X

An’da kalamamak kimin suçu?

Geçen hafta ben de herkes gibi İstanbul’da her sene yapılan bir sanat şölenine gittim. 3-4 gün süren bu sergi, son yıllarda çok da popüler oldu. Dolayısıyla sergiye gitmek de çok “cool” bir durum haline geldi. Yine de sanata olan ilgi her türlü sevindirici diyelim.

Gelgelelim bu sene enteresan anlara şahit olduk. Mesela kendilerini eserle birlikte selfie çeken bir kitle vardı. Bu kitle sebebiyle bir eseri inceleyebilmek için kişilerin selfie’lerinin bitmesini beklemek zorunda kaldık. Evet, çok net bu cümleyi kurabiliyorum. Bir resmin önünde saatlerce selfie’sini çekmeye çalışan üstelik de gayet cemiyet hayatından tanıdığımız bir hanım yüzünden eseri inceleyebilme sıram gelsin diye 15 dakika bekledim. Çünkü bir türlü beğenmedi çektiklerini. Defalarca çekti… Ben de sessizce kenarda sıramı bekledim. Bir noktada sinirlerim oynadı tabii ama olay çıkartmadım.

Bir anın fotoğrafı çekilmezse o an yaşanmamış sayılıyor.

Hayatımda çok sıra beklemişliğim oldu şüphesiz. Otobüs sırası, yemekhane sırası, nüfus müdürlüğünde ikametgah değiştirme sırası…. Ama sergide selfie çekenleri bekleme sırasında hiç bulunmamıştım. Zaten sanırım hayatımın hiçbir döneminde, hiçbir ülkede sanat eseriyle selfie çeken de görmemiştim. Çok şükür bunu da gördüm. Instagram’da her gidenin hikayesinde sergiyi paylaşması da ayrı konu. Çok enteresan bir şekilde herkes tamamen aynı eserleri paylaşmış. Ortak bir paydada istemeden de olsa buluşulmuş belli ki.

Onu bunu eleştirirken hatırladım ki geçen sene ben de aynısını yapmıştım. Hatta başka şehirlerde yaşayan arkadaşlarım teşekkür etmişti. “İyi ki paylaştın. Sayende gezmiş kadar olduk” demişlerdi. Bu sene yapmayacağım dedim. Kendim için gezeceğim, kendim keyfini çıkaracağım. Aslında laf aramızda, çaktırmadan sosyal medya detoksu yapmaya çabalıyorum. Ama tam da söyleyemiyorum. Olur da bir şeyleri üst üste paylaşasım gelirse tükürdüğümü yalamayayım diye. Henüz hazır değilim galiba sosyal medyadan ayrılmaya. Toplumca fena bir noktaya geldiğimizi düşünüyorum. Kimse an’ı yaşayamıyor. Herkes broadcasting (canlı yayın) modunda. Hatta bir anın fotoğrafı çekilmezse o an yaşanmamış sayılıyor. Daha kendimiz görmeden, sevmeden, içselleştiremeden paylaşmaya başlıyoruz. Neden? Orada olduğumuzu mu anlatmaya çalışıyoruz?

Toplumca fena bir noktaya geldiğimizi düşünüyorum. Kimse an’ı yaşayamıyor. Herkes broadcasting (canlı yayın) modunda.

Henüz ergenlikte olan kızım dolayısıyla bu durumun neden böyle olduğunu biraz çözmeye başlıyorum. O yaş grubunda henüz tam olarak kendine güven oturmadığı için sosyal medya üzerinden alınan beğeniler, gençlerin özgüvenini besliyor. Peki bizim durumumuz nedir? Biz de mi sosyal medyayla ergen günlerimize geri döndük yoksa? Güzel bir fotoğrafımızı paylaştığımızda kaç beğeni aldığımıza bakıyor muyuz? Bence bakıyoruz. Allah yardımcımız olsun. Ben konuya biraz takıldım. Eylemlerim sürecek. Takipte kalın.

İlginizi çekebilir: Anda kalalım, tamam, ama neden ve nasıl?

Yazarın diğer yazıları için tıklayın.

Özlem Sökmen: Koşucu, anne, sokak hayvanı aşığı, eğitmene dönüşmüş ex İnsan Kaynakları insanı. TED Ankara Koleji ve Hacettepe Üniversitesi, İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunu. Unilever, Turkcell, Lafarge, BC ve Arçelik gibi birçok çok uluslu şirketin İnsan Kaynakları departmanında 20 yıl boyunca yerel, bölgesel ve global düzeyde yönetsel kadrolarda görev aldı. Kurumsal hayata en büyük hayali olan “iş hayatına yeni atılanlara profesyonel hayatı ‘hack’lemeyi öğretme aşkıyla” veda etti. Personal Best isimli şirketin kurucusu ve aynı isimli eğitimin yaratıcısı. 2016’da 3 adet uluslararası maraton koşmuş olan Özlem, 15 yaşında bir kız ve sokaktan sahiplenilmiş iki kedi ve iki köpek annesi. İşi, kızı ve sevdikleriyle geçirdiği zamandan arta kalan her anını ormanda, koşu pistlerinde geçiriyor ve genel olarak güzel yemekler, güzel şaraplar ve güzel tatiller için yaşıyor.

