği bir şey ise yirmi yaşında yaşayabileceğimiz bir ilişki veya aşk otuz yaşındaki ilişkimizden farklı mıdır? Bu soruya “kesinlikle evet” olarak cevap vermek gerekiyor. Sadece kendi tecrübelerimi düşündüğümde bir kişi için doğru zaman değil fakat bizler için bir aşkı “anlayabilmek” adına yani bu aşkın varlığını, yüceliğini, kıymetini ve güzelliğini “gerçek manasıyla” kavrayabilmek adına bir zaman olduğu inancındayım.

Birçoğumuz “geçen” zaman içerisinde değişmediğimizi ve her ilişkimizde aynı kaldığımızı düşünmeyi tercih ederiz. Fakat işte öğrendiklerimizle, tercihlerimizle, olgunlaştığımızla ve kaybedip yitirdiklerimizle aşkı da hayatı da her an, her geçen zamanda yeniden yorumlamayı öğrenmekteyizdir. Bu öğrenim bize doğru zamanı öylesine “kolaylıkla” getiremeyecek olsa bile duygularımızı, ne hissettiğimizi, ne yaşamak istediğimizi anlamamız gerçekten şartları ve en önemlisi “ben” kavramımızın doğru zamanı vurmasıyla gerçekleşir…

Dünyanın bizi en fazla aşkla sevecek adamı veya kadınıyla karşılaşabiliriz, fakat bunu görebilecek veya buna kabul verecek durumda değilsek, (örneğin yeni bir ilişkide yorucu bir ayrılık yaşamışsak, huzursuzlukla yoğrulmuş bir ilişkinin son demlerini kapatmaktaysak, yeteri kadar sevgi vermeye ve almaya açık değilsek, tek başımıza olmak istiyorsak gibi) bunu ne anlayabilir, ne de gerçekten yaşayabileceğimizin en üst sınırlarında yaşayabiliriz…

Doğru mekan ise doğru insan ve doğru zamanın bir çeşit birleşimi olarak düşünülebilir. Tesadüfleri, hayatımızda yeri olan muhteşem buluşmaları ve kaderin bize getirdiği güzellikleri simgelemektedir aslında… “Doğru mekanda yanlış insan ve yanlış zaman olur mu?” diye soracak olursak bu başka bir yazı konusu olabilecek kadar derin bir soru olur ve yanıtımız tabii ki evet olacaktır; doğru mekanda yanlış insan ve yanlış zaman ile karşılaşmak mümkündür…

Bugün bu yazımı okuyorsanız, ertelediğiniz tüm “doğru” olanlara yeniden bakmanızı dilerim; sizin doğru zamanınız, sizin doğru kişiniz, sizin doğru mekanınız… Hayat size bu doğruların hepsini tekrar tekrar vermeye hazırdır, sadece bizlerin bu doğruları görmemiz, o “muhteşem” olarak nitelendirdiğimiz doğrularımızın aslında zaten yanı başımızda olduğunu anlayabilmemiz, belki de “doğru” olanlara bu “kavrayış” ile kavuşabilmemiz sadece basit bir “an” demektir…

En güzel aşkların, doğru zamanda, doğru mekanda, doğru kişi ile sizleri bulması dileklerimle…

 

İlginizi çekebilir: Benzer benzeri çeker: Aşkın tuttuğu aynada kendi özüne bakmaya hazır mısın?

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale