Aşk “bağımsızlığı” sever

Bu hakkında yazdığım konu, bu hafta içerisinde birden çok kez karşıma çıktığı için paylaşmak istedim, tabi ki hayatımda yaşadığım tecrübeler gereği de çoğu zaman özellikle sorguladığım bir durum; aşk ve bağımsızlık hali. Şimdi kendimize birkaç soru soralım ve aslında bazı durumlarda hiç de fark etmeden boynumuza doladığımız o gizli “bağlara”, bizi ilişkilerimizde “adeta boğuluyormuş gibi” hissettirebilen o bağımlılık hallerimize yakından bakalım… Üstelik bu konuda sandığımız kadar da masum değiliz, evet boynumuza doladığımız ipler olabilir ama bizler de farkında olmadan bu ipleri o çok sevdiklerimize dolamaktayız…

Peki ilişkide bağımlılık nasıl olur?

Örnek vererek başlayalım, şimdi sorumuz şu: En son ne zaman tek başınıza sadece kendiniz için bir şey yaptınız?. Burada bir nefes arası vermek istiyorum, kesinlikle bir suçlama veya yargılama yok bu sorumuzun arkasında tam aksine bir kucaklama var, ben hemen cevap vereyim, evet ben bu soruya evlilik yaşadığım veya birliktelik içerisinde olduğum dönem için “hiçbir zaman” şeklinde yanıt veriyor olurdum…

Bir soru daha soralım bu sefer kendimize değil karşımızdakini anlamak üzere bir soru olsun. Birlikte olduğunuz kişi en son ne zaman tek başına bir şey yapmak istediğini bize açıkça, onu yargılayacağınızı, yanlış anlayabileceğinizi, onun hakkında ne düşüneceğinizi veya suçlanacağını düşünmeden ifade edebildi? Şimdi sizin yerinize cevap veriyorum, ben evliliğimde veya ilişkilerimde bu noktada gönül rahatlığı ile evet “çokça” şeklinde cevap verebilirim, fakat bunu da tam tarafsız olarak itiraf edemem, çünkü her ne kadar samimiyetle şu anda farklı bir farkındalık seviyesinde olsam da, o dönemde mutlaka incinmiş, istenilmemiş veya geride bırakılmış olduğumu düşündüğüm zamanlar da olmuştu.

Tabi ki bunlar birbirimize dayattığımız o bağlılık durumundan sadece bir tanesidir. Örneğin, bir taraf sürekli birlikte planlar yapmak ister, fakat diğer taraf bu tavırdan dolayı daha da uzaklaşır. Niye diye sorabilirsiniz bu noktada, aslında uzaklaşan tarafı da çekecek olan şey “hayatına saygı duyulmasıdır”. Yani tek başına yaptıklarına, belki kız veya erkek arkadaşlarıyla bir araya gelmeyi tercih etmesine ve bizimle geçirebileceği vakit kadar sadece “kendini beslemek” için yanımızda olmadığı o anlara da aynı derecede ihtiyaç duyuyor olmasına… Ve tabi ki daha derinden ve yakından baktığımızda bu ihtiyaçta, hemen ilk aklımıza gelen “beni benim onu sevdiğimden daha mı az seviyor”, “benden yeterince hoşlanmıyor mu”, “benimle birlikte olmayı benimle onunla olmak istediğim gibi istemiyor mu” gibi durumun “gerçekliğinden” tamamıyla uzak varsayımlarımızın hiçbiri aslında doğru değildir. Fakat bizler işte bu boyuna geçirilen ipleri kullanmaya o derece hazırızdır ki, bu durum oluştuğunda adeta karşımızdakine karşı “nefretle” dolarız, belki kavga ederiz veya mutlaka bir huzursuzluk haline bürünürüz.

Neden diye düşünecek olursak, bu durum yine sadece bizim bakış açımızdan kaynaklanmaktadır. Eğer bizler o muhteşem bağımsızlığımıza aynı derecede önem veriyor, herhangi bir evlilik halinin veya ilişki halinin hayatımızdaki “en önemli” kavram olması yerine hayatımızı güzelleştiren ve böylece “içinde bulunmaktan son derece mutlu olduğumuz zevk aldığımız” bir kavram olduğu bilincinde bulunduğumuzda kırılmak, darılmak veya “ben istenmiyorum” gibi egomuzun dalga dalga içimizi kapladığı hislerin kutbuna da çekilmiyor oluruz.

