X

Anoreksiya nervozayla yüzleşin: Siz bedeninizden çok daha fazlasısınız

Anoreksiyayla mücadele kolay değildir. Zaman alır, inişli çıkışlı bir yoldur. İyileşmeye karar verirsiniz, bir süre için işler yolunda gider. Bu, anoreksiya hastası için yıllarca yiyeceklerden mahrum bıraktığı vücudunu ve boşlukta salınan ruhunu beslemektir. Onları yeniden büyütmektir. Fakat hemen her anoreksiya hastası iyileşme yolunda tökezler. “Yeterince hasta mıyım?” “İyileşmeyi hak ediyor muyum?” gibi sorular beyne yeniden dolmaya başlar. Yiyecekler bir kez daha korkutucu olur. Vücudunuzun ve ruhunuzun ihtiyaçlarına kulak tıkamaya geri dönersiniz.

Anoreksiya nervozayla mücadele eden biri olarak ben de tökezleyip duruyorum. Bir ileri iki geri gidiyorum çoğu zaman. Her tökezlediğimde anoreksiyanın sinsiliğini bir kez daha fark ediyorum. Ona hep şunu soruyorum: “Ne zaman duracaksın ve senin için ne zaman yeterince zayıf olacağım?” Cevabı net: “Seni yok ettiğimde.” Sonra ona müthiş öfkeleniyorum ve hayata tutunma çabasıyla onun sesini susturmaya çalışıyorum. Aşağıdaki yazıyı da böyle günlerimden birinde okudum. Yazarı Alice Doeblin, anoreksiyanın gerçekliğini kendi deneyimlerine dayanarak bir bir ortaya dökmüş. Sadece anoreksiya hastalarına değil, anoreksiyaya özenen ve onu “zayıf olma isteği” ya da “bir tercih” olarak gören etrafımızdaki insanlara da seslenmiş…

Anoreksiya aslında böyle bir şey

Mücadelemi açıkça dile getirmeye başladığımdan beri tahmin edemeyeceğim kadar destek gördüm ve benimle birlikte olan insanlara, aldığım dualara minnettarım. Hayatımı kuşatan böyle bir destek olduğu için ne kadar şanslıyım. Yine de herkes yeme bozukluklarına aynı derecede anlayışlı yaklaşmıyor ve bu kadar kolay kabul etmiyor.

Birçok kez şunları duydum: Kendimi sırf dikkat çekmek için aç bırakıyordum ve sevdiklerimi ne kadar üzdüğümü görsem de anoreksiyayı ben “tercih ediyordum” ve bu yüzden de bencildim. İnsanlara göre iyileşmek için tek yapmam gereken hamburger gibi şeyler yemekti. “Ye gitsin.” Böyle büyük bir acıyı bile isteye çekiyormuşum gibi defalarca duyduğum cümle bu oldu.
Yeme bozukluklarının kıskacında yaşamanın incecik vücutların başarı madalyası gibi görüldüğü bir dünyada ne kadar korkunç olduğunu anlamak pek çok insan için zor.

Arkadaşlarım arasından benim gibi iradeli olmak istediklerini söyleyenler vardı; böylece bir deri bir kemik kalana kadar zayıflayabilir, kilometrelerce koşabilirlerdi. Vücudumu formda tutmanın “sırrını” soran insanlar bu “sırrın” yıllarca süren açlık ve yetersiz beslenme olduğunu fark ettiklerinde, anoreksiyayı çekici bir havaya sokarlar, bu hastalığın gerçekliğini göremezler.
Anoreksiya “mükemmel vücuda” sahip olmaktan çok daha fazlası. Etraftakileri hasta olmadığımıza inandırmayı umarak suratlarımıza yapıştırdığımız sahte gülücüklerin ardında çok daha fazlası gizli. Kapalı kapıların arkasında dışarıdaki gözlere görünmeyen bir sürü şey oluyor. Anoreksiya ve diğer yeme bozuklukları aslında korkunçlar ve hiç kimse bunları yaşamamalı. Anoreksiya verdiği sözlerin hepsini tutmaz. Bir süreliğine mutlu edebilir, sahte bir başarı hissi yaratabilir hatta umut aşılayıp tünelin sonunda ışığı bulacağınıza dair sizi ikna da edebilir ama zamanla bunların hepsi uçup gider. Muhtemelen kendi kendinize şu sözü verirsiniz: İstediğim kiloya bir düşeyim, o zaman yeme bozukluğumla aynı şekilde düşünmeyi, onun buyruklarını dinlemeyi bırakırım. Hedefinize ulaşırsınız ama duramazsınız. Devam etmek zorunda hissederdiniz. Hayatta kalmanız buna bağlıymış gibi gelir. 