Yeni yıl hediyelerinin vazgeçilmezi Sosyopix ile anılarınızı ölümsüzleştirin

Sevdikleriniz için hediye seçmek bazen uzun uzun düşünmeyi gerektirir. Çünkü aslında aradığımız şey, sadece bir eşya değildir; bir duyguyu, bir anıyı, bir hatırlamayı karşı tarafa hissettirmektir. Tam da bu yüzden fotoğrafla kişiselleştirilmiş hediyeler, her zaman daha çok dokunur. Tek bir kare, bir gülüşün ardındaki hikayeyi yeniden canlandırır; yıllar önce çekilmiş bir fotoğraf bile açıldığında ilk günkü kadar sıcak hisseder. Sosyopix işte tam da bu noktada, o paha biçilmez anılarınızı estetik ve yaratıcı dokunuşlarla unutulmaz kılıyor.



Kişiselleştirilmiş takvimlerle zamanı anlamlandırmak

Yeni yıl, hayatımızda yeni sayfalar açmak demektir. Bu nedenle kişiselleştirilmiş takvimler, sadece günleri takip ettiğiniz bir araç olmaktan öteye geçer; umut ve güzellikle dolu bir yılın sembolü haline gelir. En güzel fotoğraflarınızla hazırlanan masa veya duvar takvimleri, sevdiklerinizin her gününe anlam katar. Her sayfa, sadece bir tarih değil, hatırlanan ve paylaşılan özel bir anı olarak kalır. Takvimi her çevirdiğinizde, geçmişin güzel anılarını hatırlamak ve geleceğe dair küçük bir mutluluk hissi yaşamak mümkündür. Bu küçük ama etkili detay, hediyenizi hem estetik hem de duygusal olarak unutulmaz kılar.



Anıların dokunulabilir hali: Fotoğraf baskıları



Bir zamanlar telefon ekranına sığdırdığınız, galeri arşivlerinizde kalan en mutlu kareleri bu yılbaşı yeniden keşfetmenin tam zamanı. Sosyopix fotoğraf baskıları, en özel anlarınızı sıcaklığını ve kalitesini koruyarak dilediğiniz formda hayat bulduruyor. İster yaz tatilinde o hiç bitmesin dediğiniz gün batımı karesini, ister kış tatilinde çekilmiş kar manzarasını seçin; retro tarzda ya da şık bir çerçeveyle hazırlatabilirsiniz.Çalışma masasında duran küçük bir fotoğraf, sizi kış tatilinin huzuruna veya yılın en güzel anılarına götürebilir. Bu yıl sevdiklerinize sadece bir hediye değil, birlikte paylaşılan özel anıları ve mutluluğu hediye edin.

Anıların estetik hali: Fotoğraf albümleri

Fotoğraf albümleri, her dönem popülerliğini koruyan ve hiçbir zaman değerini kaybetmeyen hediye seçeneklerinden biridir. Çünkü bir albüm, yalnızca fotoğrafları bir araya getirmez; aynı zamanda belirli bir dönemin, bir ilişkinin ya da bir yolculuğun hikayesini saklar. Sayfaları çevirdikçe hatırlanan detaylar, yeniden yaşanan duygular ve geçmişten gelen sıcaklık, bu hediyeyi zamansız bir klasik haline getirir.

Kişiye özel tasarlanan fotoğraf albümleri, hem estetik hem de duygusal yönüyle güçlü bir hediye seçeneği sunar. Kapak dokusundan sayfa düzenine, renk seçiminden yerleştirdiğiniz küçük notlara kadar tamamen size ait bir anlatım oluşturma fırsatı verir. Bu, sadece bir hediye değil; kendi elinizle hazırladığınız bir zaman kapsülüdür.



Anıları duvarlara taşıyan çerçeveler

Mutlu anıları saklamanın tek yolu albümlerde biriken fotoğraflar veya fotoğraf baskıları değildir; bazen evin en görünür köşesine yerleştirilen bir çerçeve de aynı etkiyi yaratır. Ölümsüzleştirilen anları çerçeveleyerek yaşam alanlarınıza sıcaklık ve derinlik katarken sevdiklerinizin her baktığında o ana yeniden dönmesini sağlar. Farklı boyut seçenekleri sayesinde ister küçük bir köşeyi canlandırabilir ister salonunuzun atmosferini değiştirebilirsiniz.  Duvarlara zarar vermeyen yapışkanlı çerçeveler ise kolay kullanımıyla, yalnızca bir dekor değil; her gün gülümseten bir anı sunar. 

Bi’kutu anı: Özel hediye kutularıyla yeni yıl coşkusu

Yeni yıl ruhunu tek bir kutuda toplamak istiyorsanız, özenle hazırlanmış hediye kutuları bunun için ideal bir çözüm sunar. İçerisinde not defterleri, yılbaşı ruhunu yansıtan kupalar, kokulu mumlar ve daha pek çok özel hediye, kutuyu açan kişinin yüzünde sıcak bir tebessüm bırakır. Böylece hediyeniz yalnızca bir kutu değil, birlikte paylaştığınız anıların sıcacık bir yansıması olur.

Siz de bu yıl, sıradanlığın dışına çıkarak sevdiklerinizin yüzünde unutulmaz bir gülümseme oluşturmak istiyorsanız, Sosyopix’in sunduğu bu kişiselleştirilmiş dünya tam size göre. Hatıralarınızı canlandırın ve onlara, her baktıklarında sizi hatırlatacak, zamana anlam katan dokunuşlar hediyeler sunmak isterseniz aradığınız her şey Sosyopix’te!





İlgili Makale