Biliriz ki, eşimiz veya sevdiğimiz kişi her durumda her anda bizimle birliktedir, bu birliktelik sevdiğimizin “bizden bağımsız” olarak, boynuna bir ip dolanmadan sadece “kendi” olabilmek adına çıkacağı bir maceradan, yapacağı bir seyahatten, gideceği bir arkadaş toplantısından veya yalnız kalmak tercihinden etkilenmez, bu gibi fiziksel olarak “ayrı” olmak hallerinden etkilenemez, gücünü kaybetmez. Ve hatta aksine iki kişiyi “kendi” olabilmekten aldıkları bu haz, bir ilişkide olsalar da kendileri gibi olabilmekten kaçınmaya gereksinim duymadan muhteşem bir samimiyetle kucaklayacakları bir oluş haline  sürükleyecektir…

İşte sımsıkı tuttuğumuz bu ipleri bırakabilmemiz aslında kendimize gösterdiğimiz öz-saygımızdır. Dışarıdan bir güç bizleri kısıtlamaya çalışsa, tanımlamaya uğraşsa, olmadığımız kalıplara yerleştirmek için çabalasa, olduğumuz halimizle bize güvenemese, yani sürekli değiştirmeye çalışsa, bizler için böyle bir ilişki “mutluluktan” daha çok huzursuzluk kaynağı olacaktır. Aynı şekilde bizler karşımızdakine bu duyguyu yaşattığımızda, örneğin; sadece üç saat geçireceği bir arkadaş buluşmasına gitmesine “izin vermediğimizde” veya kız arkadaşlarımız ile gece dışarıya çıkma hakkımız ilişki yaşıyor olduğumuz için elimizden alındığında işte o muhteşem ipler ortaya çıkar ve “öz-saygımız” rafa kaldırılmış olur. Bu gibi durumlar, bizler öz-saygımızı koruduğumuzda yani öncelikle kendi seçimlerimize, kendi önceliklerimize, kendi hayatımıza saygı ile yaklaşmaktan asla vazgeçmediğimizde, sevdiklerimiz için de aynı anlayışta ve “saygıda” durabilmemizi sağlayacaktır.

İlişkide bağımlılık halinden nasıl kurtulunur?

Bu hafta defalarca karşılaştığım örnekler bana birlikte oldukları kişinin “tek başına” yapacaklarından korkan, bunu bir ayrılık sebebi olmasına yol açabilecek kadar ciddi bir problem olarak algılayan, kendini bir ilişkinin daha başlangıcında boynuna dolanmış iplerle bulan ve kimsenin olmadığı hayatının muhteşemliğini özleyen yani “bağımlılık” halinin yüklediği o sıyrılması zor korku, kuşku ve endişe kalıplarıyla yüklü oluşları gösterdi. Eğer bu yazımı okuyorsanız, dilerim sadece beş dakikanızı evliliğinize veya ilişkinize veya ilişkilere bakış açınızı tekrar değerlendirmek için ayırırsınız. Kendinize sorun, siz bir aşkı, yani sizinle hayata karşı yanınızda duran kadını veya adamı nasıl tanımlamaktasınız, boynuna doladığınız ipler var mı, sizin boynunuza dolanmış ipler nelerdir, bağımlı mısınız veya bu muhteşem topraklarda “özgürce” ve “bağımsızca” sadece olduğunuz gibi olarak bu halinizle kabul görerek diğer kişinin “kendi” olmasına izin vererek ve sizin de gerçekten “kendiniz” olabilmenize izin verilmiş bir maceranın parçası olabildiniz mi?

Evet aşk “bağımsızlığı” sever ve aşk; hayattaki tüm diğer zincirlerden arındırmak için, tam şu anda burada, aldığımız nefeste, kısacık bir bakışta, alnımızdan akan terde, içimize işleyen güneşte ve en önemlisi gerçekten bağımsız olabildiğimizde bizi “bulmaktadır”…

Pınar Özeken (Ulus)
2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini ... Devam