Anoreksiya aslında yalnızlıktır

Anoreksiya derslerinizi dinleyememektir; dinleyemezsiniz çünkü sabah yediğiniz bir elma gözünüzde büyür büyür, düşüncelerinizi işgal eder ve bu yüzden fazladan sekiz kilometre koşmanız gerekir. Anoreksiya düşük notlar demektir; sabahlayana kadar ders çalışmışsınızdır ama gıdasızlıktan hiçbir şeyi aklınızda tutamazsınız. Anoreksiya arkadaşlarınızı kaybetmektir; dışarıda takılmaktan korkar olursunuz çünkü ortamdaki yiyecekler havayla vücudunuza girip fazladan kalori almanıza neden olarak sizi şişmanlatabilir. Anoreksiya yanınızda olmak isteyen arkadaşlarınıza kulak tıkar hatta onları uzaklaştırır ve yapayalnız kalıncaya kadar durmak bilmez.

Yeme bozukluğunuz varsa yiyecekleri düşünmeden edemezsiniz. Hayatınız yemek, yediklerinizi harcamak için spor yapmak, yiyecek saklamak, yiyecekleri ufacık parçalara bölmek ve kalori hesabı yapmakla geçer. Öğlen yediğiniz bir dilim ekmekten kurtulmayı umarak kabızlık ilaçlarına yüklenirsiniz. Sabaha karşı yatağınızda korkudan titreyerek uyanırsınız çünkü kalbiniz dakikada kırk kez ancak atıyordur. Dua etmeye başlarsınız ve sözler verirsiniz: Bir daha yediklerimi kısıtlamayacağım, yarın iyileşmek için ilk adımı atıyorum. Ama yarın bir türlü gelmez ve iyileşme fikri unutulur gider.

Sabahları yataktan kalkarken kan basıncınız hayati tehlike yaratacak kadar düşük olduğu için bayılacak gibi olursunuz ama yeni normaliniz budur artık ve aynı hissi yaşamadığınızda başarısız olduğunuzu düşünürsünüz. Başınız her gün açlıktan zonklar ama sizi iyi edecek gıdalar yerine durmadan kahve içer ve zayıflama hapları kullanırsınız; öyle ki titremelerinize engel olamaz ve yerinizde duramazsınız.

Anoreksiya bazı yiyeceklerden korkmanıza neden olur. Önceleri sağlıklı beslenmeye çalışır ve karbonhidratlardan uzak durursunuz. Sonra vegansınızdır, bir de herkese hayvanları sevdiğiniz ve onlara saygı duyduğunuz için böyle olduğunuzu söylersiniz ama gerçeklik farklıdır –bu bahaneyle birçok besin grubunu kesersiniz. Kendinizi popüler diyetler içinde bulur, yalnızca sebze ve meyve tüketmeye başlarsınız. Anoreksiya en sevdiğiniz yiyeceklerin bazılarından korkmanıza neden olur, üstelik dünyanın geri kalanı bu yiyeceklerin sağlıklı olduğunu düşünmesine rağmen. Çilekler artık tam bir zehirdir ve fıstık ezmesine dokunamazsınız bile.

Her şey korkutucu olmaya başlar ve geriye hiçbir şey kalmayana kadar kısarsınız. Neredeyse yok olana kadar kendinizi açlığa mahkum edersiniz. Kemikleriniz ve organlarınızla hâlâ hayattasınızdır ama ruhunuz ve kalbiniz ölüdür. Dünya üzerinde varsınızdır ama aslında yaşamıyorsunuzdur.

Yeme bozuklukları kronik yorgunluğa sebep olur. Geceleri iflahınız kesilene kadar spor salonundan çıkmazsınız, bir de sabah erkenden kalkıp okul öncesi koşarsınız. Kaslarınız eridiği için ağrıdan duramazsınız ama yine de zorlamaya devam edersiniz. Sürekli bedeninizi ölçersiniz. Ellerinizi belinize sardığınızda birbiriyle kavuşur, bunun diğerleri için sağlıksız bir durum olduğunu bilseniz de sizin için normaldir çünkü açlıkla ceza çekmeyi hak ediyorsunuzdur ve mükemmel olmak zorundasınızdır. Arkadaşlarınız arasından ya da aileden birinin öğün atladığı olursa onlara beslenmenin hayatımızdaki önemli yerini anlatmaya başlarsınız ama bu öğütler sizin için değildir çünkü siz dünya üzerinde benzeri olmayan bir varlıksınızdır ve bir kahve, bir de suyla yaşarsınız.

Etrafımdakiler anoreksik olmak istediklerini söylediğinde bu hastalığın diğer yönünü görmeyi başaramıyorlar. Ne kadar acı verdiğini, yalnız bıraktığını ve korkuttuğunu. Anoreksiya, siz bir kurabiyeye daha “Hayır” derken ve sıfır beden kotlar giyerken arkadaşlarla gülüp eğlenmek değildir. Anoreksiya, mükemmel bir hayatı olan, herkesin sevdiği, mutlu neşeli kız değildir.
Korkunçtur. Anoreksiya ölmektir.

Bir dahaki sefere birine bakıp onunki gibi bir vücuda sahip olmayı istediğinizde iyice düşünün. O kişinin zihninden neler geçiyor, yalnız kaldığında neler yaşıyor bilemezsiniz. Ona baktığınızda kendiniz için istediğiniz her şeye sahip birini görüyor olabilirsiniz ama yeme bozuklukları çoğu yönüyle karanlıkta kalmayı başarır.

Bunları anlayış beklediğim ya da dikkat çekmek istediğim için yazmadım. İncecik olmayı çekici kılan, küçüklüğümüzden itibaren değerimizin bedenlerimizle ölçüldüğünü öğreten bir kültürde yaşadığımız için yazdım. Bakın ne diyorum: Siz bedenlerinizden çok daha fazlasısınız. Bir rakam ya da ölçü değilsiniz. Hayatlarınız tartıdaki rakamlar, ders notlarınız, aldığınız kaloriler ya da son fotoğrafınızın Instagram’da aldığı beğeni sayısı olamaz.

Siz en sevdiğiniz kitapsınız; en iyi arkadaşlarınızla sabaha karşı kahve içerken yaşadığınız anlarsınız. Kedilere olan sevginiz ve yoğun bakım ünitelerindeki bebeklere yardım etme arzunuz –bu sizsiniz. Maneviyat için çıktığınız yolculuklar, gençlerle geçirdiğiniz vakitlersiniz. Biyolojiye olan merakınız ve matematiğe olan ilginizsiniz. Etrafınızdakilere yaydığınız ışıksınız. Dünyaya verdiğiniz umut ve neşesiniz. Siz güçlüsünüz. Cesursunuz. Seviliyorsunuz. Siz değerlisiniz. Bedeninizden çok çok daha fazlasısınız.

Siz ruhunuz, kalbiniz ve zihninizle sizsiniz ve çok sevilmeyi, çok gülmeyi, bir sürü macerayı hak ediyorsunuz.

Yukarıdaki cümleler anoreksiyanın gerçekliğini yeniden yüzüme çarptı. Yazıyı okuduktan sonra kendi kendime şöyle dediğimi hatırlıyorum: İnsan onun ağırlığı altında eziliyor…

Empty’yi uzun zaman önce seyretmiş ve çok etkilenmiştim. Bu kısa filmi izleyebilirsiniz…

Ayrıca film üzerine yazdığım aşağıdaki yazıya da göz atabilirsiniz.

Empty kadar etkileyici bir diğer film ise In My Mind: Anorexia.

İlginizi çekebilir: Değişimin başlangıç noktası: Kendiniz olma alışkanlığını kırmak

Burcu Uluçay: Sözcüklerle, cümlelerle dahası dille uğraşmayı hep sevdim. Bunun üniversitede mütercim tercümanlık okumamda önemli bir payı oldu. 2012’de Marmara Üniversitesi’nden mezun olduğumda bir sene kadar çeşitli alanlarda çevirmenlik yaptım. “Şirket-bazlı” çevirmenliğin pek bana göre olmadığını anlayınca daha “naif” bir yönü olan yayıncılık dünyasına yöneldim. Fakat The University of Westminster’da Cultural and Critical Studies (Kültürel Çalışmalar) yüksek lisans programını burslu okuma şansı kapımı çalınca –pırrr– Londra’ya uçtum. 2014’te elimde afili diplomamla yurda döndüm. Ama yalnız değildim: Ben ve anoreksiya nervoza birlikte gelmiştik! Londra’ya gitmeden de ufak ufak “yoldayım” dese de pek aldırış etmediğim bu yeme bozukluğu artık sağlığım başta olmak üzere tüm hayatımı etkiliyordu ve kendisini yenmek için halen mücadele veriyorum. Bir taraftan asıl mesleğimi yani çevirmenlik ve editörlük çalışmalarımı sürdürsem de altı aydan uzun bir zamandır tam zamanlı işim buymuş gibi anoreksiya nervozadan iyileşmeye çalışıyorum. Yeme bozukluklarının nedenlerini, tedavi yollarını, iyileşen hastaların öykülerini ve güncel araştırmaları didik didik edip okumaya başladığımda tüm isteğim kendimi bu azaptan kurtarmaktı. Fakat zamanla yeme bozuklukları hakkında Türkçe yazılmış kaynakların İngilizcedekilere göre yetersiz kaldığını gördüm. Üzücü değil mi sizce de? Hele de yeme bozuklukları dünyanın hemen her yerinde bütün yaş grupları için gittikçe tehlikeli bir hal alırken. Tabii bir de yeme bozukluğu yaşayan kişilerin ailelerini, yakınlarını, arkadaşlarını düşünmek lazım. Sevdiklerine yardımcı olmak için daha güvenilir ve güncel içeriklere ulaşsalar ne güzel olur! Böylece önce kendi ailem ve yakınlarım için okuduklarıma dayanarak çeviriler ve derlemeler yapmaya başladım. TEDTalks’ta yeme bozuklukları, kaygı bozukluğu, yoga ve meditasyon gibi konularda ilham verici konuşmalar olduğunu biliyordum çünkü hemen hepsini izlemiş/dinlemiştim. Aralarında Türkçe altyazı çevirisi olmayanlar vardı. TEDTalks’un gönüllü çevirmenler projesine dâhil olup çeviriler yaptım. Sonra blog açma fikri geldi. Blogumda hem yabancı kaynaklardan edindiğim bilgileri hem de kendi deneyimlerimden yola çıkarak yazdığım içerikleri paylaşmaya başladım. Yazdıkça yazdıkça anladım ki paylaşmak ihtiyacım varmış. İtiraf etmek. Yeme bozukluklarının ciddi bir zihinsel rahatsızlık olduğunu, dahası bunu bizim “seçmediğimizi” bilin demek. Böyle böyle Uplifers’la yollarımız keşişti. Yeme bozuklukları hakkında yerleşmiş yanlış düşünceleri değiştirmek için buradaki birlikteliğimizden aldığımız güç önemli bir adım olsun. Yeme bozukluklarının zihnimize işkence eden kötücül sesine birlikte “dur” diyebileceğimize inanıyorum! Bana buradan ulaşabilirsiniz: burcu.ulucay@yahoo.com Bloguma göz atmak isterseniz: https://sahteseslereelveda.wordpress.com/

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale