X

Aşk bu kendimden vazgeçmek gerek: Kendim olmadığımda aşk olmak mümkün mü?

Gerçek aşk daima kişisel yarar duygusundan vazgeçme temeli üzerinde yükselir.” Lev Tolstoy

Şubat ayı boyunca sadece aşk hakkında yazacağımı (geçtiğimiz yıl olduğu üzere) sizlerle paylaşmıştım. Aşkı; iyisiyle kötüsüyle, doğrusuyla yanlışıyla, gözlemlediğimizle yaşadıklarımızla, açıkça sorgulayabildiklerimizle, görüp de söyleyemediklerimizle bazen sormaya bile korktuklarımız ile yazdık… Peki, “geriye son bir yazı kaldı, ne yazacaksın?” diye kendi kendime sorduğumda çokça soru aldığım bir başlık geldi aklıma. Aslında ilk düşündüğüm konu başlığıydı aklıma gelen; kendimizden geçmek…

O kadar çok seviyoruz ki fark etmeden birçok “fedakârlık” yapıyoruz hani deyim yerindeyse kendimizden vererek yapıyoruz bunları.

Genel olarak bana ulaşan yorumlarda hep şu serzeniş yer alıyor; “ben onun için neler yaptım, o beni bıraktı gitti.”, “Ben ona yıllarımı verdim, okuldan ayrıldım, evde çocuklara baktım ama o sonunda ne yaptı yine mutlu olmadı.”, “Ben onun için…” ile başlayan ve sadece “nelerden” vazgeçtiğini sıralayan, bunun ertesinde de tüm sorumluluğu diğer kişiye yükleyen cümleler…

Burada sadece tek kişi açısından incelemeyeceğiz durumu, suçlu ve güçlü taraflarımız olacak elbet. Fakat işte sorumuzun temeline geliyoruz, bizler aşık oluyoruz, seviyoruz. O kadar çok seviyoruz ki fark etmeden birçok “fedakarlık” yapıyoruz, hani deyim yerindeyse kendimizden vererek yapıyoruz bunları. Ve sonrasında bir ilişki ya da bir evlilik bittiğinde ise o diğer kişiyi suçlayarak karşılığını bir kerede almayı bekliyoruz, biten bir sevginin bitmemesini istiyoruz, sonlanmış bir evliliğin geri dönmesini istiyoruz.

Yani “karşılık” bekliyoruz. Aslında vermekteyiz fakat kendimizden vermek noktası o diğer kişi de kendinden verdiğinde, yani “biten” bir ilişkide bitmemiş gibi kalmaya devam ettiğinde artık yürümeyen bir evliliği “yürüyormuş” gibi yürütmeye çalıştığında içimiz rahatlıyor değil mi? Ancak o zaman o fedakarlıklarımızın karşılığı alınmış oluyor… Ancak o zaman kendi kendimize sorumluluğunu alamadığımız; o kendimizden vazgeçişlerimizin sorumluluğunu diğer kişinin sırtına yüklemekten geri durabiliyoruz… Ancak o zaman adalet işlemiş oluyor, saçımızı süpürge ettiğimiz yılları geri alabiliyoruz. Yemeyip yedirdiğimiz zamanların karşılığını görebilmiş oluyoruz…

Zamanla “kendimiz” olduğumuz tüm tutkularımızdan, seçimlerimizden ve anlarımızdan vazgeçiyoruz… 

Bu ne kadar doğru? Bu soru ile başlayacağız hikayemize, bu yaptığımız yani hikayemizi en başa alsak ‘’kendimizden vermek’’ anlayışı ne kadar doğru? Bir kere aşık olmayı, genel olarak “karşımızdakini daima mutlu etmek” olarak algılıyoruz. O kişi mutlu olsun, o kişi iyi olsun, o hoş olsun, onun her istediği olsun, “huzursuzluk” çıkmasın. Bu evliliklerimizde de böyle. Üzüldüğümüz, kırıldığımız rahatsız olduğumuz yani “ben” olduğumuz hiçbir noktayı “aman” diyerek dile getiremediğimiz gibi ne istediğimizi de açık açık ifade edemiyoruz. “Bu hafta sonu ben evde sakin bir zaman geçirmek istiyorum” diyemiyoruz. Çünkü bu “gerçek” karşımızdaki kişiyi mutlu etmeyecek. Kendi seçimlerimizden vazgeçmeye başlıyoruz…

Bir bakıyoruz ki yıllar geçmiş, “ne istiyorsun?” diye sorduklarında hatta çay veya kahve seçimi kadar basit bir seçime bile “kendi” başımıza karar veremiyoruz. Kırılmasın diye o diğer kişinin verdiği cevaba yine “uyum” sağlıyoruz. Ama mutluluğumuz bozulmuyor değil mi bizler böyle yaptığımızda? Kırılıp hatta parça parça olup da yine de söylemediğimizde… İçimize atıyoruz değil mi? Çünkü böyle olması gerekir, evlilik de aşk da “kendinden” vermek demektir. Diğer kişinin mutluluk katsayısı ile ölçülen şekilde başarılı olacağımızı düşünüyoruz, iyi bir eş olabilirsek bizim mutluluğumuzdan önce o sevgili eşimizin mutluluğu geliyor… İyi bir kız arkadaş, iyi bir erkek arkadaş olabilmemiz yine bu diğer kişinin mutluluğunu, iyiliğini, hoşnutluğunu kısacası kendimizden verdiğimiz her şeyi onun hissedebilmesi kriterini sağlayabilmemiz ile ölçülüyor…

Bu kadarı ile bitmiyor o can-ım aşk anlayışımız, hayattaki gerçek isteklerimize vurduğumuz sınırlar geliyor sonra. Örneğin, beş yıllık evliliğimizde bir kere bile birlikte kursa gitmemişsek bu kadar zamandan sonra dans kursuna mı gidilir, (hayatta her şey bir zamanda olması gerekir diye bir kural varmış gibi) oluyor değil mi? Sadece merak ettiğimiz bir aktiviteyi, hayatımızda sadece ama sadece altmış dakikaya sığacak bir tecrübeyi eşimiz, karımız, kocamız veya kız arkadaşımız, erkek arkadaşımız “gereksiz”, “uygunsuz”, “yersiz”, “denenmeye değmeyecek” buldukları için yine kendimizden vazgeçiyoruz… Görmeyi çok istediğimiz bir şehre gitmekten “ne gerek var?” cevabını alarak vazgeçiyoruz sonra… Çok istediğimiz ikinci çocuktan da aynı şekilde birimiz istemediğimiz için bir rafa kaldırdığımız ve hayat boyu yerine bir şey koyamayacağımız bir hayalimiz olarak vazgeçiyoruz. Bu kadarı ile kalmıyor, zamanla birlikte olmayı çok sevdiğimiz arkadaşlarımızdan, kendimizi özgür hissettiğimiz tek başına geçirdiğimiz hafta sonu tatillerimizden, belki katıldığımız kitap okuma kulüplerinden kısacası “kendimiz” olduğumuz tüm tutkularımızdan, seçimlerimizden ve anlarımızdan vazgeçiyoruz…

Aşk ancak biz “kendimiz” olduğumuzda güzel olandır.

Yıllar geçtiğinde ve soru senin için “ben nelerden vazgeçtim?” diye saymaya geldiğinde kocaman bir listemiz oluyor… Elimiz bomboş… Bu liste ne yazık ki o kadar uzun oluyor ki, karşımızdakine anlattığımızda başını sonunu unutuyor. Aldığımız cevap kimi zaman kısacık oluyor o upuzun listelerimize rağmen “ben mi sana bunlardan vazgeçmeni söyledim, bunu ben mi istedim?” Çok da yerinde bir soru oluyor (adeta bir yumruk gibi midemize inse de), bizler hem bunca kendimizden vazgeçiyoruz ve zamanı geldiğinde de seçimlerimizin sorumluluğunu almayıp o karşımızdakilere sorumluluk yüklüyoruz… Oysaki hayatta tüm tercihlerimizin yani tüm “vazgeçtiklerimizin” sorumlusu bizleriz. Bu işte bu yüzden, ilişkilerimiz için çok daha ciddi düşünmemiz gereken bir kavram.

Bugün bu yazımı okuyorsanız, aşk için, sevgili olmak için, eş olmak için, kız arkadaş olmak, erkek arkadaş olmak için, sırf bu isimlere sahip olmak için kendinizden vazgeçtiğiniz her şeye “hayır” diyebilmenizi dilerim… Hayatta “insan” olarak en önemli göreviniz kendimizi gerçekleştirebilmektir, bu hayata gelmemiz bir kişinin – karısı, kocası, kız arkadaşı, erkek arkadaşı, nişanlısı – olmak sıfatlarından çok daha öte bir sorumluluktur ve öncelikle kendimize olan saygımızı hiçbir durumda kaybetmemek bilincimizi gerektirir…

Evet, aşk ancak biz “kendimiz” olduğumuzda güzel olandır, kendimizden verdiğimiz aşk gerçek aşk değildir, bizi değiştirmeye çalışan aşk gerçek aşk değildir… Gerçek aşk, evimize, kendimize, kalbimize döndüğümüzü hissettiğimiz anlardan ibarettir…

 

İlginizi çekebilir: Gözümüze imkansız görünse de aşk, hayal kurmayı gerektirir.

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale